AVUKATLARDAN ÇEVRE DUYARLILIĞI!

Nükleer santral ve HES'lerle gündeme gelen Mersin'e çıkarma yapan avukatlar, çevre felaketlerine neden olacak çalışmaları yerinde inceleyerek, konunun takipçisi olduklarını vurguladı. Avukatlar halka da; Sizin mücadeleniz önemli, biz de sizin yanınızdayı

Gündem 8.10.2013 20:43:23 0
AVUKATLARDAN ÇEVRE DUYARLILIĞI!

Nükleer santral ve HES’lerle gündeme gelen Mersin’e çıkarma yapan avukatlar, çevre felaketlerine neden olacak çalışmaları yerinde inceleyerek, konunun takipçisi olduklarını vurguladı. Avukatlar halka da; “Sizin mücadeleniz önemli, biz de sizin yanınızdayız” mesajı verdi.

 

 

Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, 5-6 Ekim 2013 tarihli toplantısını Mersin’de yaptı. Mersin Barosu tarafından ağırlanan yaklaşık 20 kişilik komisyon üyeleri ayrıca Mersin’de, Tarsus’tan, Silifke’ye kadar ki bölgede yaşanan çevre sorunlarını da yerinde inceledi. Heyete TBB Çevre ve Kent Komisyonu Üyesi ve Mersin Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Sevim Küçük de eşlik etti.

 

GÖKSU KORUMA ALTINDA

 

İncelemelerin ilk gününde Göksu Deltası ve Akkuyu nükleer santralinin yapılmak istendiği Büyükeceli Beldesinde incelemeler yapan avukatlar, Göksu Deltasında yaşanan çevre sorunları ve planlanan barajların meydana getireceği olası etkilerini değerlendirdi.

Göksu Deltası’nın 1990 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildiğinin hatırlatıldığı incelemede, Uluslararası Ramsar Sözleşmesiyle de koruma altında olan bölgenin önemli bir sulak alan olduğu vurgulandı.

 

1/100 BİNLİK PLAN ASKIDA

 

Yeni 1/100 binlik Çevre Düzeni Planı’nı ile ilgili ise kamuoyuna önemli bir bilgi veren heyet; “16 Eylül 2013 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan Adana-Mersin Planlama Bölgesi 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı, 7 Ekim tarihinden itibaren 30 gün süre ile Mersin Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü binasında askıya çıkarılmıştır. Çevre Düzeni Planında bunların dışında henüz ÇED süreci tamamlanmamış olan Kayraktepe Barajı ile Mut Barajı iki büyük proje olarak yer alıyor. Deltanın batısına doğru 30 kilometrelik mesafe içinde ise iki çimento fabrikası, üç termik santral ve Akkuyu nükleer santralinin yapılması planlanıyor. Güç santralinin yapılacağı alanın girişine varıldığında alan girişinin kesici tellerle örülü devasa kapılarla kapatıldığı görüldü. Açık olan turnikeli kapı girişi görevlilerce derhal kapatıldı ve hiçbir şekilde bilgi verilemeyeceği söylendi. Çevre Kanunu’na göre ÇED süreci devam ederken hiçbir ruhsat ve izin verilemeyeceği açık iken ve ÇED süreci devem etmesine rağmen plakası olmayan kamyon ve iş makinalarının çalıştığı ve hafriyat taşıdıkları gözlenmiştir. Şu anda yapılan işler kaçak olup yasa ve sözleşmeye aykırıdır.

Akkuyu Nükleer Santral Projesi’nin ÇED Raporu’nun 1. İnceleme Değerlendirme Komisyon Toplantısı 1 Ekim 2013 tarihinde Ankara’da yapıldı. Ancak gelen yoğun tepkiler ve birçok kuruluş temsilcisi 3 bin sayfanın üzerindeki raporu inceleme sürecinde olduklarını belirterek, ek inceleme süresi istedi. Konuyla ilgili 2. İnceleme Değerlendirme Komisyon Toplantısı yapılacak” açıklaması yaptı.

 

KADINCIK VADİSİ’NE DİKKAT

 

Çalışmaların ikinci gününde iki yıldır HES mücadelesi yürüten Tarsus’un Boğazpınar Köyünü ziyaret eden heyet burada bir panel düzenledi. Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen ve Mersin Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Sami Dündar’ın da katıldığı panelde, Kadıncık Deresi üzerine Çamlıyayla Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılmak istenen Akhan I-II HES projesi için düzenlenen halkın katılımı toplantısı ele alındı. Köy halkının yoğun protestolarına sahne olan ve halkın itirazlarını dikkate almayan bakanlığa tepkilerin dile getirildiği panelde, projeyle ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verdiği “ÇED Olumlu” kararına karşı Temmuz ayında açılan 3 dava ile ilgili süreç anlatıldı. Toplantıda; Kadıncık Vadisi ile ilgili de değerlendirme yapan heyet; biyolojik çeşitlilik bakımından önemli bir doğa parçası olan vadinin, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası olduğunu hatırlatarak, “Eko-turizm çalışmalarının yürütüldüğü vadide 20 kilometrelik mesafe içinde peş peşe 5 adet nehir tipi HES projesi söz konusu. Kadıncık Deresi’nin bir özelliği de Mersin ve Tarsus şehir merkezinin içme suyunu karşılayan Berdan Nehri’nin en önemli kolu olması. Mersin Körfezini besleyen akarsular üzerinde yapılan ve planlanan baraj ve hidroelektrik santral projeleri balıkçılığı da etkiliyor. Körfezdeki balıkların besin kaynağı bu akarsulardan taşınan maddeler” ifadelerine yer verildi.

 

DAVALAR DEVAM EDİYOR

 

Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen ise Boğazpınar halkı ile birlikte Akhan I-II HES projesi için dava açtıklarını fakat mahkeme tarafından baronun davasının; baroların hukukun üstünlüğünü savunma görevinin avukatlık mesleğinin geliştirilmesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinden, baronun avukatlık mesleğini ilgilendirmeyen ve avukatların ortak menfaatlerini koruma amacı dışında kalan bu iş dolayısı ile baronun meşru, kişisel ve güncel menfaati bulunmadığından davanın ehliyet yönünden reddedildiğini açıkladı. Başkan Antmen, köy halkının davasının ise devam ettiğini, davayı Mersin Barosu Çevre Komisyonu Avukatlarından Semra Kabasakal ve Sevim Küçük’ün takip ettiğini belirtti. Başkan Alpay Antmen, mahkemenin kararını doğru olmadığını da ifade ederek, baroların insan hakları ve çevre için her türlü girişimi yapma hakkına, yetkisine ve görevine sahip olduğunu vurguladı. “Biz Mersin Barosu olarak, Türkiye Barolar Birliği olarak hukuki alanda davayla mücadelemiz devam edeceğiz, ama bu mücadele sadece hukuk ile barolar ile olacak bir iş değil” diyen Antmen, “Yerinde, sonuna kadar hep birlikte çalışmamız, çabalamamız, hukuk sınırları içinde direnmemiz ve mücadele etmemiz gerekiyor. Mersin Barosu olarak yanınızda olacağınıza söz veriyorum” dedi.

 

HALKIN YANINDAYIZ

 

TBB Yönetim Kurulu üyesi ve Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı Ali Arabacı da TBB’nin Mersin Barosu ve diğer barolarla birlikte çevre davalarına maddi ve manevi destek olma kararı aldıklarını, Boğazpınar halkının da yanında olduklarını belirtti.

Zonguldak Barosu avukatlarından TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu üyesi avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu ise son dönemde Türkiye’de hızla artan HES projeleriyle yaşanan durumu değerlendirdi. “Su doğaya ait iken, kamuya ait iken HES’ler aracılığıyla artık su ne doğaya, ne de bize ait. Sular şirketlerin tekeline geçiyor” dedi. HES’lerin suların özelleştirilmesinin önünü açtığını savunan Okumuşoğlu, suyun tüm dünyada yaklaşık 20-30 yıl sonra tüm çatışmaların esaslı kaynağını oluşturacağını kaydetti. Türkiye’de enerji açığı olmadığını, hidroelektrik santrallerin yapılmasında aslında enerji ihtiyacının ön planda yer almadığını da vurgulayan Yakup Şekip Okumuşoğlu, HES’lerin canlı yaşamına etkilerine de değindi. Ayrıca suyun özelleştirmesinin bir mülkiyet tartışmasını da gündeme getirdiğini söyleyen Okumuşoğlu gelecekte ihtiyaçları karşılamak ve tarlaları sulamak için su bulunamayacağına dikkat çekti.

“Hidroelektrik santrallerle ilgili Türkiye’nin her bir yerinde pek çok dava açtık, pek çok dava kazandık ama kazandığımız davalar maalesef çok kalıcı değil” diyen Okumuşoğlu “Asıl olan sizin mücadelenizdir. Hukuk sizi destekleyecek ama siz hukukun önünde olmalısınız. Hukuk sizin arkanızdan gelmeli. Hukuku önünüze alıp tek geçerli akçe hukuktur derseniz maalesef bugünün Türkiye’sinde çok başarılı sonuçlar alma şansımız olamaz diye düşünüyorum.” dedi.

Edirne Barosu avukatlarından TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkan Yardımcısı Bülent Kaçar ise “Barolar, Barolar Birliğimiz, bizler elimizi taşın altına koyduk ama sıra gerçekten sizde. Yani siz bu konuda etkin ve tutarlı bir tavır sergilemezseniz doğa yok olur.” dedi.

 

HUKUK SERMAYE İÇİN DİZAYN EDİLİYOR

 

Muğla Barosu avukatlarından Berna Babaoğlu Ulutaş ise Yuvarlakçay’da yürütülen HES mücadelesi ve dava süreçlerini anlattı. Yuvarlakçay’da yapılan her idari işleme dava açtıklarını ve sonuçta 18’den fazla davada iptal kararı verildiğini, savcılığın köylülere soruşturma açtığını ama takipsizlik kararı verildiğini ve Yuvarlakçay’ın kurtulduğunu belirtti.

Tunceli Barosu avukatlarından Barış Yıldırım ise konuşmasına “Munzur’un coşkusuyla sizleri selamlarız” diyerek sözlerine başladı. Aslında aynı coğrafyada yaşadıklarını, Munzur eteklerinin de Toros Dağ silsilesinin bir uzantısı olduğunu belirten Yıldırım, Munzur Milli Parkında 4 baraj ve 6 hidroelektrik santral yapılmak istendiğini söyledi. Yıldırım, “Çevrenin korunması devletin temel görevi olmasına rağmen ve bu görev de Anayasa’da 56. Maddede düzenlenmiş olmasına rağmen, maalesef biz Dersim’de yurttaşlar olarak devlete karşı çevreyi korumak zorunda bırakıldık” dedi.

Yıldırım, “Yaşam alanlarınıza yönelik saldırılarda nasıl ki hanenize girilmesi halinde o saldırıyı bertaraf etme yükümlülüğünüz bir hak olarak size tanınmışsa, doğa da, çevre de, bir bütün olarak ekosistem de sizin yaşam alanlarınızdır. Ve bu yaşam alanlarına yönelik her türlü saldırıyı, sizin kendi evinize yapılan, kendi bahçenize yapılan bir saldırı gibi algılamanız ve ona uygun pratikler geliştirmeniz gerekir. Hukuk sisteminin iktidar tarafından maalesef sermaye şirketlerinin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden ve yeniden dizayn edildiğini görüyoruz. Bizler hukukçular olarak Avukatlık Kanunu’nun bize verdiği insan haklarının üstünlüğünü savunma, hukukun üstünlüğünü savunma ve bu kavramlara işlerlik kazanma noktasında burada yanınızdayız. Yaşam alanlarınızın savunulması, bizim açımızdan bir yükümlülük, sizler açısından da bir görev. Sonuna kadar dirençle, sebatla, sabırla, kararlılıkla mücadele ettiğinizde mücadelenin olumlu sonuçlanacağını göreceksiniz” şeklinde konuştu.

Yöre halkı etkinliğin sonunda katılımcılara yöresel ikramlarda bulundu.

 

 

ARTUKLU HABER AJANSI-MERSİN


17.9° / 9.4°
  • BIST 100

    9489,83%1,30
  • DOLAR

    34,54% 0,20
  • EURO

    36,07% -0,43
  • GRAM ALTIN

    2990,02% 0,96
  • Ç. ALTIN

    5006,57% 1,04