İstanbul?da sürgünde yaşayan sanatçı Cavit MURTEZAOĞLU Beyoğlundaki ses stüdyosunda siyasi yasaklar altındaki sanat yıllarını ; Gazetemiz kültür sanat sorumlu yazarı Hülya ASLAN?a anlattı.
İstanbul’da sürgünde yaşayan sanatçı Cavit MURTEZAOĞLU Beyoğlundaki ses stüdyosunda siyasi yasaklar altındaki sanat yıllarını ; Gazetemiz kültür sanat sorumlu yazarı Hülya ASLAN’a anlattı.
Hülya ASLAN: Sanatçı Cavit MURTEZAOĞLU kimdir kendinizi tanıtırmısınız lütfen?
Cavit MURTEZAOĞLU: 1962 Tebriz’in Serandib adlı mahallesinde Ehl-i Hak bir ailede doğdum. Muzik ve felsefeyle haşır neşir olduğum için tutucu insanlarla karşı- karşıya kalmam kaçınılmazdı. Bakü’de konservatuar okumaya karar verdim. Orada hocam İslam Rızayev’in desteğiyle Azerbaycan müziğinde ilk defa Neva Makamını trio şeklinde Azerbaycan’da milli radyonun altın arşivine kaydettik. Birçok çalışmadan ve yaratıcılıktan sonra İran’a dönmek zorunda kaldım. Ve İran’ın sanat ve siyasi ambiyansının daha baskıcı bir hale dönüştüğünü gördüm. Bıkmadan usanmadan çalışmalarıma devam edip ‘Senli Günler’ adlı albüm, ‘101 Nefes’ adlı kitap ve yine ‘Susmam’ adında bir albüm ve video kliplerini yayınladım. Tebriz’de müzisyenlerin sendika derneğinin kuruculuğunu ve başkanlığını yaptım. Fakat baskılar yüzünden bu derneğin işleri askıya alındı. Konser taleplerim peş peşe geri çevrildi, sanatıma değil sürgünüme destek verdiler. Hayatım maceralı olduğu için özgeçmişimi kısaltmam gerek. İlhamımın okları İstanbul’u gösteriyordu. Ve çok isabetli bir yönmüş. Türkiye’de “Virtüözler ve Cavit Murtezaoğlu”, “Tebriz’den Toros’a” adlı albüm, “Yarizm”, “Bayrek Kuşçuoğlu”, “Nefes Alma Teknikleri” adlı kitapları yayınladım. Konser ve seminerlere katıldım. Her şey güllük gülistanken birden bire yine sürgün olmak zorunda kaldık. Suçlu arasan bulamazsın ama sonuç olarak ben yine sürgünüm. Çok yakında yine maceralı bir seferim başlayacaktır.
Hülya ASLAN: -Sanat ve sanatçıyı nasıl tarif edersiniz?
Cavit MURTEZAOĞLU: Sanat ve sanatçı kelimesi Arapçada yaratmak anlamına gelen sün-ı kelimesinden dilimize geçmiştir. Bir sanat dalı olarak müziği ele alırsak müzikle uğraşmak iki şekildedir: Mesleki olarak ve sanat olarak. Mesleki eserler ile sanat eserlerinin fark ve aralığı, hayal dünyasında yaratılan eserin genişlik, derinlik, ağırlık ve miktarıyla belirlenir. Buna ben “sanat hacmi” diyorum. Sanat modeli somut olmalıdır. Bu somut modeli, adlandırdığım sanat hacmi ile elde edebiliriz. Formüller olmadan yol haritası nasıl çizilir? Bir müzisyen iyi şeyler çalıp okuyabilir, şöhret olur, zengin olur. Yani ilk bakışta çok başarılıdır fakat icra ettiği eserlerin “mesajı” sığ ve popülerdir. Yani insanları bir basamak olsa bile yükseltmek değil onların mevcut düşüncelerinin takipçisidir. Bir müzisyenin seneler boyu zahmeti vardır, sanki çalmaktan ellerinden kan akacak kadar emeği vardır fakat tekrarcı, takipçi kişiliği vardır. Bu emeği olan insanları müzik mesleğinde çok başarılı ve onların varlığını gerekli buluyorum fakat yine sanatçı terimini onunla bağdaştıramıyorum. Sanatçı bir yorumcu değil tasarımcı, dizaynır, yenilikçi ve geleceği inşa eden bir kişidir. Halkın seviyesinde değil halkın manevi yükselişi için düşüncelere yön verendir. “Hakikat budur” diyen değil hakikate giden yolları gösterendir.
H.ASLAN: Tasavvuf sanatı nedir, insanları nasıl etkiler, Tasavvuf önderlerinden hangisi sizin ilham kaynağınız?
C. MURTEZAOĞLU: Önce tasavvufun anlamını burada bir kez daha vurgulamakta fayda var. Tasavvuf kelime olarak souf sözünden gelir. Genel olarak sufi yani dünya cilvelerine meyil vermeyip insanın iç dünyasıyla ilgilenen kişidir. Bu ilgi bazen camiadaki kurallarla çakışabilir. Bu çakışmanın sebebi sufi değil sufiliği anlamayan bir kısım insanlar ve ya yönetimler tarafından ortaya çıkar. Bana göre sanat Batıniliğin yani iç dünyanın ta kendisidir. Çünkü sanat ilhamını halk ve camiadan değil iç dünyasından alıyor. Ben tasavvufta ve diğer yolcuların inandığı akımları da Batıni şemsiyenin altında görüyorum. Her biri yöntemi ve düşünce modeli farklılıklarıyla, daimi hareket itibariyle Batıni yolculardır. Ona göre de Batıni ihtiyaçlarıma göre tüm Batıni kanaat önderlerinin eserleri benim için ilham kaynağıdır. Hacı Bektaş-ı Veli, Şems Tebrizi, Hallac-ı Mansur, Sultan Sahak, Fezlullah Naimi…
H.ASLAN: Türkiye de bulunduğunuz süre içerisinde başarılı projeler hazırlayıp hayata geçirdiniz, Sakarya Üniversitesiyle birlikte çalışmalarınız oldu nefes alma tekniklerini işlediğiniz ‘’SES METODU’’ adlı ansiklopedi denebilecek önemli bir kaynak kitap yazdınız ve bunu İstanbul-Beyoğlu’nda ses atölyenizde uygulamaya geçirdiniz. Onlarca sanatçının ses eğitimini ,ses doktorluğunu kısaca sanat danışmanlığını yapıyorsunuz, yeni yeni sanatçılar yetiştiriyorsunuz, bugünlerde yayaınlanan yeni albümleriniz, yeni kitaplarınız hakkında müjdeli haberleriniz var mı?
C. MURTEZAOĞLU: Sanki ben yaratmaya mahkum bir insanım. Yazdığım 15 ciltlik “Ses Metodu” dünyada bir ilk olarak “insan sesinin yapımını” ele almaktadır. Ve ilk cildi olan “Nefes Alma Teknikleri” Sakarya Üniversitesinin sertifika programında yer almaktadır. Bir örnekle sizi “ses metodu” hakkında aydınlatmak istiyorum. Bir insan gidip bağlama ve keman satın almak istediğinde 500 liradan başlayan fiyatlarla karşılaşır. Acaba bu 500 lira ve ya 500 bin liralık bir kemanın farkı nedir diye düşünmenizi rica ederim. Yani her saz yapım ve kalite itibariyle değer kazanır. Peki insanda ses üreten mekanizma ve sazı tanıyor muyuz acaba? İnsan iki amaç için ses üretir. Birincisi diyalog ve irtibat için ikincisi sanat için. Söz konusu sanat olduğu zaman müzisyen değil, bir sanatçı adayı insanda nasıl ses üretildiğini kesinlikle bilmelidir. Bu bilgiler içinde anatomi, fizik, matematik, psikoloji, tarih gibi değerli bilim dallarını görmek mümkündür. Türkiye’de eğitim sistemi; ses eğitiminde, ses hastalığında ve sese ait tüm mevzularda çok yetersizdir.
Verdiğim eğitim yeni öğrencilerimle devam ediyor. Ki bunun meyvesi bazen albüm şeklinde oluyor. Gülbahar Kavcu’nun Sebep albümü, Sinem ve Caner Çelik’in Rezbar İle İçiçe albümü yakın zamanda yayınlananlardan. Bugünlerde Ehl-i Hakların sevilen erenlerinden Bayrek Kuşçuoğlu’nun sözlerini bestelediğim “Bayrek Kuşçuoğlu” adlı albümüm Kalan Müzikten çıkacaktır. Yine yakında Kur’an’ın Tevhit ayetleri üzerine araştırıp yazdığım “Risale-i Cavidan” kitabım Demos yayınlarından çıkacaktır. Başka bir müjdeli haber Türkiye’nin en sevilen kadın sanatçılarından Özlem Taner ile birlikte “Vav” adıyla albüm çalışmamız stüdyo aşamasındadır. Yakında bu eserlerle karşınızda olacağız. Son olarak şiirlerim “Katiller Kitap Okumaz” adıyla yayına hazırlanıyor. Biliyorum yordum sizi ama yine Hard Rock tarzında Batıni nefeslerin yer aldığı “Sürgün” adlı albümüm Bülent Güven ile birlikte Stüdyo aşamasında devam etmektedir.
H.ASLAN: Sanat acıdan doğar sözü sizi tarifliyor gerek sanat yaşamınızda gerekse sosyal yaşamınızda karşılaştığınız zorlukları sanat aşkınızla alt edip enerjinizi ışığa çeviriyorsunuz, Öğretmenlerle ilgili hazırladığınız projeniz ‘ÖSSP-ÖĞRETMENLERİN SES SAĞLIĞI PROJESİ’ hakkında bizleri bilgilendirir misiniz?
C. MURTEZAOĞLU: Bunu cesaretle söylemeliyim ki çalıştırdığım 60 kişiden fazla öğretmenin bulunduğu bir grupta birçok kişinin sesi ya hastadır ya da hasta olacak kadar kritik durumdadır. Bu hastalıklar ses kısıklığıyla başlayıp maalesef öğretmenler bunun farkına varana kadar sinir sistemlerini inanılmaz derecede etkiliyor. Bu da direkt eğitimdeki verimliliği minimum seviyeye çekiyor. Maalesef dünyada ve özellikle Türkiye’de “ses sağlığı” diye bir mevzu ciddiye alınmıyor. Unutmayalım ki öğretmenlerimiz robot değil bir insan olarak korunmaya değerler. Çünkü öğretmenler de her ülkenin geleceğini inşa eder. ÖSSP titizlikle ben ve uzman ekibim tarafından incelenip yazılarak proje olarak sunulmaya hazırdır. Maalesef benim hayat tarzımdan kaynaklanan yasal durumların belirgin olmaması benim bu projeyi gerçekleştirmemi zorlaştırıyor. Bu çok acı verici bir gerçektir ki bizim gibi ülkelerde uzmanlıklar etiketlere kurban oluyorlar.
H.ASLAN: Dünyanın her yerinde siyasetin sanata müdahelesini sanatçı gözüyle nasıl değerlendiriyorsunuz?
C. MURTEZAOĞLU: Yönetimlerin sanata yaklaşım tarzı, sanat modeli ile orantılı olmalıdır. Yani devlet erkânı şuur olarak, kendileri bu bilgiye sahip olmalı ve “orantılı uygulama”yı hayata geçirmeliler. Orantılı uygulama sanat hacmiyle bağlantılıdır. Yönetim, sanatçının sanat hacmindeki içeriğin miktarı ve boyutu ile orantılı olarak ilgilenip onların gelişmesi için zemin yaratmalı. Yönetimin kafasındaki sanat modeli nedir? Bence doğru ve adaletli bir camiada sanatçı ve siyasetçi birbirlerine lazım tamamlayıcıdır. Siyaset tedbir ilmidir. Sanat gibi siyaseti de her bir şöhretli kişi anlayıp uygulayamaz. Sanat dünyasına yaklaşmak ve sanatçı olmak için seneler boyu kendi nefsinle mücadele verip, onun ilmini elde ediyorsun. Peki siyaset ilim değil de nedir? Dünyanın birçok bilim dalI, sanat ve siyasetin dâhilinde mevcuttur ve mevcut olması gerekir. Az önce söylediğim gibi yönetimler sürgünlüğe, küskünlüğe, susturuculuğa değil sanata destek vermeli. Bu destek devletten yardım ummak değil bir vazifeyi hatırlatmaktır sadece.
H.ASLAN: Ülkelerin rejim değişiklikleri kültür değerlerini olumsuz yönde etkiliyor oysa sanat bağımsız -özgür olmalı ,Türkiye de sanat özgür müdür bu konuda görüşleriniz ve tecrübe ettikleriniz nelerdir ?
C. MURTEZAOĞLU: Orantılı olarak Türkiye’nin bazı ülkelere göre standartları yüksek bazılarına göre düşüktür. Sanatçıları tek yönlü bir düşünce sistemine sokmak ve sanatçıların meşruiyetini klişeleştirmek oturduğun dalı kesmek demektir. Bu her türlü rejim için geçerlidir. Sanatçı halkın ve kurumların görmediği birçok noktayı görüp onları yansıtan kişidir. Her ülkenin kendi sanat standartları olmalı. Çünkü sanat kültüre değil kültürler sanata tabi olmalıdır.
H.ASLAN: Gerek siyasi gerekse sosyal anlamda karşılaştığınız zorluklar ve karşınıza çıkarılan engeller sizi siyaset yapmaya yöneltti mi, sanatçının sesini duyurmak adına siyaset düşündünüz mü?
C. MURTEZAOĞLU: Söylediğim gibi sanat ve siyaset birbirlerine lazım ve tamamlayıcıdır. Doğrusuna bakarsanız camiadaki herkes birbirine lazım ve tamamlayıcıdır. Fakat yön verme konusunda sanat ve siyaset çok önemli misyonlar taşır. Sanat iç dünyanın siyaset ise dış dünyanın eylemidir. Bence siyaset ilmini öğrenmeden siyaset yapmak sakıncalıdır. Bence sadece bir mesleğin, akımın ve ya bir grubun sorunlarını bilmek onun siyasete atılmasını meşru kılmaz. Çünkü siyaset dediğimiz özellikle iç siyasetiyle beraber dünyadaki siyaset dengesini bilmekle aynı ehemmiyeti taşır. Bu kapsamda geniş bilgi elde etmek de yetenek ve seneler boyu takip, okuma ve bilgi edinmekle mümkündür. Siyaset evresel bir bilim dalıdır. Bana da dolayısıyla Tebriz’de meclise ve diğer siyasi mecralarda yer almam konusunda teklifler geldi fakat dediğim gibi nasıl ki bir siyasetçi uzman bir müzisyen kadar enstrüman çalamaz ve dizayn yapamaz ise sanatçının siyaset yapması da aynı şeyi ifade eder. Nasıl ki müziğin magazin dünyası vardır, siyasetinde magazini vardır. İlimsiz bir insan siyasette değil siyasetin magazininde yer alabilir.
H.ASLAN: Tarih boyunca siyasetin sanata ve sanatçıya yaptığı baskıyı ‘’SİYASETİN ÖLDÜRDÜĞÜNÜ SANAT YAŞATIR’’ sözüyle özetleyebilirmiyiz siz bu hususta ne söylemek istersiniz?
C. MURTEZAOĞLU: Siyaset dediğim gibi tedbir ilmidir. Koşulları idrak eder ona uygun adaletli çözümler üretir. Belki senin dediğin siyaset değil de zorbalar, deccal diye tabir ettiğimiz tek gözlü yönetimlerin uygulamalarıdır. Aslında siyaset de yaşatabilir, nasıl uygulandığına bağlı. Siyasetle cehaleti birbirinden ayırmak gerek.
H.ASLAN: Sanatsal ve sosyal anlamda özgürlük - demokrasi gibi kavramların uygulanması bakımından Türkiye’mizi nasıl buldunuz? Ülkemiz bu anlamda İran’la mukayese edilemez ancak sanata ve sanatçıya sahip çıkılması, bu alandaki boşlukların olumsuzluklara alet edilmemesi için ülkemizde bir ‘’SANAT BAKANLIĞI ‘’ kurulması elzemdir, siz üstat sanatçılarımızın da bu konuda çabaları gerekir, fikrinizi söyler misiniz?
C. MURTEZAOĞLU: Bana göre demokrasi kelimesinin kendisi tartışmalıdır. Çünkü demokrasi kelimesi de birçok hayati ve kutsal kelimeler gibi içi boşaltılmış ve kurt için koyun kılıfı olmuştur. Sanatçı zaten özgürdür. Özgür olmayan sanatçı yoktur. Sanatçı özgürlüğü tehtit altında olduğu zaman hicrete mükelleftir. Bu hicret onun özgürlüğünü korur. Bu rezaleti hicret eden değil hicrete maruz bırakanlar düşünsün.Sanat için bir bakanlık oluşturulması fikrinizi destekliyorum ilgililerin bu konuya gerekli duyarlılığı göstereceklerini umuyorum.
H.ASLAN: Cavit MURTEZAOĞLU bey, yoğun çalışmalarınız arasında bize zaman ayırıp sorularımızı samimiyetle cevapladığınız için, verdiğiniz değerli bilgiler için teşekkür ederiz.Ayrıca ; kendi adıma İRAN’a müteşekkirim siz gibi bir sanat hazinesini bize gönderdiği için, iyi ki varsınız ve ülkemizdesiniz saygılarımla.
C. MURTEZAOĞLU: Bende Artuklu Haber Gazetesine ve size çok teşekkür ediyorum.
Artuklu Haber Ajansı Hülya ASLAN 23.05.2016
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01