İlhan KARAÇAY yazdı:
Daha önceki görsel ve yazılı röportajlarımda okumuş ve görmüş olduğunuz gibi, Uzun bir süre Hun İmparatorluğu’nun boyundurluğunda kalan Macaristan’ın, uluslararası resmi adı Hungarya’dır. Yani Hun ülkesi.
Daha sonra Osmanlılar bu ülkede tam 130 yıl hükümranlık sürdü. İşte o dönemde ülke halkının yarısı, kendilerini Türk olarak hissetmeye başladılar. Şimdilerde de kendilerini Türk gibi hisedenlerin oranı yine 50’dir.
Bu ülkenin en güzel şehri Budapeşte’dir.
Yani Buda ve Peşte.
Hun işgali ve daha sonra Osmanlı işgali sırasında, Tuna nehrinin batı yakasındaki iskân alanının adı, büyük imparator Atilla’nın kardeşi Buda’ya atfen ‘Buda’ idi. Tuna’nın doğu yakası da ‘Peşte’ olarak anılıyordu.
1526'da Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilen Macaristan,1699 yılına kadar Osmanlılar'ın hakimiyetinde kaldı.
Daha sonra Almanlar'ın boyundurluğuna geçen Macaristan'ın Buda ve Peşte'si, 1849 yılında zincirli bir köprüyle birleştirildi. Böylece, Tuna nehrinin iki yakasındaki Buda ve Peşte, 17 Kasım 1873'teki birleşme ile 'Budapeşte' olarak tanımlandı.
TUNA NEHRİ VE KÖPRÜ: Macaristan'ın Buda ve Peşte'si, 1849 yılında zincirli bir köprüyle birleştirildi. Böylece, Tuna nehrinin iki yakasındaki Buda ve Peşte, 17 Kasım 1873'teki birleşme ile 'Budapeşte' olarak tanımlandı.
Şimdilerde, Avrupa'nın en güzel şehirlerinden biri olarak gözlemlenen Budapeşte'nin her köşesinde Osmanlı izlerine rastlamak mümkündür.
Tabii ki Osmanlı mutfağı da bu ülkeye zenginlik katmıştır. Öyle ki, Macarlar'ın dünyaca ünlü ve millî yemeği gulaş, aslında kul-aşı olarak Yeniçeriler'in bir yadigârıdır.
GÜL BABA
Avrupa'da, Türkler'e en çok saygı duyulan ülke Macaristandır.
Macaristan'da en çok sevilen isimlerden biri de Gül Baba'dır. Macaristan'a fetihle gelen Osmanlı dervişlerinden Gül Baba'nın türbesi, Macarlar'ın kıymet verip en çok ziyaret ettiği yerlerden biridir. Gül Baba'yı Macaristan'a gönderen Kanuni Sultan Süleyman, cenaze törenine geldi ve çok sevdiği Dervişi omuzlarında taşıdı.
Şimdi gelin, Gül Baba'yı tanıyalım.
Gül Baba’yı bize, Türk İşadamları Derneği başkanlığının yanında, Macaristan’ın Kayseri fahri Konsolosu olan Osman Şahbaz anlattı:
Asıl adı Cafer olan, Amasya Merzifon doğumlu Gül Baba, elinde tahta kılıcı, sarığında gülü eksik olmayan ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde Avrupa seferlerine katılan önemli bir Bektaşi dervişidir. Gül Baba, Kanuni Sultan Süleyman'ın daveti üzerine 1526 yılında Budin seferine de katılmış ve Budin alındıktan sonra 1531 yılında Budin'e yerleşerek orada 10 yıl yaşamıştır. Evliya Çelebi'nin anlattığına göre, 1 Eylül 1541 yılında vefat eden Gül Baba'nın cenaze namazına Kanuni Sultan Süleyman dâhil 200.000 kişi katılmıştır.
Gül Baba, sadece Türkler değil, Macarlar tarafından da çok sevilen, Budapeşte'de bulunan Türbesi ile hâlâ ismi yaşatılan önemli bir şahsiyettir. Bu sebeple Gül Baba Türbesi ve çevresinin restorasyonu, hem Türkiye hem de Macaristan tarafından önemli bir işbirliği olarak kabul ediliyor.
Gülbaba'nın sekizgen formundaki türbesi, 1543-1548 yılları arasında Budin Beylerbeyi olan Mehmet Paşa tarafından yaptırıldı. Osmanlı'nın elinden çıkan topraklar arasına katıldıktan sonra bir süre şapel (küçük kilise) olarak kullanılan türbe, Sultan Abdülaziz'in 1867 yılındaki Avrupa ziyaretinden sonra tekrar eski formuna kavuşarak 1885'te mimar Lajos Grill tarafından onarılarak türbeye dönüştürüldü.
2. Dünya Savaşı sırasında ağır hasara uğrayan türbe, 1963'te Macar hükümeti tarafından eski durumuna getirildi. Bugün Türkler kadar Macarlar tarafından da ziyaret edilen türbe, Orta Avrupa'da fonksiyonunu yitirmeden kalan önemli bir eser olma niteliği taşıyor. Türbe, 2005 de Türk- Macar hükümetlerinin işbirliğiyle Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nce restore edilerek ilk yapıldığı hale dönüştürüldü.
ŞEHİTLİK
Budapeşte’de bir de Türk şehitliği var. Her gün binlerce kişi tarafından ziyaret edilen bu şehitliğe bizi Osman Şahbaz götürdü. Osman Şahbaz ile TRT ekibi olarak gittiğimiz şehitlikte, şehitlerin ruhuna fatiha okuduktan sonra, mezarlara çiçekler bıraktık.
İşte Şahbaz’ın anlatımıyla Türk şehitliği.
1’inci Dünya Savaşı sırasında Galiçya cephesinde 1916-1917 yıllarında, Alman Güney Ordusu’na bağlı olarak görev yapan 15’inci Türk Kolordusu çok sayıda şehit vermiştir. Galiçya cephesinin yanı sıra, Macaristan’ın çeşitli bölgelerinde şehit düşen askerlerimizden bazılarının naaşları, 1926 yılında kurulan Budapeşte Türk Şehitliği’ne nakledildi.
Budapeşte Türk Şehitliği’nde 11’i meçhul asker olmak üzere, 480 şehidimiz bulunmaktadır. Şehitliğin toplam alanı 4598 m2 olup, şehit mezarlarının bulunduğu bölüm 1718 m2’lik bir alanı kapsamaktadır.
Budapeşte Kent Mezarlığı içinde duvarla çevrili ayrı bir bölüm olan ve ortasında ay-yıldızlı ‘Galiçya Şehitleri Anıtı’ tabelası yer alan Şehitliğimizin girişinde, bir plaket yer almakta ve göndere Türk Bayrağı çekilmektedir.
Her yıl, ‘18 Mart Şehitler Günü’nde Türkler tarafından, 1 Kasım ‘Ölüler Günü’nde ise Macarlar tarafından anma törenleri düzenlenmektedir.
Mustafa oğlu Osman... Resul oğlu Mehmed... Kadri oğlu Musa... Süleyman oğlu Ali gibi isimler Galiçya Şehitliği'nden birkaçıdır. Kimi 19 yaşında şehit düşmüş, kimi 20 yaşında.
ŞEHİTLERİN MEZARLARINA ÇİÇEKLER BIRAKTIK
Gördüğünüz gibi çok bakımlı ve temiz olan şehitlikte, Koca oğlu Yusuf... Karakaş oğlu Cafer... Muhsin oğlu Halil... Ahmed oğlu İbrahim... gibi isimler de ayyıldızlı bayrağın gölgesinde uyuyorlar.
Bir mezarda yatanın ise adı belli değil...
Beyaz mermerin üzerinde isim olarak iki kelime var: "Meçhul asker."
. DİKKAT ÇEKİCİ KONULAR
Macaristan’da Türkler açısından dikkat çekecek pek çok konu vardır.
Pek çok Macar’ın kendilerini Türk olarak kabul ettiklerini, yayınlamış olduğum TV programlarında izlemişsinizdir. Atilla’dan önce başlayan Hun egemenliği ve Atilla’nın bıraktığı izler, Macaristan’a ayrı bir renk katmıştır.
ESTERGON KALESİ: Macaristan’a renk katan yapıtlardan biri de Estergon Kalesi’dir Osmanlı Devleti'nin, 1543-1595 ve 1605-1683 yılları arasında toplam 130 yıl hüküm sürdüğü, bir dönem Macar Krallığı'nın idari ve dini merkezi olan Estergon Kalesi, tüm ihtişamıyla ayakta durmaya devam ediyor. Macarlar için ilk başkent ve kutsal bir dini merkez, Türkler için ise türkülere ve marşlara konu olan önemli bir kale olan Estergon Kalesi, Başkent Budapeşte'den yaklaşık 60 kilometre uzaklıkta, Tuna Nehri kıyısında yer alıyor.
Macaristan’ı anlatan pek çok meslektaşımız olmuştur. Bu meslektaşların araştırmalarına baktığımız zaman, şaşkınlıktan dilimizi yutacak gibi oluruz..
İşte bazı örnekler:
Macaristan, 1526?1699 arası 173 sene Osmanlı hâkimiyetinde yaşadı. Daha sonra Almanların eline geçti. 1918’de müstakil oldu. 1945’te Kızıl Ordu işgaline uğradı. Hürriyetine düşkün Macarlar 1956’da ayaklandı ise de, Macar İhtilâli kanlı bir şekilde bastırıldı. Başbakan dâhil binlerce kişi öldürüldü. Macarlar, Mohaç’ta bile bu kadar kayıp vermemişti. Ruslar, Macaristan’da ancak 35 sene kalabildi. Avrupa’da hiçbir yerde Macaristan kadar Türklere sempati ile bakılan bir yer yoktur. Osmanlı eserleri de hiçbir yerde burası kadar bakımlı değildir...
TONY CURTİS VE RESTORE ETTİRDİĞİ HAVRA
Avrupa’nın en büyük havrası Budapeşte’dedir. Bir Macar Yahudisi olan Amerikalı aktör Tony Curtis tarafından yenilenmiştir. Budapeşte, vaktiyle Yahudilerin en çok yaşadığı şehirlerdendi. Soykırıma dair havrada müze ve Tuna kenarında âbide vardır.
Macar millî yemeği gulaş (kul?aşı) da yeniçerilerden yadigârdır.
Avrupa’da hiçbir yerde Macaristan kadar Türklere sempati ile bakılan bir yer yoktur
Budin Kalesi’ndeki Ulucâmi’nin yerinde şimdi Mathias Katedrali var. Budin Paşası’nın konağının yerinde kraliyet sarayı yükseliyor. Şimdi müze ve sanat galerisi. Budin’i Almanlara karşı müdafaa ederken şehid düşen son Osmanlı vâlisi Abdurrahman Abdi Paşa’nın kabrini Macarlar yaptırmış; başına da Türkçe bir kitâbe koyarak “Kahraman düşmandı. Rahat uyusun” yazmıştır. Kaledeki reisicumhur sarayı ise gayet mütevazı.
Osmanlı Dönemi
Kanuni Sultan Süleyman tarafından ilk olarak 1526’da fethedilen Budin ve Peşte, bir buçuk asırlık bir Türk hakimiyetinden sonra 1686’da elden çıkmıştı. Türk idaresi sırasında, Karadeniz üzerinden Tuna yoluyla İstanbul’dan nispeten kolay ulaşılan bir beylerbeyilik merkezi olduğundan kolayca Türkleşmişti. Ticaret yollarının birleştiği bir yerde bulunan Budin ve Peşte, bir taraftan zengin bir ticaret şehri görünümü alırken, burada kurulan çeşitli vakıflar bu Orta Avrupa şehrine bir Osmanlı yerleşim merkezi manzarası vermişti. 1662
yılında burayı ziyaret eden Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Budin ve Peşte’nin etraflı bir tasviri bulunmaktadır.
Hallart’ın 1686’da Budin’i gösteren bir gravürü. Macaristan’daki Türk Anıtlar ve cami.
Evliya Çelebi, Buda’da 25 cami, 47 mescit, 12 medrese, 16 mektep, 2 hamam, 8 kaplıca, 9 han, 1 saat kulesi ve 1 bedesten bulunduğunu bildirmektedir. Bunların çoğu bugün ayakta değildir.Sokullu Mustafa Paşanın yaptırdığı Mustafa Paşa Camii ve Türbesinin Mîmar Sinan’ın eseri olduğu bilinmektedir.
19. Yüzyıl
19. yüzyılda Macaristan'ın bağımsızlık mücadelesi ve modernleşmesi dönemin karakterini oluşturmuştur. 1848'de Habsburglara karşı başkentte ayaklanma başlamış ve bir yıl sonra bastırılmıştır. Budapeşte 1867 Avusturya-Macaristan Antlaşması ile doğan Avusturya- Macaristan İmparatorluğu'nun iki başkentinden birisi oldu. Bu uzlaşma Budapeşte'nin 1. Dünya Savaşı'na kadar sürecek olan ikinci büyük kalkınma dönemini başlattı. Budin ve Peşte'yi birbirine bağlayan ilk kalıcı köprü olan Zincirli Köprü de 1849'da açıldı. Peşte
ülkenin idari, siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel merkezi haline gelmeye başladı. Şehrin gelişmesine bağlı olarak Macaristan'ın kırsal kesimlerinden artan göç Macarların şehirde çoğunluğa sahip olan etnik grup olmasını sağladı. 1851'de Macarlar Budapeşte nüfusunun 35.6'sını oluştururken bu oran 1910 itibariyle 85.9'a çıkmıştır. Buna bağlı
olarak Budapeşte'de en çok kullanılan dil artık Almanca değil Macarca oldu. Diğer yandan
1900'de şehrin nüfusunun 23.6'sı Yahudiydi. Budapeşte'deki büyük Yahudi topluluğundan
dolayı 20. yüzyılın başında Budapeşte sıkça "Yahudilerin Mekkesi" ya da "Yudapeşte"
şeklinde anılır olmuştu.
20. Yüzyıl
1. Dünya Savaşı'nın sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yıkıldı ve Macaristan
Cumhuriyeti ilan edildi. 1920'de imzalanan Triyanon Antlaşması ise ülkenin bölünmesine ve
Macaristan'ın nüfusunun ve topraklarının üçte ikisini kaybetmesine yol açmıştır.
1949 yılında, Macaristan Komünist Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Yeni komunist devlet Budin
Kalesi'ni eski rejimin sembolü olarak görmüş ve 1950'lerde kale ciddi şekilde tahrip
edilmiştir. 23 Ekim 1956'da Budapeşte'de demokratik değişiklikler talep eden barışçıl
gösteriler başladı. Göstericiler Budapeşte radyo istasyonuna giderek taleplerinin
yayınlanmasını istediler. Yönetimse göstericilerin vurulması emrini verdi. Macar askerlerse
silahlarını göstericilere vererek binanın ele geçirilmesini sağladılar. Böylece Macar Devrimi
başlamış oldu. Göstericiler Imre Nagy'nin başbakan olmasını talep ettiler ve aynı günün
akşamında Macaristan İşçi Partisi Merkez Komitesi bu talebi kabul etti.
Kalkışmanın en önemli karakteristiği ise Sovyet karşıtı olmasıdır. Nagy başbakan olduktan
sonra Varşova Paktı'ndan ayrılacaklarını ve tarafsız olacaklarını ilan ettikten sonra Sovyet
tankları isyanı bastırmak için Budapeşte'ye girdi. Çatışmalar 3000'den fazla ölü bırakarak,
Kasım ayının başına kadar devam etti. 2006'da devrimin 50. yılına istinaden Şehir Parkı'na
yapılan anıt açıldı.
9367,77%3,72
34,58% 0,33
36,23% 0,01
2987,83% 0,88
4956,37% 0,00