Saadet Partisi İstanbul Mv. Cihangir İSLAM;`TBMM tamamen işlevsiz hale getiriliyor`

Saadet Partisi İstanbul Milletvekili . Cihangir İSLAM düzenlediği Basın Toplantısında;`` TBMM tamamen işlevsiz hale getiriliyor, sesi kısılıyor ve ülkemiz hızla fiili bir ?meşruti monarşi yönetimi?ne doğru sürükleniyor.``Dedi.

Siyaset 4.10.2018 20:14:44 0
Saadet Partisi İstanbul Mv. Cihangir İSLAM;`TBMM tamamen işlevsiz hale getiriliyor`

Saadet Partisi İstanbul Milletvekili . Cihangir İSLAM düzenlediği  Basın Toplantısında;'' TBMM tamamen işlevsiz hale getiriliyor, sesi kısılıyor ve ülkemiz hızla fiili bir “meşruti monarşi yönetimi”ne doğru sürükleniyor.''Dedi.

 

Saadet Partisi İstanbul Milletvekili . Cihangir İSLAM Basın Toplantısında şu ifadelere yer verdi;

 

''TBMM'nin 27. dönem 2. yasama yılının hepimize hayırlı ve verimli olmasını temenni ediyorum. Özellikle siz basın mensubu arkadaşlarıma böyle zor bir dönemde, çok zor şartlar altında çok önemli, tarihi bir görev ifa ettiğinizi hatırlatarak kolaylıklar ve başarılar diliyorum.

 

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

 

AK Parti İktidarı ve Cumhurbaşkanlığı sistemi basın özgürlüğü konusunda kendinden öncekilerin tutumunu aşamamış hatta geçmişte eleştirdiğimiz tekelci, kısıtlayıcı, akreditasyoncu ve karalayıcı tutumları pekiştirerek adeta devlet politikası haline getirmiştir.

 

Yazılı basının özellikle yandaşlık yapmayan kesimi kağıt krizi içerisine sokulmuş, gazetelere kağıt dağıtımında, resmi ilanların paylaştırılmasında dahi adaletsiz uygulamalara gidilmiş, özellikle yandaş olmayan basın küçülmeye veya yok edilmeye kısaca susmaya zorlanmıştır.

 

İktidarın basına yönelik bütün tutum ve düzenlemeleri her konuda olduğu gibi yandaş olmak ve bağımsız olmak ayrımı üzerinden inşa edilmiştir. Bu durumun en yakıcı etkisini basın emekçileri yaşamaktadır. AK Parti ve Sayın Genel Başkanı şimdi de gözünü internet üzerinden yayın yapan gazete ve televizyonlara dikmiştir. Bu konudaki tutumumuz açıktır: “Bize karşı tutumu ne olursa olsun basının işini özgürce yapabildiği bir ortamın daima yanında olduk, bundan sonra da olacağız.”

 

CUMARTESİ ANNELERİ

 

Cumartesi Anneleri’nin 699 hafta barış içerisinde gerçekleştirilmiş ancak altı haftadır önlenen barışçıl eylemlerinin son derece kaba yöntemlerle engellenmesini açık bir dille kınıyorum.

 

KHK MAĞDURLARI

 

Mevcut yönetimin KHK Mağdurları’na karşı tutumu “darbe soruşturması ve yargılaması” durumunu baştan beri aşmış ve yandaş olmayanlara yönelik genişletilmiş bir “kökünü kazıma” siyasetine dönüşmüştür.

 

“Yandaş olmak – bağımsız veya muhalif olmak” ayrımı üzerinden geliştirilen bir kıyımla 15 Temmuz Darbe Girişimi ile hiçbir ilgisi olmayan muhalif siviller, gazeteciler ve siyasetçiler hukuka aykırı bir şekilde cezaevlerine toplanmış, en hafif cezalandırma yöntemi devletin bir yok sayma yöntemi olan “sivil ölüm” şeklini almıştır. Son olarak Altan Kardeşler ve Nazlı Ilıcak kararları kamu vicdanını kanatmaya devam eden kararlar olmuştur.

 

Hukukun ve yargılama kurallarının tanınmadığı bu ortamda alınan ve adalet ölçülerini hiçe sayan yargı kararlarına sadece ve sadece anayasanın ve yasaların bağlayıcı ve zorlayıcı hükümleri dolayısıyla ve henüz hukuki süreçlerin tüketilmediği nedeniyle içimize sinmeksizin itaat ediyoruz. Daha doğrusu itaat etmek zorunda olduğumuzu beyan ediyoruz. Bu tutumumuz kesinleşmiş suç ve adil ceza dengesinin insanın iç dünyasında uyandırdığı ahlaki duygulardan ve tatminden uzaktır. Bu nedenle de bu kararları ne içselleştirmemiz ne de bu tip kararlara içten bir saygı duymamız mümkündür. Sadece yasal zorunluluk oldukları için uymak mecburiyetimiz vardır.

 

Yargı yani hakimler bir toplumun güvenebileceği ve umudu ayakta tutan nihai mercidir. Yargının, kamu nezdinde güvenini yeniden kazanması için kendi içinden de çözüm üretmeye ve çıkışa ihtiyacı vardır.

 

KHK Mağdurlarının yaşadıkları sıkıntılar hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmayan uygulamalardır.

 

- Kovuşturması olmayan, soruşturmalardan aklanan ve takipsizlik ya da beraat kararı alanların işlerine iadesi bir an önce yapılmalıdır. Yaklaşık 17 bin kişi bu durumdadır.

 

- Hamile, bebekli ve hasta olan KHK Mağdurları tutuksuz yargılanmalıdır. Bu uygulama yasaların açık emridir. İvedilikle uygulanmalıdır.

 

- Kamu hizmetinden men edilmiş KHK Mağdurları’nın özel sektörde çalışabilmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.

 

- KHK Mağdurları’nın pasaport sorunu çözülmeli ve seyahat özgürlükleri önündeki engeller tümüyle kaldırılmalıdır.

 

- Özellikle KHK Mağdurları’nın muhatap olduğu, her gün basında yer alan ve bizlere yapılan şikayetlere sıkça konu olan cezaevlerindeki su kesintileri, hücre cezaları, koğuşlara kapasite üzerinde tutuklu konulması ve diğer mağduriyetler ve keyfi uygulamalar acilen önlenmelidir. Sorumluları yargı önüne çıkartılmalıdır.

 

- Suçun şahsiliği ilkesine ve kuralına rağmen KHK Mağdurları yakınlarının, ikincil hatta üçüncül uygulamalarla yine suç işlememiş kişilerin ihracı, gözaltına alınması veya cezalandırılmasından acilen vazgeçilmeli, bunların durumları acilen düzeltilmelidir.

 

- Güvenlik soruşturması bahane edilerek öğretmenlik, doktorluk, avukatlık ve diğer meslekleri icra etmeleri önlenenlerin mağduriyetleri hızla giderilmelidir.

 

- Askeri okul öğrencilerinin mağduriyetlerine hızla çözüm bulunmalıdır.

 

- Bylock kullanmak, banka ile iş yapmak, sendika, okul, dernek, vakıf üyelikleri gibi TCK’da karşılığı olmayan konular suç sayılamamalıdır. Bu konulardaki mağduriyetler hemen giderilmelidir.

 

- Bylock'ta Mor Beyin’den sonra 40 binlik yeni listenin dikkate alınması ve mahkemelerce bu listelerin tekrar incelenmesinin sağlanması, mahkemelerin buna göre karar vermesi sağlanmalıdır.

 

- Yargıtay kararına rağmen Bylock'ta içerik, ID ve şifresi olmayanlarla ilgili yargının verdiği farklı kararlara acilen bir çözüm geliştirilmelidir.

 

- OHAL Komisyonu kararlarının hızlandırılması, adli kararlarla uyumsuzluğun giderilmesi ve bu bağlamda kovuşturması olmayan, takipsizlik ve beraat kararı alanlar görevlerine iade edilmelidir.

 

- Özellikle “devlete karşı işlenen suçlar”dan hüküm giyenlerin af kapsamına alınması, soruşturma ve davaların düşürülmesi bu kaostan çıkmak, masumların cezalandırılmasının önüne geçmek üzere bir çözüm olabilir.

 

Tekrarlamakta fayda görüyoruz. Anayasal düzeni silahla yıkmaya teşebbüs aşamasında kalan ve darbeye fiilen iştirak veya yardımcılık edenler dışında kalanların maruz kaldığı hukuka aykırı uygulamaların acilen durdurulmasını ve kaldırılmasını öneriyoruz.

 

 

İÇ TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ

 

Değişiklik gerekçesine baktığımızda bu değişikliğin TBMM içtüzüğünün anayasamızın son şekli ile kavramsal ve işlevsel anlamda uyum içerisine sokulması amacına yönelik olduğunu anlıyoruz. Ancak önerilen değişikliğin incelenmesiyle durumun daha farklı olduğu ortaya çıkıyor.

 

- Öncelikle OHAL döneminde değiştirilen bir anayasadan bahsediyoruz. Tıpkı 12 Mart Sıkıyönetim Dönemi’nde olduğu gibi anayasamız mevcut haliyle daima tartışma konusu olarak kalacaktır. Son değişiklikle anayasa değişikliklerinde daima öncelikle dikkate alınan “geriye götürmemek” ilkesi ne yazık ki çiğnenmiştir. Anayasa tartışması tabandan gelen sözleşmeye dayalı bir anayasa yapılana kadar devam edecektir.

 

- Böyle bir ortamda TBMM İçtüzüğü’nün Anayasamıza uydurulması konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Çünkü ritmini yakalayabildiğimiz bir yürüyüşe, bir harekete, bir oyuna ayak uydurmak mümkündür ancak hiçbir zaman bir ritme yani ilkesel bir ahenk ve bütünlüğe sahip olamamış bir anayasaya uygun bir şekilde içtüzük yapmak bu açıdan da katlanmış bir zorluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

- Plan ve Bütçe Komisyonu ile Dilekçe Komisyonu üyelerinin diğer komisyonlarda görev alabilmesine imkan tanınması bütçe ve hak arama gibi önemli vazifeleri yerine getiren komisyonlara üye milletvekillerinin hem çalışma hızını düşürebilecek hem de komisyon çalışmalarını bihakkın yerine getirebilmelerini engelleyebilecektir. (TBMM İçtüzüğü m. 21/4)

 

- Yazılı soru önergelerinin 500 kelime ile sınırlandırılması milletin temsilcileri olan milletvekillerinin milli iradeyi hayata geçirebilmelerini engelleme potansiyeline sahiptir. (TBMM İçtüzüğü m. 96)

 

- Yürütme temsilcilerinin komisyonlarda söz alabilmesine imkan tanınması başkanlık sisteminin mantığı ile çelişmektedir. Yürütmenin tek bir kişiden müteşekkil olduğu düşünüldüğünde yürütmeyi kimin temsil edeceği belirsizliğini korumaktadır. Ayrıca başkanlık sisteminde yürütmenin yasama faaliyetlerine katılabilmesi mümkün olmadığı için komisyonlarda yürütme temsilcilerinin bulunması ve söz alması başkanlık sisteminin temel özelliklerine aykırı olacaktır.

 

- Sözlü soru sorulabilmesine imkan veren anayasa hükmü daha önce değiştirilmişti. Ayrıca “değişiklik önergelerinin sadece komisyon üyesi milletvekillerince verilebilmesi” hükmü korunmaktadır. Hiçbir komisyonda görev alamayan bağımsız milletvekilleri ve TBMM’de grubu olmayan siyasi partilerin milletvekilleri dikkate alındığında değişiklik önergelerinin her milletvekili tarafından verilebilmesi TBMM’nin fonksiyonları bakımından daha uygun bir değişiklik olacaktır. (TBMM İçtüzüğü m. 30)

 

- Süresi içerisinde cevaplandırılmayan yazılı soru önergelerinin cevaplandırılması için TBMM başkanının ilgili Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakanlara dikkat çekme yazısı uygulamasına son verilmesi yazılı soru önergelerinin yasamanın yürütmeyi denetleme yollarından birisi olma özelliğini fiilen kaybetmesi sonucunu doğuracaktır. (TBMM İçtüzüğü m. 99/3-5)

 

- Meclis soruşturması önergelerinin yasama dönemi bittiğinde geçersiz sayılması meclis çoğunluğu ile aynı siyasi partiye mensup Cumhurbaşkanını hakkında meclis soruşturması açılmasını fiilen imkansız hale getirmektedir. Geçmişe dönük olarak Yüce Divanda yargılama yolunun kapatılması da pratikte aynı sonucu doğuracaktır. (TBMM İçtüzüğü m. 107)

 

- TBMM İçtüzük değişiklik önergesinde eski başbakanların yargıya nasıl gönderileceği hakkında bir düzenleme yok.

 

Sonuç olarak;

 

Şu ana kadar tespit edebildiğimiz bu değişiklikler anayasaya uyum sağlamayı amaçlayan teknik, kavramsal ve işlevsel düzenlemelerin sınırını aşmaktadır.

 

Tutarlı bir içtüzük düzenlemenin zorlukları Anayasamızın taşıdığı sorunlarla alakalıdır. Anayasamızın hem yazılışında hem de yapılan değişikliklerdeki keyfilikler bir içtüzük çalışmasını da zorlaştırmaktadır.

 

Bu haliyle TBMM çalışmaları AK Parti tarafından bir yasama organı çalışmasından çıkartılıp adeta bir “atölye çalışması”na dönüştürülüyor.

 

Yazılı soru önergelerinin 500 kelime ile sınırlandırılmasının çağrıştırdığı ilk şey twitter.  Bu öneri, “twitter mesajlarının karakter sınırlandırması”nı akla getiriyor.

 

TBMM tamamen işlevsiz hale getiriliyor, sesi kısılıyor ve ülkemiz hızla fiili bir “meşruti monarşi yönetimi”ne doğru sürükleniyor''Dedi.

 

 

ARTUKLU HABER AJANSI


7.6° / 3.3°
  • BIST 100

    9549,89%1,94
  • DOLAR

    34,47% -0,02
  • EURO

    36,21% 0,61
  • GRAM ALTIN

    2956,62% -1,61
  • Ç. ALTIN

    5031,94% 0,00