Memorial Şişli Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. İbrahim Şahin, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesinde, diyabet hastalığı ve farkındalığın önemi hakkında bilgi verdi.
Diyabet, dünyada özellikle gelişmekte olan ülkelerde, hızla artıyor ve insan sağlığını olumsuz etkiliyor. Türkiye diyabet görülme sıklığı açısından Avrupa’da ilk sırada yer alıyor. Erişkin nüfusumuzun yaklaşık %14'ü diyabet hastası olarak kayıtlara geçiyor. Son 20 yıl içerisinde ülkemizde görülme sıklığının ikiye katladığı belirtiliyor. Diyabet konusunda insülin direncine çok dikkat edilmesi gerekiyor. İnsülin direnci obezite riskini, obezite de insülin direncini artırıyor ve bu kısır döngü diyabet gelişimine zemin hazırlıyor. Memorial Şişli Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. İbrahim Şahin, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesinde, diyabet hastalığı ve farkındalığın önemi hakkında bilgi verdi.
Genetik insülin direncinin derecesini belirliyor
Bilimsel adı ‘diabetes mellitus’ olan, diyabet olarak da bilinen şeker hastalığı, pankreasın yeterince insülin üretememesi veya vücudun onu doğru kullanamaması sonucu kan dolaşımında şekerin birikmesine bağlı kanda yüksek şeker varlığı ile karakterize kronik bir hastalıktır. İnsülin direnci ise kas, yağ ve karaciğerdeki hücrelerin pankreas tarafından üretilen insüline iyi yanıt vermemesi sonucu bu hücrelerin kandan glukozu kolayca alamaması durumudur. İnsülin direnci, erişkin nüfusun yaklaşık %25’inde bulunmaktadır. Yaş, kilo, beslenme alışkanlıkları, fiziksel aktivite (kas kütlesi) ve genetik özelliklerimiz insülin direncinin derecesini belirlemektedir.
Diyabete giden yolda ilk basamak insülin direnci
İnsülin direnci oluştuğunda, pankreas direnci yenmek için daha fazla insülin salgılar, erken dönemde bu durum kilo artışı ile ilişkili olabilmektedir. Salgılanan fazla insülin nedeniyle yemek sonrası kan şekerinde düşmeler görülebilir. Bu durum reaktif hipoglisemi olarak adlandırılır. Tatlı krizleri, yemek sonrası rehavet, ani bastıran uyku vb. belirtiler bu hastalardaki kan şekerinde ani yükselmeler ve düşmelerle ilişkilidir. Uzun dönemde ise fazla insülin salgılandığı için yorulan pankreasın insülin rezervi azalmakta ve önce prediyabet daha sonrada diyabet gelişebilmektedir. Prediyabet başladıktan sonra ortalama 10-12 yılda hastaların %50’sinde, 20 yılda ise hastaların %80’den fazlasında diyabet gelişmektedir. Dolayısıyla insülin direnci, diyabete giden süreçte ilk basamak olarak kabul edilmektedir.
Süreç kısır döngü halinde ilerliyor
İnsülin direnci için en önemli risk faktörü kişinin vücudunda yağ dokusunun fazla olmasıdır. Yani obezite hastalığıdır. İnsülin direnci obeziteyi, obezite ise insülin direncini artırmaktadır. Süreç kısır döngü halinde ilerlemektedir. İnsülin direnci gelişiminde en önemi nedenlerden biri de genetik faktörlerdir. Genetik faktörlerimizi değiştiremeyiz. Ancak beslenme, yaşam tarzı değişikliği, fiziksel aktivite ile daha sağlıklı bir vücuda sahip olmak mümkündür. Böylelikle insülin direncinin gelişmesi ve diyabete yakalanma ihtimali de azalmış olur.
Çocuklarda da diyabet riski artıyor
Son yıllarda ülkemizde ve dünyada çocukluk çağı obezitesinin de görülme sıklığı artmış bulunmaktadır. Bunun sonucunda çocuklarda ve gençlerde önce insülin direnci, daha sonra prediyabet ve Tip 2 diyabet görülme sıklığı artış göstermektedir. Tip 2 diyabet çocukluk ve gençlik döneminde çok nadiren görüldü. Ancak son yıllarda bu yaş gruplarında da Tip 1 diyabetten daha fazla görülmektedir. Diyabetten korunmak için Akdeniz diyetiyle beslenmek önerilmektedir. Akdeniz diyetinin temelini bitkisel gıdalar, tahıllar, meyveler, sebzeler ve baklagiller oluşturmaktadır. Yağ olarak zeytinyağı kullanımı, kırmızı etin sınırlı tüketimi; balık, deniz ürünlerinin ve süt ürünlerinin ise orta düzeyde tüketilmesini içermektedir. Sağlıklı beslenmenin yanı sıra düzenli fiziksel aktivite, stresten uzak durmak, sigara ve alkolden kaçınmak, düzenli uyku ve bol sıvı tüketimine dikkat edilmelidir.
Tip 2 diyabet yavaş ilerleyen kronik sinsi ilerleyici bir hastalıktır. Hastalık ilk yıllarda önemli bir belirti vermeyebilir ancak ilerleyip bulgular ortaya çıktığında genelde çok ilerlemiş olabilmektedir. Dolayısıyla riskli kişilerin belirlenmesi ve düzenli aralıklarla kan şekerinin ölçülmesi erken tanı için önemlidir.
Diyabet pek çok hastalığı çağırıyor
Ailesinde diyabet olanlar, prediyabeti/insülin direnci olan hastalar, obezite hastaları, polikistik over sendromu olan kadınlar, kilolu çocuk doğuran kadınlar, kolesterol yüksekliği olanlar, hipertansiyon hastaları, düzenli egzersiz yapmayanlar, sağlıksız beslenenler ve şehirlerde yaşayanların mutlaka düzenli olarak kan şekerlerinin kontrol edilmesi ve bu gruplara yönelik farkındalık ve tarama programları yapılması gerekmektedir. Diyabetli hastalarda kalp damar hastalıkları çok daha sık görülmekte, böbrek yetmezliği ve diyaliz riski daha yüksek seyretmektedir. Bazı psikiyatrik hastalıklar, uyku problemleri, üreme problemleri, kolesterol yüksekliği, hipertansiyon, inme, karaciğer yağlanması, bazı kanserler de diyabetli hastalarda daha sık görülebilmektedir.
Diyabet günü uzmanları buluşturdu
14 Kasım Dünya Diyabet Günü bu önemli hastalık konusunda farkındalık oluşturulması için büyük önem taşımaktadır. Memorial Sağlık Grubu da bu alanda önemli bir etkinliğe imza attı. Memorial Endokrin Buluşmalarının ilki “Diyabet + Obezite = Diyabezite” konusuyla 14 Kasım Dünya Diyabet Günü özelinde Memorial Şişli Hastanesi’nde Prof. Dr. İbrahim Şahin’in öncülüğünde gerçekleşti. Endokrin ve Metabolik Cerrahi camiasının önde gelen isimlerinin yer aldığı etkinlikte; diyabet hastalığındaki güncel tedaviler, yeni ilaçların varlığı, obezitenin diyabet etkisi üzerinde duruldu ve güncel bilgiler aktarıldı.
ARTUKLU HABER AJANSI
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01