Tarih: 16.11.2023 09:48
HOLLANDA SEÇİMLERİNDE DENK PARTİSİNİN BELİRLEYİCİ OLMASI BEKLENİYOR
Ülkede yaşayan yabancıların ve özellikle müslümanların sorunlarını hiçe sayan siyasi partiler yerine, Türkler tarafından kurulmuş ve tüm yabancıları sahiplenmiş DENK Partisi’nin şimdiki lideri Stephan van Baarle de Türk kanı taşıyor.
Başbakanlık yarışını kazanmak için, en çok oy almanın şart olduğu Hollanda’da 3 parti kıyasıya yarışacak.
Başbakanlığa en büyük aday Pieter Omtzigt ve Dilan Yeşilgöz’ün olumsuz davranışları göz ardı edililirken, üçüncü aday Frans Timmermans tilki yürüyüşü yapıyor.
Bir gazeteci Yeşilgöz için ‘Yalancı ve mefaatçı’ diyor…
(Altta haberin Hollandacasını bulacaksınız)
(Onderaan vind u de Nederlandse vertaling)
İlhan KARAÇAY’ın seçim analizi:
Bazılarını üzecek, bazılarını da şaşırtacak olan bu yazıma şöyle başlamak istiyorum:
Hollanda, demokrasi ve özgürlükler konusunda tarihsel olarak öne çıkan bir ülke. Yüksek özgürlükler, demokratik ilkeler ve hoşgörüye dayalı bir toplum yapısı ile bilinirler. Hollandalılar, çoğulculuğu ve farklılıkları kabul etme konusunda genellikle öncü olmuşlardır. Bu değerleri benimsemiş bir toplum olarak, farklı kültürlerin, inançların ve düşüncelerin bir arada barış içinde yaşamasına olanak tanıyan bir ortam oluşturmuşlardır.
Hollanda’nın demokratik yapısı ve özgürlükçü atmosferi, birçok insanın takdirini kazanmıştır. Bu değerleri korumak ve desteklemek, uluslararası düzeyde de önemli bir örnek teşkil edebilir. Şayet Hollanda halkına teşekkür etmek istiyorsak, belki de paylaştığımız bu duygu ve düşünceleri doğrudan Hollandalılarla veya Hollanda’ya özgü platformlarda paylaşabiliriz. Herkesin anlayışına ve kültürel mirasına saygı duymak, küresel anlamda daha uyumlu bir dünya için önemli bir adım olabilir.
Önümüzdeki 22 Kasım günü Hollanda’da yapılacak olan genel seçimlerde, enflasyon, sağlık, konut, göç ve iklim konuları genel anlamda belirleyici rol oynayacak.
İsrail-Filistin savaşı nedeniyle, Filistin’de işlenen insanlık suçunun, Hollanda’daki seçimlere de yansıyacağına kaçınılmaz olarak bakılıyor.
Siyasi partilerin, Türk ve Müslüman kökenli adaylara ilgi duymaması ve hatta dışlaması, Hollanda’da yaşayan ve sayıları 2 milyona yaklaşan Müslümanın, DENK partisine yöneleceğine dair sinyaller veriyor.
Hollanda seçmeninin oy tercihinde sağlık hizmetleri (%65) ile ilk sırada yer alırken, bunu hükümetin güvenilirliği (%63) takip etmektedir. Enflasyon (%62), norm ve değerler (%60), göç ve sığınma (%55) oyların yönünü tayin edecektir.
Frans Timmermans, Dilan Yeşilgöz ve Pieter Omtzigt bir televizyon tartışmasında.
Pieter Omtzigt, Frans Timmermans ve Dilan Yesilgöz, başbakanlığa en yakın adaylar olarak görülüyor. NSC lideri Omtzigt hâlâ en yüksek puan alan politikacı olurken, onu VVD lideri Yesilgöz ve GroenLinks/PvdA lideri Timmermans üçüncü aday olarak takip ediyor.
Yaz tatili öncesi, mülteciler meselesi yüzünden düşen dördüncü Rutte hükümeti, beraberinde siyasi depremleri getirmişti. Hükümetin düşmesiyle, başta iktidar partileri VVD, D66 ve CDA’nın liderleri istifa ederek, siyasetten çekildiklerini açıklamışlardı. Bu istifayı muhalefet partileri de takip ederek, hemen hemen tüm siyasi parti liderleri, (Sosyalist Partilideri hariç) 22 Kasım seçimlerinde aday olmadılar.
Diğer taraftan, insanlığın gözü önünde bir milletin yok edilişi, İsrail’in Filistin’i haritadan silme girişimi karşısında, başta Başbakan Rutte ve partisi olmak üzere, diğer siyasi partilerin yanlı tutumu, Hollanda’daki Müslümanları rahatsız etti. Sol partilerin bile İsrail hükümetinin yaptıklarının yanında olmaları, geçen dönem Yeşil Sol partisinden milletvekili seçilen Temsilciler Meclisinin tek baş örtülü milletvekili Kauthar Bouchallikht’in adaylıktan çekilmesini beraberinde getirdi.
Bu iki somut gelişme ve Filistin’deki zulüm karşısında, çifte standartlı olan siyasi partilerin tutumu, Hollanda’da yaşayan Müslümanların önemli bir bölümünü, DENK partisine yönlendirdi. DENK partisi lideri, Stephan van Baarle’nin, gerek Temsilciler Meclisi kürsüsünde, gerek televizyon tartışma programlarında ve İsrail karşıtı mitinglerde, haksızlığın karşısında susmaması, Hollanda’daki Türklerin ve Müslümanların ve pek çok Hollandalı’nın 22 kasım seçimlerinde, oylarını DENK’e vermeye sevk edecek.
Hollanda siyasi partilerinin, ülkede yaşayan yarım milyondan fazlası Türk toplumu ile iki milyona yakın Müslüman toplumunu adeta hiçe saymaları ve dikkate almamaları karşısınnda yapılacaklar tabii ki bellidir.
“Madem siz bizi ciddiye almıyorsunuz, biz de gider ‘adaletsizliğe dur demenin vakti geldi’ diyerek, DENK Partisi’ne akacak olan Müslümanlar için başka seçenek kalmamıştır.
İşte bu nedenle, 22 Kasım seçimlerinde rüzgar DENK partisi lehine esmektedir. Müslümanlar ve diğer azınlıklar, milletvekili listelerinde düşünce özgürlüğüne tahammül edemeyen partilere inat, zulme ‘hayır’ diyen DENK’ten başka çare görmemektedirler.
Tunahan Kuzu ve Farid Azarkan’ın liderlikten ayrılmalarından sonra dağılacağı ve hatta yok olacağı tahmin edilen DENK Partisi’nin, Stephan van Baarle’nin siyasi liderliğinden sonra hiçbir şansı olmadığı fikri ağırlık kazanırken, Van Baarle’nin, gerek Temsilciler Meclisi kürsüsünde, gerek televizyon tartışma programlarında ve gerekse İsrail karşıtı mitinglerde, haksızlığın karşısında susmaması, DENK Partisi’ne gönül vermiş olanların dışındaki yerli ve yabancı seçmenlerde büyük bir memnuniyet yarattı.
Babası, Hollanda’ya kısa bir ziyaret yapmış bir Türk olan Van Baarle, bu nedenle Türkler’in de sempatisini kazanmıştır.
Başlangıçta yok olacağı düşünülen DENK Partisi’nin, son anketlerde, 3 olan sandalye sayısı dörde ve hatta beşe yükseleceği görülüyor.
Böyle bir durum karşısında, her nerede olursa olsun, seçimlerde rengini belli etmemesi gereken benim gibi bir gazeteci de, ‘Oyum DENK Partisinedir’ diyor.
DENK Partisi’nin seçim listesindeki ilk üç sırada Stephan van Baarle, Doğukan Ergin ve İsmail El Abbasi yer alıyor. Üçünün de seçilmesine garanti gözüyle bakılıyor.
Tunahan Kuzu’nun seçim kampanyasını organize işlerine üzerine almış olması, DENK Partisi için tabii ki yararlı olacaktır. Ejder Köse’nin Parti Başkanlığı, Stephan van Baarle’nin de siyasi liderlik rolünü alması, DENK Partisi’ne çok şey kazandıracaktır.
Listede yer alan ilk üç sıradan sonra, 46’ıncı sıraya kadar yer alan adayların dört ve hatta beşincisi de kazanacaklar sınıfına girebilir. Tabii ki tercihli oylar da sıralamayı değiştirebilecek.
Öte yandan, Türkler İçin Danışma Kurulu İOT Başkanı Zeki Baran, Hollanda’daki Türk toplumunu sandık başına gitmeye çağırdı. Baran yaptığı açıklamasında, “VVD Partisi Hollanda’ya göçü önemli ölçüde sınırlamak istiyor ve bu amaçla gerekirse PVV ile işbirligi yapacak. VVD sıkı göç politikasını nasıl uygulayacak? Parti içinde yapılan tartışmalarda sıkça gündeme geldiği şekilde, Hollanda’nın göçmenler için daha az çekici hale gelmesi, temel çıkış noktalarından birisi. Bu durumda VVD ağırlıklı sağ bir koalisyon hükümetinin işbaşına gelmesi halinde, uygulanacak göç karşıtı politikalardan tüm göçmenler gibi Türkler de olumsuz etkilenecekler.” dedi.
22 Kasım Çarşamba günü sandığa giderek, tercihinizi belli edin. Oyunuz boşa gitmesin!
HOLLANDALILAR’IN GÖZ ARDI ETTİĞİ VEYA GÖREMEDİĞİ GERÇEKLER:
Hollanda’da, siyasi hareketliliği ile hükümet düşürecek kadar güçlenen ve sempati kazanan Pieter Omtzigt için daha önce, “Omtzigt seviliyor ama eşi değil” gibi bir başlıkla bir şeyler yazmıştım. Omtzigt’in hükümet düşürecek kadar sempati kazandığını, ne varki eşi Ayfer Koç’un, Belediye meclis üyeliği yaptığı Enschede şehrinde sempatik bulunmadığını, gazetelere verdiği Türkiye aleyhindeki beyanatları nedeniyle de Türkler tarafından sevilmediğini yazmıştım. O yazıdan sonra Ayfer Koç hanım beni telefonla aradı ve itirazlarını belirtti. Ben de kendisine, ‘Anlatmak istediklerinizi yazın, nokta ve virgülüne kadar aynen yayınlayayım’ dedim ama maalesef bir yazı gelmemişti.
Pieter Omtzigt ve eşi Ayfer Koç
Şimdi, gelelim sevilen Omtzigt’in bende bıraktığı izlenime:
Hatırlayacaksınız, daha önceki koalisyon çalışmaları sırasında, Omtzigt için bir Bakanlık önerisi yapan aracıya, ‘Başka göreve’ diye bir not düşen Başbakan Rutte’nin bu çıkışı pek çok kimse tarafından farkedilmemişti.
Evet, Omtzigt, Rutte’nin koalisyon hükümetini devirmişti ve Rutte de ona bu yüzden kızmış olabilirdi. Ama hiç kimse, Rutte’nin Omtzigt’e, bir arabuluculuk yüzünden sırt çevirmiş olabileceğini hiç düşünmemişti. Neydi Rutte’yi bu kadar kızdırabilecek arabuluculuk?
Yine hatırlayacaksınız, Sywert van Lienden adında bir ünlü, corona salgını sırasında Hollanda devletine 40 milyon ağız maskesi satmıştı. “Şahsi kâr yapmıyorum, geliri yardım kuruluşuna veriyorum” diyerek bu satışı yapan Van Lienden, daha sonra 80 milyon adetlik bir satış için, Pieter Omtzigt ile birlikte Rutte’ye gitmişti Rutte ile görüşen ikili daha sonra ilgili Bakan ve diğer bürokratlar ile de görüşmüştü.
Daha sonra Van Lienden’in yalan söylediği ve alış satış işlemini yardım Vakfı üzerinden değil, ortak olduğu bir limited şirket üzerinden yaptığı ve çok para kazandığı anlaşıldı. Yargılanan Van Lienden için ‘Hollanda’nın Sülün Osman’ı başlıklı bir yorum yazdığımı da hatırlayacaksınız. Mahkeme Van Lienden ve ortaklarının tüm mallarına el koydu. Yargı hâlâ devam ediyor.
Yukarıdaki fotoğraf ile saptanan Rutte-Omtzigt kavgası:
Koalisyon çalışmaları için Annemarie Jorritsma ve Kajsa Ollongren arabulucu olarak seçilmişlerdi. Arabulucuların, Başbakan Rutte ile yapmış oldukları görüşme sonrasında yapılan açıklamalarda, önemli bir konu dile getirilmemişti. Bu konu, büyük bir tesadüf eseri, çekilen bir fotoğraf sayesinde su yüzüne çıkmıştı.
Yağmurlu bir günde elinde dosyalarla yürüyen Ollogren’in bir fotoğrafı çekilmişti. O fotoğrafta, dosyanın görülen yüzündeki sayfa büyütülünce, ‘Omtzigt’e başka bir görev’ satırı rahatça okunuyordu.
İşte bu fotoğraf, Başbakan Rutte’nin arabuluculara, ‘Omtzigt’i kabinede istemiyorum’ demiş olduğunu ortaya seriyordu.
Omtzigt ile Van Lienden arasındaki ilişkinin analizi:
Pieter Omtzigt’in Mark Rutte ve Sywert van Lienden arasındaki aracılık rolünün etik çerçevesini ve olası sonuçlarını anlamak önemlidir. Omtzigt, bir milletvekili olarak, çıkarları temsil ederken ve taraflar arasında bağlantı kurarken şeffaflık ve dürüstlükle hareket etme sorumluluğuna sahiptir. Van Lienden gibi üçüncü bir tarafın başbakanla görüşmelere dahil edilmesi, özellikle Omtzigt ve Van Lienden arasında kişisel veya iş ilişkileri varsa, çıkar çatışmaları konusunda soru işaretlerine yol açabilir.
Şeffaflık ve dürüstlük: Siyasetçilerin, özellikle taraflar arasındaki görüşmeleri kolaylaştırırken şeffaflık ve dürüstlükle hareket etme sorumluluğu ve bunun çıkar çatışması algılarını nasıl etkileyebileceği.
Milletvekillerinin rolü: Milletvekillerinin davranışlarına ilişkin beklentiler ve bunun halka ve temsil ettikleri çıkarlara karşı sorumluluklarıyla nasıl ilişkili olduğu.
Siyasete duyulan güven üzerindeki etki: Siyasi karar alma süreçlerinin bütünlüğüne yönelik kamu güvenini korumak için açıklık ve dürüstlüğün önemi.
Etik kurallara uygunluk: Bu tür durumlar için geçerli olan etik kuralların ve yasaların incelenmesi ve Omtzigt’in eylemlerinin bu kurallara uygun olup olmadığı.
Dengeli bir bakış açısı sağlamak, farklı bakış açılarını vurgulamak ve gerçeklerin ve etik hususların daha derinlemesine analiz edilmesine olanak tanımak çok önemlidir.
Şimdi, Rutte’nin, Omtzigt için neden ‘Başka bir görev’ dediğini az da olsa anladınız mı?
Ben anladım ama pek çok Hollandalı anlayamadı.
Türkiye’nin Sülün Osmanı Hollanda’nın Sülün Osmanı Van Lienden
Omtzig için ikinci bir sakıncalı durum ise, geçen hafta yayınladığım, ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış birinin serbest bırakılması için yapılmakta olan kampanyalara dahil olması ve kendisini hapishanede sık sık ziyaret etmiş olması gösteriliyor.
Omtzigt’in insanlar üzerindeki en itici davranışından biri de, “Başbakanlık yapmayı düşünmüyorum” demesidir. Omtzigt defalarca verdiği beyanlarında, birinci parti seçilmeleri durumunda, kabineyi kendisinin değil, bir başkasının kurma ihtimalinden söz ediyor.
Başbakanlığı kendi partisinden bir başkasının veya koalisyon ortaklarından birinin yapabileceğinden söz eden Omtzigt, azınlık kabinesini tercih edeceğini de söylüyor.
İşte, son günlerdeki bu beyanatlar seçmen üzerinde tereddüt yaratıyor.
Omtzigt’in bu davranışına şüpheyle bakanların çoğu kendisine oy vermeyecektir tabii.
Omtzigt için sakıncalar bunlardı.
DİLAN YEŞİLGÖZ’ÜN SAKINCALARI
‘Dilan Yeşilgöz için sakıncalarımız ne?’ diye soracaksınız.
Yeşilgöz için ilk sakınca, kendisi bir siyasi sığınmacı ailenin kızı olduğu halde, ilticacılığa karşı olduğunu açıklaması birinci sakınca olmalı.
Irkçı siyasetçi Wilders ile koalisyon kurmakta tereddüt etmeyeceğini belirtmesi de ikinci sakınca olmalı.
Dilan Yeşilgöz, çok eleştirildiği, kalaşnikoflu nine fotoğrafının önünde verdiği pozu ile…
Kendisinden ‘Türk kökenli’ ve ‘Türkiyeli’ diye söz edilmesine çok kızan Yeşilgöz, bu tavrını son televizyon söyleşisinde göstermişti. Muhatabının, ‘Şimdi gelelim sizin ülkeniz Türkiye’ye’ sözüne çok kızan Yeşilgöz, “Türkiye hiç bir zaman benim ülkem olmadı. Benim Türk pasaportum da olmadı” diye hiddetlenerek Türkiye ve Türkleri böylece rencide etmişti.
Kaldı ki biz kendisinden hep ‘kızımız’ olarak söz ediyorduk.
BİR SKANDAL DA SPORDA
Dilan Yeşilgöz ve VVD Partisi, seçim öncesinde kuralları çiğnemeye devam ediyorlar. Son skandal, dünya şampiyonu bir sporcuya yapıldı. Bakınız Platform Dergisi bu konuyu nasıl yayınlamış:
Hollanda’da başbakan adayı Dilan Yeşilgöz’ün, Dünya Ağır Sıklet Kickboks Şampiyonu Rico Verhoeven ile birlikte ringe çıktığını gösteren video, siyasi tartışma yarattı.
Hollanda’da Dünya Ağır Sıklet Kickboks Şampiyonu Verhoeven’dan
VVD lideri Dilan Yeşilgöz’e ‘siyasi istismar’ suçlaması.
Verhoeven, Hollanda Olimpiyat Komitesi ve Spor Federasyonu (NOC* NSF) tarafından hazırlanan bir videonun, VVD tarafından siyasi amaçla kullanıldığını savunarak, tepki gösterdi.
NOC*NSF de tartışma sonrası açıklama yaptı. Açıklamada, “Bu VVD’nin bir kampanya videosu değil, bu bizim kampanyamız. Amaç, imkanları kısıtlı insanlara spor yapabilecekleri bir alan sağlamaktı” denildi.
Yeşilgöz, NOC*NSF tarafından, sosyal açıdan dezavantajlı gençlerin spora kazandırılması amacıyla başlatılan “Siyaset, harekete geç!” başlıklı kampanyaya destek amacıyla, 2 hafta önce Rico Verhoeven ile ringe çıktı.
Kickboks antrenmanı sırasında çekilen video, 22 Kasım’da yapılacak erken seçim öncesi, hem Yeşilgöz hem de VVD’nin resmi sosyal medya hesaplarından paylaşıldı.
VVD’nin mesajında, “Parti liderimiz Dilan Yeşilgöz, Rico Verhoeven ile birlikte ringe çıktı” denildi.
Verhoeven, Pazartesi akşamı katıldığı bir televizyon programında, NOC*NSF videosunun, siyasi propaganda için kullanılmasına tepki gösterdi.
Kendisini siyasi istismara uğramış hissettiğini belirten Verhoeven, videonun yayımlanmasının ardından, Artık ‘VVD yanlısı’ gibi göründüğünü söyledi.
Hollandalı sporcu, “Bu hiç de komik değil. Bu videonun amacı bu değildi. Şimdi herkes, ‘Rico, VVD yanlısı’ diyor. Ben ne sağcıyım ne de solcu. Siyasete fazla karışmak istemiyorum” dedi.
NOC*NSF sözcüsü ise Hollanda medyasına yaptığı açıklamada, kampanyanın siyasi tartışmaların içine çekilmesini, Rico Verhoeven ve çevresi açısından çok can sıkıcı bulduklarını söyledi.
AD gazetesine konuşan sözcü, “Bu VVD’nin bir kampanya videosu değil, bu bizim kampanyamız, parasını biz ödüyoruz” dedi.
NOC*NSF’nin siyasi açıdan tarafsız olduğunun da altını çizen sözcü, kampanyaya destek için 5 parti liderinin, değişik dallardan 5 sporcuyla kamera karşısına geçtiğini belirtti.
HOLLANDALI GAZETECİ DE “YALANCI VE MENFAATÇI” DEDİ
Bakınız, Jeroen Corduwener adlı ünlü bir gazeteci, Dilan Yeşilgöz’e yazdığı açık mektubunda neler demiş:
Bayan Yeşilgöz
Hollanda’ya 7 yaşında bir kız çocuğu olarak, mülteci bir çocuk olarak bir tekneyle geldiğinizi iddia ediyorsunuz. Sizin tarafınızdan 20 yıl önce tarif edilen bu iddiaya karşı, Hollanda’ya Hollanda hükümeti tarafından ödenen bir bilet ile KLM uçağıyla, aile birleşiminin bir parçası olarak getirildiniz.
Kısa bir süre Sosyalist Parti üyesi olduğunuzu ve kısa süre sonra partiden ayrıldığınızı iddia ediyorsunuz. Gerçek şu ki, yedi yıl boyunca SP’nin bir üyesi oldunuz, orada bir yönetim kurulu üyesi pozisyonunda bulundunuz ve sığınmacılara “üçüncü sınıf vatandaş” olarak davrandığını söylediğiniz dönemin Devlet Bakanı Rita Verdonk’un, sığınma politikasına karşı bir gösteriye liderlik ettiniz. “Şayet15 yıl sonra kaçmış olsaydık, şu anda hala bir ilticacı kampında oturuyor ve sınır dışı edilmeyi bekliyor olurdum” demiştiniz.
Size bir mülteci olarak mağdur muamelesi yaptıklarını iddia ederek SP’den ve İşçi Partisi ya da Yeşil Sol’dan ayrıldığınızı belirtiyorsunuz. SP’ye göre bu hikayenin hiç biri doğru değil.
Kendi isteğiniz dışında 7 yıl boyunca mağdur muamelesi görmenize neden izin verdiniz.
Yönetim kuruluna seçildiniz, sert iltica politikalarına karşı bir gösteri düzenlediniz?
Amsterdam’ın merhum Belediye Başkanı Van der Laan’ın güvenlik politikası konusunda yakın çalışma arkadaşı olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Ancak o dönemdeki meslektaşlarınıza göre, gerçek şu ki, siz bu alandaki pek çok devlet memurundan biriydiniz. Follow the Money’de çalışan o meslektaşlarınızdan biri, “Tipik Dilan, kendini olduğundan daha büyük gösteriyor” dedi.
Hırslarınız kariyerinizle senkronize olmadığı bir sırada, kendinizi Ayaan Hirsi Ali’nin yerine geçmeye layık görüldünüz ve VVD’ye geçtiniz:
Selefiniz Bay Rutte yalanlar içinde yüzüyordu ve bunu başbakanlığı sırasında sürekli yaptı. Hoş değil, hiç değil, ama başbakanlığa giden yolu açmak için yalan ve hileyi kullandığı için onu suçlayamayız.
Ama siz yaptınız. Şimdi geçmişinizle tutarsız bir resim çiziyorsunuz. Ve böylece kendi tarihinizi uyarlıyorsunuz. Mültecilerle ilgili şu anki kuduz ama gerçekte yanlış görüşlerinizi kanıtlamak amacıyla yapıyorsunuz bunları.
Böylece, sadece kendi kariyeriniz için mültecileri mağdur etmekle kalmıyorsunuz. Hepsinden önemlisi, insan hakları aktivisti ve avukatı sığınmacı bir babanın kızı ve bir mülteci örgütünün yöneticisi olarak mültecilerin çıkarları için barikatlarda bulunan bir annenin kızı olarak kendi kökeninizi inkâr ediyorsunuz.
Bunları yapamazsınız. Barikatları lüksle takas ettiniz ve oradan, ilk başta çok sıkı ve sert bir şekilde ilan ettiğiniz görüşleri reddediyorsunuz.
İlkelerini açıkça inkar eden, dahası bu konuda açıkça yalan söyleyen, kişisel hırsları uğruna kendisinin de ait olduğu mültecilerin çıkarlarını küçümseyen bir başbakan adayıyla Hollanda’daki bizler ne yapacağız?
SONUÇ
Seçime 12 gün kala yazmış olduğum yukarıdaki yorumlarda eleştirilen Dilan Yeşilgöz için eleştiriler bundan sonraki günlerde de devam edecektir. Güçlü partiyi güçsüz duruma düşürecek olan Yeşilgöz için bu seçim, ‘son seçim’ olacak gibi görülüyor.
Bekleyeceğiz ve göreceğiz.
ARTUKLU HABER AJANSI-HOLLANDA
HABER;İLHAN KARAÇAY
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —