Ukrayna-Türkiye ortak yapımı “Klondike” filminin Türkiye’deki ilk gösterimi, film ekibinin de katılımıyla 14 Nisan’da, 41. İstanbul Film Festivali’nde gerçekleşti.
Ukrayna-Türkiye ortak yapımı “Klondike” filminin Türkiye’deki ilk gösterimi, film ekibinin de katılımıyla 14 Nisan’da, 41. İstanbul Film Festivali’nde gerçekleşti.
Maryna Er Gorbach’ın yönettiği, Mehmet Bahadır Er’in ortak yapımcılığını üstlendiği “Klondike”, bu yıl 8-19 Nisan tarihleri arasında 41. kez düzenlenen İstanbul Film Festivali kapsamında14 Nisan’da gerçekleşen gecede Türkiye izleyicisiyle buluştu. İstanbul’da ilk kez seyircisiyle buluşan “Klondike”, Ukrayna-Rusya sınırında yaşayan hamile bir kadın olan Irka (İrka)’nın, köyü ayrılıkçı gruplar tarafından kuşatılmış olmasına rağmen evini terk etmeyişini konu alıyor. Ira ve ailesinin, 17 Temmuz 2014 günü kendilerini uluslararası bir uçak felaketinin merkezinde bulmalarıyla başlayan olayların anlatıldığı Ukrayna Devlet Film Ajansı, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ve TRT 12 Punto ortak yapımı filmde, çekildiği dönemde ayak sesleri gelen bir savaşın kasvetli tasviri titiz şekilde işleniyor.
Gösterimin ardından gerçekleşen söyleşide filmin yönetmeni Maryna Er Gorbach, filmin meselesinin hayat ve ölüm olduğunu belirterek, “Hayat ve ölüm... Bunlar çok evrensel konular. Film, bugün yaşadığımız olaylardan önce çekildi. Bu nedenle birçok ülkede bugün olanları önceden nasıl hissettiniz şeklinde soruyla karşılaştık? Halbuki bu savaş 2014'ten beri yaşanıyor, ama dünya buna evrensel bir şekilde bakmadı.” ifadelerini kullandı.
Hayat ve Ölüme İnsani Gözle Bakılsın Diye Bu Filmi Çektim
Özgür bir ülkenin sınırlarına silahlar taşıyıp, sivil uçaklar vurulurken kimsenin bir şey demediğinden yakınan Gorbach, “Kim yaptı? Uçağı kim vurdu? Cevap yoktu. İnsanlar ölüyor, evlerini terk ediyordu. Onların da cevapları yoktu. Şimdi de büyük bir olay yaşıyoruz. Aynı şeyler karşımıza çıkıyor: Ölüm ve hayat.” sözlerinden sonra isteğinin yalnızca bu kavramlara evrensel bir gözle bakılıp cevap verilmesi olduğunu ifade etti.
Hislerini filme yansıtmaya çalıştığını söyleyen Gorbach, “Bazen bir şeylere bağırmak isterdim. İnsanları uyandırın demek isterdim, ama öyle bir hakkım yoktu.” diyerek onun da bağırmanın yolunu bu filmi çekmekte bulduğunu belirtti. Gittikleri festivallerin ardından büyük gazetecilerin ilk kez “savaş” kelimesini kullandığını Gorbach, “Amacımız gerçekleşmiş oldu, insanlar yaşananlara savaş tanımını yapmaya başladı. Yurtdışındaki insanlara Ukrayna’dan haber vermek… Bir insanlık suçu yaşanıyor ve insanların uyandırılması gerektiğini düşündüm.” dedi.
Seyircilere sanat dilinden, drama başvurmadan ulaşmak istediğini söyleyen Gorbach, “Uzun süre 17 Temmuz 2014’te düşürülen MH17 uçağının düşürülmesi olayını uzun süre takip ettim. Ruhen uçağın düştüğü yerde değildim, ama ruhen oradaydım. Yaşadığım bu ruhu da seyircilerle paylaşmak istedim. Bu paylaşım için de kamerayı seçtim. Büyük bir sessizlik oluşuyordu, sınırda yaşayan insanların sesi neredeydi? Bu sessizlik benim duygumdu.” Diye konuştu.
Savaşı Göstermeden Savaşın İnsan Üzerindeki Etkilerini Anlatmak İstedik
Filmin ortak yapımcılarından Mehmet Bahadır Er, böyle bir filmin içerisinde bulunmaktan dolayı gurur duyduğunu belirtirken, “Filme başlamadan önce Maryna, hiçbir zaman şiddeti ve savaşı övmeden, kutsamadan, stilize etmeden hatta göstermeden, sadece etkilerini göstererek bir film yapmak istediğini söylüyordu. Film boyunca da bu zor seçimini korudu. Savaşı göstermeden savaşın etkilerini bir insan üzerinden vermek istedik” dedi. Yola ortak ve görüntü yönetmeni Sviatoslav Bulakovskyi ile 3 kişi çıktıklarını belirten Er, “Bir dileğimiz vardı: Bu film bittiğinde savaş da bitmiş olsun. Biz bunu bir anı olarak izleyelim.” diyerek gelinen noktaya dikkat çekti.
Seyircilerden gelen politik bir film olmasından dolayı korkulup korkulmadığı sorusuna Mehmet Bahadır Er, anlattıklarının insanlarda karşılık bulacağına inandıkları için politik ve parasal tüm riskleri alarak bu filmi çekmeye karar verdiklerini belirtti. Er, yaptığı konuşmasında “Biz şahıs olarak devlet ya da ordu gibi hareket etmek zorunda değiliz. Biz insanız. Sanatçıların bütün bunları bir kenara bırakarak özgürce bir şeyler yapma inisiyatifi alması gerekiyor. Çünkü böylece insanlara dokunabiliyoruz.” sözlerine yer verdi.
Filmin Türkiye’deki bu ilk gösterimine katılan Türkiye-Ukrayna Büyükelçisi Vasyl Bodnar böylesi bir film çektikleri için tebrik etmesinin ardından yaşanan savaşa dikkat çekerek “Büyük bir bedel ödüyoruz, ama hayat devam ediyor. Klondike, yeniden yaşanmayacak. Filmde de gördüğümüz gibi bir bebek doğuyor ve hayat devam ediyor. Ülkemiz çok zor şartlar içerisinde doğuyor. Bizler de yeni bir hayatı inşa edeceğiz.” dedi. Büyükelçi, filmin daha fazla kişiye ulaşması için çabalayacaklarını da ifade etti.
ARTUKLU HABER AJANSI-İSTANBUL