Bir kentin anılarından ziyade bir kente ait Cumhuriyet dönemi belgeseli olma özelliğine sahip sergi “başka bir hayat mümkündü yine mümkün” diyor
Eski günleri anlatmak için hatıraları ipe dizseler herhalde geçmişi yine en iyi fotoğraflar anlatır. Fotoğraf sadece size o anı göstermez, fotoğraftaki çiçeğe bakarsınız kokusu burnunuza gelir. Kulakları kasketinden dışarıya fırlamış adama bakarsınız, gözünden içeri girdiniz mi aklı sizinkini karıştırır. Biraz sabırlı olacaksınız, biraz da bakmasını bilecekseniz. Tarabalar adlı fotoğraf sergisinden Dijital çağda fotoğraf dediğimiz “çat kapı” gelen yakın arkadaş gibi bir şey. Bu fotoğrafı değersiz yapmıyor haliyle ama o şaraba benzeyen özelliğini de aratıyor. Sabah çekip, öğlen bilgisayarınızdan gönderdiğiniz fotoğraf hızla istediğiniz yere ulaşıyor ama biraz yeni havası var. Fotoğraf aynı aşk gibi, beklemedikçe, içinize çekmek, görmek için hasret çekmeyince duygudan da biraz yoksun oluyor. Kısacası, fotoğrafın beklemişi, başka zamandan gelip çıkmışı benim için daha makbul. Şimdi sizi haber edeceğim fotoğraf sergisi de bir başka zamanın, hatta söylemeye dilim varmıyor ama galiba “bir başka dünyanın insanlarının” fotoğraflarından oluşuyor. Serginin adı “Tarabalar”. Taraba tahtadan yapılmış çit demekmiş, Anadolu’da “daraba” diyen sanırım daha çok. Bu bir Ayancık sergisi; Sinop-Ayancık. Ayancık’ın doğal güzelliğini, denizini bilirdim ama bu kadar ilginç bir tarihi olduğunu 27 Ağustos’ta Ayancık’ta açılacak bu sergi sayesinde öğrendim. Tarabalar adlı fotoğraf sergisinden Sergide 1000’e yakın fotoblok olacak. Sergi Ayancıklıların fotoğraflarından oluşuyor. Yıllar önce piknikte dostlarla çekilmiş bir fotoğraf, delikanlıların fotoğraf stüdyosundaki pozları, Lokomotif üstünde bir adam, plajda hayatın keyfini çıkaran bir başkası veya Zingal Orman İşletmeleri’nde çalışan işçilerin bir görüntüsü. Fotoğrafların hepsi Ayancıklı ailelerin kendi arşivlerinden derlenmiş. Kiminin amcası orada kiminin sevdalısı. Fikir, fotoğraf sanatçısı Volkan Atılgan’ın.
Ayancık’ta ailelerin ellerindeki eski fotoğrafları sosyal medyada sergileyeyim diye yola koyulmuş ama ilgiden ve fotoğrafların zenginliğinden daha sonra ortaya kocaman bir sergi çıkmış. 40’a yakın aileden 7 bin 500 fotoğraf toplamış Volkan Atılgan. Kendisi sergiyi sosyal-ekonomik ve politik bir dönüşüm belgeseli şeklinde tanımlıyor. “Salt fotoğraf sergisi demek bu yapıyı küçümsemek olur” diyor. Haksız da değil. Gördüğüm bir fotoğrafta pikniğe giden fötr şapkalı, iç yelekli ellerinde 2-3 farklı enstrüman tutan beyefendiler gördüm. Baktığım belki de bundan 60-70 yıl öncesinin fotoğrafı. İnsan şaşırıyor ve merak ediyor. Bu Ayancık nasıl bir yermiş? Atılgan bu sorunun yanıtını şöyle veriyor: “Ayancık çok özel bir yerleşim birimi. İlk özel çok uluslu yatırımı alan bir kasaba. Orman hammaddesi üreten işleyen ve ihraç eden bir yer. Çok uluslu Zingal firması nedeniyle Belçikalıların, Rusların, İsviçrelilerin, Macarların ve Türklerin bir arada yaşadığı bir yer. Bu şirket sanat, tarih, kadın hakları, müzik, spor gibi birçok konuda Ayancıklıları çok etkilemiş. İlçedekiler Fransızca öğrenmeye gayret etmişler örneğin”.
Atılgan sadece fotoğrafçılıkla da uğraşmıyor, Ayancık’ta bir musiki cemiyeti kurmuş, fotoğrafla ilgilenenler için de bir dernek. “Bir fotografta altı farklı enstürüman var, bırakın kırda toplanmayı, şarkı söylemeyi, o donanımda insan gücü şimdi yok” diyor. Neden serginin adı ‘tarabalar’ oldu diyorum ona da şu yanıtı veriyor: “Taraba, özel yaşamları birbirinden ayıran bir çit, birçok fotoğraf taraba önünde çekilmişti” diye yanıtlıyor. Tarabalar adlı fotoğraf sergisinden Zingal’ın bölgeye gelişi 2 Temmuz 1928. 1926-28 yılları arasında Türkiye Tekel Kibrit Fabrikaları tarafından işletilen bu orman işletmesi 1928’de 50 yıllığına Belçikalı Zingal şirketine verilmiş. Fotoğraflarda da görülen ve yük taşımakta kullanılan demiryollarının büyük bir kısmı o şirket tarafından kurulmuş. Buradan gelen orman ürünleri kurulduğu tarihte dünyanın ikinci, Türkiye’nin en büyük kereste fabrikasına, Ayancık Kereste Fabrikası’na gönderiliyormuş. Burası da Belçika-Alman-Rus-Polonya ve İsviçre ortaklığı. Bütün bunlar Ayancık’taki çok kültürlü fotoğrafların nereden geldiğine bir parça da olsa ışık tutuyor olmalı. Öte yandan bu fotoğraflar, Anadolu’nun renkliliğini nasıl kaybettiğini de gösteriyor. Şimdi bütün kasabalar kentler birbirine benzemiyor mu? Giydiklerimiz, konuştuklarımız aynı değil mi? Siz sıkılmadınız mı birbirinize benzemekten, kapalı kapılar ardında yalnız hayatlar yaşamaktan. Tarabaları aşma vakti geldi, fotoğraflara bakınca öyle hissediyor insan. Zingal’i Volkan Bey’den duyup biraz araştırınca o dönem şirketin Yönetim Kurulu Üyesi olan Yunus Nadi’nin (Abalıoğlu) ismine de rastlıyorsunuz. Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi, hem Osmanlı İmparatorluğu hem cumhuriyet döneminde vekillik yapmıştı. 5 Temmuz 1931 tarihli Meclis kayıtlarında, Zingal ormanlarını kendi adına alıp işletmekle ilgili iddialara yanıt verdiğini de görüyorsunuz. Meclis’teki tartışmanın basın özgürlüğüyle ilgili olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Görüşme tutanaklarının başında, gerekçe kısmında aynen şöyle başlayan bir cümle var: “Bazı gazetelerimizin takip ettikleri muhataralı istikamet vatandaşların ve vatanın siyasî izan ve medenî vicdanı üzerinde sarih bir fikir şekaveti icra ederek masum ruhları tamamen zehirliyecek mahiyetler almağa başladı. Hale hiç bir faydası olmadığı gibi âtiye de bir çok vehamet ve zarar hazırlıyan bu felâketli cereyan karşısında Hükümet ne düşünüyor?” Görünen o ki, o günden bugüne Sinop ve Ayancık çok değişmiş, kesilen saçların modeli, çalınan enstrümanlar, giyilen kıyafetler hepsi değişmiş. Değişmeyen tek şey ise basın özgürlüğü konusunda o bitmeyen kavga. Tarabalar adlı fotoğraf sergisi fotoğrafları “başka bir hayat mümkündü yine mümkün” diyorlar.
ARTUKLU HABER AJANSI-İZMİR
HABER_NECDET BULUZ