Vali Cengiz: İlk Camiye gittiğim günü asla unutmuyorum.”

Mardin Müftülüğü Camiler ve Din Görevlileri Haftası” nedeni ile Atatürk Kültür Merkezinde konferans düzenledi. Diyanet İşleri Başkanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürü Osman Tıraşçı' nın Konuşmacılığını üstlendiği Konferansa yoğun ilgi vardı.

Polisiye Haberler 8.10.2013 07:17:24 0
 Vali Cengiz:   İlk Camiye gittiğim  günü asla unutmuyorum.”

Mardin Müftülüğü “ Camiler ve Din Görevlileri Haftası” nedeni ile Atatürk Kültür Merkezinde konferans düzenledi. Diyanet İşleri Başkanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürü Osman Tıraşçı’ nın Konuşmacılığını üstlendiği Konferansa yoğun ilgi vardı.

Konferansa Mardin Valisi Dr. Ahmet Cengiz, Belediye Başkanı Beşir Ayanoğlu, Kabala Belediye Başkanı Şakir Nuhoğlu, Emniyet Müdürü Derviş Kara, İl Müftüsü Dursun Ali Coşkun, İlçe Kaymakamları, ilçe Müftüleri daire ve kurum amirleri katıldı.

        Konferans öncesinde Mardin Müftüsü Dursun Ali Coşkun ve Mardin Valisi Dr. Ahmet Cengiz kısa birer konuşma yaptılar.

        Başkanlık olarak her yıl ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda bir tema belirlediklerini ifade eden İl Müftüsü Dursun Ali Coşkun, “Böylece toplum olarak hem eksik kalan bir yönümüze dikkat çekmiş oluyoruz hem de bir farkındalık ve bilinç oluşturmuş oluyoruz.” Dedi.     

         Asr-ı saadete nispetle, günümüzde hem kadın algısının hem de cami algısının ciddi bir değişime maruz kaldığını vurgulayan Müftü Coşkun, “Cami, Kadın ve Aile” konusunu neden gündeme taşıdıkları konusunda şunları söyledi;

         İslâm’ın kadın konulu öğretileri ile tarihte ve günümüz toplumlarında egemen olan düşünce, telakki ve uygulamalar arasında derin farklar bulunmaktadır. Ne yazık ki tarih içinde Müslümanlar kadın konusunda bizzat Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Peygamberin çizdiği çerçeveyi dahi yakalayamamıştır. Kadim din ve kültürlerin Müslüman toplumlara tesiri, yerleşik kültür ve geleneklerin dine baskın çıkması ve din anlayışımızı etkilemiştir. Bugünün Müslümanlarının kadın ve cami arasındaki ilişkiyi düşünme biçimleri, hakiki bir mümin şuurundan çok geleneklere dayanmaktadır. Dinin ve dini metinlerin yanlış anlaşılması ve yanlış yorumlanması söz konusudur. Modernite zihnimize nüfuz etmiştir. Müslümanlar, modern zamanlarda kadının toplumsallaşması ile ilgili müspet-menfi hemen her şeyi kabullenmiş gibi gözükmektedirler. Ancak kadının cami ile ilişkisi noktasında tam bir kabul oluşmamıştır. Bugün hayatın hemen her alanında var olan kadını Allah’ın mescitlerinden alıkoymak büyük bir çelişkidir. Bu seneki Camiler Haftasının temasını “Cami, Kadın ve Aile” olarak seçmekle bütün bu yanlış algıları, yanlış anlayışları, yanlış uygulamaları ve aksamaları sorgulamayı hedeflemekteyiz.

         “Hz. Peygamberin kurduğu toplumun en temel ilkesi herkesin Allah karşısında eşit olmasıdır…”

         Resul-i Ekrem Efendimizin önce Mekke`de, sonra Medine`de kurmuş olduğu toplumun en temel ilkesi kişinin herhangi bir ayrım olmaksızın Allah karşısında eşit olmasıdır. Allah, Âdem ve Havva`yı birbirine eş olarak, topraktan yaratmıştır. Her ikisini de yeryüzünü birlikte imar etsinler diye var etmiştir. Her ikisine de halifelik görevi vermiştir. Bu yaratış insanı cinsiyet ayrımı olmaksızın Allah karşısında ve dünyaya gönderiliş amacında eşit kılmıştır. Kadın ve erkek Allah karşısında kul olarak eşittir. Ne yazık ki insanlık tarihi kısa bir sürede kendi içinde bir ayrıma gitmiş ve kadın-erkek arasındaki biyolojik farklılıkları bir üstünlük meselesine dönüştürmüştür. Bu üstünlük iddiası o kadar ileriye varmıştır ki, medeniyetin beşiği denilen topraklarda bile kadınların haklarına tecavüz edilmiş, onlar daha aşağı varlıklar olarak algılanmışlardır. Cami bir canlılık, bir toplu hayat, bir dinginlik ve derinlik, bir ulvi yöneliştir. Ancak bu yönelişin, bu dinginliğin bize dönük yüzü somuttur, mimaridir. Mimari ise terbiyedir. Her mimari eser, kendisine muhatap olana bir terbiye, bir davranış biçimi öğretir. Cami bize alçakgönüllülüğü öğretir, cami bize inşirahlar yaşatır, cami bize ölümü hatırlatır, cami bizi Allah`la baş başa bırakır, cami bizi müminlerle buluşturur. Bu buluşmanın biçimi caminin mimarisiyle ilgilidir. Bu yönüyle cami mimarimizi tekrar gözden geçirmeliyiz. Bilhassa cumhuriyet döneminde inşa edilen camileri mimari açıdan yeniden gözden geçirmek zorundayız.

         “Modern zamanların cami mimarisinde kadınlar yok sayılıyor...”

         Allah`ın kullarına ne şekilde bir yöneliş sunuyor bugünün camileri? Kadınlara ne kadar yer veriyor ve hangi mekânları ayırıyoruz cami projelerimizde? Daha doğrusu bir cami tasarlarken, zihnimizde nasıl bir kadın tasavvuru hâkim? Öyle zannediyorum ki, modern zamanların cami tasarımlarında kadın, Allah`ın karşısında, Allah`ın huzurunda bir kul olarak algılanmıyor. Bunun sonucunda da cami mimarisinde kadınlar yok sayılıyor. Camilerde kadın mekânları düşünülmüyor. Camiler, kadın-erkek herkes için Allah`ın evi, Allah`ın huzuruna çıkılan yer olması gerekirken, ne yazık ki cami mimarisinde kadınlar göz ardı edilerek bir ayrım yapılıyor. Başta bu mimari özellik, camilerimizi kadınlara elverişli kılmamakta, onların huzuru ilahiye çıkmalarını zorlaştırmaktadır. Yine bu mimari özelliklerden dolayı ailelerimizle camilere gitmek zorlaşmaktadır. Cami iç mimarisi aileleri caminin kapısında ayırmakta ve ancak camiyi terk ettikten sonra yeniden buluşturmaktadır.

         “Mihrap, kadın erkek herkesin rızıklandığı yerdir…”

         Hepimiz biliyoruz ki, camiler, Kâbe’nin şubeleridir. Beytullah’ın temelinde peygamber eşi, peygamber annesi Hz. Hacer’ in ellerinin izi vardır. Safa ve Merve tepeleri arasında her sa’y yapışımızda Hz. Hacer’in aziz hatırasını zihinlerimizde yeniden canlandırmaktayız. Zemzem suyu, onun sa’yinin hürmetine ikram edilmiştir. Ve halen hepimiz onun izinde yürümekteyiz Safa ve Merve tepelerinde… Hepimiz biliyoruz ki, Hz. Meryem’i, mabede en güzel bir şekilde buyur eden ve mihrapta eğiten Rabbimizdir. Kur’an-ı Kerim, bize Hz. Meryem’in kendisini mabede adadığını, orada rükû edenlerle birlikte rükû ettiğini öğretmektedir. O, bu mukaddes mabette arınmış ve nice ilahi lütuflara mazhar olmuştur. Hepimiz biliyoruz ki, hanım sahabeler, Mescid-i Nebî’de, Sevgili Peygamberimizin arkasında çocuklarıyla birlikte saf tutma mutluluğuna erişmişlerdir. Gecenin karanlığında yatsı namazlarına, seher vakitlerinde ise sabah namazlarına devam etmişlerdir. Hatta Sevgili Peygamberimiz, çocuk ağlaması işitince namazları kısa tutmuştur. Efendimizin mübarek sesinden Kur’an dinleyip bazı sureleri onun dilinden hafızalarına nakşetmişlerdir. Cami kargaşa ve bölünmüşlük içinde kendi bütünlüğümüzü yakalayabildiğimiz, kendimize ulaşabildiğimiz ve tam bir birey, bir kul olarak Allah`ın huzuruna çıktığımız mekânlardır. Ancak bizim bütünlüğümüz kendi bedenimizle sınırlı değildir. Biz ailemizle, eşimizle, çocuklarımızla, dostlarımızla bir bütünüz. Bu yüzden camiler özellikle bugünkü İslâm toplumlarında ilk görevlerine geri dönmeli ve yeniden cem edici olmalıdır. Camiler yeniden sevgi, bilgi, birlik ve ibadet mekânları olmalıdır. Camiler yeniden bizi birey olarak ve bizi ailemizle bir araya getiren mekânlar olmalıdır. Sadece bu şekilde bir cami tasavvuru aslımıza ve içinde yaşadığımız karmaşık şartlara uygundur. Sadece bu şekilde camiler, Rabbimizin istediği gibi imar edilmiş olacaktır. Bir cami tasavvur edelim, secdelerinde kadınların alınları, rükûlarında çocukların acemiliği bulunsun. Bir cami tasavvur edelim, ilim ve hikmetiyle, maneviyatıyla bizi, anne-babamızı, eş ve evladımızı ve bütün müminleri kucaklasın.”

         Vali Dr. Ahmet Cengiz: “ İlk Camiye gittiğim ve ilk adımımı attığım günü asla unutmuyorum.”

         Daha sonra söz alan Mardin Valisi Dr. Ahmet Cengiz insan hayatında cami ve cemaatinin çok büyük bir önemi olduğuna dikkat çekerek, Camilerde ilk izleniminin çok önemli olduğunu bu nedenle cami görevlilerinin bu konuda gerekli özeni göstermeleri gerektiğini kaydetti. İlimizde 500 yerleşim biriminde 1000 kişinin görev yaptığını açıklayan Cengiz, Devletin bu konuda gerekeni yaptığını ifade etti.

         Vali Cengiz: “ . Her gün yaşadığımız ağır Sosyal problemlerin kaynağında eğitimsizlik ve cehalet vardır. Cami Cemaat ve Din Görevlisi bu toplumun saç ayağını oluşturuyor. Camide görev yapan arkadaşlarımız kendi görevlerine uygun davranışlar sergilemeli ve toplumun değişim dönüşümünde etkili bir rol almalıdır. Çünkü hayat bir boşluk kabul etmiyor Din görevlisi yapması gereken görevi yapmazsa bir başkası bu boşluğu doldurur. Bunun için diyoruz ki görevimizin gereğini yapalım diye konuştu.

         Konuşmaların ardından Cami ve Kur’an Kursu yaptıran hayırsever vatandaşlara plaket takdim edildi.         

         Plaket sunumundan sonra, söz alan Diyanet işleri Başkanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürü Osman Tıraşçı Görevlilere yönelik konferansına başladı.

         Konferansını çeşitli başlıklara ayıran Tıraşçı Din Görevlilerin değişen ve gelişen toplumun her zaman bir adım önünde olması gerekliliğine işaret ederek, bir din Görevlisinde olması gereken şartları şöyle özetledi.  “        Din görevlisinin manevi ve ahlaki kişiliğinin saygı telkin etmesi ve örnek olması; Mesleğin gerektirdiği bilgi birikimine sahip olması; Cami içinde ve dışında ilgili toplum kesiminin her türlü sorunu ile ilgilenmesi; bu kesimin, iyi ve kötü durumlarında herkesten önce cami görevlisini yanlarında görebilmeleri; Din görevlisinin, sadece mihrapta değil, cemaatin ihtiyacı olan her konuda onların "hocası" olması; yani cemaatini eğiterek onların öğretmeni sıfatıyla saygı ve nüfuz kazanması.”

        

 

ARTUKLU HABER AJANSI-MARDİN


17.9° / 9.4°
  • BIST 100

    9489,83%1,30
  • DOLAR

    34,54% 0,20
  • EURO

    36,07% -0,43
  • GRAM ALTIN

    2990,02% 0,96
  • Ç. ALTIN

    5006,57% 1,04