Tarih: 30.09.2013 17:19

Ankara PERDER: Dönüşüm iyi gelecek

Facebook Twitter Linked-in

Ankara PERDER Başkanı Mustafa Altunbilek ÇEVKO yetkilileri ile yaptığı sohbette, marketlerde kullanılan poşetin asgari ölçüde tüketilmesi hususunda ÇEVKO’dan destek istedi.

Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı’nın (ÇEVKO), T.C Çevre ve Şehircilik Bakanlığı desteği ile düzenlediği “AB’de Ambalaj Atığı Yönetim Sistemleri” konulu uluslararası kongre 26 Eylül 2013 Perşembe günü Ankara Congresium’da gerçekleştirildi. “Daha yeşil bir Türkiye” hedefiyle ambalaj atıklarının toplanması ve geri dönüşüm modellerinin tartışıldığı kongrede Ankara PERDER Başkanı Mustafa Altunbilek ÇEVKO yetkilileri ile yaptığı sohbette, marketlerde kullanılan poşetin asgari ölçüde tüketilmesi hususunda ÇEVKO’dan destek istedi.

Yurtiçi ve yurtdışından uzman konuşmacıların ülkelerindeki mevcut uygulamaları aktardıkları kongrede dikkat çekilen husus “ambalaj atıklarının çöp değil ürün olduğu” idi.

ÇEVKO Yürütme Kurulu Başkanı Ferid Ekmekçioğlu kongede yaptığı konuşmada Türkiye için çözüm önerilerini şöyle özetledi:

“Yetkilendirilmiş kuruluş olarak yönetmeliğin öngördüğü bütün görevleri yerine getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz. Aksamalar için mazeret aramak gibi bir niyetim yok. Ancak, resme biraz daha gerçekci bakmak durumundayız. Yönetmeliğin öngördüğü yapı içerisinde yer alan kurumlardan sadece yetkilendirilmiş kurulış için yaptırım öngörülüyor. Atık üretici fertler veya ticari üniteler için bir yaptırım veya teşvik bulunmuyor. Sadece yetkilendirilmiş kuruluşların yapacağı eğitim çalışmaları ile bunun çözülmesi mümkün değil. Belediyeler için keza bir yaptırım yok. Ambalaj atıklarının çöpe gitmesini önlememiz şart. İşbirliği yapmak belediyelerin insiyatifine kalmış durumda. Lisanlı toplayıcıların seçimi belediyelerce yapılıyor ama doğru çalışan bir kontrol mekanizaması bulunmuyor. Konuya baştan itibaren çok iyi yaklaşan fevkalade iyi çalışan belediyelerimiz de var. Bu arada kaçınılmaz bir gerçek de sokak toplayıcılarının etkinliğidir. Bu ülkemizin bir gerçeğidir. Bunların elbette sisteme bir şekilde dahil edilmesi doğru olacaktır.“

Kongernin sonunda tüm konuşmacıların katıldığı yuvarlak masa toplantısının moderatörlüğünü Marmara Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Barış Çallı yaptı. Prof. Çallı Türkiye’deki sistemin, yerel yönetimlerin ambalaj atıklarını hazırladıkları “Ambalaj Atıkları Yönetim Planları” doğrultusunda diğer atıklardan ayrı toplanması ve gerekli finansman ihtiyacının da “kirleten öder” prensibi çerçevesinde karşılanması esasına dayandığını vurguladı. Bu yaklaşımın temelde AB’deki uygulamalara benzerli gösterdiğini belirten Prof. Dr. Çallı, diğer AB üyesi ülkelerdeki sistemler ve Türkiye’den farklılıkları konusunda şu bilgileri verdi.

* Belçika’da sadece geri dönüşüm açısından uygun olan ambalaj atıkları toplanmaktadır. Yakma için daha uygun olanlar için ayrı bir toplama sistemi söz konusu değildir.

* Belçika’da toplanma sıklığı Türkiye’deki uygulamalardan büyük farklılık göstermektedir. Ülkemizde tüm ambalaj atıkları kapı kapı haftada bir hatta bazı bölgelerde daha da sık toplanırken, Belçika’da cam ambalaj atıkları sadece konteynerlara atılmakta, kağıt/karton ambalaj atıkları ayda bir, plastik/metal ambalaj atıkları ise onbeş günde bir evden toplanmaktadır. Bu husus maliyetlerin optimizasyonu anlamında büyük önem taşımaktadır.

* Tüm ülke örneklerinden anlaşıldığı üzere, toplamayı yaygınlaştırmayı ve etkinleştirmeyi hedeflerken, maksimizasyona değil, optimizasyona odaklanmak daha uygun olacaktır.

* Benzer şekilde toplama için yapılan sözleşmelerin standardizasyonu verimlilik takibi açısından önemlidir. Yurtdışı uygulamalarda ortaya konan bu husus, ülkemizde de benzer şekilde uygulanmakta olup geliştirilmelidir.

Finansal Modeller

* Joachim Quden’ın sunumunda da belirtildiği üzere, Avrupa genelinde direktifin uygulanmasında benimsenen temel prensip, “Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu” yani EPR’dir. Avrupa’daki 30’u aşkın ülke faaliyetlerini bu prensip çerçevesinde geliştirmiştir.

* Sistemin temelinde üreticilerin yer alması tüm örneklerde de ifade edildiği gibi tek sorumlu tarafın da “üretici” olduğu anlamını gelmektedir. Kanun yapıcı, yerel yönetim, atık yönetim firmaları sistemin ayrılmaz bir parçasıdır ve herkes üzerine düşeni yapmalıdır.

* Ambalaj atıklarının ayrı toplanması sistemi, toplama ve ayırma maliyetlerinin standart ekonomilerde elde edilen atık gelirinden genel itibari ile daha az olması, başka bir deyişle sistemin “Eksi Değer Zinciri” oluşturması nedeni ile tek başına uygulanabilir bir sistem değildir.

* Yasal olarak vergilendirme ile bertaraf maliyetlerin artırılması düşünülebilir ancak tek başına bu yaklaşım tüketicilere çok yüksek ek bir yük getirecek ve “eksi değer”in artmasına neden olacaktır. Bu nedenle birçok farklı modelin birlikte değerlendirildiği modeller, en uygun çözümleri sunmaktadır. (Depolama vergisi, tüketiciler için attığın kadar öde prensibi ve sanayi için de EPR) Bu yaklaşım Avrupa Komisyonu’nun yapığı kapsamlı çalışmada da benzer şekilde ifade edilmektedir.

* Farklı yöntemlere ilişkin en güzel örneklerden biri Hollanda’da söz konusu olmuştur. Farklı modeller denenmiş, vergi ile başlayan süreç genişletilmiş üretici sorumluluğu ile devam etmiş, bir motivasyon amacı ile oluşturulan depozito uygulaması da ulaşılan verim sonucunda kaldırılma aşamasına gelmiştir. Bu anlamda AB’deki uygulamaları, geçirdikleri aşamaları değerlendirmek, bunlardan sonuç çıkarmanın önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

* Benzer bir süreç Çek Cumhuriyeti’nde de yaşanmıştır. Öncelikle “toplamanın desteklenmesi mekanizması” denenmiş ancak elde edilen sonuçlar doğrultusunda “negatif maliyetlerin desteklenmesi mekanizmasına” geçilmiştir. Bu şekilde; malzeme-fiyat dalgalanmalarında daha az etkilenme sağlanmış. Maliyetler üzerinde daha fazla kontrol sağlanmış. Depozito, Avrupa genelinde bazı ülkelerde uygulanmakta olup, bazılarında ise zaman içinde terk edilme aşamasına gelinmiştir. Gerek uygulama verimleri, gerekse de diğer yöntemlerin 5 katına varan maliyetler, böyle bir uygulamanın tek başına bir çözüm olamayacağını, sadece tüketiciler nezdinde bir farkındalık sağlamak adına fayda sağlayabileceğini göstermektedir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —