Tarih: 07.01.2023 11:35

Anne yoksunluğu, otizme dönüşebilir!

Facebook Twitter Linked-in

Bağlanmanın temel bir nöropsikolojik ihtiyaç olduğunu ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bağlanma ihtiyacı biyolojiktir, bağlanma davranışı kültüreldir, öğrenme ile olur.” dedi.  Bağlanmada ailenin çok önemli olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bağlanma sorunlarına en çok parçalanmış ailelerde rastlandığını söyledi. Annenin çocuğuna verdiği güvenin bağlanmadaki önemine işaret eden Tarhan, anne yoksunluğu sendromunun uzun sürmesi halinde otizme dönüştüğü uyarısında bulundu. Anne-çocuk ilişkisinde 2-3 yaşın çok önemli olduğunun altını çizen Tarhan, “Anne ya da anne yerine geçen kişiyle çocuk arasında kalıcı, tutarlı ve devamlı ilişki gerekiyor.” tavsiyesinde bulundu.

 

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bağlanma olgusunun bebeğin gelişiminde ve yaşamın ilerleyen yıllarındaki etkisi ve önemine ilişkin değerlendirmede bulundu.

 

Bağlanma, temel bir ihtiyaç

 

Bağlanma olgusunun çocuğun gelişiminde mutlaka ele alınması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bağlanmanın nöropsikolojik boyutu var. Hormonlarda bağlanma hormonu tespit edildi. Oksitosin hormonu, bu hormon en yüksek emziren annelerde salgılanıyor. Oksitosin hormonuyla ilgili  maymunlarda deney yapılıyor. Oksitosin hormonu verilen erkek maymunlar, türlü şeylerle daha çok ilgileniyor, yavruları ile daha çok ilgileniyor, eşi ile daha çok ilgileniyor. Bağlanma ile ilgili olarak beyinde doğuştan genetik bir kodlarımız var. Bağlanma, yemek, içmek ve barınmak gibi temel bir ihtiyaç.” dedi. 

 

Güvenli bağlanmanın ilk adımı anne kucağı oluyor

 

Bağlanmanın psikolojik ihtiyaç olarak görüldüğünü ancak nöropsikolojik bir ihtiyaç olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsan bağlanma ihtiyacı ile doğuyor. Bebek ilk doğduğu zaman, ilk karşılaştığı şey nedir? Ciğerleri birdenbire soğuk bir hava alıyor ve korku duygusu hissediyor. Korku duygusu ile ilgili hemen sığınacak bir liman arıyor, bu da annesinin kucağı oluyor. Güvenli bağlanmanın ilk adımı oluyor. Anneye sığınıyor, annenin kokusunu alıyor, anne emziriyor ve böylece bebek rahatlıyor.” diye konuştu.

 

Anne ile bağlanma ilişkisinin temel güven ilişkisinin oluşmasında çok önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanın genetik kodlarında yakınlık bekleme eğilimi ve bir kişi yanında olduğunda güvende hissetme duygusu var. Bütün insanlarda var bu. Bu karşılanmadığı zaman en temel ihtiyaçlarından biri karşılanmamış oluyor.” dedi. 

 

Bağlanma ihtiyacı, Harlow’un deneyiyle kanıtlandı

 

Bağlanma ihtiyacının yapılan bilimsel çalışmalarla da ortaya konulduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Amerikalı psikolog Harry Harlow’un gerçekleştirdiği deneye dikkat çekerek “Harlow 1960’larda yürüttüğü deneyler serisi ile sevginin ve özellikle de sevginin yokluğunun ne kadar güçlü etkilerinin olduğunu gösterdi. Harlow en çok bilinen bu deneyinde, genç rhesus maymunlarına iki ayrı sahte anne verdi. Bir tanesi yumuşak bir kumaşla sarılıdır ve herhangi bir yemek vermemektedir, diğeri ise telden yapılmıştır ancak yiyecek veren bir biberon taşımaktadır. Harlow, yavru maymunları doğduklarından birkaç saat sonra gerçek annelerinden ayırır ve büyütmeleri için bu vekil annelere verir. Deneyde bebek maymunların yemek vermediği halde yumuşak kumaştan olan anne ile telden olan anneye kıyasla daha çok zaman geçirdikleri ortaya çıkar. Sonuç olarak şöyle bir şey ortaya çıkıyor: Yavru maymunlar besin salgısı pasif olan bir maymuna bağlanabiliyor. Bu yavruların güvenli bir alana duyduğu ihtiyacı ortaya koyuyor.”dedi.

 

Annenin çocuğa güven vermesi çok önemli

 

Yavruların korku anında güven alanı aradıklarını, gerçek olmadığı halde tüylü bir oyuncağı sığınma alanı olarak gördüklerini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu deneyde ortaya çıkan durumun insanlarla yapılan çalışmalarda da benzer sonuçlar verdiğini ifade etti. Çocuklarla yapılan bağlanma deneylerine dikkat çeken Tarhan, “Anne, çocuk ve yabancı bir kişi katılıyor. Anne çocuğun yanına gidiyor, çocuğun ihtiyacını karşılıyor ve çıkıyor. Yanında yabancı bir kişi var. Anne yanındayken yabancı kişi de geliyor ve çocukla ilgileniyor. Bazen sadece o yabancı kişi geliyor, çocukla ilgileniyor. Deney sonunda çocuğun tepkilerine bakılıyor. Eğer anne ayrılırken çocuğa yine geleceğini söyleyerek ayrılırsa çocuk üzülse de kabulleniyor. Ama anne sessizce kaybolursa yani vedalaşmadan ayrılırsa çocuk daha çok kaygılı oluyor. Anne geldiği zaman çocuk anneye vuruyor hem de ağlıyor. Eğer çocukta kaçıngan bağlanma da varsa anne geldiği zaman anneye tepkisel olarak uzak ve soğuk duruyor. Annenin tavrı çocuğun tepkisini etkiliyor.” dedi.

 

Bebeklerin ağlamasının temel nedeni bağlanma sorunu

 

Şu anda dünyanın bazı ülkelerinde sadece ağlayan bebek polikliniği yapıldığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sadece ağlayan bebeklerin gelmesi için bu. Bebeklerin ağlamasının yüzde 70 – 80’inin temel sebebi tamamen anne ilgili bağlanma sorunundan kaynaklanıyor. Biz hep yaygın olarak gaz nedeniyle ya da hasta olduğu için ağladıklarını düşünüyoruz. Aslında sorun annesine duyduğu ihtiyaç. 

Anne sıcağıyla rahatlan bir annelik yapamıyor. Anneler de hata yapacağım diye çocuğa korku ile yaklaşıyor ya da çok yapış yapış bir ilişki yaşıyor çocukla. Böyle durumlarda temel ihtiyaçların karşılanmış olması ve bebeğin keşif davranışına çıkması lazım. Yeni oyuncaklar ile ilgilenmesi lazım. Çocuk onu yapmıyor ve korku ile yaşıyorlar.” dedi.

 

Kaygılı bağlanmada çocuk anneye bağımlıdır

 

Kaygılı bağlanmada çocuğun annesinin yanından hiç ayrılmak istemediğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anne ve çocuk arasında kaygılı bağlanma varsa çocuk okula gider ama aklı evde, annededir. Sanki okul yabancı gezegen gibidir. Okul fobisi oluşur. Bu demektir ki anne aşırı koruyucu, aşırı kendine bağımlı yapmış çocuğu. Çocuk hep anneden onay arıyor, böyle durumlarda özgüven gelişmemiştir. Hep anneye sığınarak rahatlama gelişmiştir halbuki çocuk yürümeye başlaması ile beraber bireyselleşmeye de başlar. Annenin çocuğun bireyselleşmesini desteklemesi gerekir. Çocuk bir sıkıntı yaşadığında hemen anneye gidiyor, öyle rahatlıyor çocuk. Büyüdükçe kendi sıkıntısını, kendi kendine giderip, kendi kendine sakinleşmeyi öğrenmesi lazım. Bunu çocuğa öğretmek gerekiyor. Bazı anneler bunu öğretemiyorlar. O zaman güvenli bağlanma olmuyor, kaygılı bağlanma oluyor. Kararsız bağlanma da deniyor.”dedi.

 

Kaçıngan bağlanmada çocuk ihmal edilmiştir

 

Bir diğer bağlanmanın kaçıngan bağlanma olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Burada çocukta anneye karşı hem sevgi var hem nefret var. Anneyi uzaktayken seviyor, yanına gelince kötü davranıyor ona. Hem seviyor hem öfke oluyor, bu kaçıngan bağlanma. Böyle durumlarda, anne ve  çocuk savaşları çok olur. Genellikle küçük yaşlarda annenin iyi niyetli yaptığı şeyler vardır. Yani çocuğun temel ihtiyaçları var, onları karşılamasına rağmen duygusal ihtiyaçlarını karşılamaz, duygusal ihmal vardır. Çocuk yalnız büyümüştür, çocuk kimsenin onu sevmediğini zanneder.Bu ilerleyen yaşlarda da devam eder.”dedi.

 

Anne yoksunluğu, otizme dönüşebilir

 

Bazı çocuklarda ortaya çıkan anne yoksunluğu sendromunda çocuğun sürekli ağladığını, çocuğun yanına biri yaklaştığında annesi zannederek sustuğunu, kişi annesi değilse ağlamaya devam ettiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Annesi ise kabullenir. Bu uzun zaman devam ederse anne yoksunluğu, çocukta otizme dönüşüyor. Onun için anne – çocuk ilişkisinde 2 – 3 yaş çok önemli. Anne veya anne yerine geçen kişilerle çocuk arasında kalıcı, tutarlı ve devamlı ilişki gerekiyor. Kaçıngan bağlanmaya neden olan bazı anneler tutarsız davranırlar. Sabah çocuğu şapur şupur öperler. Öğleden sonra seni niye doğurdum diye azarlarlar. Çocuk böyle olunca seviliyor mu, sevilmiyor mu anlayamaz, duygu durum bozukluğu olan kişilikler gelişir. Bu öğrenilen bir davranıştır.” dedi. 

 

Bağlanma sorunlarına en çok parçalanmış ailelerde rastlanıyor

 

“Bağlanma ihtiyacı biyolojiktir, bağlanma davranışı kültüreldir, öğrenme ile olur” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Onun için aile çok önemlidir. Bağlanma sorunlarına en çok parçalanmış ailelerde rastlıyoruz.

Anne ve baba çocuğun iyiliği için bir araya gelirler. Çocuk bunu görünce bağlanma ile ilgili korkusu gider. Çocuğun gülüp rahatlayabilmesi, bu bağlanma ihtiyacının karşılandığını gösterir. Mesela anne sabah işe giderken sabah çocuğun başını okşayarak ‘İşe gidiyorum ama akşam geleceğim’ diyecek ve gelecek sözünü tutacak. Eğer hiçbir şey söylemeden bakıcıya bırakıp sessizce giderse çocukta bu durum kaygılı bağlanmaya dönüşüyor ve anneye güven zayıflıyor. Onun için kararlı, tutarlı ve devamlı ilişki bağlanmanın temelidir yani sihirli kavramıdır aslında.” dedi.

 

 

ARTUKLU HABER AJANSI-İSTANBUL




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —