Araştırmacı gazeteci,yazar Doğan Bekin Milli Gazetede bu hafta yayınlanan köşe yazısında çok önemli bir konuya değindi.Bekin yazısında:``Şaibeli ve para karşılığı ödül dağıtan bu kuruluşlar ve haksız ödül alan üniversite rektörlerinin bir an önce ortaya ç
Araştırmacı gazeteci,yazar Doğan Bekin Milli Gazetede bu hafta yayınlanan köşe yazısında çok önemli bir konuya değindi.Bekin yazısında:''Şaibeli ve para karşılığı ödül dağıtan bu kuruluşlar ve haksız ödül alan üniversite rektörlerinin bir an önce ortaya çıkarılması amacıyla YÖK’ü kamu adına acilen göreve çağırıyoruz''dedi.
Araştırmacı gazeteci,yazar Doğan Bekin Milli Gazetede bu hafta yayınlanan köşe yazısı şöyle;
ŞAİBELİ ULUSLARARASI AKADEMİK VE BİLİMSEL BAŞARI
ÖDÜLLERİ VE YÖK’TEN ACİLEN BEKLENEN
Doğan Bekin
Ünlü Alman tarihçi Leopold von Ranke’nin Kristof Kolomb’a atfen söylediği; “Kimin ki, parası vardır, ruhunu Cennet’e götürmeye bile muktedirdir” sözü aslında Papa’nın o dönem “ölenin ruhunu sükûnete kavuşturup Cennet’e göndermek için aldığı” ücretin yankısını ve Avrupa’nın içinde bulunduğu açmazın garabetini aksettirmeye yönelik acı feryat olsa gerek. Bu sözü günümüz ödül avcılarına uyarlamak gerekirse; “Kimin ki, Avrupa menşeli şaibeli ödülü vardır, vicdanını nasıl tatmin etmeye muktedir olabilir” ifadesi Steve Harvey’in Sabah Şovu” (The Steve Harvey Morning Show) programının trajikomedisine taş çıkartacak nitelikte bir vurgu olsa gerek.
Ünlü bir çevirmen, eğitimcilerin kavramsal çerçevesini ortaya koyarken, gizli kabiliyetleri ortaya çıkaran “elmas arayıcıları” olarak betimler. Oysaki günümüzde, kişilik ve eğitim manzumemizi elmas inceliğinde şekillendirmeye çalışan, ilim, irfan ve mefkûre sahibi değerler olarak değerlendirmek en âlâ bir yaklaşım şeklidir.
Eğitim ve bilgi manzumemizi şekillendirmede önemli katkılar sağlayan üniversite rektörleri, bilim adamı olarak ilim, irfan ve mefkûre sahibi olarak betimlenir.
Son dönemlerde ise, üniversiteleri performans ölçme-değerlendirme ile kategorize ederken paradoksal bir durumla karşı kalmamız kaçınılmaz olmaktadır. İlke ve ahlaki değerlerin gerçeklik kaygılarını sıkça yaşadığımız günümüzde, bazı eğitim kurumlarının “elmas arayıcılıktan” çıkıp, “ödül avcılığı” peşine düşme iddiaları karşısında yeni paradigma oluşturma zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır.
Büyüklük ve üstünlük baskın etkisiyle ile serim-düğüm ve çözüm üçlemi içerisinde çaresizlik ve ümitsizlik ile yapılan eylemler ve ısmarlama akademik ve bilimsel başarı ödülleri yozlaşma ürünü olup, devlet kaynaklarının ve milletin vergilerinin bazı kişi ve kurumlar tarafından kendi çıkarları için haksız kullanımı toplum vicdanını derinden zedelemektedir.
Afrika, Asya ve Balkanları kasıp kavuran bu ödüllerin bu günlerde Türkiye’deki kurum, kuruluş ve üniversitelere el atmış olmaları dikkat çekicidir.
Sırbistan’da, Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi (OCCRP) kapsamında yapılan incelemede, bu ödülleri veren kuruluşların Avrupa Birliği ülkelerinde kümelenmiş olduğu ortaya çıkmaktadır. Ödül başına 2.000-7.000 Euro arası para ödemek gerekmektedir. 2000 yılından günümüze kadar, Avrupa’da yerleşik bu kuruluşlar sadece Sırbistan ve Bosna Hersek’e yönelik olarak şahıs, kurum, kamu ve özel şirketlere 250 civarında ödül dağıtmışlardır. OCCRP, ödül dağıtan altı kuruluşla temas kurmaya çalışmış, fakat dördü cevap vermemiş, diğer ikisi ise web sitesine bakmalarını önermiş.
Bu altı ödül dağıtan kuruluşlar arasında, Lozan, İsviçre’de yerleşik “The European Society for Quality Research (ESQR)” ve İngiltere, Londra’da yerleşik The Europe Business Assembly (EBA) dikkat çekicidir. Örneğin, Belgrad’ın 2012 yılında EBA’dan aldığı “En İyi Kent” ödülü için 11.000 Euro ödeme yapmıştır. ESQR ödülü için ise Belgrad Business School 4.100 Euro ödeme yapmış bulunmaktadır.
Saadet zincirini çağrıştıran ödül çarkının işleyiş biçimi dikkat çekicidir: Avrupa Birliği ülkesinde yerleşik ödül veren kuruluş Türkiye ve üçüncü dünya ülkelerindeki kurum, kuruluş ve üniversitelere mektuplar gönderir, kim bu mektuplara cevap verirse ödülü kapar. Ödülü alan, ödül ücretini ödedikten sonra ödül törenine katılmaya hak kazanırbaşka bir ödül için diğer kuruluşların sıkı markajına alınır. Başarısızlıklarını ve kötü ünlerini ısmarlama ödüllerle örtbas etmeye çalışan kurum ve kişiler gönüllü olarak bu çarkın içerisinde yer almaktadırlar.
Örneğin, son birkaç yıl içinde gözlerden ırak bir Güneydoğu Anadolu ilindeki Mardin Artuklu Üniversitesi ve Mardin Müzesi'nin de her yıl ya da yılda birkaç kez bu ödüllerle veya benzer ödüllerle mükâfatlandırılmış olmaları dikkat çekicidir. Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ahmet Ağırakça, 2015 yılında The Europe Business Assembly (EBA) tarafından OXFORD Sokrates ödülüne ve ESQR tarafından da “2016 Yılı Avrupa En İyi Uygulama Ödülü” ne, ne başarıları ve ne de bilimsel -akademik kriterleri belirtilmeden layık görülmesi dikkat çekicidir. URLAP sıralamasına 130 üniversite arasından 127. sırada adeta çakılı kalmış olan Mardin Artuklu Üniversitesi’nin bu ödüllere sığınması OCCRP’yi haklı çıkartmaktadır.Şaibeli ve para karşılığı ödül dağıtan bu kuruluşlar ve haksız ödül alan üniversite rektörlerinin bir an önce ortaya çıkarılması amacıyla YÖK’ü kamu adına acilen göreve çağırıyoruz.''Dedi
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA
9489,83%1,30
34,54% 0,20
36,07% -0,43
2990,02% 0,96
5006,57% 1,04