2014 YILI BÜTÇESİ TBMM PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU`NDA...

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı`nı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu`na sunmaya başladı.

Ekonomi 22.10.2013 21:07:38 0
2014 YILI BÜTÇESİ TBMM PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU`NDA...

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı`nı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu`na sunmaya başladı.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek`in, 2014 Yılı bütçesinin sunuşunu yapması için AK Parti Karaman Milletvekili Lütfü Elvan başkanlığında toplandı. 

Toplantının başında söz alan muhalefet milletvekilleri, 2012 yılına ilişkin kesinhesap tasarısındaki Sayıştay raporlarına itiraz etti. 

MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal, bakanlıklar ve kamu kurumlarına ait Sayıştay denetim raporlarının sonuç bölümünün 4 satır olduğunu ve "Bilgi ve belge verilmediği için görüş bildirilememiştir" denildiğini belirterek, bu haliyle kesin hesapların görüşülemeyeceğini, toplantının yasal dayanağının bulunmadığını iddia etti. 

CHP İstanbul Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu da raporları "yasak savma raporu" şeklinde niteleyerek, "Biz bu raporları görüşmeyiz" dedi. Yasak savmacı anlayışla hazırlanan bütçenin ülkeye hayırlı olmayacağını savunan Aslanoğlu, "Kimse kimseyi kandırmasın. Bilgi, belge verilmedi diyerek rapor göndermek, kanuna ve etik değerlere aykırıdır" diye konuştu. 

Aslanoğlu, elindeki dosyaları AK Parti milletvekillerine ve basına göstererek, "Bunlar rapor değil" dedi. Mevlüt Aslanoğlu, Komisyon Başkanı Elvan`a "Buna ilk sizin karşı çıkmanız gerekiyor" diye seslendi. 

CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu da "Kimse bu raporları savunamaz. Devlet böyle yönetilmez. Bütçe hakkı, demokrasinin ilk basamağıdır. Bu yoksa, gerisi de yoktur. Yenen kul hakkının denetlenememesidir. Bu, hepimizin üstünde vebaldir" dedi. 

CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın da bakanlıkların 2012 harcamalarının nasıl yapıldığını görmeden uygunluğunun kabul edilemeyeceğini söyledi. 

MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, denetimin gereğinin yerine getirilmediğini ifade etti. 

Komisyon Başkanı Lütfü Elvan, bir raporun inceliği ya da kalınlığıyla kalitesinin ölçülemeyeceğini dile getirirken, AK Parti Manisa Milletvekili Recai Berber, 1 sayfalık rapor da olabileceğini, dürüst ve namuslu olmanın önemli olduğunu söyledi. 

Muhalefet milletvekillerinin eleştirilerini yanıtlayan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2014 bütçesi sunuş konuşmasının yaklaşık 10`da 1`ini bu konuya ayırdığını söyledi. 

Türkiye`de kamu kurumları adına sadece Hazine`nin borçlandığına dikkati çeken Şimşek, "Her kurumun ayrı veznesi, ayrı banka hesabı yok. Biz 25 milyon kayıt vermişiz. Sayıştay denetimi kadar önemli bir denetimde hiçbir kurumun, yetkilinin bilgi vermemesi mümkün olabilir mi? Mizan isteniyor. Devletin bütün mizanını vermişiz" dedi. 

Şimşek, sunuşu sırasında genele ve sisteme ilişkin bütün hususlara cevap vereceğini söyledi. 

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı`nı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu`na sunmaya başladı. 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı`nı 11 Ekim 2013 tarihinde Meclise sunduklarını hatırlatan Şimşek, bugün komisyonda görüşülecek tasarıların, komisyon üyelerinin katkılar ile son halini alacağını ve Genel Kurula sunulacağını söyledi. 

Ekonomik gelişmelere ilişkin bilgi veren Şimşek, küresel ekonomide 2012 yılının ikinci yarısında başlayan ılımlı toparlanmanın devam ettiğini, buna mukabil aşağı yönlü küresel risklerin de önemini koruduğunu ifade etti. 

Şimşek, gelişmiş ülkelerin kademeli olarak toparlanırken, gelişmekte olan ülkelerde ise büyümenin bir miktar yavaşladığına işaret ederek, şunları kaydetti: 

"Son bir yıl içerisinde birçok uluslararası kuruluş, 2013 yılı büyüme tahminlerini düşürmüştür. Örneğin IMF, 2013 yılı küresel büyüme tahminini 0,7 puan aşağı yönlü revize etmiştir. IMF`nin son tahminlerine göre 2012 yılında yüzde 3,2 oranında büyüyen küresel ekonomi, 2013 yılında yüzde 2,9, 2014 yılında ise yüzde 3,6 oranında büyüyecektir. Bu oranlar kriz öncesi 2004-2007 döneminde ortalama yüzde 5 civarında. 2010-2011 yıllarında ise ortalama yüzde 4,5 olan küresel büyüme hızının oldukça altındadır. 

Benzer şekilde dünya ekonomisinin yarısını oluşturan gelişmiş ülkelerin 2013 büyüme tahmini 0,3 puan aşağı yönlü revize edilmiştir. 2012 yılında yüzde 1,5 oranında büyüyen gelişmiş ülkelerin, 2013 ve 2014 yıllarında, sırasıyla yüzde 1,2 ve yüzde 2 ile potansiyellerinin altında büyüyeceği öngörülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin 2013 büyüme tahmini de 1,1 puan aşağı yönlü revize edilmiştir. 2012 yılında yüzde 4,9 oranında büyüyen gelişmekte olan ülkelerin, 2013 yılında yüzde 4,5 oranında, 2014`te ise yüzde 5,1 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir. Çin hariç gelişmekte olan ülkelerin 2013 yılında yüzde 3,1, 2014 yılında da yüzde 4,1 büyüyeceği öngörülmektedir." 

ABD ekonomisinin, 2012 yılının ikinci yarısında yakaladığı ılımlı çıkışı, 2013 yılında da sürdürdüğüne dikkati çeken Şimşek, 2012 yılında yüzde 2,8 büyüyen ABD`nin, bu yılın ilk yarısında ortalama yüzde 1,8 oranında büyüme kaydettiğini söyledi. 

Ülkede işsizliğin, 2013`ün başından bu yana 0,6 puan azalarak, ağustos ayı itibarıyla yüzde 7,3 seviyesine gerilediğini anlatan Şimşek, "Ancak maliye politikasına ilişkin belirsizlikler, ABD`de büyüme görünümünü olumsuz etkilemektedir. Bu çerçevede, Amerika ekonomisinin bu yıl yüzde 1,6, önümüzdeki yıl ise yüzde 2,6 büyümesi beklenmektedir" dedi. 

Bakan Şimşek, altı çeyrektir üst üste daralan Avro Bölgesi`nin ise bu yılın ikinci çeyreği itibarıyla teknik anlamda resesyondan çıktığını ancak ikinci çeyrekte elde edilen yüzde 0,3`lük büyüme oranının, beklentilerin altında kaldığını bildirdi. 

Gelişmekte olan ülkelerde ise büyümenin; zayıf iç talep, bazı yapısal faktörler ve bozulan dış koşullar nedeniyle ivme kaybettiğini vurgulayan Şimşek, söz konusu ülkelerin "motoru" olan Çin`in, yılın ilk üç çeyreğinde yüzde 7,7 ile son yıllardaki performansının altında büyüdüğünü ifade etti. 

BRIC olarak adlandırılan ve Çin ile birlikte 15 trilyon dolarlık ekonomik büyüklüğe sahip olan Hindistan, Brezilya ve Rusya`da da büyümenin önemli ölçüde yavaşladığını aktaran Şimşek, şöyle konuştu: 

"Küresel ekonomideki ılımlı toparlanmaya paralel olarak küresel ticaret de kademeli olarak artacaktır. Bu çerçevede, 2012 yılında yüzde 2,7 artan dünya ticaret hacminin kademeli olarak yükselerek 2013 yılında yüzde 2,9, 2014 yılında ise yüzde 4,9 artması beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerde uygulanan genişletici para politikaları, düşük ekonomik aktivite ve zayıf küresel talep nedeniyle, enflasyonist baskılara sebep olmamaktadır. 2012 yılında küresel düzeyde yüzde 3,9 olarak gerçekleşen enflasyon oranının 2013 ve 2014 yıllarında sırasıyla yüzde 3,7 ve yüzde 3,8 olması beklenmektedir." 

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, küresel ekonomide toparlanmanın ılımlı seyretmesinin yanısıra gelişmiş ülkeler kaynaklı risklerin de önemini koruduğunu vurgulayarak, küresel ekonomide önümüzdeki dönemde büyüme görünümünü olumsuz etkileyebilecek dört temel riskin bulunduğunu ifade etti. 

Bunları da "genişletici para politikalarından çıkışın iyi yönetilememesi", "gelişmiş ülkelerde mali sorunlar ve zayıf iç talebin devam etmesi", "gelişmekte olan ülkelerde büyümenin daha da zayıflaması" ve "jeopolitik gerginliklerin tırmanması" olarak sıralayan Şimşek, şunları kaydetti: 

"Başta Fed olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankaları, ekonomideki toparlanmaya paralel olarak genişletici para politikalarını er ya da geç sonlandıracaktır. Ancak parasal genişleme politikalarından çıkışın yönetimi, zamanlaması ve kompozisyonu finansal piyasalar açısından büyük önem arz etmektedir. Özellikle Fed`in olağanüstü genişletici para politikasından çıkış sürecinde izleyeceği yöntem, küresel ekonomik görünüm üzerindeki en büyük risklerden biridir. Fed`in bu politikasını uzun süre sürdürmesi, enflasyon ve finansal istikrar açısından önemli bir risk teşkil etmektedir. 

Öte yandan genişletici para politikasından çıkışın gereğinden hızlı olması kırılgan yapıdaki gelişmiş ülkeleri yeniden durgunluğa sürükleyebilir. Gelişmekte olan ülkelerde ise sermaye akımlarının zayıflamasına ya da tersine dönmesine neden olabilir. IMF tahminlerine göre Fed`in politika faiz oranında yapacağı yüz baz puanlık bir artış, diğer ülkelerde sanayi üretimini yüzde 0,7 azaltabilecektir. Zira Fed`in genişletici para politikasından çıkış stratejisindeki belirsizlikler, mayıs ayından bu yana finansal piyasalarda ciddi bir dalgalanmaya sebep olmuştur. Bu süreçte birçok gelişmekte olan ülkede faiz oranları ve risk primleri artmış, para birimleri ise değer kaybetmiştir." 

Bu dönemde Türkiye ekonomisindeki makro-finansal kırılganlıkların da çok konuşulduğunu anımsatan Şimşek, "Ancak Türk Lirasında 22 Mayıs`tan bu yana gerçekleşen değer kaybı yüzde 7 ile gelişmekte olan ülkelerin ortalamasına yakın seyretmiştir. Tahvil faizleri artmakla birlikte geçen yıl aynı dönemde gözlemlenen seviyelerin hala altındadır. Borsa ise değer kaybetmekle birlikte geçen yılki seviyelerin üstünde kalmıştır" diye konuştu. 

İkinci riskin ise gelişmiş ülkelerde mali sorunların çözüme kavuşturulamaması ve iç talepteki toparlanmanın sekteye uğraması olduğunu belirten Şimşek, 2013 yılı için borç stokunun GSYH`ye oranının OECD ülkelerinde yüzde 112, Avro Bölgesi`nde ise yüzde 96 ile oldukça yüksek bir seviyede olduğunu bildirdi. 

Ayrıca Avro Bölgesi`nde bankaların kırılgan yapısının da hala bir sorun teşkil ettiğini dile getiren Şimşek, şunları söyledi: 

"Bu risklerin iyi yönetilip minimize edilebilmesi için Avro Bölgesi ülkelerinin yapısal reformlara devam etmesi ve başarılı bir bankacılık birliği oluşturması gerekmektedir. Avro Bölgesi`nde uygulanan mali konsolidasyonun iç talebin zayıf seyrettiği bir döneme denk gelmesi ekonomik toparlanmanın önünde bir engel oluşturmaktadır. 

Üçüncü olarak gelişmekte olan ülkelerin daha düşük oranlarda büyümesi küresel görünüm adına bir risk teşkil etmektedir. Finansal dalgalanmalar ve zayıf dış talebe ek olarak gelişmekte olan ülkeler zayıflayan iç talep sorunuyla karşı karşıyadır. Bunda, demografik faktörlerin yanısıra verimlilik düşüşü ve yapısal reformların yavaşlaması etkili olmaktadır. 

Son olarak jeopolitik gerginliklerin arttığı Orta Doğu`da politik belirsizlik risk primini artırmaktadır. Arzdaki iyileşmeye rağmen jeopolitik riskler uluslararası enerji fiyatlarını olumsuz etkilemektedir. Bu da küresel büyüme için bir `kara kuğu` etkisi yaratabilir." 

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yılın ikinci yarısına ait önemli bazı göstergelerin, büyümenin geçen yıla göre daha yüksek seyredeceğini işaret ettiğini söyledi. 

Şimşek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu`nda 2014 Yılı Bütçesi`ne ilişkin yaptığı sunumda Türkiye ekonomisine yönelik değerlendirmelerde bulundu. Geçen yıl yumuşak iniş süreci olarak adlandırılan yeniden dengelenme sürecini başarıyla yönettiklerini ifade eden Şimşek, bu süreçte makroekonomik istikrarı koruyup güçlü mali dengeleri muhafaza ederken cari açığı önemli ölçüde daralttıklarını, enflasyonist baskıları azalttıklarını, yüksek düzeyde istihdam yaratıp işsizliği düşürmeye devam ettiklerini kaydetti. 

Şimşek, geçen yıl küresel ekonominin beklenenin üstünde yavaşlamasının, Türkiye`nin en büyük ticaret ortağı Avrupa Birliği`nin (AB) krizde olmasına, jeopolitik gerginliklerin artmasına ve petrol fiyatlarının yüksek seyretmesine rağmen yüzde 2,2 büyüme oranı yakalandığını hatırlattı. 

Bu yıl için hedeflerinin yeniden dengelenme sürecindeki kazanımları kaybetmeden büyümeyi yukarı çekmek olduğunu ifade eden Şimşek, iç talebin 
katkısıyla ivme kazanan ekonominin yılın ilk yarısında yüzde 3,7 büyüdüğünü belirtti. Şimşek, "Yılın ikinci yarısına ait önemli bazı göstergeler de büyümenin geçen yıla göre daha yüksek seyredeceğini işaret etmektedir" dedi. 

Yıl başından bu yana dış konjonktürün büyümeyi destekleyici olmaktan çıktığına işaret eden Şimşek, şöyle devam etti: 

"En büyük ticaret ortağımız olan AB`deki ekonomik toparlanma ile küresel ekonomik büyüme zayıf seyretmiş, olağanüstü parasal genişleme döneminin sonuna yaklaşılmış, finansal piyasalarda risk algısı yükselmiş, jeopolitik gerginlikler ise artmıştır. Bu durum maalesef Türkiye`nin büyüme performansını olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca para politikasında yılın ikinci yarısında başlayan sıkılaştırma kredilerdeki büyümeyi yavaşlatmış, iç talepteki artışı bir miktar sınırlamıştır. Son dönemde uygulamaya konulan makro ihtiyati tedbirlerin de kredi artış hızını yavaşlatması beklenmektedir. 

Tüm bu gelişmeler çerçevesinde bu yıl büyümenin yüzde 3,6 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu oran geçen yıl öngördüğümüz 
yüzde 4`lük OVP hedefinin bir miktar altındadır. Ancak daha önce bahsettiğim üzere, bu yıl hemen hemen tüm gelişmiş ve gelişmekte 
olan ülkelerde büyüme aşağı yönlü revize edilmiştir. 

Orta vadeli perspektif ile baktığımızda büyümenin önümüzdeki yıl yüzde 4, 2015 ve 2016`da ise yüzde 5 olarak gerçekleşmesini 
bekliyoruz. 

Kısa ve orta vadede, yüksek istihdam yaratma kapasitemiz, ihtiyatlı ve esnek para politikamız, sağlam kamu mali dengelerimiz ile mali disiplin politikamız, sağlam bankacılık sektörümüz, nispeten düşük hanehalkı borçluluk oranları, uyguladığımız makro ihtiyati tedbirler büyümeyi destekleyici ve dış şoklara karşı Türkiye`yi daha dirençli kılan faktörlerdir." 

Bakan Şimşek, Türkiye`nin küresel kriz sonrası döneminde yaşadığı güçlü toparlanma ve işsizlikle mücadele kapsamında uygulamaya konulan düzenlemeler sayesinde yüksek düzeyde istihdam yarattıklarını belirterek, "Birçok ülkede istihdam artışının yeterli düzeyde sağlanamaması önemli bir sorun olmaya devam ederken Türkiye`de Mart 2009`dan bu yana 4,7 milyon kişiye ilave istihdam sağladık. Oysa aynı dönemde Avro Bölgesi’nde 2,2 milyon istihdam kaybı yaşanmıştır" diye konuştu. 

Türkiye`nin, 2009-2013 döneminde IMF verilerine göre yüzde 4,8 olan ortalama yıllık istihdam artış oranıyla birinci sırada yer aldığını vurgulayan Şimşek, ayrıca OECD tarafından yayımlanan İstihdam Raporu`na göre Türkiye`nin, bu yıl ve gelecek yıl OECD`de en fazla istihdam artışı görülecek üçüncü ülke olacağını söyledi. 

Bu yıl, devam eden istihdam artışına rağmen mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranının 2012 yıl sonuna göre 0,9 puan yükselerek Temmuzda yüzde 10,1 olarak gerçekleştiğini ifade eden Şimşek, bunda işgücüne katılım oranının yüzde 50,9 ile serinin başladığı 2005 yılından bu yana gözlemlenen en yüksek seviyelerine ulaşmasının etkili olduğunu kaydetti. Şimşek, yıl sonunda işsizlik oranının yüzde 9,5 olarak gerçekleşmesini beklediklerini dile getirdi. 

Türkiye’de uzun süreli işsizlik oranı son yıllarda düşüş eğilimine girdiğini belirten Şimşek, şunları kaydetti: 

"Nitekim bir yıldan fazla süredir iş arayanların oluşturduğu uzun süreli işsizlerin toplam işsizler içindeki payına bakıldığında yüzde 22,5 ile Türkiye 2013 yılının ilk yarısında İsveç, Finlandiya ve İzlanda`dan sonra en düşük orana sahip 4’`üncü ülke olmuştur. Diğer yandan, Türkiye Avrupa`nın en büyük sorunu olan genç işsizlikle mücadelede çok daha etkin sonuçlar almaktadır. Avro Bölgesi`nde yüzde 23,4 ile rekor seviyelere çıkan genç işsizlik oranı, Türkiye`de Temmuz 2013`te yüzde 18 olarak gerçekleşmiştir. Ülkemiz, genç nüfusuna rağmen bu oranı 2009 yılından bu yana 7,3 puan indirerek Avrupa’da en düşük genç işsizlik oranına sahip 11’inci ülke olmuştur." 

Geçen yıl dengelenme sürecine paralel olarak enflasyonun yüzde 6,2 ile son 44 yılın en düşük seviyesine indiğini belirten Şimşek, buna karşılık 2013`te enflasyon oranının, işlenmemiş gıda ve tütün ürünleri fiyatlarındaki artış ve Türk Lirası`ndaki değer kaybı nedeniyle hedefin üzerinde seyrettiğini ifade etti. 

Merkez Bankası`nın, fiyat ve finansal istikrarı sağlamak için Temmuz ayından bu yana faiz koridorunu 125 baz puan yukarı çektiğini anımsatan Şimşek, bu süreçte makro ihtiyati tedbirlerden oluşan politika setinin uygulanmaya devam ettiğini söyledi. Maliye Bakanı Şimşek, bu çerçevede Eylül ayı itibarıyla yüzde 7,9 olarak gerçekleşen enflasyonun, bu yıl sonunda yüzde 6,8, gelecek yıl sonunda ise yüzde 5,3 olacağı tahmin edildiğini kaydetti. 

Son 11 yılda elde ettikleri başarıda, 2002 yılından bu yana uyguladıkları ihtiyatlı maliye politikaları önemli bir rol oynadığını ifade eden Şimşek, gelecek dönemde dış şoklara karşı Türkiye ekonomisini koruyacak ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak etmenlerin başında yine mali disiplin geldiğini bildirdi. 

Bu politikalar sayesinde genel devlet bütçe açığının GSYH`ye oranının son 11 yılda yaklaşık 10 puan azalarak 2013`te yüzde 1`e gerilemiş olacağının altını çizen Şimşek, böylelikle 2013 yılında Türkiye`nin bütçe açığının GSYH`ye oranının OECD ülkeleri için öngörülen yüzde 4,3’lük açığın dörtte birinden az, Maastricht Kriterinin ise üçte biri kadar olacağını aktardı. Şimşek, genel devlet bütçe açığının GSYH`ye oranını gelecek dönemde de azaltmaya devam ederek 2016 yılında yüzde 0,5’e indirmeyi hedeflediklerini söyledi. 

Bakan Şimşek, AB tanımlı borç stokunun GSYH`ye oranını ise son 11 yılda yaklaşık 40 puan düşürdüklerini belirterek, şöyle konuştu: 

"2013 yılı için yüzde 35 olarak öngördüğümüz bu oran, OECD ortalamasının üçte birinden az, Maastricht Kriterinin ise neredeyse yarısı kadardır. Borcun GSYH’ye oranını azaltmaya devam ederek 2016 yılında yüzde 30’a indirmeyi hedefliyoruz. Benzer şekilde kamu net borç stokunun GSYH’ye oranı da son 11 yılda 47 puan azalarak 2013 yılında yüzde 15’e düşecektir.

2013 yılında ülkemiz 19 yıl sonra ilk defa IMF’ye olan borcunu sıfırlamıştır. G20 çerçevesinde imzaladığı anlaşma ile IMF’ye 5 milyar dolarlık kredi açma taahhüdünde bulunmuştur. AK Parti Hükümetleri öncesinde hem borcun faizi hem de faiz giderlerinin vergi gelirleri içindeki payı çok yüksekti. 2002 yılında reel faiz oranları yüzde 25,4, faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı ise yüzde 85,7 seviyesindeydi. Mali disiplin sayesinde reel faiz son beş yıldır düşük tek hanelerde seyretmektedir. Faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı ise 2013 yılında yüzde 15,5 ile 1982 yılından beri görülen en düşük seviyesine ulaşmış olacaktır. GSYH’ye oran olarak da yüzde 3,2 ile faiz giderleri son 31 yılın en düşük düzeyine inmiştir." 

Şimşek, "Bu rakamlar, uluslararası arenada Türkiye’nin kredibilitesini önemli ölçüde artırmıştır" diye konuştu. Bakan Şimşek, Türkiye`nin kredi notunun 19 yıl aradan sonra ilk defa geçen yıl Fitch tarafından yatırım yapılabilir not seviyesine çıkarıldığını anımsatarak, bu yıl ise Moody’s’in yanı sıra Japon (Japan Credit Rating Agency) ve Kanadalı (Dominion Bond Rating Services) kredi derecelendirme kuruluşlarının da not artırımıyla Türkiye uluslararası dört kuruluş tarafından yatırım yapılabilir seviyede not almış olduğunu kaydetti. 


ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA


Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor