MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "10 Temmuz?daki Olağanüstü Büyük Kurultayla hem tüzüğümüzü değiştirecek hem de seçim yapacağız. Bunun dışında hiçbir kurultay tarihini tanımıyoruz." dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "10 Temmuz’daki Olağanüstü Büyük Kurultayla hem tüzüğümüzü değiştirecek hem de seçim yapacağız. Bunun dışında hiçbir kurultay tarihini tanımıyoruz." dedi.
Bahçeli, partisinin Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, "Olağanüstü Büyük Kurultayın engellenmesi karşılığında başkanlık sistemine, partili cumhurbaşkanlığına 'evet' dediklerinin" söylendiğini anımsattı.
Bahçeli, "İçimizden dışımızdan ne kadar müfteri ne kadar paralel virüs, yazar çizer artığı, uzman yorumcu ve kiralanmış köşe yazarı, sermaye beslemesi, doğrusu ve rotası şaşmış çevre varsa hep bir ağızdan bize çamur attılar. Sağ olsunlar günahlarımızı da almayı başardılar. Sırf Olağanüstü Büyük Kurultayın yapılmaması karşılığında inandıklarımızdan ödün verdiğimiz iddiası alçak bir tezvirat, ülkücü ahlak ve adanmışlığı yok sayan edepsizliktir." ifadesini kullandı.
MHP'nin daha da tartışılıp yıpratılmasının önüne geçmek amacıyla Olağanüstü Büyük Kurultay tarihini 10 Temmuz 2016 Pazar günü olarak belirlediklerine işaret eden Bahçeli, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin "adaletsizliği teyit ettiğini; haksızlığa ve yandaşlığa imza attığını" öne sürdü.
Bahçeli, şöyle devam etti:
"Rize’de çay toplayıp Kırşehir’de defalarca devlet başkanı diye tarif ettiği sayın Erdoğan’ı hararetle alkışlayan bir hukukçu mantığının yönettiği bir kurumdan başka bir sonuç da zaten beklenemezdi. Yargıtay’ın Sayın Başkanı çayı topladığına göre herhalde demini almasını bekleyecek, siyasi cirit oynarken giydiği yandaş ceketi üzerine tam gelecektir. Bu nadir bulunur değerli şahsiyetin sanıyorum, harman yerlerinde saman savurması, biçerdöver üzerinde poz vermesi, çizme giyip pancar sulaması, kasketi takıp pamuk toplaması, yetmiyorsa fındık işine girmesi an meselesidir ve beklenmelidir."
Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin gerekçeli kararını inceleyen dikkatli, objektif ve şuurlu bir akıl, hukukçu olmasa dahi birçok fahiş hata ve çarpıtmanın olduğunu göreceğini belirten Bahçeli, buna rağmen hak etmese de yargı kararına saygı duyacaklarını ifade etti.
Bahçeli, "Yüksek yargı organlarının ne hale düşürüldüğünü, nasıl siyasileşip tarafsızlığını kaybettiğini üzülerek izliyor, bunun Türkiye’ye büyük bir maliyeti olacağını düşünüyoruz. Gerçi Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay’ın muhterem başkanlarının böyle bir hassasiyet ve meselesi olmadığını da ibretle takip ediyoruz. Dünya onlara güzeldir, saltanat süren onlar, ceremeyi çeken, hak ve talepleri umursanmayan millettir. Paralel ve yandaş kuşatmasına alınmış yargının bu haliyle ve bu tablosuyla adım atacak mecalinin kalmadığı ortadadır. Adaletin kalan izleri de Rize’de çay tarlasında silinmiş, Kırşehir’de Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Biz 10 Temmuz’daki Olağanüstü Büyük Kurultayla hem tüzüğümüzü değiştirecek hem de seçim yapacağız. Bunun dışında hiçbir kurultay tarihini tanımıyoruz." diye konuştu.
Olağanüstü Büyük Kurultay kapsamında, 19 Haziran gününü açıklayıp kaos imalatı yapan, MHP’yi paralel hesap ve yönlendirmeyle ele geçirmeyi planlayanlara da asla hiçbir şart altında itibar etmeyeceklerini, izin vermeyeceklerini ve dikkate almayacaklarını vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Kurultaysa istenen, 10 Temmuz niye görülmez? Tüzükse değiştirilmek istenen, genel başkanlık, merkez yönetim kurulu ve disiplin kurulu seçimleri ise hedeflenen 10 Temmuz’a niçin uyulmaz? Ne yapılmak istenmektedir? MHP'nin hükmü şahsiyetini, tarihi hak ve ülkülerini savunmak bizim şerefimiz, şehitlerimize sözümüz, Türk asırlarına ve ecdadımıza namus borcumuzdur. Şerefin tavizi, namusun hiçe sayılması asla olmayacaktır. Aziz ülküdaşlarım, mukaddes davamızın geleceğini elinde tutan her biri birbirinden kıymetli değerli delegelerimiz; hepinize güveniyor, hepinizle bu can bu tende kaldığı müddetçe beraber olacağımızı, hep birlikte Çankaya Yokuşunda Asya’nın Bozkurtlarını söyleyeceğimizi gönül huzuruyla ifade ediyorum."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Sayın Erdoğan'dan ve AKP hükümetinden terörle müzakere ve mütareke değil, sonuna kadar mücadele bekliyor, şayet bu olursa samimi desteğimizi muhafaza edeceğimizi açık yüreklilikle duyuruyor, sözümüzden sapmayacağımızın teminatını da bu vesileyle yeniden veriyorum." dedi.
Bahçeli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son günlerdeki bazı açıklamalarının, "Bildik alışkanlıklarının ve klasikleşmiş tutumunun tekrar nüksetmeye başladığına delalet" olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Diyarbakır'da, "Terör örgütü silahları gömecek, başka yolu yok. Silahı, bombayı gömerler, koordinatları verirler, sonra gelip parlamentoda siyaset yaparlar." dediğini anımsatan Bahçeli, "İşte bu sözler davulun kasnağına kasnağına vurmak, dirilen fitneyi daha da heyecanlandırıp, hedefe sabitlemektir. Bu sözler vatan ve Türkiye düşmanlarına yaldızlı davetiyedir." ifadesini kullandı.
"Anlaşılan yeni bir müzakere sayfası ya açıldı ya da açılmak üzeredir." diyen Devlet Bahçeli, "Biz Sayın Erdoğan'ın son zamanlardaki duruş ve konuşmalarından oldukça ümitlenmiş, milli çizgiye geldiğine ve yanlıştan döndüğüne inanmıştık. Ancak Sayın Erdoğan eğer sürçü lisan etmediyse, eski haline tekrar 180 derece dönüş yapmıştır." değerlendirmesinde bulundu.
TBMM'de yeterince "Kandil kontenjanlı terörist bulunduğunu", yenilerine bu milletin katlanmasını, dayanmasını ve hazmetmesini beklemenin "Vicdan ve adalet cinayeti" olduğunu anlatan Devlet Bahçeli, "Bize göre Sayın Erdoğan'ın değerlendirmeleri çözülme sürecinin şifrelerinin, söylemlerinin ve yol haritasının güncellendiğine işarettir. Demek ki süreç ihaneti retorikte yok sayılsa da hala saman altından yürütülen su gibi yürümekte, kapalı kapılar arkasında hala sahiplenilmektedir." dedi.
Teröristlerin ülke dışına çıkması veya çıkmasına göz yumulmasının "Çözülme sürecinin temel parametreleri arasında" bulunduğunu kaydeden MHP Genel Başkanı Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu işe bakınız ki Sayın Erdoğan bir kez daha buna umut bağlamakta, bir kez daha bunu diline dolamaktadır. Bize göre bu karanlık seçeneğin dün de bugün de tutar ve ele alınır bir yanı yoktur, olmayacaktır. Çünkü ülke dışına çıkan katil, ilk fırsatta eskisinden daha kalabalık halde gelecek, kanlı mesaisine kaldığı yerden devam edecektir. Sayın Erdoğan bayatlamış ve süreç ihanetinin tezleriyle boyanmış marjinal önerileri ulu orta seslendirmektedir. Bu doğru değildir, ahlaki ve milli de görülemeyecektir. Aynı yoldan geçip farklı bir sonuç beklemek zaman ve emek israfıdır. Teröristler için tek çıkış yolu topyekun devletin güvenlik güçlerine teslim olmak, daha sonra Türk adaletinin haklarında vereceği hükme razı gelmektir. Bize göre başka bir alternatif yoktur, bundan sonra da olamayacaktır. Sayın Erdoğan'dan ve AKP hükümetinden terörle müzakere ve mütareke değil, sonuna kadar mücadele bekliyor, şayet bu olursa samimi desteğimizi muhafaza edeceğimizi açık yüreklilikle duyuruyor, sözümüzden sapmayacağımızın teminatını da bu vesileyle yeniden veriyorum."
Yeni hükümetin gücü ve meşru yönünün zayıf, arızalı olduğunu öne süren Bahçeli, yeni hükümetin siyasi gündeminde yalnızca, "Erdoğan’ı nasıl başkan yaparız" hedefinin bulunduğunu belirtti.
Başbakan Binali Yıldırım'ın, "Cumhurbaşkanının milletiyle ilişkisindeki fiili durumunu Anayasaya uygun hale getirmek biz AK PARTİ Grubu'nun en önemli işidir, boynunun borcudur." sözlerini anımsatan Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Başbakan anayasaya aykırı durumun farkındadır. Başbakan anayasanın ihlal edildiğini, Cumhurbaşkanı'nın anayasayı çiğneyerek sürekli suç işlendiğini de bilmektedir. Allah var ya Sayın Yıldırım bayağı akıllı ve tedbirlidir. Bu maksatla anayasaya uyulmuyorsa, yazılacak yeni anayasayla mevcut statükonun meşrulaştırılması gerektiğini en azından kavramış, kaldı ki bununla da tembihlenmiştir."
"Her şey bitmiş ve halledilmiştir de Türkiye'nin bir tek meselesi olarak başkanlık sistemini inşa etmek mi kalmıştır?" sorusunu yönelten Bahçeli, "Parlamenter sistemle büyüyüp palazlananlar, şimdi kalkmış inkarcılıktan ve imhadan medet umuyor. Mesele Türkiye'nin önünün açılması, güçlenmesi olmayıp sadece bir kişiye yeni bir koltuk, yeni bir makam ihdas etme çabasıdır. Hedeflenen başkanlık değil, başkancı sistemdir ve sonu da diktatörlüktür." diye konuştu.
Bölgesel ve küresel sorunların çıtası yükselirken Türkiye'nin içine kıvrılmasının, rejim ve sistem arayışlarıyla oyalanmasının çok tehlikeli olduğunu vurgulayan Devlet Bahçeli, ABD'li askerlerin IŞİD'e karşı 24 Mayıs'ta başlatılan Rakka operasyonu sırasında, PYD armasıyla objektiflere yansıdıklarını hatırlattı.
Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"PYD eşittir PKK'dır. Müttefikimiz ABD, PKK'yla yan yana, yanak yanağıdır. Bu nasıl iştir? Bu nasıl bir kepazelik, nasıl bir husumettir? ABD'nin PKK'yla beraberliği düşmanlık alameti değilse nedir? Sayın Cumhurbaşkanı haklı olarak bu skandalı kınamıştır. MHP de hem telin etmekte, hem de lanetlemektedir. AKP'li Dışişleri Bakanı'nın ABD'yi ikiyüzlülükle suçlaması işlenen cürümün yanında hakikaten hafif kalacaktır. ABD'nin PYD ve PKK'yla arasından su sızmıyorsa, bundan sonra NATO'da aynı safta yüz yüze nasıl bakılacak, ne söylenecektir? Milli bekamız çok yönlü tehdit altındadır. Bu şartlar altında AKP'liler başkanlıkla yatıp, partili Cumhurbaşkanlığıyla kalkmaktadır. Başkanlık dayatması, yeni bir sistem zorlaması ters tepecek, muhataplarını şimdiden uyarıyorum, alayını mahcup ve perişan edecektir. Başkanlık parantezine alınarak planlanan yeni anayasa AKP'nin parti tüzüğü, saray fermanı, hükümdar iradesinin temellendiği bir misak şeklinde görülmemelidir. Aksi halde yıkım ve iç kargaşa ağlarını örecek, Türkiye'yi yiyip bitirecektir."
MHP Genel Başkanı Bahçeli'ye grup toplantısının ardından, üzerinde Selçuklu ve Osmanlı amblemlerinin bulunduğu iki tombak hediye edildi.
Bahçeli, "Ben ikisini de ecdad kabul ediyor, onların torunları olarak, Cumhuriyeti temsil ediyorum." dedi.