MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen haftaki grup toplantısında yeni anayasa ekseninde yaptığı değerlendirmelerin hafta boyunca tüm yönleriyle tartışıldığını kaydetti.
Bahçeli, parlamenter sistemin revize edilip reforma tabi tutularak devamından yana olduklarını ancak millete görüşünü sormanın, filli çelişkiyi sona erdirmeyle ilgili müdahil olmasını istemenin mahsurlu ve sakıncalı tarafını da görmediklerini belirterek, "Türk milletine güveniyorum, AKP’nin anayasa hazırlığını TBMM’ye getirmesi, ilke ve hassasiyetlerimizi gözetmesi halinde sağlıklı ve makul bir neticenin alınacağına yürekten inanıyorum." dedi.
"Leb demeden leblebiyi anlarım diyen ileri zekalılar mangalda kül bırakmamışlardır." diyen Bahçeli, "Ya dedim, Sayın Cumhurbaşkanı fiili başkanlık zorlamasından vazgeçsin, ki bizim açımızdan en doğru olanı budur ya da dedim fiili durumun hukuki boyut kazanabilmesinin süratle yol ve yöntemleri aransın." ifadesini kullandı.
Bunları anlamayan varsa heceleye heceleye, yeni baştan alfabeyi öğretir gibi anlatmaya hazır olduğunu belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti'nin başkanlık sistemiyle ilgili inadı sürecekse, yani filli dayatma ve zorlamadan geri dönmeyecekse o zaman karşımıza iki seçenek çıkacaktır yorumunu yaptım. İlk olarak AKP, hazırda tuttuğu veya üzerinde çalıştığı bir anayasa hazırlığı varsa mutabık kalınan daha önceki maddeleri de ihtiva etmek kaydıyla TBMM’ye getirmelidir. Sanıyorum bu ifadelerin anlaşılamayan bir yanı yoktur.
İkinci olarak da bu anayasa değişiklik teklifi TBMM Genel Kurulunda ya 367 sınırını aşarak kanunlaşacaktır ya da 330 eşiğinin üstünde kalarak referandum yoluyla milletin kararına sunulacaktır. Söylediklerim aynısıyla böyleydi. Bunun üzerine komut almışçasına sırayla saldıranların ağızından öylesine suçlamalar duyuldu ki şaşırmamak, hayrete kapılmamak imkansızdır. 'AKP’nin stepnesi, koltuk değneği, yedek lastiği, bastonu, kurtarıcı meleği' dediler. Başkanlığı saraya altın tepsi içinde sunduğumuzu söylediler. Bindiğimiz dalı kestiğimizi uydurdular. İhanetle ver kaça girdiklerini unutup AKP’ye pas verdiğimizi dillerine doladılar. Gizli görüşmeler yaptığımızı dillendirdiler. Arka kapı diplomasisi yürüttüğümüzü ifade ettiler. İmaret yapılmadan öbek öbek dizilen dilenciler gibi karşımıza dizilenler eğer düştükleri denizde yılana sarılıp zehir almadılarsa kesinlikle hakaret ve hezeyanın dibine kadar batmışlardır. Ahmak ata binerse bey oldum sanırmış, şalgam aşa girerse yağ oldum sanırmış, bunların ki tam da budur. Bu şahıslara tavsiyem şudur: Söz biliyorsanız söyleyin inansınlar; bilmiyorsanız susun da alayınızı adam sansınlar.
MHP'nin ne dediği bellidir. Hükümet sistemi üzerinde yapılan tehlikeli oynamalar, hukuki temeli olmayan siyasi ve hamasi uygulamalar rejim krizine dönüşebilecektir. Ya filli durum düzelsin, evli evine, köylü köyüne dönsün. Ya da filli durum hukuki boyut kazanarak Türkiye derin bir nefes alsın, hukuksuzluk ve anayasa ihlalleri son bulsun. Biz millete gitmekten korkmayız. Bunda da mahsur görmeyiz. Ve de Türk milleti ne derse, neye karar verirse baş göz üstüne diyerek gereği neyse seve seve yaparız."
MHP'nin ezelden ebede Hakk’ın yolunda, milletin yanında olduğunu ifade eden Bahçeli, "Adında halk olan, halkın partisi olduğunu iddia eden CHP niye celalleniyor, niye rahatsız oluyor?" sorusunu yöneltti.
"PKK’yla kuytu köşelerde fiskos yaparken, HDP’nin aparatı, PKK’nın siyasi sim kartı olurken bir şey olmuyor da biz bir teklifle gelince mi kıyamet kopuyor?" diyen Bahçeli, "Hem kaçmak hem de davul çalmak siyasi ahlaka sığar mı? Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olurmuş, biz devrilmeden yola devam edilsin istiyoruz. Demirin tavında dövüleceğini söylüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
15 Temmuz’dan sonra bambaşka bir Türkiye tablosuyla karşılaşıldığını, çok yüksek risk ve tehditlerle boğuşmak durumunda olunduğunu üstüne basa basa belirttiğini hatırlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hukuksuzluğun bir devlet kaybına neden olabileceğini sürekli vurguluyoruz. Gerçi şunu da biliyoruz ki CHP’li sözcülere, ekran ve gazete köşelerinde saldırgan tutum takınan zevata ne desek boştur. Çünkü tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin. CHP ve yandaşları düğüne giderler zurna beğenmezler, hamama giderler kurna beğenmezler. Bunlar MHP'yi tanımıyorlar, tanımak istemiyorlar. FETÖ’cüler, mandacılar, bölücüler, Türkiye’nin varlığını çekemeyen mihraklar bir de kendilerine aydınlıkçı diyenler üzüm üzüme baka baka nasıl kararıyorsa birbirilerini göre göre, duya duya her tarafları zifte bulanmıştır. CHP’nin bu tuzağa düşmesi akla zarar, siyasi geçmişine haksızlıktır. Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatırmış, biz konuşunca devreye girenlerin nifak saçan dillerini telaşla uzatmaları ise sefilliklerini örtemeyecektir. İçleri çıfıt çarşısına dönenlerden öğrenecek bir şeyimiz de yoktur. Bunlara diyorum ki yağ mı yoğurttan yoğurt mu yağdan çıkar, yakında görürsünüz. Az bekleyin, biraz daha sabredin."
Şartlar oluşursa, egemenliğin sahibi millete herhangi bir sorunun ve muammanın çözümü için müracaat etmekten en ufak tereddüt göstermeyeceklerini söyleyen Bahçeli, "Bu nedenle diyorum ki pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Zahmetsiz rahmet olmayacağı meydandadır. Gerekirse zahmet çekeriz, çileye katlanırız ama Türkiye’nin siyasi ve hukuki istikrarı için üzerimize düşeni harfiyen yaparız." dedi.
Bahçeli, MHP'nin, parlamenter sistemin revize edilip reforma tabi tutularak devamından yana olduğunu vurgulayarak, "Ancak milletimize görüşünü sormanın, filli çelişkiyi sona erdirmeyle ilgili müdahil olmasını istemenin hiçbir mahsurlu ve sakıncalı tarafını da görmeyecektir. Yağmur nereye yağsa tarlasını oraya taşıyanlara diyeceğimiz bir şey yoktur, zira onlarla uzlaşma vasat ve vaktimiz de bulunmayacaktır. Türk milletine güveniyorum, AKP’nin anayasa hazırlığını TBMM’ye getirmesi, ilke ve hassasiyetlerimizi gözetmesi halinde sağlıklı ve makul bir neticenin alınacağına yürekten inanıyorum."
Bu arada Bahçeli, grup toplantısı çıkışında konuya ilişkin bir gazetecinin, "Konuşmanız, referanduma destek şeklinde yorumlandı. Biz de öyle anlıyoruz. Siz ne diyorsunuz?" sorusuna, "Vallahi nasıl anlıyorsanız, öyle yazın. Ben heceleye heceleye hepinize anlatacağım tekrar." karşılığını verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Başika bekamızın kilit noktalarındandır, terk etmek, boşaltıp dönüş yapmak kabus demektir. Türkiye meşru müdafaa hakkını kullanmak durumundadır. İbadi ister kabul etsin, isterse etmesin; büyük devlet olmanın vakar ve haysiyeti bunu gerektirmektedir." dedi.
Bahçeli, Türkiye'nin beka düzeyinde risk ve tehditlerle karşı karşıya olduğunu vurguladı.
Milli güvenliğin iç ve dış gelişmelerin seyir ve sonuçlarına yakından bağlı olduğunu belirten Bahçeli, "Halep emniyette değilse, Gaziantep, Hatay elbette tehdit altındadır. Şam huzur ve istikrara muhtaçsa, Ankara’nın bundan etkilenmemesi ihtimal bile değildir." diye konuştu.
Türkiye’nin komşu ülkelerdeki kontrolsüz ve nerede duracağı belli olmayan savrulmalara, uluslararası hukuk temelinde ve milli güvenliğini temin amacıyla müdahil olmasının kaçınılmaz olduğunu belirten Bahçeli, dünyanın diğer ucundan Ortadoğu’ya kalkıp gelen, siyasi ve askeri operasyon yapmayı meşru addeden ülkelerin, Türkiye’nin çağrı ve taleplerine kulak tıkamasının, kabul edilemeyecek ilkellik ve işgüzarlık olduğunu bildirdi.
Bahçeli, "Politik dinamiklerin çarpıtılması, çiğnenmesi başka başkentlerin çekim alanına paldır küldür girilmesi, açık açık söylüyorum, sadece komşu ülkelerle ilişkilerimizin kesilmesine yol açmayacak, daha korkuncu bize bir vatan kaybettirecektir." değelendirmesinde bulundu.
Uzun bir süredir konuşulan Musul operasyonunun dün sabaha karşı devreye alındığını anımsatan Bahçeli, Irak’ın Türkiye’ye karşı uyguladığı gerilim politikasının öncelikle muhataplarını mahcup edeceğini, yüzleri varsa kızartacağını belirtti.
Bahçeli, şöyle devam etti:
"Musul’u, bir avuç IŞİD’li çapulcunun eline bırakıp kaçan sanki kendileri değilmiş gibi konuşan İbadi ve yandaş kümesinin komşuluk hukukuna riayet ve hizmet etmediği ortadadır. Bunlar hem kel hem foduldur. Türkiye’nin Irakla olan sınır uzunluğu 350 kilometredir. Bundan daha mühimi, Musul’un, Musul’da yaşayan kardeşlerimizin varlık ve çıkarlarını müdafaa etmek ülkemizin en tabii hakkı ve boyun borcudur."
Bağdat yönetiminin bundan gocunmasının "abesle iştigal" olduğunu aktaran Devlet Bahçeli, "Musul’dan IŞİD’in sökülüp atılması, bu Türkmen şehrinin asıl ve hak eden sahiplerine teslimi muhakkak surette sağlanmalıdır." dedi.
ABD ve İran arasında yapılan anlaşmaya göre PKK’lı teröristlerle birlikte Haşdi Şabi milislerinin de Irak ordusu çatısı altında operasyona katılacakları iddiası gündemde olduğunu hatırlatan Bahçeli, "Bu nasıl bir ittifaktır? PKK’nın Musul operasyonunda ne işi vardır? Türkiye’ye ne mesaj verilmekte, ABD ne yapmaya çalışmaktadır? Irak Başbakanı, kendi topraklarındaki yabancı postalları ve terör örgütlerini görmeyip Türkiye’ye Musul’a gelme çağrısını nasıl, hangi hakla yapabilmektedir?" sorularını yöneltti.
Bahçeli, "İbadi’nin yolu yol değildir. Irak’ta katledilen bir milyon Müslüman’ın faillerine kucak açan İbadi yönetiminin mantığı tıpkısıyla celladına bağlanmış bir köleden farksızdır. PKK, Musul’un hemen batısındaki Sincar’a yerleşmiştir. Türkiye’nin kapılarını açıp yardım elini uzattığı Ezidilerin sırtımızdan hançer salladıklarını görmemek için kör olmak lazımdır. Başta PKK olmak üzere, Türkiye düşmanlarının Irak topraklarında mevzi elde etmesi ne dostluğa sığacak ne de komşuluk hukukuyla bağdaşacaktır. İbadi kimin nam ve hesabına çalışmakta, kimlere diyet borcunu ödemektedir?" ifadesini kullandı.
Türkiye’yi Musul’dan uzak tutma gayretlerinin, Başika’dan çıkması için zorlama çabalarının neye ve kimlere hizmet ettiğini soran Bahçeli, şu görüşlere yer verdi:
"Başika’ya TSK davet edilirken bir şey yoktu da şimdi mi oldu? Başika bekamızın kilit noktalarındandır, terk etmek, boşaltıp dönüş yapmak kabus demektir. Yıllardan beri sınır ötesinden, bilhassa Irak’tan kaynaklanan terörist saldırılar çok sayıda şehadete, milli infiale neden olmuştur. Türkiye meşru müdafaa hakkını kullanmak durumundadır. İbadi ister kabul etsin, isterse etmesin; büyük devlet olmanın vakar ve haysiyeti bunu gerektirmektedir.
Ülke olarak güvenliğimizi, toprak bütünlüğümüzü ve soydaşlarımıza reva görülen acımasız saldırıları tesadüflerin akıbetine bırakamayız, görmezden gelemeyiz. Türkmenelini çaresizliğe terk edemeyiz, etmemeliyiz. Kerkük Türk’tür, Musul, Telafer Türk’ün öz yurdudur. Bize ne işiniz var Musul’da diyenler, ahlaklı ve utanma sahibi iseler, önce kendilerinin ne aradığını açıklamak, netliğe kavuşturmak mecburiyetindedir. Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğüne saygısı vardır ve olmalıdır. Komşu komşunun külüne, sesine, nefesine muhtaçtır."
Türkiye'nin Musul konusunda seyirci kalmamasını, geride durmamasını ve tribünden izlememesini isteyen Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu söylediklerim, savaşalım, çatışalım, inceldiği yerden koparalım, oldubittiye getirelim biçiminde yorumlanmamalıdır. Diplomasinin tüm yolları mutlaka kullanılmalıdır. Ankara ile Bağdat arasında gerilen ilişkilerin düzeltilmesi en samimi dilek ve temennimizdir. Bunun dışında bir arayışımız olmamalıdır.
Teksaslı gelecek biz gelmeyeceğiz öyle mi? Londra’dan dün olduğu gibi bugün de ipini koparıp Musul’a girenler emperyalist iştahlarını tatmin edecek, ne var ne yok sömürüp bir de üstüne fitne ekecekler, biz de oralı olmayacağız, istenen bu mudur? Biz üst akıl falan tanımaz, takmayız. Üstü, altı bilmeyiz; fakat aklı olan varsa ya göle kaçsın ya da kendisine saklasın, belki ihtiyaç duyacaktır. Tavsiyemiz budur. Yalnızca ve yalnızca Türk milletinin aklına, irfanına ve kudretine inanır, kargadan başka kuş tanımayanlara kartal pençesini heyecanla hatırlatırız."
Münbiç’e PYD-YPG’li teröristlerin girmeyeceği hususunda söz verenlerin, bir kez daha sözlerini çiğnediklerini belirten Bahçeli, "YPG hala Fırat’ın batısındadır. Kaygımız odur ki IŞİD’in atıldığı yerlere PYD-YPG’nin yerleşmesi bir şeyi değiştirmeyecek, sadece bir terör örgütünün yerini diğeri alacaktır." diye konuştu.
Bahçeli, ABD’nin PYD-YPG’yle ilişki ve irtibatları kesilmeden, IŞİD’e karşı yürütülen operasyonların kalıcılığının söz konusu olmayacağını bildirdi. Bahçeli, "IŞİD, FETÖ, PKK, PYD-YPG Türkiye’nin azılı düşmanlarıdır. 'Düşmanımın düşmanı dostumdur' felsefesi bizim yabancısı olduğumuz bir sapma hali ve sakat bakıştır. PYD-YPG’ye uzatılan her el, verilen her destek polislerimize, Mehmetlerimize sıkılmış kurşun, atılan bomba, döşenen mayındır." ifadesini kullandı.
ABD’nin buna hiçbir hakkı olmadığını; terör örgütleriyle düşüp kalkmanın bir NATO üyesi ülkeye hiçbir şekilde yakışmayacağını, uygun düşmeyeceğini dile getiren Bahçeli, ABD’nin YPG’yi kanatlarının altına alıp pis işlerinde kullanması insanlık haysiyeti ve devlet ahlakıyla taban tabana zıtlık içereceğini belirtti.
Bahçeli, YPG’nin şımartılmasının dolaylı şekilde IŞİD’in değirmenine su taşıyacağını, terör örgütlerinin iyisi kötüsünün olamayacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Böyle bir tasnife gitmek terörizme ortak olmak, ön açmak demektir ki insanlık vicdanında ve uluslararası hukukta bunun tam karşılığı cinayetleri azmettirmektir. ABD’nin, Türkiye’yi terör örgütleriyle aynı kefeye koyma talihsizliğinden, PYD-YPG’yi ülkemize tercih etme hatasından süratle dönüş yapması bölgesel ve küresel istikrara azami katkı verecektir."
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA