MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, bundan sonra Türkiye`nin koalisyon hükümetlerine alışması gerektiğini, bu konuda yeteri düzeyde tecrübesinin de bulunduğunu belirtti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bundan sonra Türkiye'nin koalisyon hükümetlerine alışması gerektiğini, bu konuda yeteri düzeyde tecrübesinin de bulunduğunu belirtti.
Muhtemel koalisyon hükümetinin uyum ve işbirliği temelinde bina edilmesi gerektiği dikkate alındığında, ilk formül olarak AKP ile HDP'nin bir araya gelmesinin "akla en yatkın seçenek" olduğunu anlatan Devlet Bahçeli, "Çözüm isimli ihanet sürecinin amaç, kapsam ve uygulamasını aşama aşama görmek bizlerin ve aziz milletimizin en doğal hakkıdır" diye konuştu.
"AKP ile HDP’ye sesleniyorum, eğer samimiyseniz, söz ve beyanatlarınızın arkasında duracak kadar yürekliyseniz, işte size fırsat, işte size imkan. Haydi durmayın, beklemeyin, çözüm koalisyonunu kurun da görelim" ifadesini kullanan Bahçeli, iki partinin tek yumurta ikizi olduğunun ayan beyan ortada olduğunu savundu.
AKP-HDP olmazsa AKP-CHP koalisyonunun da kurulabileceğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"CHP Genel Başkanı 'rövanşist olmayacağız' diyerek hükümete açık kapı bırakmıştır. AKP Genel Başkanı bu açıklamayı çok olumlu bulmuş, atılan pası almıştır. Karşılıklı uzatılan zeytin dalları AKP ile CHP arasındaki buzları eritmeye başlamış, el altından yürütülen görüşmeleri hızlandırmıştır. Seçim beyannameleri ve programları birbirine benzeyen bu iki partinin koalisyonda buluşmaları Türkiye'nin de hayrına olacaktır. Küresel sermaye AKP-CHP'ye göz kırpmaktadır. İş alemi AKP-CHP'ye koalisyon tembihinde bulunmuştur. ABD ve AB ise bu ortaklığa dünden razıdır. CHP Genel Başkanı, AKP dışındaki hükümet seçeneklerini kurnazca sıfırlayarak kendi önünü açmıştır. Nitekim AKP-CHP koalisyonunun kurulması da an meselesidir."
MHP Genel Başkanı Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hatırlarsanız, Sayın Kılıçdaroğlu şahsıma Başbakanlık teklifinde bile bulunmuş, yüzde 60'lık bloktan bahsederek bizi HDP’yle yan yana getirmeyi aklından geçirmiştir. Merakımdan soruyorum, Sayın Kılıçdaroğlu Başbakanlık makamını şahsıma lütfetme yetkisini kimden ve nasıl almıştır? Başbakanlık ganimeti bulmuştur da, göz tokluğu, mevki doygunluğu ve alicenaplık göstererek buna bizi mi layık görmektedir? Milletin bize vermediği yetkiyi Sayın Kılıçdaroğlu nasıl sunabilmektedir? Bu ne cürettir, bu ne pişkinliktir? CHP'nin Genel Başkanı tuzak kuracak başka bir parti bulamamıştır da gözünü bize mi dikmiştir? Kılıçdaroğlu olası koalisyon seçeneklerini sinsice tahrip ederek AKP’nin karanlık limanına gözle kaş arasında yanaşmıştır. Bu manevrasıyla sözüm ona bizi zorda bırakmayı 'her şeyi denedim, ama olmadı' uyduruk gerekçesini imal etmeyi hesaplamıştır. Sayın Kılıçdaroğlu, bilesin ki, bu bayat numaraları hiç kimse yemeyecektir."
MHP, "PKK'nın siyasi acentesi olan HDP'yle hiçbir şart altında bir araya gelmez, gelemez" değerlendirmesinde bulunan Bahçeli, "HDP'ye oy verenlere saygı duymak demek, HDP'yi muhatap almak demek değildir. Biz HDP’ye bakınca flu görüyoruz, görmeye de devam edeceğiz. AKP ile CHP net görüyorsa bizce mahsuru yoktur. Bu durumda, HDP’yi de yanlarına alarak üçlü bir koalisyonu kurmalarında herhangi bir mani halde olmayacaktır" diye konuştu.
MHP'yi, TBMM başkanlık seçiminde kullanmaya veya siyasi markaja almaya çalışan "Hiçbir bedbahta eyvallahlarının olmayacağını" savunan Bahçeli, MHP'nin, tüm oylamalarda Meclis'te bulunarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu sonuna kadar destekleyeceklerini ve demokratik tavırlarını göstereceklerini bildirdi.
Bahçeli, "Siz değerli milletvekili arkadaşlarımın da bu kararlılıkta hareket edeceğine yürekten inanıyor ve bunu bekliyorum. Sayın İhsanoğlu'nun Cumhurbaşkanı olması yönünde siyasi faaliyet gösteren CHP'nin, TBMM Başkanı seçiminde tutarlılık imtihanından geçeceği çok açıktır. İnanıyorum ki , Gazi Meclis’in muhterem üyeleri, tecrübeye, birikime, milli akla, sağduyuya, uzlaşmaya oy verecek ve Sayın İhsanoğlu’nu TBMM'nin 26. Başkanı olarak görevlendirecektir" dedi.
TBMM Başkanı seçiminin koalisyon arayışları hakkında da herkese fikir vereceğini ifade eden Bahçeli, "Koalisyon hükümetinin kimler arasında kurulması gerektiği bize göre berraktır. Eğer ki tüm alternatifler tüketilir ve siyasi istikrarsızlık baş gösterirse, Türkiye'yi Allah'ın izniyle namerde muhtaç etmeyiz, sorumluluktan kaçmayız. Fakat bunun için üç haftadır dile getirdiğimiz ilkelerimizin kabulü ön şarttır ve bunlardan geri adım atmamız düşünülemeyecektir" diye konuştu.
"İlk olarak süreç ihaneti tamamen askıya alınmalıdır" diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İkinci olarak 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk karanlığının üzerine tavizsiz şekilde gidilmelidir. Bu konuda hiç kimse ayrıcalıklı görülmemelidir. Mesele sadece dört eski bakanın Yüce Divan’a gönderilmesiyle sınırlı olmayacaktır. Baksanıza, Cumhurbaşkanı'nın huzurunda, İranlı kaçakçıya mücevher sektöründe ihracat şampiyonu ödülü hayasızca verilmiştir. Sızlansa da tepkiler sonucunda pişmanlık gösterse de bir kanun kaçağına Başbakan Yardımcısının Ekonomi Bakanıyla birlikte ödül sunması utanç ve rezalettir. AKP, azılı bir altın kaçakçısını, bakanları rüşvet çemberine alan mimli bir suçluyu ödüllendirmiş, sonuçta Erdoğan’ın hayırsever iş adamı taltif edilmiştir. Sayın Kurtulmuş’un 'Bilmiyordum' demesi özrün kabahatten büyüklüğünü hafifletmeye kesinlikle yetmemiştir. Varsayalım ki hükümet üyeleri kimlere ödül vereceklerini bilmiyor olsunlar. O zaman bu zevat Türkiye’yi nasıl yönetmiş, dostu, düşmanı nasıl ayırt etmiştir? Yakında Kur'an-ı Kerimle alay eden ahlaksız eski bakana Diyanet İşleri Başkanlığı ödül vermeye karar verirse, buna da göz yumulacak mıdır?"
Üçüncü olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kesinlikle anayasal sınırlarına çekilmesini isteyen Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
"7 Haziran öncesinde, kaçak ve korsan mitinglerle milli iradeyi körelten, şimdi de iftar sofralarını siyasete ve yalana bulayan Erdoğan artık Anayasa'ya eksiksiz uymalıdır. Ve 1071 rakımlı tepeye yavaş yavaş dönüşün yollarını aramalıdır. Bir defa önümüzdeki koalisyon görüşmelerinde muhatap siyasi partilerdir. Buna rağmen, haddi ve harcı değilken, Erdoğan’ın muhalefetle söz düellosuna girmesi, pervasızca konuşması tam bir siyasi nezaket ve edep noksanlığıdır. Siyasette rol kapmak için uğraşması, bizatihi AKP’ye ve Genel Başkanı’na hakarettir. Erdoğan’ın mizaç ve zihni ıslahı olmadan, Beştepe sürekli Türkiye’ye fren yaptıracaktır. MHP, bu üç başlık altında bir mutabakat arayışını görür ve muhataplarında samimiyet bulursa elbette ki koalisyonu konuşmaktan kaçınmayacaktır. İlkelerde uzlaşmadan, karşılıklı güven iklimi oluşmadan koalisyona koltuk ve ikbal hesabıyla tamam demek Milliyetçi Hareketin kitabında yazmayan ilkelliktir. Hiçbir şart altında hükümet kurulamazsa, şüphe yok ki milli irade tek adrestir."
Bahçeli, dış politikanın enkaz yığınına döndüğünün kabul edilmesi gerektiğini savundu.
Yunanistan'ın iflasın sınırında olduğunu, Suriye'nin ateş topuna döndüğünü, Irak'ın felaketin ortasına sürüklendiğini, Balkanların diken üzerinde olduğunu, Kafkasların barut fıçısına döndüğünü, Türkmeneli'nde, Suriye'de ve Doğu Türkistan'da soydaş kanlarının döküldüğünü dile getiren Bahçeli, "AKP hükümeti ise sonuçsuz güvenlik toplantılarıyla vakit geçirmesinin yanı sıra atıl ve acizdir" diye konuştu.
Türkiye'nin çevresinde facia boyutunda insanlık suçu işlendiğini belirten Bahçeli, "Bir yanda PYD terörü, diğer yanda IŞİD caniliği Türkiye'nin güvenliğini risk ve tehlikeye atmaktadır. Sınırlarımızın hemen dibinde vahşi ve kanlı bir çekişme yaşanmaktadır. Milli bekamız için alarm zilleri çalmaktadır. Kürdistan'ın kurulması konusunda yoğun bir rekabet ve mücadele sahnelenmektedir" ifadelerini kullandı.
"IŞİD ile PYD arasında bize göre bir fark yoktur. İkisi de terör örgütü, ikisi de cinayet şebekesidir" diyen Bahçeli, komşu coğrafyalarda etnik ve mezhep kutuplaşmasının gittikçe derinleştiğine dikkati çekti.
Bu durumu "felaket habercisi" olarak nitelendiren Bahçeli, "PYD-PKK terörünün etnik temizlik yapacak kadar gözü döndüğünü", Türkmenlerin yuvalarından ve yurtlarından çıkarıldığını söyledi.
Bahçeli, her geçen gün artan Suriyeli sığınmacıların sayısının ülkenin hazmetme kapasitesini zorladığını belirterek, "Türkiye her bakımdan kuşatma altındadır ve bugünkü yangının yegane müsebbibi Erdoğan'ın hayalperestliği, AKP'nin çökmüş dış politikasıdır" diye konuştu.
Türkiye'nin yanı başında terör devleti kurma çabalarını Türkiye'ye meydan okumak olarak değerlendiren Bahçeli, "İster mevcut hükümet, isterse de kurulacak yeni hükümet olsun, Türkiye'nin milli çıkar ve emniyetini tehdit eden gelişmelere sessiz ve seyirci kalamayacaktır. Aksi bir tavır vatana ihanetle eşdeğer olacaktır" dedi.
Sınırın Suriye tarafından son dönemdeki çatışmalara da değinen Bahçeli, "AKP zihniyeti hala Suriyeli muhaliflere destek vermenin derdindedir. Oysaki Türkiye'nin bekası, Suriye'nin toprak bütünlüğü tüm gruplar tarafından rencide edilmektedir" ifadesini kullandı.
Yaşananların daha önceden gördüklerini ve bu konuda hükümeti defalarca uyardıklarını belirterek, geçmiş açıklamalarından örnekler veren Bahçeli, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin güvenliği partiler üstü bir konu olup günlük siyasetin önündedir ve etrafımızda yaşanacak bir oldu bitti karşısında ülkemiz çok zarar görecektir. 2014 yılı Ekim ayında TBMM'de kabul edilen tezkere kararı hükümetin elini kolaylaştırmaktadır. Bu itibarla Türkiye tüm milli güç unsurlarıyla harekete geçmeli, hiçbir devletten izin beklememeli, uluslararası hukuktan doğan meşru haklarıyla vatanını ve milletini savunmalıdır. Güney hudutlarımızın öbür yakasında sınır ve derinliği net olarak belirlenecek bir alan üzerinde güvenlik kuşağı gecikmeksizin tesis edilmelidir. Bunun için vakit kaybetmeye lüzum yoktur. Bu bir savaş çağrısı değil, nefsi müdafaa ve milli güvenliğimizi sağlama alma, Türkiye'nin caydırıcılığını gösterme iradesidir. Türk milleti IŞİD'e, PYD'ye, PKK'ya veya benzer terör örgütlerine boyun eğecek kadar aciz ve korkak değildir. Bu toprakları şehit kanıyla, nice fedakarlıklarla vatanlaştırdık. Hiçbir kanlı ve kiralık terör örgütünün, hiçbir küresel zorbalığın insafına terk edemeyiz, bilinsin ki asla da etmeyeceğiz."
Seçim sonuçlarının dört partili bir Meclis tablosunu ortaya çıkardığını, AK Parti'nin 13 yıllık tek başına iktidarına son verdiğini ve yeni bir sayfa açtığını ifade eden Bahçeli, seçim akşamından itibaren Türkiye'nin farklı bir siyasi kulvara girdiğini söyledi.
Bahçeli, 7 Haziran'da başkanlık sistemi etrafında kurulan yığınağın dağıtıldığını, "yeni Türkiye" tez ve dayatmasının çürümeye terk edildiğini savunarak, "Türkiye'nin AKP'den ibaret olmadığı gerçeği seçimle birlikte daha da somutlaşmıştır" dedi.
Parti olarak 7 Haziran akşamından bu yana söylediklerinin arkasında olduklarını vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türk milleti, MHP'ye ana muhalefet görevi vermiştir, bu çok açıktır. Sandıktan çıkan sonucu etraflıca yorumladığımızda karşımıza bu yalın ve yakın gerçek çıkmaktadır. Bize verilen ana muhalefet görevi koalisyon arayışlarına kapalı durmak, peşinen ve ön yargılı bir tavırla muhtemel görüşmelere yüz çevirmek demek değildir. Biz, Türkiye ve Türk milleti için dün fedakarlık yaptık, gerekirse, yeri gelirse yine ve yeniden yaparız. Fakat bu varoluşumuzun hilafına olmamalıdır, olmayacaktır. 46 yıllık mazimizi hiçe sayarak, temel görüş ve eleştirilerimizi sırf bir koalisyon için görmezden gelmemizi umarak inisiyatif alınmasını bekleyenler beyhude davranış içindedir. Bizi biz yapan değer ve emanetlere mesafe koyarsak, bize anlam katan, ülkülerimize ruh veren milli duruşumuzdan taviz verirsek, bunu ne şehitlerimize anlatabiliriz, ne tarihe ve bize gönül veren milyonlara izah edebiliriz. Elbette Türkiye hükümetsiz kalmamalıdır ve de kalmayacaktır. Kötümser olmaya, karamsarlık aşılamaya hiç kimse tevessül etmemeli, hiç kimse böylesi bir yanlışa düşmemelidir."
Seçim sonuçlarına göre partisinin Meclis'te 80 milletvekille temsil edildiğini, bunu "dikkate değer bir başarı" olarak değerlendiren Bahçeli, "Engellemeler, algı operasyonları, istismar ayıpları, aldatma ve kandırma mekanizmaları milliyetçi hareketi durduramamıştır, bundan sonra da durduramayacaktır. Ok yaydan 46 yıl önce çıkmıştır, artık geri dönüş yoktur" dedi.
Bahçeli, parti olarak seçim sonuçlarından çıkaracakları ders ve sonuçların olduğunu belirterek, "Sonuçlar, gerekçelerimiz ne olursa olsun, kendimizi anlatamadığımız önemli oranda toplumsal bir kesimin varlığına da işaret etmektedir" ifadesini kullandı.
Milliyetçileri Meclis çatısı altından uzak tutmak için kurulan tuzakları, partilerini ve davalarını içten yıkmak için sokulan fitneleri, yapılan dedikoduları ve oynanan oyunları asla unutmamaları gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Unutmayınız ki, milliyetçi hareket Türk siyasetinin tertemiz bir yüzü, Türk milletinin taviz vermeyecek son siperi, teslim olmayacak, düşürülemeyecek son kalesidir" diye konuştu.
Diğer partilerin durumları ne olursa olsun MHP olarak "milli duruşun, uzlaşmanın, hoşgörünün ve diyaloğun adresi olmaya devam edeceklerini ifade eden Bahçeli, "Ancak bilinmesi gereken ayrıntı, göstereceğimiz bu uzlaşmanın, hoşgörünün ve diyaloğun milli devlet, üniter yapı ve Cumhuriyetimizin temel değerleri ekseninde olacağıdır" dedi.
Partisinin bazı konulardaki kararlığını ve fikrini bir kez daha vurgulamak istediğini aktaran Bahçeli, şunları kaydetti:
"Buradan yeni baştan ilan ediyorum ki Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi, milleti ve egemenlik unsurları ile tektir ve üniter bir devlettir. Türk milleti tarihi ve kültürel kökleri itibariyle ayrılık kabul etmeyen bir bütündür. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, istiklal ve bağımsızlık mücadelemizin taçlandırılmasıdır. Ay yıldızlı al bayrağımız bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, birlik ve beraberliğimizin sembolüdür. İstiklal Marşımız, bu onurlu mücadelenin kahramanlık destanıdır ve o günlerin mukaddes bir hatırasıdır. Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek dil ülküsüdür. Milliyetçi hareket, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri, gösterecekleri yüksek fedakarlık, kararlılık, milli şuur ve millet sevgisi ile korumaya yeminlidir. Bunlar, milliyetçi hareketin varlık ve yaşama nedenleridir. Bizim uzlaşma ve diyalog zeminimizin ana omurgası ancak bunlara saygı ve riayetle mümkündür. Milliyetçi hareketin ayrılıkta, bölünmede, çözülmede, dağılmada, parçalanmada mutabakat araması asla ve asla mümkün değildir. Beklentimiz ve ümidimiz milliyetçi hareketin milli duruş için yaptığı sağduyu ve kucaklaşma çağrılarının bu ilkeler etrafında cevap bulmasıdır."
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA