Bahçeli, MHP`nin iktidara gelmesi halinde Andımız`ın geri getirileceğini, milli bayramların asıl anlamına uygun kutlanmasının sağlanacağını, tüm milli hak ve kazanımların eski itibarlarını elde edeceğini ifade ederek, "Bu milliyetçi-ülkücü hareketin yemin
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, Kurban Bayramı süresince Ortadoğu ve Kuzey Afrika`da olayların durmadığını, başta Suriye ve Irak olmak üzere komşu coğrafyalarda 622 kişinin katledildiğini söyledi.
Trafik terörünün bayram sevincini gölgelediğini dile getiren Bahçeli, bayramda 122 kişinin kazalarda can verdiğine, 681 kişinin de yaralandığına işaret etti. Bahçeli, "Her yıl yalnızca kaza mahallinde yaklaşık 5 bin insanımızı trafik terörüne kurban vermek ve önleyici tedbirleri alacak iradeyi gösterememek ciddi bir zaaf ve eksikliktir. Kurallara uyulmasını teşvik edecek, ölümlü kazaları azaltacak, trafikteki çileyi, yollardaki sıkışıklığı ve uzun kuyrukları bitirecek her teklife, her girişime açık olduğumuzu ifade etmeyi bu vesileyle zaruri addediyorum" diye konuştu.
Bahçeli, Demokratikleşme Paketi`nin ekonomi ile ilişkilendirilmemesi gerektiğini belirterek, ortada demokrasi adına umutlanacak ve ekonomik anlamda sevinilecek bir şey olmadığını savundu. "Toplumun her kesiminin artan problemlerine çare aradığını ancak Hükümet`in gizli gündemlerini aşama aşama hayata geçirmenin ısrarında olduğunu" öne süren Bahçeli, şunları söyledi:
"Vatandaşlarımızın kredi kartı borçları 81 milyar liraya dayanmıştır. Taksitli alışverişlerin tutarı 46 milyar lirayı bulmuştur. Hane halkımızın harcanabilir gelirlerine göre borçları 2010 yılında yüzde 41,5 iken bu oran 2 yılda yüzde 50,7`ye çıkmıştır. Felaket her evdedir, yangın her yerdedir, feryat her yandan duyulmaktadır. Tasfiye olacak kredi kartı ve tüketici kredisi borçlularının sayısı 2 milyona yaklaşmıştır. Tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları can yakmakta, aile dramlarına neden olmaktadır. Borçlu kardeşlerimizin yüzde 38`i aylık bin liranın altında gelirle yaşamak zorundadır. Yandaşlar refah ve bolluk içinde yüzerken, dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız perişanlık içinde kıvranmaktadır. Ekonominin tüm ayar ve ölçüleri kaçmıştır. Türkiye, uzun bir süredir itiraf edilmemiş, adı konulmamış ekonomik krizle boğuşmaktadır. `IMF`ye olan borçları bitirdik` diyen AKP zihniyeti, 11 yılda dış borcu 2,84 kat, iç borcu da 2,79 kat artırmıştır. Toplumun tüm kesimleri bitkin ve şikayetçidir."
Bahçeli, esnafın, küçük ve orta ölçekli işletmelerin sıkıntının göbeğinde olduğunu ifade ederek, AK Parti Hükümeti`nin esnaf ve sanatkarı yıllarca ihmal ettiğini savundu. "Başbakan Erdoğan`ın AVM tutkusunun esnafa darbe indirdiğini" ileri süren Bahçeli, 2008`de hazırladıkları ve 2011`de yeniledikleri AVM`lerle ilgili kanun teklifinin Hükümet tarafından dikkate alınmadığını belirtti. Bir Başbakan Yardımcısının "AVM`lerin küçük esnafı boğmasını kabul edemeyiz, beş yıldır yasa çıkarmalıyız, diyorum. Gene yapmıyorlar, şimdi zamanı geldi" ifadelerini kullandığını hatırlatan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Madem AVM`lerle ilgili yasaya gereklilik vardır, o halde AKP zihniyeti bizim teklifimizi niçin görmezden gelmiş, ne hakla sumen altı etmiştir? Esnafımız aç ve açıktayken, sattığının yerine yenisini koyamayacak durumdayken, AVM açmakla meşgul olan hükümet kimi kandırmaktadır? Bilinmelidir ki AKP eyyamcı olduğu kadar AVM`cidir ve esnaf kardeşlerimizle gönül rabıtasını çoktan koparmıştır. Buradan Başbakan ve hükümetine açık çağrıda bulunuyorum: Partimizin hazırladığı AVM`lerle ilgili kanun teklifi hemen gündeme alınmalı ve yasalaşmalıdır. Esnaf kardeşlerimizi canından bezdiren AVM açma çılgınlığı zorlaştırılmalı, toplumsal ve kültürel zenginliğimizin bir parçası ve ekonomik hayatın dinamosu olan esnaflarımızın meseleleri tümüyle bitirilmelidir."
MHP Genel Başkanı Bahçeli, AK Parti hükümetinin dış politikasının ülkeyi ve milleti öngörülemez tehditlere maruz bıraktığını öne sürerek, Türkiye`nin etrafının yabana atılamayacak, hafife alınamayacak, görmezden gelinemeyecek risklerle çevrildiğini savundu. Ortadoğu sokaklarındaki tansiyonun, Arap Baharı`nın estirdiği tufanın, etnik ve mezhep eksenli anlaşmazlıkların farklı kanallar, dozlar ve boyutlarla Türkiye`ye de sirayet ettiğini ileri süren Bahçeli, komşu coğrafyalardaki belirsizlikler ve kamplaşmaların doğrudan doğruya ülkenin varlığına kast etmeye başladığını iddia etti.
Beyrut`ta bir grup silahlı kişi tarafından kaçırılan iki pilotun muhatap kaldıkları olayları hükümetin dış politikasından soyutlamanın doğru olmadığını belirten Bahçeli, pilotların özgürlüklerine kavuşmalarının herkesi sevindirdiğini ve rahatlattığını anlattı. Pilotların ve ailelerinin iki bayramı birden yaşadıklarına işaret eden Bahçeli, pilotlar Murat Akpınar ve Murat Ağca`ya geçmiş olsun dileğinde bulundu.
Pilotların ve ailelerinin sevincini paylaştıklarını, bir daha benzeri bir muameleyle karşılaşmamalarını temenni ettiğini belirten Bahçeli, pilotların neden kaçırıldığının, bu ahlaksızlığa ve bu vicdansızlığa niçin maruz kaldıklarının enine boyuna değerlendirilmesini istedi. Bahçeli, "Hiç kimse, bizim bu meseleye duyarsız kalacağımızı zannetmemelidir. Hiç kimse, bizden `Olan oldu, pilotlarımız sağ salim döndü, konuyu deşmenin manası yok` dememizi de beklememelidir. Hele hele insan kaçakçılarına minnet duymamız da söz konusu olmayacaktır. Bu kaçırılma hadisesi göstermiştir ki komşu coğrafyalar vatandaşlarımız için emniyetli olmayıp tehlikelerle doludur. Her an, her türlü olumsuzluğun insanımızı bulması ihtimal olmaktan çıkmış, neredeyse kesin bir hal almıştır" diye konuştu.
THY pilotlarının, İmam Rıza`nın Ziyaretçileri isimli bir grup tarafından, Suriye`deki muhalif unsurların elinde tuttuğu dokuz Lübnanlıya karşılık kaçırıldığını dile getiren Bahçeli, söz konusu Lübnanlıların İran`da dini ziyaretlerini gerçekleştirip dönüş yolundayken Suriye`nin Azez kenti yakınlarında Kuzey Fırtınası Tugayı isimli örgüt tarafından alı konulduğunu hatırlattı. Bahçeli, "Suriye`de faaliyet gösteren bir muhalif grubun kaçırma eylemine hiçbir suçu ve günahı olmayan iki masum pilotumuzun rehin alınmasıyla cevap verilmesi bir defa büyük bir haksızlık, insafsızlık ve ahlaksızlıktır. Anlaşılan odur ki Suriyeli muhaliflerin işlediği suç Türkiye`ye ihale edilmiş ve pilotlarımızın özgürlüğü pazarlık malzemesi haline dönüştürülmüştür" dedi.
Esed yönetiminin elinde tuttuğu bazı tutuklulara karşılık 9 Lübnanlının kaçırılması ve buna tepki olarak iki pilotun rehin alınmasının bu üç konunun birbiriyle ne denli yakın temas ve bağlantısı olduğunu gösterdiğini bildiren Bahçeli, Türkiye`nin Ortadoğu`daki yangının içine çekildiğini, istikrarsızlığın bir parçası olarak sunulduğunu öne sürdü.
AK Parti hükümetinin sınırların öbür yakasındaki tüm illegal örgütlerle ve silahlı gruplarla dirsek temasında olduğunu, açık ya da kapalı ilişki ağları kurduğunu savunan Bahçeli, "Hükümetin terör örgütleriyle aynı hizaya düşmesi, onların emel ve amaçlarına yardım ve yataklık yapan bir görüntü çizmesi Türk milletinin saygınlığına nankörlük, varlığına da hazımsızlıktır" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, şunları kaydetti:
"Şu garabete bakınız ki terörist örgütlere ulaşmak, mesajları ulaştırmak veya ellerindeki rehinlerle ilgili talep ve beklenti içinde olmak AKP`nin müdahil olmasına bağlı hale gelmiştir. Hükümet öyle bir imaj vermiş, öylesine bir gafletin içine gömülmüştür ki, Türkiye sanki terör üreten, terörizmden geçinen, örtülü operasyonlardan medet uman bir ülke hüviyetine bürünmüştür. Başbakan eli silahlı cinayet şebekelerinin direkt irtibat tesis ettiği birisi haline gelerek hem kendisini hem de hükümetini maskaraya çevirmiştir. Bundan sonra Suriyeli muhaliflerin pis ve bayağı eylemlerine cevaben Türk vatandaşlarının kaçırılması ve hatta takasa konu olması kimseyi şaşkınlığa sürüklememelidir. Zira iki pilotumuzun yaşadıklarıyla bu kapı ardına kadar aralanmıştır. Birileri, masum pilotlarımızın özgürlükten mahrum halde geçirdikleri her günün, ailelerinden uzak kaldıkları her anın hesabını vermelidir. Birileri, Suriyeli muhaliflerle Esad yönetimi arasındaki vahşi restleşmenin, insan kaçırma ve öldürme üzerine bina edilen kapışmanın insanımıza kadar uzanmasının bedelini ödemelidir. Başbakan Erdoğan bizzat neden olduğu ve Türk vatandaşlarını hedef alan tuzakların, provokasyonların, kumpasların mutlaka izahını yapmalı, vicdanı varsa af dilemelidir. Sonuç itibariyle diyeceğimiz odur ki, iki pilotumuzun kurtarılması zafer değildir. Ortada yandaş basın tarafından pompalanan muhteşem nitelikli bir kurtarma operasyonu da yoktur. AKP hükümetinin acizliği, sorgulanması ve yargılanması gereken politikaları bir kez daha açığa çıkmıştır. Hava limanlarına giderek pilotlarımızı karşılayan, sanki büyük bir iş başarmış gibi algı oluşturmaya kalkışan Başbakan Erdoğan, pilotlarımızın kaçırılmasına dolaylı da olsa yol ve ortam açan yegane kişidir."
Pilotların kurtarılmasının sevk ve zincirinin en önemli halkasının Katar olduğunu ifade eden Bahçeli, iki pilotun Türkiye`ye, THY`ye değil Katar`a ait bir uçakla döndüğünü vurguladı. Hükümet`in pilotların can güvenliği nedeniyle üçlü takas ve pazarlık sürecine mahkum hale geldiğini savunan Bahçeli, "sorumsuz, gayri meşru politikaları sonucunda milletin 71 gün süren tedirginliğe ve korkuya mecbur edildiğini" öne sürdü.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın demokrasiden anladığının terör örgütüne teslimiyet olduğunu öne sürerek, "Başbakan`ın özgürlük kriteri, teröristlerin hain niyetleriyle bire bir örtüşmektedir" dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, demokrasinin hesap verme sistemi olduğunu ve yalnızca sandıktan ibaret olmadığını söyledi.
İktidarın sınırlandırılmasının demokratik erdemin en önemli ayaklarından birisi olduğunu ifade eden Bahçeli, "Bir siyasi iktidar şayet kendisinden sonra tufan olacağını, ekonomik ve siyasi afetlerin doğacağını iddia ediyor ve şiddet dahil her yöntemi kullanarak muhalif sesleri ezmeye çalışıyorsa, orada demokrasi rafa kalkmış, otoriter hevesler öne çıkmış demektir. Başbakan Erdoğan’ın ileri demokrasi iddiaları Taş Devri ilkelliklerini aratmayacak özelliklere sahiptir ki bunun da milletimiz ve geleceğimiz açısından büyük badireler taşıdığı yalın bir gerçektir" diye konuştu.
Bahçeli, Başbakan Erdoğan`ın demokrasinden anladığının PKK’ya teslimiyet olduğunu öne sürerek, "Başbakan’ın özgürlük kriteri teröristlerin hain niyetleriyle bire bire örtüşmektedir. Türklük silinirse, milliyetçilik çiğnenirse, millet parçalanırsa, şehitlerimizin kanlıları, milletimizin ve vatanımızın düşmanları kazanırsa, bunun adı ileri demokrasi olacaktır. Ana dilde eğitim için kolları sıvayan, Andımız`ı kaldıran, terör örgütüne peş peşe tavizler veren AKP hükümeti, Türk milletine karşı tarihi bir ihanetin içindedir" dedi.
Terör örgütünün sözde şehitlikler açtığını, tehdit çıtasını gün geçtikçe artırdığını ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:
"Üzerine bastığımız bu kutlu toprakların altında vatan, millet uğruna kefensiz halde yatan kahramanlarımız dışında, bölücülere şehitlik payesi vermek, vermeye kalkışanlara da tepkisiz kalmak cinayettir, küfürdür ve hepimize hakarettir. Şırnak Kato Dağı’nda, Bitlis merkeze bağlı Yukarı Olek Köyü’nde din, diyanet ve millet düşmanlarına sözde şehitlikler yapmak ve bu edepsizliğe göz yummak kahraman şehitlerimizi bir kez daha vurmakla eşdeğerdir. Sayın Erdoğan, bir vatanda iki ayrı şehitlik olmayacağının farkında mısın? Bölücülüğü cesaretlendirmekle meşgul olan Sayın Erdoğan, maktulle katilin, caniyle kahramanın, şehitle cesedin birbirine karışması halinde milli bir felaketin doğacağını biliyor musun? İmralı’yı mesken tutan, Kandil’i ayakyoluna çeviren, teslimiyeti çözüm ve barış olarak formüle eden Sayın Başbakan, son yurdumuzun çatısına nişan alındığını görüyor musun?
Bitlis merkeze bağlı Kayalıbağ Köyü Karaca Mahallesi`nde balık tutmaya giden iki vatandaşımızın teröristlerce dövülmesini flaş haber gibi anında duyuranlara da soruyorum; alenileşen ihanet görüntüleriyle ilgili son dakika bilgilerini ve gelişmelerini yayınlamayı düşünüyor musunuz? Hayret verici bir durumdur ki, balık tutanlar an be an izlenmiştir de, yol kesen, haraç toplayan, polis yaralayan, örgüt propagandası yapan, maske takıp etrafa zehir kusan eşkıyalar ne hikmetse hasıraltı edilmiş, yeni moda haberciliğe değer bulunmamıştır."
Bahçeli, Kürt varlığının anayasal güvenceye alınmasının, demokratik özerklik ve anadil eğitiminin yaygınlaştırılmasının terör örgütünün son dayatmaları olarak gündeme geldiğini belirterek, "İmralı canisi, Kandil ve BDP, AKP’yi aralarına almış, kukla gibi oynatmaya, topaç gibi çevirmeye başlamışlardır. Türk milletinin oylarıyla iktidar olan bir parti için bu olanlar utanç ve hezimet vericidir" diye konuştu.
Terör örgütünün tüm taleplerinin paket paket, kısım kısım, parça parça karşılandığını savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Yerleşim yerlerinin ismini değiştirmeye kadar işi götüren AKP hükümeti için geri dönüş yolları çoktan kapanmıştır. Göroymak’a Norşin, Aydınlar’a Tillo, Tunceli’ye Dersim isimlerini vermenin arifesinde olan Başbakan ve etrafındaki bazı zevat, acaba kendi isimlerini de değiştirerek asıllarına rücu edecekler midir? Yedi yaşında Türkçe öğrendiğini her fırsatta ifade eden, ama Türk Dili ve Edebiyatı alanında doçent unvanı alarak bugünkü seviyesine ulaşan AKP’nin kapı gıcırtısı ve akorttu bozuk sözcüsü acaba ismini değiştirmek için neyi beklemektedir? Türk milletine şükran duyması gerekirken etnik tetikçiliğe soyunan, Ali Suavi’den hiçbir şey anlamadığı da net olarak anlaşılan bu zat, mesela Hado, Hazo ya da Hander ismini almayı düşünmekte midir?
Bunun yanında, Başbakan Erdoğan’ın gündeminde kendi ilçesi olan Güneysu’nun adını Potamya olarak değiştirmek var mıdır? Bugün geldiğimiz noktada artık herkes tarafını ve safını belirlemelidir. Kimse karambolden fayda devşirmeye, belirsizlikten nemalanmaya çalışmamalıdır. AKP’nin politikaları etnik fitneyi körüklemektedir. AKP’nin yeni Türkiye tasarımı bu gidişle yeni nüfus cüzdanlarının hazırlanmasına da kapı aralayacaktır. Gelişmeler bize, Başbakan ve hükümetinin, nüfus cüzdanlarına 36 etnik kimliğin yazılmasını ve Türkiye’nin Babil kulesine dönüşmesini sağlayacak her sinsi adımı atmaktan sakınmayacağına işaret etmektedir. Acaba Başbakan muhtemel yeni nüfus cüzdanlarına kendisini ne diye kaydettirecek, kimliğini ve kökenini ne şekilde ifade edecektir?"
Bahçeli, MHP`nin iktidara gelmesi halinde Andımız`ın geri getirileceğini, milli bayramların asıl anlamına uygun kutlanmasının sağlanacağını, tüm milli hak ve kazanımların eski itibarlarını elde edeceğini ifade ederek, "Bu milliyetçi-ülkücü hareketin yemini ve sözüdür" dedi.
Devlet Bahçeli, MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında ABD gazetelerinde yayınlanan iddialara da değinerek, milli bir kuruluşu dış basında çıkan haberlere bakarak test etmeyeceklerini ve eleştirmeyeceklerini söyledi.
Türkiye`de devlet ya da siyaset sorumluluğu taşıyan hiç kimsenin yabancıların çıkarını gözetmemesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Aksi halde bunun ismi hainlik, yapan da hain olacaktır" ifadesini kullandı.
Siyasi kararları hükümetin aldığını, politikaları hükümetin şekillendirdiğini ve sorumluluğu da hükümetin taşıdığını dile getiren Bahçeli, "Burada bizim garibimize giden husus, ABD ve İsrail ortak yapımı olduğu anlaşılan bu kampanyanın niçin bir kurum üzerinden yürütüldüğüdür. MİT Müsteşarı hükümetin üstünde bir güç müdür ki Türkiye’nin bölgesel stratejilerini belirleyecek yetkiye sahip olarak lanse edilmiştir?" diye konuştu.
Bahçeli, şöyle devam etti:
"Biz Oslo’da PKK’lı militanlarla Başbakan’ın özel temsilcisi olarak kimin pazarlık yaptığını elbette biliyoruz. Biz Başbakan’ın İmralı canisinin ayağına kimi nasıl gönderdiğini elbette biliyoruz. Biz MHP’yi böcek gibi sararak dinleyenlerin, siyah camlı arabalarla partimizi gözleyenlerin ve Başbakan’a `Balgat haberleri` olarak sunanların kimler olduğunu pekala biliyor ve bu yüzleri tanıyoruz. Her şeye rağmen biz, yabancı basında çıkan haberlere bel bağlayarak, üzerimizde hesap yapmış olan bir devlet memuru hakkında bile yorum yapmayacak kadar şahsiyetli, milli ve vicdanlı bir hareketiz.
Türkiye’nin ne yapacağını, nasıl politika takip edeceğini ABD’nin derin yapılanmasının taşeron elemanları belirleyemez, belirleyemeyecektir. Bu aziz millet AKP’ye ve BOP’un melanet hedeflerine rağmen okyanus ötesinden istikamet çizilemeyecek kadar kudretli ve muktedirdir. Başbakan Erdoğan kırmızı salonlarda yanına alıp çok gizli görüşmelere dahil ettiği devlet memurlarının, eğer varsa boyundan büyük işlere kalkışmalarını incelemeli ve gerekli yaptırımları da hemen devreye sokmalıdır. İlave olarak TBMM’ni gizli bir oturumda bilgilendirmeli, şaibeler ve iddialar konusunda milletvekili arkadaşlarımızı muhakkak aydınlatmalı, sis perdesini aralamalıdır."
Bakanlar Kurulu`nun, 1 Ocak 2014’ten itibaren geçerli olmak üzere, silah altındaki yükümlüleri de kapsayacak şekilde askerlik süresinin, er ve erbaşlar için 15 aydan 12 aya indirilmesini kararlaştırdığını anımsatan Bahçeli, kararın askerlere ve ailelerine hayırlı olmasını diledi.
Askeri ihtiyaçlar bakımından mesele olmadıkça, askerlik süresinin kısalmasına itiraz etmeyeceklerini dile getiren Bahçeli, "Bu düzenlemenin 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerinin öncesinde hayata geçecek olması aklımıza başka şeyleri de getirmektedir. Ancak terhisi gündemde olan Mehmetçikler`imizin ve ailelerinin siyasi rant ve rüşvet arayışlarına izin vermeyeceklerine canı gönülden inanıyorum" dedi.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA