Tarih: 30.08.2013 18:44

Bakan Güler`den Gündeme Dair Önemli Açıklamalar

Facebook Twitter Linked-in

Bir gazetecinin, koruma memurlarının polisliğe geçirilmesiyle ilgili sorusu üzerine, emniyet hizmetleri sınıfı içinde kişi, bina, tesis ve hassas bölgelerin korunmasıyla ilgili görevlerin, şu anda polis teşkilatı tarafından yürütüldüğünü hatırlattı. 

"Koruma memurluğu" statüsü oluşturmaya çalıştıklarını anlatan Güler, "Bu statüye göre yine emniyet hizmetleri sınıfı içinde, ancak unvanı polis olmayan, unvanı koruma memuru gibi düşünülen yeni bir hazırlığımız var. Meclis açıldığı zaman bunu gündeme getireceğiz. Bunlar sadece bina, tesis ve özel yerlerin korunmasının ötesinde statlarda, üniversitelerde de görev alabileceklerdir" dedi.

"Koruma memurlarının", boy, kilo yönünden fiziki kapasitelerinin de daha farklı olacağını söyleyen Güler, bu memurlar için özel eğitim şartları getirileceğini, 6 yıl görev yapanların polislik mesleğine geçebileceğini bildirdi.

"Biz polisimizi koruma görevi yapmaktan ayırmak istiyoruz" diyen Güler, şu anda Türkiye`de bina, tesis ve kişilerle ilgili yaklaşık 30 bin kişiye yakın polis memurunun istihdam edildiğini bildirdi.

Özel güvenlik olarak, birinci ve ikinci lig müsabakalarında görev alan 10 bin 364 özel güvenlik görevlisi, üniversitelerde görev alan 14 bin 352 personel bulunduğunu ifade eden Bakan Güler, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Bütün bunlarla ilgili çalışmaları, polisin değil de "bir özel ihtisas birimi" diye düşündüğümüz koruma memurluğu vasıtasıyla yapmayı planlıyoruz. Yani polisimiz yalnıza kendi ishtisas birimi içinde görev alacaktır ama bahsettiğim yerlerle ilgili koruma görevlerini "koruma memuru" adı altında istihdam edeceğimiz kişilerle yürütmeyi planlıyoruz. Bu bir kanun değişikliği meselesidir. Onu da Meclis açıldığında gündeme getireceğiz. Zaten biz, artık polisi normal işlemlerde de kendi görev kısımlarına çekeceğimiz bir yaklaşım içindeyiz, değişik, bürokratik işlemlerde güvenlik görevlilerimiz doğrudan, kendilerine yönelik hizmetleri yürütsünler, bürokratik işlemlerle uğraşmasınlar, daha etkin, verimli bir güvenlik konsepti içerisinde bu hizmetleri yapsınlar."

Bir gazetecinin "çözüm sürecinde" gelinen aşama ve bununla ilgili yapılan açıklamalara yönelik değerlendirmesini sorması üzerine Güler, şöyle konuştu:

"Çözüm sürecine ilişkin hükümetimizin yaklaşımı, burada asıl olan hedefi, silahlı unsurların sınırlarımız dışına çıkarılması daha sonrasında normalleşmeye, demokratikleşme seviyesinin daha yukarı taşınmasına ilişkin çalışmaların yapılacağı öngörülmüştü. Üçüncü aşamada da tamamen bu ortamın silahtan arındırılarak artık siyasi bir mecrada bu işlerin yürütüleceği öngörülmüştü. Ancak bizim birinci aşama olarak öngördüğümüz çerçevede henüz beklenen neticeye ulaşıldığı şu anda söylenemez.

Ancak kim ifade ediyor olursa olsun bizim, hükümet olarak bu anlamdaki planımız, hazırlıklarımız bellidir. O anlamda değişik kimlikler, değişik ünvanlarla yapılan açıklamaları da doğrusu ciddiye almıyoruz. Bu konuda daha önce kararlaştırılan ve belli bir çerçeve içinde de yürütülmeye çalışılan bir süreç var. Bu süreç herkes için ülkenin geneli için bir huzur ortamını, bir çatışmasızlık ortamını ifade etmektedir."

"Herkesin sorumluluğu var"

Bu süreçte herkesin sorumluluğu bulunduğunu, bunun sadece AK Parti`nin, hükümetin veya sadece toplumun bir kesiminin üstlendiği bir sorumluluk olmadığını vurgulayan Bakan Güler, şöyle devam etti:

"Burada herkese belli sorumluluklar düşmektedir. Herkes o sorumluluk çerçevesinde hareket etmelidir, taahhütler yerine getirilmelidir. Yoksa Türkiye`nin kendi ülke sınırları içinde güvenliğini sağlayacak güçleri her zaman vardır. Ama hedeflenen, güvenlik politikalarının sürdürülebilir olmadığı, bu konuda öncelikle çatışmasızlık ortamının, silahların geri çekilerek sınır dışına çıkarılarak bu ortamın sürdürülmesidir. Biz bu konudaki iyi niyetli yaklaşımların devam etmesini bekliyoruz. Yoksa biz ülke olarak kendi sınırlarımız içerisinde, hükümranlık yetkilerimiz çerçevesinde de gerekli önlemleri her zaman alırız.

Ancak terörün, 30 yıldan beri akan kanın, dökülen gözyaşlarının dinmesinin Türkiye`nin normalleşmesinin sağlanmasına ilişkin böyle bir sürecin sorumluluğunu biz, hükümet olarak elbetteki sadece kendimiz değil, bu işin muhatapları tarafından da yerine getirilmesini bekliyoruz. Türkiye`nin önünde bir önemli engeldir. Yıllar boyunca bizim gücümüzü, enerjimizi harcadığımız bir ortamdır. Bunun elbette sona erdirilmesi herkes için yararlı olacaktır."

"Samimi yaklaşımlar sürdürülmeli"

Kendisinin o bölgenin milletvekili olduğunu hatırlatan Bakan Güler, bölgede bu konuda büyük desteğin verildiğini söyledi. Bölgedeki insanların büyük çoğunluğunun çözüm sürecinden vazgeçilmemesi ve bu konuda dikkatli davranılması istediğini belirten Güler, şunları belirtti: 

"Bizim belli bir partiye rey veren veya diğer partilere rey verenler üzerinde yaptığımız araştırmaların hiçbirisinde yüzde 93`lerin altına inmemiştir destek oranı. Bu sadece bize değil, bu işin muhataplarına da verilen bir mesajı ifade etmektedir. Bu mesajın herkes tarafından alınması lazım. Onun için çözüm sürecini baltalayan bunun altında kalır. İnsanlarımız artık neyin, nasıl, nerede, kimlerle ve hangi amaçlarla gerçekleştirildiğini çok iyi biliyor. Bu konudaki samimi yaklaşımların sürdürülmesinin faydası var."

Suriye`de yaşanan olaylar

Suriye`de yaşanan olayların ardından terör örgütünden veya Suriye tarafından bir saldırı beklentisi olup olmadığının sorulması üzerine Güler, Suriye`de iki yılı aşkın süredir olağanüstü bir ortamın yaşandığını anımsattı. Cilvegözü ve Reyhanlı saldırılarını ve Ceylanpınar`daki olayları hatırlatan Güler, tüm olumsuzlukların dikkatle takip edildiğini bildirdi.

İçişleri Bakanı Güler, "Bizim hem sınır güvenliği hem sınırda yapılan kaçakçılık hem de o bölgeden gelen terörle ilgili, terörle bağlantılı saldırılar hususunda elbette çözümlerimiz vardır. Ancak son olaylar işin çığrından çıktığını, "kimyasal silah kullanımı" denen bir insanlık suçunun işlendiğini ifade ediyor. Tabii dünya kamuoyu bunda sessiz kalmaz, bunun bir karşılığı mutlaka vardır uluslararası alanda" diye konuştu.

Bunun, bir an önce sona erdirilmesini beklediklerini dile getiren Güler, "Komşuluğun, insanlığın, yıllarca beraber yaşamış aynı kültürü, aynı inancı paylaşan insanların zor günlerinde onlara yardım etmenin de sorumluğu bizim üzerimizdedir ama bu sorumluluğu yerine getirirken elbette kendi ülke vatandaşlarımızı, kendi topraklarımızın elbetteki güvenliğini sağlamanın yolunda da her türlü tedbiri alıyoruz. Beklentimiz bu işin bir an önce normalleşme boyutlarına dönüşmesidir" dedi.

"Bundan sonra da asla kanunsuz bir eyleme fırsat vermeyiz"

Bir başka gazetecinin Gezi Parkı odaklı gelişmelerin ardından İçişleri Bakanlığınca valiliklere ve üniversite rektörlüklerine bir genelge gönderildiğini belirterek, detaylı bilgi istemesi üzerine Bakan Güler, 27 Ağustos`ta 81 il valiliğine, YÖK`e, Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne ve ilgili güvenlik birimlerine söz konusu genelgeyi gönderdiklerini ifade etti.

Genelgede eğitim öğretim yılının başlamasıyla yasal olmayan eylem ve etkinliklere meydan verilmemesi, olaylara karışanların tespit edilmesi, haklarında gerekli yasal ve disiplin işlemlerinin yapılabilmesi ve öğretim ortamının bozulmasına yönelik faaliyetlerin önlenmesinin amaçlandığını vurgulayan Bakan Güler, "Öğrenci yurtlarında ve yakın çevresinde meydana gelebilecek olaylardaki emniyet tedbirlerinin bir koordinasyon içinde, üniversite yönetimleriyle yurt yönetimlerince ve valiliklerle bir koordinasyon içinde yürütülmesinin önemli olduğuna dikkat çektik" dedi.  

"Gezi eylemleri benzeri birçok şiddet eylemlerinin yeniden meydana getirilmesi arayışları vardır. Bunu biliyoruz" diyen Bakan Güler, şöyle konuştu: 

"Ancak biz, güvenlik birimleri olarak, bu konuda her türlü tedbiri alacağız. İçişleri Bakanlığının ve hükümetin, insanların mal ve can emniyetlerini sağlamak, özgürlüklerini kullanmalarına imkan vermek ama bu özgürlükler kullanılırken de başkalarının hak ve özgürlerinin de korunmasına ilişkin tedbirleri almak temel görevimizdir. Biz, bu görevimizi devamlılık arz edecek şekilde yerine getiririz. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da asla kanunsuz bir eyleme fırsat vermeyiz. Burada güvenlik güçleri, öğrenciler, veya başka duyarlılıklar, hassasiyetler bahane edilerek yaratılmak istenen kargaşa ortamını hangi amaçla, nerelerde yapılmak istendiğini biliyoruz ama bunların hiçbirisinin ülkeye faydası yoktur. Eğitim, öğretim ortamının sağlıklı bir şekilde yürütülmesi konusunda elbette İçişleri Bakanlığı olarak gerekli tedbirlerimiz vardır. Özel güvenlik birimlerinin o alanlarda daha etkin görev yapmaları, istihbarata ağırlık verilmesi, işbirliği imkanlarının araştırılması gibi konularda bu yıl içinde önemli bir tedbir planlamamız var."

"Tezkere yeterli"

Bir gazetecinin, Suriye`ye yönelik olası operasyonda mevcut tezkerenin yeterli olup olmayacağına ilişkin tartışmaları hatırlatarak, değerlendirmesini sorması üzerine Güler, "Tezkere ile ilgili ekim ayının başına kadar süren bir yetki vardır. Bu yetkinin amacı, kapsamı konusunda bir eksiklik varsa hükümetimiz derhal konuyu TBMM`ye götürebilir ama şu anda `bu tezkerenin yeterli olacağı` ifade edilmektedir. Tabii bu sadece Türkiye ile ilgili değil, uluslararası toplumun bu konuda alacağı tavırla da ilgilidir. O tavır bir netleşsin. Ondan sonra ortaya çıkar" diye konuştu. 

Güler, AFAD`ın Suriye sınırında gaz maskesi stoklaması yaptığı, sığınak yerleri oluşturduğu yönündeki bir soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Sınırlarımızdaki güvenliği sağlarken kimyasal tehdidi de kapsayacak bir planlama içindeydik. AFAD`ın bugünden değil, iki aydan beri o bölgelerde kimyasal etki yaratabilecek bir takım tehlikeler için yaptığı bir çalışma var, bunları sürdürüyordu o bölgede. Hatta o bölgeden gelen insanlarda, yaralılarda, son dönemlerde, değişik gazlardan etkilenenler olduğunu, evvelsi gün fosfor gazı gibi bir etkiden bahsedildi. Biz, daha girişte bu tür kimyasal bir yaralanma söz konusuysa onu sınırdaki birimlerimiz ve ekiplerimizle tespit etmeye çalışıyoruz ama daha ileri tetkikler için ilgili hastanelerimize intikal ettiriyoruz. Elbette, yapılan güvenlik önlemleri içerisinde kimyasal tehdidi karşılayacak tedbirler de yer almaktadır."

"Stent taktırdım, görevime devam ediyorum"

Bir gazetecinin sağlık durumuyla ilgili sorduğu soruya, "Sağlığım görüldüğü şekildedir" diyen Bakan Güler, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde dün stent taktırdığını ve görevine devam ettiğini söyledi. 

Bakan Güler, "Suriye sınırından 4 PKK`lının Türkiye`ye girdiği ve bunların çözüm sürecinde hükümetin gerekli adımları atmadığı gerekçesiyle bir eylem hazırlığı içinde oldukları iddia ediliyor. İçişleri Bakanlığının bu yönde 81 il emniyet genel müdürlüklerine uyarı yazısı gönderdiği söyleniyor" diyen ve detayları soran bir gazeteciye de sınırdan zaman zaman değişik amaçlarla gelenlerle ilgili devamlı tedbir aldıklarını ve istihbarat çalışmaları yürütüldüğünü söyledi.

Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çözüm sürecini istemeyenler, bunu baltalamak isteyenler, tekrar aynı çatışma ortamına dönmek isteyenler, geçmişteki konumlarını sürdürmek isteyenlerle ilgili değişik çalışmalar var. Elbette süreci istismar edebilecek farklı yapılanlamalara götürebilecek veya alternatif bir takım yapılanmaların bir aracıymış gibi kullanmak isteyenler de olacaktır. Bunlarla ilgili tedbirimiz her zaman var. Hükümetimizin gösterdiği samimiyeti, iyi niyeti de de kimsenin istismar etmeye hakkının da olmadığını ve öyle kuru tehditlerle Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin kimse muhatabı dahi olamaz. Zaman içerisinde onların hepsinin verilecek cevabı vardır."

Araçlara çip

İçişleri Bakanı Güler, araçlara çip takılmasıyla ilgili çalışma konusunda özel hayatın gizliliğini ihlal edeceği yönünde eleştiriler geldiğinin hatırlatılması üzerine de araçlara çip takılacağını, bunun özel hayatın gizliliğiyle alakası olmadığını söyledi. Uygulamanın şu anda pilot proje olarak devam ettiğini, Araçların Kimliklendirme Sistemi "AKSİS" denilen bu çalışmanın Emniyet Genel Müdürlüğünce yürütüldüğünü anlattı. 

Kazaların yoğun olduğu ve trafik ihlallerinin en çok işlendiği yol ve bölgelerde sistemin kullanılacağına dikkati çeken Bakan Güler, trafik güvenliğinin sağlanması amacını taşıdıklarını vurguladı.

Bakan Güler, sözlerini şöyle tamamladı:

"Ayrıca çalıntı araç veya diğer ihlalleri önlemeye yönelik bir sistemdir. Özel hayatı ihlaline ilişkin bir boyutu yoktur. Dünyanın her tarafında bir aracın hangi ihlali nerede yaptığını değişik bilgi teknolojilerinden yararlanarak tespit etmeye yönelik bir projedir, henüz hayata geçmemiştir. Bütün güvenlik önlemleri kişilerin huzurunu ve kamu hizmetlerinin sağlıklı ortamda yürütülmesi amacını sağlamaktır, bu da bu yönde bir projedir."

 
 
 ABDULLAH ORTAÇ-ANKARA



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —