AK PARTİ Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşmada, geçen hafta yaptığı bazı temaslarla ilgili bilgi verdi.
Davutoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kayınpederinin vefatı dolayısıyla AK PARTİ Grubu adına Gül'e bir kez daha başsağlığı diledi.
Erzincan'ı ziyaret ettiğini ve burada Alevi vatandaşlara hitap ettiğini anımsatan Davutoğlu, "Allah bizi Hakkın tevhidinden, Hazreti Muhammed'in muhabbetinden, Hazreti Ali'nin ilminden, irfanından, yolundan uzak eylemesin" dediğinde bütün Alevi vatandaşların "Allah Allah" diyerek niyaz ettiklerini kaydetti. Davutoğlu, "İşte bu sesler 'Alisiz Alevilik' inşa etmek adına bu vatandaşlarımızı geleneklerinden koparmaya çalışanlara en güzel cevaptır" dedi.
Orada bir kere daha Türkiye'nin çok kültürlü yapısının büyük bir şans olduğunu gözlemleme imkanı bulduğunu belirten Davutoğlu, "Birliğimizin, dirliğimizin, kardeşliğimizin, muhabbetimizin ülkemiz için ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlamak için Anadolu'yu her köşesiyle bilmek, tanımak ve Anadolu'yu içinden yaşamak gerekiyor. Bu sebeple her bölgemizle, şehrimizle irtibatımızı sürekli canlı tutuyor bütün zenginliklerimizden feyz alıyoruz" diye konuştu.
Her hafta sonu başka bir vilayete giderek vatandaşlarla kucaklaşmaya, dertleşmeye, dertlerine çare olmaya devam edeceklerini dile getiren Davutoğlu, Cuma günü de Van'da olacaklarını, şimdiden Vanlılara selam gönderdiğini söyledi.
Erzincan'ın ardından Ukrayna'ya gittiğini hatırlatan Davutoğlu, resmi temasların ardından görüştüğü Kırım Tatar Türkleri Lideri, Ukrayna Parlamentosu Milletvekili Mustafa Cemiloğlu, Ahıska Türkleri ile Gagavuz Türklerinin selamlarını getirdiğini kaydetti. Davutoğlu, şözlerini şöyle sürdürdü:
"Ukrayna komşu bir ülke. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı orayı ziyaret ediyor ve gönlü Türkiye ile çarpan üç tarihdaş toplulukla bir araya geliyoruz. Her birinin ilk ifadesi şu: 'İyi ki Türkiye var, elhamdülillah Türkiye var. Allah Türkiye'yi aziz eylesin, kudretli eylesin ki biz burada rahat edelim.' Bu dualar eşliğinde kendileriyle sohbet ettiğim zaman oradaki bir bilim adamımız bana Akkerman Kalesi ile ilgili bir kitap hediye etti. Orada ayrıca Özi Kalesi'nden bahsettik. Tam ben bu görüşmeleri yaparken, önüme Rus uçaklarının Halep'te hastaneleri ve okulları vurduğu, masum çocukların, kadınların, sivillerin şehit edildiğini gösteren haber geldi. Bir an gözümün önünde Özi Kalesi ve Sultan Abdülhamit canlandı. Özi Kalesi uzun bir direnişten sonra Rus ordusu tarafından işgal edildiğinde geride tek bir canlı bırakmayacak şekilde, hayvanlar da dahil, her şey katledilmişti. Bu haber İstanbul'a ulaştığında, Sultan Abdülhamit haberi aldığında 'Ya Rab, ben nasıl bir sultanım ki tebamı ve mazlumları koruyamadım' diyerek göz yaşı döktü ve felç geçirerek kısa bir süre sonra Hakk'ın rahmetine kavuştu. Bir an aynı duayı Halep için hepiniz adına etmek geldi gönlümden. Ya Rab, bize öyle bir güç ver ki kudret ver ki Özi Kalesi'nin içindeki her bir ferdi yok eden bu zalimlere, barbarlara karşı bugün onların yönelttiği saldırılar karşısında Halep'i, oradaki kardeşlerimizi koruyabilelim.
Aynı zalimler aynı barbarlar bugün Halep'in önündeler. 1789'da Avrupada Fransız ihtilali yaşanırken, Özi Kalesi'nde, barbarlar, zalimler geride tek bir canlı bırakmayacasına büyük bir katliam yapmışlardı ve bunun acısıyla bir devlet adamı, duyduğu sorumluluk duygusuyla felç geçirip vefat etmişti. Devlet adamlarının sorumluluk duyguları ile ömürleri tükenmedikçe devletler yaşayamazlar. Biz sadece Halep'in değil Somali'nin, Myanmar'ın, Türkiye'ye dönüp ellerini semaya yükselterek dua eden kim varsa bütün o mazlumların acısını, ızdırabını yüreğimizde hissediyoruz.
Birileri diyor ki 'Neme lazım canım, ilgilenmeyiverin, dünya kulağını tıkamış, siz de kulağınızı tıkayıverin, dünya görmüyor siz de görmeyiverin...' Bu yüreksiz, vicdansız yaklaşım karşısında biz adaletin, merhametin, vicdanın sesi olmaya, son nefesimize kadar mazlumların hakkını, hukukunu korumaya devam edeceğiz."Dedi
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA