AK PARTİ Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, aşkla ve inançla çıktıkları yolda Türkiye'nin gücüne güç katmak için yeniden koşmaya başladıklarını ifade ederek, "Yolumuz hayırlı olsun, menzilimiz hayırlı olsun. Önümüzdeki yol ne kadar meşakkat ve zahmet gerektirirse ondan daha çok emek sarf edecek, alın teri dökeceğiz" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, millete, ülkeye ve vatandaşlara hizmet yolunda hiçbir zaman durmayacaklarını ve yorulmayacaklarını söyledi.
Bugün açıklanan verilere göre ekim ayında sanayi üretiminin, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,6 oranında önemli bir artış gösterdiğini belirten Davutoğlu, arındırılmamış verilere göre ise sanayi üretiminde yıllık artışın yüzde 14,7 olduğuna dikkati çekti.
Bunların 1 Kasım seçimlerinden önceki veriler olduğunu ifade eden Davutoğlu, "İnşallah 1 Kasım seçimlerinden sonra şaha kalkacağız. Şaha inşallah. 1 Kasım seçimleriyle bugün bu ivmenin devam edeceğini ve sanayi üretiminin dördüncü çeyrek büyümesine ciddi katkı sağlayacağını görebiliyoruz. Bu başarılarından dolayı sanayicilerimizi yürekten kutluyorum" diye konuştu.
Davutoğlu, 1 Kasım seçimlerinin ardından başlayan sürecin kendi takvimi içinde adım adım emin adımlarla ilerlediğini vurgulayarak, 30 Kasım itibarıyla hükümetin güven oyu alarak çalışmalarına yoğun bir şekilde başladığını kaydetti.
Bir önceki grup toplantısından bu yana diplomasi ve iç siyasi gelişmeler konusunda yoğun bir trafik olduğunu belirten Davutoğlu, 29 ve 30 Kasım'da Brüksel'de Türkiye-AB Zirvesi'ne katıldıklarını anımsattı.
Davutoğlu, 11 yıl sonra gerçekleşen bu zirvenin, Türkiye-AB ilişkileri için önemli bir dönüm noktası olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2004 yılına kadar Türkiye aday bir ülke olarak AB zirvelerine belirli bir formatta katılıyordu. 2004'ten bu yana Türkiye ile AB'nin bir zirve çerçevesinde bir araya gelmesi mümkün olmamıştı. Biz aday ülkelere yönelik bu kararın yanlış olduğunu ısrarla söylüyorduk. Türkiye ile liderler seviyesinde yapılacak istişarelerin ve müzakere sürecinin hızlandırılmasının önemine işaret ediyorduk. Bugün AB'deki dostlarımızla, liderlerle bu konuda ortak bir noktaya geldiğimiz, ortak bir anlayışa ulaştığımız için memnunuz."
AB'ye tam üyelik hedefinin kendileri için son derece önemli olduğunun altını çizen Davutoğlu, "Hükümet olarak önümüzdeki dönemde AB müktesebatına uyum sürecini hızlandırmakta kararlıyız. Yargı sistemimizi başta AB olmak üzere uluslararası norm ve standartlara göre yeniden yapılandıracağız. AB'ye katılım için ulusal eylem planımızı titizlikle hayata geçireceğiz" dedi.
Çok önem verdikleri vize serbestisi sürecinin de takipçisi olacaklarını vurgulayan Davutoğlu, "Zirvede aldığımız kararlar çerçevesinde, inşallah en geç 2016'da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, başları dik bir şekilde vizesiz olarak Avrupa'ya seyahat edebilecekler. Hayırlı uğurlu olsun" şeklinde konuştu.
Bu zirvenin, Türkiye'nin AB sürecinde yeniden başlangıç olduğunu ifade eden Davutoğlu, AB Zirvesi'nde muhatapların, Türkiye ve AB ortak geleceklerin inşası için sonuç odaklı hareket etmeyi, dayanışmalarını ve mevcut bağlarını daha da ileriye taşımalarını taahhüt ettiklerini bildirdi.
Davutoğlu, bundan böyle uygun bir formatta yılda iki kez düzenli zirveler gerçekleştireceklerini belirterek, şunları söyledi:
"Bu zirveyle fasılların tekrar açılmasından, Schengen vizesine kadar pek çok alanda süratli gelişmeler bekliyoruz. AB açısından taahhütler ifade edilmiş, şimdi ise icraata geçme vaktidir. AB Zirvesi'nde Suriyeli kardeşlerimiz için de önemli kazanımlar elde ettik. Suriye'de yaşanan trajediye AB'nin tam olarak yönelmesini sağlamış olmayı son derece önemli buluyorum. Bu çerçevede AB ülkeleri Türkiye'de acil ve sürekli insani yardım sağlayacak. Aynı zamanda genel mali destek de önemli ölçüde artırılacak ve Suriye söz konusu olduğunda şu ana kadar bütün bu yükü tek başına taşımış olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti külfet paylaşımı konusunda diğer ülkelerle birlikte hareket etmiş olacak."
AB'nin, Türkiye'ye başlangıç olarak 3 milyar avro ilave kaynak sağlamayı taahhüt ettiğini anımsatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bu vesileyle kimi bilgisizce ve hatta insafsızca dile getirilen eleştirilere de cevap vermek istiyoruz. Mezkür mali kaynakla ilgili Türkiye'nin bu paraya ihtiyacı olduğu iddiası büyük bir yalandır. AB'nin 3 milyar avro tutarındaki desteğinin sağlanmasında Türkiye'nin tabiri caizse Avrupa'nın vicdanını harekete geçirmesine yönelik ısrarlı tutumu belirleyici oldu. Avrupalı dostlarımıza teşekkür ediyoruz.
Ama şu hususu da açık bir şekilde burada vurgulamak istiyorum. Biz bugüne kadar kapımıza geleni geri çevirmedik. Sınırlarımıza ulaşanların dinine, mezhebine, ırkına, kökenine bakmadan yardımına koştuk. Bütün bunları yaptık, bundan sonra da yapacağız. Bugünlerin tarihi yazıldığında Türkiye bütün bir insanlık tarihine, dünyanın en geniş kapsamlı mülteci akınına bağrını açmış, vicdani diplomasi uygulamış bir ülke olarak altın harflerle geçecek."
Davutoğlu, bu zor günlerin geçeceğini, o zaman Türkiye'nin elinin dokunduğu, aşını paylaştığı Suriyeli kardeşlerinin bu destanı on yıllarca, asırlarca gelecek nesillere aktaracağını dile getirerek, "Bu bize inancımızdan, kültürümüzden, tarihimizden gelen bir yükümlülüktür. Ama bütün bu yardımları yapmamız, Suriyeli kardeşlerimize destek olmamız onların daha iyi şartlara ulaşmalarına yönelik arayışlarımıza da mani değildir. Bugün eğer AB'de yöneticilerden, sokaktaki pek çok kesime kadar Suriye dramına karşı bir duyarlılık oluşmuşsa bunda Türkiye'nin izlediği ilkeli, etkin stratejinin payı büyüktür" diye konuştu.
1 Aralık'ta Kıbrıs'a ardından 3 Aralık'ta Azerbaycan'a resmi ziyarette bulunduğunu anımsatan Davutoğlu, bunun, devletin çok güzel bir geleneği olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin, güven oyu alır almaz önce yavru vatan Kıbrıs'ı sonra kardeş vatan, ata vatan Azerbaycan'ı ziyaret ettiklerini söyledi.
Kendisinin de pazartesi gecesi güven oyu alır almaz salı günü KKTC'ye, perşembe ve cuma günü de Azerbaycan'a gittiğini belirten Davutoğlu, "Her şeyden önce yavru vatandan, can Azerbaycan'dan size kucak dolusu muhabbet ve selamlar getirdim" dedi.
Davutoğlu, orada sadece liderler düzeyinde değil sokaktaki vatandaşların ve özellikle Bakü sokaklarında karşılaştığı vatandaşların, 1 Kasım gecesi uyumayarak Türkiye için dua ettiklerini söylediklerini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bir kez daha hissettim ki 1 Kasım zaferi sadece 78 milyonun değil bütün bir gönül coğrafyasının zaferidir. Ben de buradan önce KKTC ve can Azerbaycan olmak üzere bütün gönül coğrafyamıza seslenerek diyorum ki madem ki sizler o gece bizim için dua ettiniz, bizler gecemizi gündüzümüze katarak her türlü dertte, her türlü problemde yanınızda olacak, yüreğimizdeki yerinizi hiçbir zaman eksiltmeyeceğiz. Al bayrağın gönüllerde yaşadığı her yerde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kudreti ve şefkati egemen olacak."
Kıbrıs'ta başta Cumhurbaşkanı Akıncı olmak üzere KKTC yetkilileriyle adada çözüme yönelik atılacak adımları detaylı konuştuklarını ve Yunus Emre Türk Kültür Merkezi'nin resmi açılışını yaptıklarını bildiren Davutoğlu, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıslı soydaşlarımız, kardeşlerimiz her zaman her meselesiyle ve her vesileyle yüreğimizdedir, her zaman da öyle olacaktır" şeklinde konuştu.
Davutoğlu, Azerbaycan ziyaretinde de Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Başbakan Artur Rasizade ile iki ülkenin siyasi ve ekonomik ilişkilerinde son derece ufuk açıcı çok sıcak, çok faydalı görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi.
Bu görüşmelerde ikili ilişkileri tüm boyutlarıyla ele aldıklarını belirten Davutoğlu, ayrıca bölgede ve ötesinde meydana gelen gelişmeleri de değerlendirme fırsatı bulduklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Aliyev'e teşekkür eden Davutoğlu, "Gerek başbaşa, gerek heyetler arası yapılan görüşmede ve gerekse basın toplantısında, 'Her ne hal olursa olsun, her ne hal şart gerçekleşirse gerçekleşsin kardeş Türkiye Cumhuriyeti'nin yanındayız' diyerek dosta düşmana, dostumuzun kim olduğunu ve nerede durduğunu gösterdi. Bir kez daha kendisine teşekkür ediyorum" dedi.
AK PARTİ Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, Musul'daki Başika Kampı konusunda, "Bu kamp yeni olmadığı gibi Irak'taki eğitim amaçlı askeri varlığımız da bu kampla başlamış değildir. Irak'ta 1,5 yılı aşkın zamandır, bu kampta da bir yıla yakın zamandır eğitim verilmektedir. Söz konusu asker artırımı rutin bir rotasyon ve güvenlik risklerine karşı alınmış bir tedbirdir. Orada eğitim veren askerlerimizin çok sınır boyu olduğu için muhtemel bir DEAŞ saldırısına karşı korunması amacıyla bu takviye yapılmıştır. Bunu farklı yorumlayanlar, maksatlı bir provokasyon içindedir" dedi.
Başbakan Davutoğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Musul'un Başika bölgesinde, Musul ve civarında DAEŞ'e karşı savaşan, direnen Arap, Kürt, Türkmen unsurların eğitimi için kurulan kamptaki asker sayısını artırdıklarını belirten Davutoğlu, konuyla ilgili medyada birtakım maksadı aşan yorumları yanıtlayarak meseleyi açıklığa kavuşturmak istediğini ifade etti.
Başbakan Davutoğlu, "Hep söylediğimiz gibi Türkiye'nin mücadelesi terörle, DEAŞ ve PKK gibi terör örgütleriyledir. Bizim hiç kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü bizim için son derece önemlidir. Biz bu ülkelerde barış hakim olsun, bu ülkelerde yaşayan insanlar huzura ve istikrara kavuşsun istiyoruz. Bunun için bu ülkeler öncelikle bu terör örgütlerinden kurtulmalıdır" diye konuştu.
Başika Kampı'nın Musul'un yaklaşık 30 kilometre kuzeydoğusunda bulunduğunu, peşmerge, Arap ve Türkmen yerel unsurların terörle mücadelesine eğitim desteği vermek amacıyla kurulduğunu anlatan Davutoğlu, "Bu kamp yeni olmadığı gibi Irak'taki eğitim amaçlı askeri varlığımız da bu kampla başlamış değildir. Irak'ta 1,5 yılı aşkın zamandır, bu kampta da bir yıla yakın zamandır eğitim verilmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
Kampta bugüne kadar 2 binden fazla kişiye eğitim verildiğini vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Sayın Barzani'nin de ifade ettiği gibi Sincar'ın kurtarılması operasyonunda en önemli desteklerden biri bu kamplarda eğitilen peşmergelerden gelmiştir. Bizim askerin bizzat eğittiği Kuzey Iraklı Kürtlerden, Türkmenlerden, Araplardan gelmiştir. Bu eğitim faaliyeti Musul Valiliği'nin talebi ve Irak Savunma Bakanlığı'nın bilgisi dahilinde başlatıldı. Irak Ulusal Ordusu'nun ve Irak polis teşkilatının talebi doğrultusunda her türlü yardımı ve desteği vermeye her zaman hazır olduğumuzu ifade ettik ve hazırız."
Büyük acılar çeken Irak halkının huzura kavuşması için gereken adımları atmaktan çekinmeyeceklerini ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Söz konusu asker artırımı rutin bir rotasyon ve güvenlik risklerine karşı alınmış bir tedbirdir. Orada eğitim veren askerlerimizin çok sınır boyu olduğu için muhtemel bir DEAŞ saldırısına karşı korunması amacıyla bu takviye yapılmıştır. Bunu farklı yorumlayanlar, maksatlı bir provokasyon içindedir. Irak yönetimiyle görüşmeler yapılmış, savunma bakanlarımız, bu gece de dışişleri bakanlarımız telefonla konuyu müzakere etmiştir. Ben de Irak Başbakanı Sayın İbadi'ye bir mektup yollamış bulunmaktayım. Savunma bakanları inşallah yakın zamanda karşılıklı ziyaretler yapacaktır. İnşallah ben de yüksek düzeyli istişare konseyi toplantısı için bakan arkadaşlarımızla birlikte en kısa sürede Bağdat'a bir ziyarette bulunmayı arzu ediyorum. Irak Cumhuriyeti ile her alanda iş birliğini güçlendirmek için çalışmaya devam edeceğiz.
Buradan da dost ve kardeş Irak halkına sesleniyorum, sizin teröre karşı verdiğiniz mücadelede her zaman yanınızda olacağız. Hangi mezhepten, hangi ırktan olursa olsun, bütün Iraklılar bizim kardeşimizdir ve ebediyen kardeşimiz kalacaktır. Kendileri Irak'ta askeri mevcudiyet bulunduranların, Türkiye'nin Irak'ta kardeşlerimize ve Musul'daki kardeşlerimize verdiği desteği istismar etmelerini de buradan kınıyorum. Türkiye, bulunduğu her yere sadece barış, huzur ve istikr
Ülke olarak terörün yol açtığı tahribatı çok iyi bildiklerini, terörle mücadelenin önemine de inandıklarını kaydeden Davutoğlu, bölgedeki meselelere de bu perspektiften, böyle bir hassasiyetle, böyle bir bilinçle baktıklarını vurguladı.
Terörle mücadelede kararlılığın ve tutarlı duruşun ne kadar önemli olduğunu gayet iyi bildiklerini ifade eden Başbakan Davutoğlu, "7 Haziran'dan beri yürüttüğümüz mücadele, bunun açık ispatıdır" dedi.
"Bugün de bu mücadelemiz aynı kararlılıkla, yoğun bir biçimde devam ediyor" ifadelerini kullanan Davutoğlu, eski Türkiye'nin vesayet odaklarının terörü, ülkeyi kargaşaya sürüklemek için en elverişli araç olarak gördüklerini, bugün de bu odakların terörden, kandan, nefretten, kargaşadan kendilerine menfaat çıkarmaya çalıştıklarını, bunlara izin vermediklerini ve vermeyeceklerini kaydetti.
Son zamanlarda terör örgütünün Güneydoğu'daki çeşitli şehirlerde hendek ve barikatlar kurarak hayatın normal şekilde sürmesine engel olmak istediğine dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, bu sayede o kentlerde bir yönetim ve güvenlik zafiyeti varmış havası vermeye çalışıldığını anlattı.
Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Buradan bir kez daha Sayın Kılıçdaroğlu'na sesleniyorum, herhalde bir daha bu hendek kazan, barikat kuran teröristlere 'arkadaşlarım' diye hitap etmez. Ülkenin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyindeki bütün CHP'ye oy vermiş vatandaşlarımıza, seçmenlere de bu dilin ne kadar yanlış olduğunu Kılıçdaroğlu'na hatırlatmaları ricasında bulunuyorum. Bu barikatlar, hendekler barışçıl bir gösteri ya da bir şenlik, şölen için açılmadı. O barikatlar, hendekler, Diyarbakırlı kardeşlerimin, Doğu ve Güneydoğu'daki aziz vatandaşlarımızın hayatlarını karatmak için açıldı. Onlar orada vazife yürüten askerlerimizi, polislerimizi şehit etmek için açıldı."
Teröristlerin şehirlerin tarihi dokusuna, dini mirasına zarar vermekten de sakınmadıklarını belirten Davutoğlu, daha önce Dört Ayaklı Minare'yi, şimdi de Paşa Hamamı, Fatih Paşa (Kurşunlu) Camii'ni ateşe verdiklerini anımsattı.
Diyarbakır aşığı olduğunu, bunu Dıyarbakırlıların bildiğini, kente her gittiğinde Diyarbakır için "mürşit şehir" dediğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Diyarbakır'ın her bir minaresinin, her bir surunun bizim tarihimizin özeti olduğunu söylerim. Bir kez daha söylüyorum, Diyarbakır bizi irşad eden yüce bir şehirdir. Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi ve Kabe'den sonra beni en fazla duygulandıran mekan, son bayram namazını kıldığım Diyarbakır Ulu Cami'dir. Diyarbakır Ulu Cami ile Bursa Ulu Camii de ezeli ve ebedi kardeştir."
Konuşmasında, Fatih Paşa (Kurşunlu) Camii'ne de değinen Başbakan Ahmet Davutoğlu, şu görüşlerini paylaştı:
"Neden adı Fatih Paşa'dır bilir misiniz -ki bu saldıran teröristlerin hedefinin aslında sembolik bir karşılığı burada var, çünkü 1516'da Diyarbakır bölgesi Osmanlı Devleti'ne katıldığında Yavuz Sultan Selim, Bıyıklı Mehmet Paşa'yı Diyarbakır'a gönderir ve o büyük Kürt öncü, kardeşliğimizin harcını karan büyük insan İdrisi Bitlisi ile Bıyıklı Mehmet Paşa, Diyarbakır'ı, Mardin'i, Nusaybin'i, Musul'a kadar olan bölgeyi fetheder. Bir tarafta Bıyıklı Mehmet Paşa, diğer tarafta İdrisi Bitlisi... Türk-Kürt kardeşliğinin iki sembol ismi bütün o bölgeyi fetheder ve o bölge aziz vatan toprakları olarak bize katılır ve bilinsin ki kıyamete kadar da bu ülkenin parçası olmaya devam edecektir. Bunun üzerine Bıyıklı Mehmet Paşa'ya yöre insani Fatih Paşa der. Fatih Paşa adı oradan gelir. Bütün o bölgeyi fetheden paşadır ve İdrisi Bitlisi'nin hem dava arkadaşıdır, hem kardeşidir hem o gün Türk-Kürt kardeşliğinin ebediyete kadar intikal edecek birlikteliği omuz omuza sağlayan kişidir. İşte onun Diyarbakır'da ilk Osmanlı camisi olarak inşa ettiği camidir, Kurşunlu Camii olarak bilinen, üzerinde kurşun olduğu için -ama esas adı Fatih Paşa Camisi olan cami o cami... Ve bu alçak teröristler bu camiyi ateşe verdiler. O camiye saldırıda bulundular. " Dedi.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA