Hollanda`ya 50 yıl içinde gelip giden yüzlerce siyasetçimiz oldu. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar ve Milletvekilleri geldiler ve gittiler.
Öncelikle, 'İlhan Karaçay neden izlemedi de izletti'nin açıklamasını yapayım.
İzlemedim, çünkü rencide edilecektim. Aslında tüm medya mensupları rencide edildi. Ama ben bunu önceden bildiğim için gitmedim, bizzat takip etmedim ama ettirdim. Bu üzücü konuyu yazımın alt kesimlerinde işleyeceğim.
Hollanda'ya 50 yıl içinde gelip giden yüzlerce siyasetçimiz oldu. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar ve Milletvekilleri geldiler ve gittiler.
Kiminin ardından 'Dağ fare doğurdu' dedik, kiminin ardından da 'Fırtına gibi esti' diye övdük. Bunca ziyaretlerden sonra şahsen ben en çok 2004 yılının 17 ralık günü çok sevinmiştim. O zaman yine Hollanda'nın başkanlığında, aday üye olarak kabul edilmiş ve görüşme süreci başlatılmasına karar verilmişti. O zaman Başbakanımız ve Bakanlarımızın elde ettikleri başarıdan sonra çok sevinmiş ve şunları yazmıştım:
Gazetecilik yaşamımda, onlarca ve hatta yüzlerce sevindirici
olay yaşamışımdır. Bu olaylar arasında, bizden birilerinin başarıları vardır. Sayısız spor karşılaşmalarında da sevinmişimdir. Bu sevinçlerim bazen tribünlerde bazen de ekran karşısında gerçekleşmiştir.
Öyle ki, herkesi bayraklarla sokağa döken çok önemli maçlar sonrasında ben de ayağa fırlamış ve sevinç çığlıkları atmışımdır.
Tribünlerde olduğum sırada rakipleri aşağılamak için tempo halinde, “Fincanı taştan oyarlar, Avrupa'ya böyle………” ve “Bir baba hindi………” edebiyatını icra edenlere hiç katılmamışımdır. Zira ben, ‘koyma’ ve ‘binme’edebiyatını da hiç tasvip etmemişimdir. Ama, Türkiye'nin kirli oyunlara rağmen Avrupa Birliği üyeliği için aday üyeliği kazanmış olması nedeniyle şimdi ben de bu şarkıları avazım çıktığı kadar söylüyorum.
12 yıl önceki 'koyma' ve 'binme' sevincinden sonra, şimdi de Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun Hollandalılar'ı sindiren taktiği ile sevindik.
Aradan tam 12 yıl geçtikten sonra, Hollanda'nın yine dönem başkanlığı yaptığı bir sırada, bu kez buraya gelen Başbakanımız Ahmet Davutoğlu yüreklerimize su serpti. Zira biz Davutoğlu-Rutte görüşmeleri sırasında, aleyhimize sürdürülen kampanyalardan çok korkuyorduk.
Özellikle Hollanda medyası Türkiye aleyhine yayınlar yapıyordu. Tam o sırada VPRO Radyosu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, diktatörler listesine alarak bir anket yarışması yapıyordu. Bu duruma çok kızan, özellikle AK Parti yandaşı olan Türkler bir protesto planı yapmaya başlamışlardı.
Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun Hollanda'yı ziyareti arifesinde, böylesi bir protesto gösterisinin aleyhimize kullanılacağını fark eden aklı selim Türkler harekete geçtiler. Başta Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör olmak üzere pek çok kuruluş, Ankara-Brüksel ve Köln üçgeninde bir telefon trafiği içine girmişlerdi. Sonunda Ankara'dan gelen bir talimat ile bu protesto yürüyüşü iptal edilmişti.
Bunun ardından Türkevi Araştırmalar Merkezi, Türkçe ve Hollandaca bir bildiri yayınlayarak, Hollanda'yı ziyaret edecek olan Başbakan Davutoğlu'nun gelişinden sonra yapılması gerekenlerin stratejisini ortaya koymuştu. Hollanda medyası ve siyasetçileri üzerinde olumlu bir etki bırakan bildiriden bazı bölümler şöyle idi:
Hollanda ve Avrupa kamuoyunun siyasi gündemini meşgul eden mülteciler sorunu, Davutoğlu'nun ziyaretine de damga vuracak. Bunu bilen bazı çevreler her zaman olduğu gibi başbakanın Hollanda ziyaretini gölgelemeye gayret etmekteler. Oluşturdukları gerçek dışı gündemle Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya ve Davutoğlu'nun elini zayıflatmayı deniyorlar. Bazıları ise Rutte’yi kendi kavgalarının içine çekip istismar etme çabasının içindeler. Oysa bu hem Türkiye'ye hem de acil çözüme ihtiyacı olan milyonlarca mülteciye karşı yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Zira Türkiye 'mülteciler' sorununda Avrupa'ya ve dünyaya örnek olacak ve ders verecek bir insanlık sınavı vermiş ve başarılı olmuştur.
Bize göre ‘mülteciler’ sorununda, genel anlamda Türkiye başarılı bir sınav verirken, Avrupa bu sınavda bocalamış ve geçerli not alamamıştır. Milyonlara ev sahipliği yapan Türkiye’ye, Avrupa ve dünyanın teşekkür etmesi gerekirken, hala bir takım münferit olaylardan dolayı Türkiye eleştirilmektedir. İnsanlık, bugün milyonlarca mülteciye kapılarını açmış olan ve onları mümkün olduğu kadar iyi şartlarda barındırma gayreti içinde olan Türkiye’nin bu tavrına tarih boyunca şahit olmamıştır. Hal böyleyken bazılarının bu insanlık dramı üzerinden bir takım hesapların içine girip gayri insani bir tavır içine girmesini anlamak mümkün değildir. Zaman siyasi hesaplar değil insan olmanın gereğini yapma zamanıdır. Manipülasyonlarla oluşturulmak istenen algı ile, mevcut sorunların çözülmesine değil, bilakis daha da çetrefilli bir hale gelmesine sebep olacaktır.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Hollanda ziyaretinin Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde yeni bir sürecin başlangıcı olacağını ümit etmekle birlikte, yıllarca ifade ettiğimiz gibi, bu aşamada sivil diplomasi ve özellikle de ‘Avrupa Türk diasporası’nın rolünün de farkına varılmasını dileriz.
...Ve Başbakan Davutoğlu, 10 şubat çarşamba sabahı, beraberindeki Başbakan Yardımcıları Yalçın Akdoğan, Lütfi Elvan, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır ile İçişleri Bakanı Efkan Ala ile Rotterdam'ın Zentienhoven Havalimanı'na indiler. Kendilerini Lahey Büyükelçimiz Sadık Arslan, Rotterdam Başkonsolosumuz Sadin Ayyıldız, Deventer Başkonsolosumuz Zafer Ateş ve Amsterdam Başkonsolosumuz Tolga Orkun karşıladı.
Davutoğlu ve beraberindeki heyet, Hollanda Başbakanı Rutte ile öğle yemeğinde görüşmeden önce, Hollandalı ve Türk işadamlarıyla bir araya geldi.
Davutoğlu, Lahey’de düzenlenen ve çok sayıda iş adamıyla yatırımcının katıldığı 'Yatırımcılar Forumu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin yatırım yapmak için en güvenli ve en kârlı yerlerden biri olduğunu vurguladı.
Davutoğlu, bütün istatistiklerin İstanbul’un küresel şehirlerden birisi haline geleceğini gösterdiğini kaydetti. Türk Hava Yolları’nın 283 destinasyona uçtuğu bilgisini paylaşan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sizlerin de merkezi ya da şubesi İstanbul’da olursa uçak değiştirme sıkıntınız da olmayacak. Doğrudan İstanbul’dan uçabileceksiniz. Geçen hafta Kazakistan’daydım. İpek Yolu’nun demiryolu hali hakkında konuşuyorduk. Çin’den Kazakistan’a, oradan Bakü’ye, oradan Gürcistan’a, oradan da Marmaray ile birlikte Avrupa üzerinden Londra’ya kadar gidebilecek bir hattan bahsediyoruz. Bakü-Tiflis-Kars demiryolunu tamamladığımızda İpek Yolu’nun modern halini oluşturmuş olacağız. Hızlı trenle ilgili çok büyük planlarımız var. Bütün karayolları, demiryolları, havayolları yakın zamanda İstanbul’da birleşecek ve Romalıların güçlü döneminde dediği gibi her yol İstanbul’a çıkacak.”
Davutoğlu şöyle devam etti: "Biz dünyadaki ilk 10 büyük ekonomi arasında olmak istiyoruz. Daha fazla reforma, daha fazla dinamizme, daha fazla kalitatif dönüşüme ve değişime ihtiyaç duymaktayız."
Başbakan Davutoğlu ve beraberindeki heyet, Lahey'deki ünlü Başbakanlık konutu Cathuis'de, Hollanda Başbakanı Rutte'nin konuğu oldu. Öğle yemeği sırasında yapılan ikibuçuk saatlik görüşmede, sığınmacı krizinin yanı sıra Türkiye’nin AB üyeliği konusu da gündeme geldi.
Daha sonra düzenlenen basın toplantısında ilk sözü alan Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Türkiye’nin AB üyeliği, özellikle de vize serbestisi ile üyelik kriterlerinin de gündeme geldiğini ifade etti. Mark Rutte, Halep’te devam eden hava saldırılarına da işaret ederek, Rusya’nın kurallara uyması gerektiği yönündeki çağrıya katıldığını belirtti. Hollanda Başbakanı, Türkiye ve Almanya’nın NATO’nun sığınmacı akışı konusunda devreye girmesiyle ilgili tekliflerine de olumlu baktığını ifade ederek, Hollanda’nın buna katkı sağlayabileceğini kaydetti.
Hollanda'nın yarı devlet televizyonu NOS muhabirinin, “AB’nin Türkiye’de insan hakları ve basın özgürlüğü konularında eleştirisi vardı. Bu konu meslektaşınız Davutoğlu ile yaptığınız görüşmede gündeme geldi mi? Türkiye’deki insan hakları konusunda ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki sorusuna AB Dönem Başkanı Rutte, “Hayır insan hakları konusunu görüşmedik. Ağırlıklı olarak sığınmacılar konusunu ele aldık. Zaten her görüşmemizde insan hakları konusunu konuşacağız diye bir şey yok. Türkiye ile Avrupa Birliği arasında devam eden görüşmelerde insan hakları konusu mevcut” yanıtını verdi.
Daha sonra söz alan Başbakan Ahmet Davutoğlu, , “Türkiye-Suriye sınırı ve yüreğimiz, aşımız, evimiz Suriyelilere açıktır. Ama şunu da ifade edeyim, Suriye’deki krizin çözümü için kılını dahi kıpırdatmayan bazı çevrelerin, buna maalesef bazen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de dahildir, Suriye’de bu mülteci akınına yol açan Rus bombardımanına “dur” diyemeyen bazı çevrelerin, Rusya’ya dönüp “yeter artık” diyemeyen bazı çevrelerin Türkiye’ye dönüp “sınırlarını aç” diye bir tavsiyede bulunmasını da iki yüzlülük olarak görüyorum” dedi.
“2 milyon 600 bin Suriyeliyi ağırlarken kimseye sormadık” diyen Başbakan Davutoğlu, “Şu anda kapımızda olan 60 bin Suriyeliye de her türlü imkanı sınır ötesinde verirken, bütün aşını, koruma ve barınma imkanlarını sağlarken de kimseye sormuyoruz. Gelmek isteyen Suriyelileri alırız ama birinci önceliğimiz Suriyelilerin, Suriye sınırları içindeki kamplarda barınmasını teminen yeni kamp kuruyoruz” şeklinde konuştu.
Başbakan Davutoğlu, Türkiye-Avrupa Birliği Eylem Planı’nda gündeme gelen 3 milyar euronun kesinlikle Türkiye’ye değil, Suriyeli mültecilere yapılan bir yardım olduğunu belirterek, “Türkiye, 3 milyar euro ile mülteci pazarlığı yapacak kadar insani vicdandan uzak bir ülke değildir. Biz kimseyle mültecilerin maliyetinin pazarlığını yapmadık, yapmayız” dedi.
Başbakan Davutoğlu, “Eğer birisi PYD ve YPG’nin terör örgütü olmadığını söylüyorsa ya Ortadoğu’daki gerçeklikten ya Irak’tan Sincar üzerinden Suriye’ye sağlanan destekten ya Kandil’de eğitilen Suriyeli, PYD’li teröristlerden habersiz demektir. Eğer birisi ‘PKK terör örgütüdür ama YPG terör örgütü değildir’ diyorsa, eldeki bu istihbaratlara rağmen, o zaman biz bir samimiyet sorgulaması yaparız” ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu daha sonra şunları söyledi: “Çok açık bir şekilde, bizim köklü stratejik ilişkilere sahip olduğumuz stratejik müttefikimiz ABD’nin bu konudaki tutumunun netleşmesini beklemek bizim hakkımızdır. Buradan Washington’a da bütün dost ülkelere de seslenerek ifade ediyorum ki bugün Türkiye’ye zarar vermekle birlikte başka ülkelere zarar vermediği için mazur görülen terör örgütleri bir müddet sonra en büyük zararı diğer ülkelere de verirler.”
Her iki Başbakan'ın yaptıkları açıklamalardan sonra, yarı devlet kuruluşu olan NOS Televizyonu muhabiri Lucas Waagmeester, Davutoğlu ile, önceden kabul edilen 15 dakikalık bir söyleşi yaptı. Akşam saat 22.00'de yayınlanan program sırasında, stüdyoda Lucas Waagmeester de hazır bulundu. Tüm sorulara açık yüreklilikle yanıt veren ve bir ara Avrupa'yı iki yüzlülükle suçlayan Davutoğlu'nun, bu cesur çıkışını hayranlıkla izlediklerini belirten stüdyodakiler, Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin, yüzüne bakarak ikiyüzlülük suçlamasını yapan Davutoğlu'na, büyük ölçüde ihtiyaç duyulması nedeniyle bu hakareti sineye çektiğini belirttiler.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin görüşmesini ve konuları irdelemesini istediğim Deventer eski Başkonsolosumuz Orhan Ertuğruloğlu şu değerlendirmeyi yaptı:
''Kısa süre içinde Hollanda’ya üst düzey iki ziyaret gerçekleşti. Dışişleri Bakanımızın ardından, Başbakan Davutoğlu da Hollanda'ya geldi. Bu aşırı ilginin nedeni, Hollanda’nın AB dönem başkanı olması ve hepimizin bildiği sığınmacılar meselesi. Halep, Rus hava saldırılarının desteğinde Esat-İran -Hizbullah güçlerinin eline geçerse 300.000 sığınmacı kapımıza dayanacak. Türkiye bu insanlara kapılarını uzun süre kapatamıyacak. Suriye krizizin derinleşmesi belki Rusya ve kısa vadede İran açısından sorun olmayabilir. Ama Türkiye, Almanya ve Hollanda için büyük sorun olduğu muhakkak. AB’de dayanışma arayışları ise çıkmazda. 28 AB ülkesinden 20’si sığınmacı istemiyor. Ortak AB politikalarına da karşılar. Bu bağlamda Ankara, herhalde dönem başkanı Hollanda’ya Suriye krizi çözülemiyorsa , o zaman “yönetilebilir” olduğunu göstermeye çalışıyor. Bunun için de Ege Denizi’nde cereyan eden olayları insan kaçakçılarının elinden almak yeterli.
Muhtemelen bu yolda adımlar atılmış olacak ki, Türkiye’den Avrupa’ya gelen sığınmacı sayısında düşüş var. Başbakan Rutte, Lahey’de Davutoğlu ile yaptığı görüşmeden sonra düzenlenen ortak basın toplantısında bunu vurguladı. Her gün Avrupa’ya gelen sığınmacı sayısı, Rutte’nin ifadesine göre birkaç binden,son haftalarda birkaç yüze düşmüş. Kış şartları bunda ne kadar etkili? Bilinmez... Rutte bu bağlamda 2.6 milyon mülteciyi kabul ettiği için Türkiye’yi övmüş. Kısacası Davutoğlu’nun arkasını sıvazlamış. Buna ek olarak Halep’den yeni mülteci dalgası tehlikesine işaretle endişelerini belirtmiş. Davutoğlu , Rutte’ye cevaben, Halep’e yönelik son Suriye-Rusya saldırısının “etnik temizlik”le eş değer olduğunu belirtmiş ve buradan kaçanlara başka ülkelerin kucak açmasıyla, Suriye’nin bir nevi mükafatlandırıldığını ifade etmiş.Sonun hayırlı olur inşallah.''
Başbakan Davutoğlu Hollnda'daki son toplantısını Lahey'deki Hilton Oteli salonunda yaptı. Türk Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinin katılımı ile yapılan toplantıya, Başbakan Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu, Başbakan Yardımcıları Yalçın Akdoğan, Lütfi Elvan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan da katıldı.
Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin her sokağı temizlenene, her dağı, ovası terörden arınana kadar bu mücadelenin kesin bir kararlılıkla süreceğini, bundan hiç kimsenin tereddütünün olmamasını söyledi. Türkiye’nin özgür bir ülke olduğunu ve demokrasisine yönelen bu tehdidi de yok edeceğini vurgulayan Davutoğlu, “Ama aynı şekilde Türkiye’de insan hakları, Türkiye’de özgürlükler, Türkiye’de serbest seçimle kurulmuş meşru hükümetler hep sadece ve sadece milletin iradesine bağlı bir şekilde demokratik süreçleri takip edecekler ve demokrasimizden de taviz vermeyeceğiz” diye konuştu.
Davutoğlu, 1 Kasım seçimleri sonrasında güçlü bir siyasi iradenin ortaya çıkmasıyla bütün bu tuzaklara karşı uluslararası toplumun da Türkiye’ye bakışında önemli bir değişime gitmek durumunda kaldığını söyledi. 1 Kasım seçimlerinin ardından 14 seneden sonra ilk kez 28 Kasım’da Türkiye-Avrupa Birliği zirvesinin yapıldığını anımsatan Davutoğlu, AB Liderleriyle gerçekleştirilen zirvenin Avrupa’daki Türkler için de güzel bir gelişme olduğuna dikkati çekerek, “1 Kasım Demokrasi bayramı ise 28 Kasım’da Avrupa’daki Türklerin Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerini yeniden canlandırmalarının bayramı oldu. O günden bugüne de daimi temaslarla Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine yeni bir boyut kattık” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye-AB ilişkilerine katılan yeni boyutları Davutoğlu şöyle açıkladı: “Birincisi, Avrupa Birliği üyelik süreci ivme kazanıyor. 17. faslı açtık, diğer fasılların açılmasının önündeki engeller yavaş yavaş inşallah kalkacak. İkincisi, hepinizin ve yakınlarınızın korkulu rüyası veya en büyük sıkıntısı, akrabaları, aileleri buluşturmak için Avrupa’ya gelirken vize alabilmekti. İnşallah, 29 Kasım’da vardığımız mutabakatla en geç ekim ayı itibaren Schengen bölgesine vizesiz olarak girebileceksiniz. Artık başkonsolosluk kapılarında, büyükelçilik kapılarında beklemek yok.”
Bu durumun Türkiye’nin Avrupalı olduğu gerçeğinin doğal bir yansıması olduğunu belirten Davutoğlu, “Biz Avrupa kıtasının parçasıyız. Avrupalı olduğumuz kadar Asyalıyız, Asyalı olduğumuz kadar da Avrupalıyız” dedi.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte tarafından düzenlenen resmi karşılama töreninde, karşılama heyetinin protokol şefinin bir Türk hanımı olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Sizler buraya bir yük olmaya değil, bereket katmaya geldiniz bereket katıyorsunuz” diye konuştu.
Hollanda parlamentosunda 6 milletvekillerinin olduğunu belirten Davutoğlu, “Yerel yönetimlerde önemli etkilerimiz var. Hepsinin Türkiye’nin buradaki temsiline ne kadar büyük katkı yaptığını yakından biliyoruz. Bizden hazzetmeyenler de olabilir, bizim varlığımızdan, başarılarımızdan rahatsız olanlar da olabilir, hakkımızda asılsız iddialarda bulunanlar da çıkabilir. Bugün büyükelçiliğimizle kançılaryamız arasına bir anıt dikerek andığımız Ahmet Benler rahmetli gibi teröre şehit verdiğimiz diplomatlarımızın çocukları, diplomatlarımız da olabilir ama bir milletin zor dönemeçlerde, zor geçişlerdeki kararlılığı bir kez tescil edilince Allah’ın izniyle o millet kolay kolay kendini herhangi bir şekilde başka ülkeler nezdinde ezdirmez, onlar nezdinde mahçup duruma düşürmez, zelil duruma düşürmez” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’ye medyun-u şükran yeni bir topluluk geliyor Avrupa’ya, Suriyeli kardeşlerimiz” ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye’deki bu büyük kriz dolayısıyla 2 milyon 600 bin kardeşimizi ağırladık, hani şimdi 3 milyar avro Suriyelililere yapılacak yardımı tekrar tekrar zikredip, bu yardım üzerinden, sanki bu yardım verilmesi suretiyle Türkiye Suriye’ye dönük olarak Suriye’den gelecek bütün mültecileri absorbe edecekmiş gibi kanaat yayanlar var. 3 milyar avroyu Türkiye olarak biz talep etmedik ve biz almıyoruz, bunlar Avrupalılar'ın Suriyeli mültecilere insani yardımı. Biz mazlumlara elimizi açarken kimseden yardım istemeyiz, elimizde ne varsa onu paylaşırız, yüreğimizdeki muhabbeti paylaşırız ve nihayet şu ana kadar sadece kamptakilere 10 milyar harcadık kimseden de bir şey talep etmedik. Kamp dışındakileri zikretmiyorum dahi en az 20-25 milyar da orada var.”
Davutoğlu, Hollanda Başbakanı Rutte’nin, “Mülteciler bizim kapımıza gelene kadar biz onların varlığından dahi çok haberdar değildik ve nasıl olsa Türkiye bu meseleyi hallediyor diye, ona Türkiye’ye bunu izafe etmiştik, atfetmiş ve bırakmıştık, ama şimdi farkediyoruz ki bu mesele bunun çok ötesinde bütün bir insanlık meselesi, bütün bir Avrupa meselesi oldu” şeklinde ifadeler kullandığını belirterek, “Her Avrupalı lider bunu bugün zikretmek durumunda. Biz her şeyi yaparız da tarihe kara lekeyle geçecek bir şekilde mazlumu aç ve açıkta bırakmayız ve bu şekilde bugün öylesine Türkiye aşkıyla dolu ki bu Suriyeliler nereye gitsek her yerde Türkiye’ye teşekkür ediyorlar. Şimdi vardığımız anlaşmalarla Avrupa’ya çok sayıda Suriyeli, Sayın Merkel’le de konuştuk, düzenli göç ile gelecek. Değerli kardeşlerimi aziz vatandaşlarım Türkiye Cumhuriyeti Devleti nasıl bu kardeşlerimize bağrını açmışsa sizler de daha Avrupa’yı tanımayan belki Suriye’deki köyünden çıkıp da aynen sizin babalarınız, dedeleriniz gibi ellerindeki çok az imkanlarla Avrupa’ya gelmekte olan bu Suriyelilere siz de yardımcı olacaksınız. Onlara elinizi uzatacaksınız ve onların bu ülkelerde en iyi şekilde entegre olmaları için yardımda bulunacaksınız. Ben bugün Avrupa’da uyanan bu farkındalıktan çok memnunum. Bu farkındalık üzerinden yeni bir mülteci politikası gelişiyor” diye konuştu.
“Bugün Avrupa’da uyanan bu farkındalıktan çok memnunum, bu farkındalık üzerinden yeni bir mülteci politikası gelişiyor” ifadelerini kullanan Başbakan Davutoğlu, söyle devam etti:
“Tabii ırkçı akımlar, mülteci karşıtlığı, İslamafobi de gelişecek onlara karşı da siz İslam’ın en güzel örneğini sunacaksınız. İslam’ın DEAŞ’tan ibaret olmadığını hatta DEAŞ’ın İslam’ı temsil etmediği gibi İslam’ın parçası da olmadığını sizler göstereceksiniz. Tevazunuzla, onurunuzla, merhametinizle, şefkatinizle, her halinizle sizler burada Müslümanların da İslam dünyasının da DEAŞ üzerinden taşıdığı ağır yükü alıp atacak ve ‘işte Anadolu İslam’ı budur, bizim inandığımız din budur’ diyerek en güzel örneği komşularınızla birlikte yaşayacaksınız.”
Türkiye-Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 404 yıl önce kurulduğunu anımsatan Davutoğlu, bu süre zarfında iki ülke arasında herhangi bir problemin yaşanmadığını belirterek, şu anda da bir sorun bulunmadığını ve görüşmelerin mükemmel seyrettiğini ifade etti.
Görüşmelerde yatırımları ve ticareti artırmak için kararlar aldıklarını anlatan Davutoğlu, “En önemlisi size bir müjde olarak ifade edeyim Türkiye ile Hollanda arasında aynen Türkiye ile Almanya arasında olduğu gibi inşallah hükümetler arası zirve formatında toplantılar gerçekleşecek. Yani iki Başbakan olarak çok sayıda bakanın katılımıyla ortak kabine toplantıları yapacağız. Bunu da inşallah ekim ayı gibi Türkiye’de, Ankara’da gerçekleştireceğiz” dedi.
Toplantılarda tüm meselelerin konuşulacağını anlatan Davutoğlu, “Sizlerin meselelerini de varsa bunları da o zeminde konuşacağız. Dışişleri Bakanlığı görevini aldığımda Wittenburg formatında Dışişleri Bakanları arasında bir koordinasyon başlatmıştık, 6 kez bunlara başkanlık ettim, şimdi başbakan olarak görevi alıp Hollanda’ya ilk ziyaretimde hükümetler arası zirveyi başlatmanın onurunu taşıyoruz. Bu şekilde ilişkilerimiz derinleşecek, güçlenecek ve Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı itibarıyla sadece komşu ülkeler anlamında değil sizin varlığınız üzerinden her bir Avrupa ülkesine girişimiz, her bir Avrupa ülkesinde etkin olmamız mümkün olabilecek” değerlendirmesinde bulundu.
Hollanda Türk toplumunun nüfus bakımından Almanya ve Fransa’nın ardından üçüncü büyük topluluğu oluşturduğuna işaret eden Davutoğlu, “Sizler Hollanda’daki vatandaşlarımız en iyi şekilde, biraz önce Aslı Hanım örneğinde söylediğim gibi her iki dili de etkin kullanabilen, her iki ülkede yatırım yapabilen ve hiçbir aşırı akımın tesirinde kalmayan çok güzel örnekler oluşturuyorsunuz. İşte bu açıdan sizlerle bugün buluşurken hem teşekkür edip hem de gelecek vizyonumuzu sizlerle paylaşmak istedim. İnşallah önümüzdeki 4 yıl içinde halkımızın huzuruna tekrar gideceğimiz 2019 yılına kadar çok sağlam bir vizyonla söz verdiğimiz her reformu yapacağız, ülkede kamu düzenini ihdas edeceğiz, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini rayına oturtacağız, etraftaki ateş çemberinin dışında ülkemizi tutacağız, mazlumlara sahip çıkacağız ve ekonomik anlamda yapacağımız hamlelerle de inşallah Türkiye’yi orta gelir grubundan yüksek-orta gelir grubuna çıkarmıştık şimdi yüksek gelir grubuna çıkartacağız. Bunun için sizlerle bizim her zaman göz göze, her zaman diz dize birlikte olmamız lazım”ifadelerini kullandı.
Seçimlere katılımları nedeniyle teşekkürlerini ileten Davutoğlu, “Bu yüksek katılımda özellikle bana ve partime gösterdiğiniz çok yüksek teveccüh için tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Türkiye’deki siyasi istikrarın hepimizin ortak değeri olduğunu ifade ediyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum” dedi.
Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinden gelen soruları yanıtlayan Başbakan Davutoğlu, Avrupa Parlamentosu eski milletvekili Emine Bozkurt'un uyarılarından sonra söz alan Lahey Büyükelçimiz Sadık Arslan'ın, 'Emine hanıma önemli bir görev vermek lazım' uyarısından sonra, 'Ne yapalım, Emine hanımı gelecek dönem milletvekili yaparız' esprisi ile salona neşe kattı. Lahey'deki Türk Müzesi yöneticilerinden Salih Dadak'ın ''Mali zorluk çekiyoruz'' şeklindeki şikayetinden sonra, ''Türk müzesini yaşatmak için ne kadar paraya ihtiyacınız var'' sorusunu yönelten Başbakan Davutoğlu, ''600 bin euro yeter'' açıklamasından sonra, Türk işadamlarına dönerek ''300 bin sizden, 300 bin benden, ne diyorsunuz'' diye sorduktan sonra, ''Hadi benden 400 bin, sizden 200 bin'' tamam mı'' diyerek anlaşma sağlamış oldu.
Başbakan Davutoğlu'nun Hollanda ziyareti sırasında yapacağı toplantıların sonuncusunu, kısmen izleyebilecekleri belirtilen Türk medya mensupları, Başbakan'ın Sivil Toplum Kuruluşları ile yaptığı son toplantısında rencide edildi.
Konuyla ilgili olarak Lahey Basın Müşavirliği'mizden gelen mesaj aynen şöyleydi:
Değerli Basın Mensupları,
Sayın Başbakanımızın Hollanda ziyareti çerçevesinde Lahey Hilton Hotel'de "Hollanda Türk Toplumu temsilcileriyle" buluşmasının ilk bölümünü basın mensubu olarak takibiniz mümkün olacaktır.
Yer: Lahey Hilton Hotel (Zeestraat 35, 2518 AA Den Haag) Saat: 18:00
NOT: Kameralara izin verilmeyecektir. Fotoğraf makinelerine izin verilecektir.
Lahey Basın Müşavirliği.
Gerek uslup bakımından çok soğuk ve gerekse katılabilme şartının çok ucuz bir şekilde belirtilmiş olduğu bu bildiri beni çok üzmüştü. Bunun üzerine ben de Basın Müşavirliğimize şu mesajı geçtim:
Davet mi, inayet mi olduğunu anlayamadığım mesajınız için teşekkürler.
Takip edebileceğimizi belirttiğiniz 'ilk bölüm'den kastınız nedir?
Neyi ne kadar takip edebileceğimizi öğrenirsem mutlu olacağım.
Saygılarımla,
İlhan
Bu mesajımı geçtikten bir saat sonra Basın Müşavirimiz Emrullah Akgündüz telefonla aradılar. Ortada bir yanlış anlama olduğunu belirttiler. Tüm davetlilerin olduğu gibi, basın listesinin de Başbakanlığa gönderildiğini ve teyid edilen isimler arasında benim ismimin de bulunduğunu belirten müşavirimiz, 'Birinci bölüm'ün süresini bilmediğini söylediler.
Ben de, '5 dakika ise gelmem' dedim. Emrullah bey lütfettiler ve 'Sizin için Büyükelçimize ve Başbakanlığa yazayım' dedi ama ben, 'Teşekkür ederim, bana ayrıcalık tanınmasın, medya mensubu arkadaşlarım ile dayanışma içinde olayım' dedim ve hiç bir toplantıya gitmedim.
Sonradan öğrendiğime göre, Türk Sivil Toplum Kuruluşları'nın temsilcileri ile yapılan toplantının başlamasından yarım saat sonra, mikrofonla yapılan anonsta, medya mensuplarının dışarı çıkması istendi. Medya mensupları hiç hoşlanmadılar ve hatta kahroldular ama salonu terk etmek mecburiyetinde kaldılar. Ama ne var ki, Türkiye'den gelen medya mensupları salona tekrar alındılar.
Şimdi sormak grekir: Başbakan Davutoğlu'nun bu işgüzarlıktan haberi var mıydı acaba? Başbakanlık müşavirleri, özel kalemleri ve güvenlikçileri kimi kimden koruyorlardı acaba?
Başbakan, Türk Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileriyle hangi devlet sırrını konuşacaktı acaba?
Bir başka soru daha var: Türkiye'den gelen gazeteciler ile, Hollanda'daki gazeteciler arasındaki fark neydi acaba?
İşte bu son gelişme maalesef ziyaretin en acı yönü oldu.
Kendi kendime 'İyi ki gitmemişim' dedim.
Gitseydim ne mi olurdu?
Ayağa kalkardım, Başbakan'ıma durumu sorardım. Ya dayak yerdim, ya kelepçelenirdim veya onurlu bir şekilde yerimde oturmaya devam ederdim.
İşte böyle sevgili okurlarım. Başbakan'ımızın sevindirici temasları sonrasında, hem 'Fincanı taştan oyarlar, Avrupa'ya böyle.........' ve hem de 'Bir baba hindi' şarkısını söyleyecek kadar Türk'üm. Ama beni rencide edecek durumları protesto edecek kadar da cesur ve medeniyim.
Var mı şimdi buna itiraz eden?
Kalın sağlıcakla!
ARTUKLU HABER AJANSI
HABER:İLHAB KARAÇAY