Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hak-İş`in 13. Olağan Genel Kurulu ve 40. kuruluş yıl dönümü etkinliğine katılarak bir konuşma yaptı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hak-İş'in 13. Olağan Genel Kurulu ve 40. kuruluş yıl dönümü etkinliğine katılarak bir konuşma yaptı.
Bugünün 10 Muharrem olduğunu hatırlatan Başbakan Davutoğlu, Hak-İş'in anlamlı bir günde genel kurul yaptığını belirtti. "Hüseyni" tavrın dünyada ve Türkiye'de haksızlığa, adaletsizliğe ve zulümlere karşı dik ve vakur duruşun adı olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Biz her zaman 'Hüseyni' duruşun yanında olduk. Bugün eğer ülkemiz çağdaş Yezitlerden kaçan milyonlarca kardeşimize ev sahipliği yapıyorsa, dünyanın neresinde olursa olsun başı dara giren, mazlum olan rahat ve huzur içinde yaşayacağı bir yer aradığında yönünü ülkemize dönüyorsa bu Hazreti Hüseyin geleneğinin bu ülkede yaşandığının en güzel işaretidir. Biz her zaman hakkı, adaletin ve zulme karşı dik duruşun sözcüsü olduk, olmaya devam edeceğiz. Allah bu topraklarda 'Hüseyni' tavrı sürdürenlerin geleneğini, devamını muktedir kılsın."
Devletlerin şefkat ve kudretle anıldıklarını, "Hüseyni" tavrın şefkatin adı olduğunu vurgulayan Başbakan Davutoğlu, şefkat sahibi olunması ama kudret sahibi olunmaması halinde haksızlıklara karşı direnme gücünün kaybedilebileceğini bildirdi.
Bugünün Van depreminin yıl dönümü olduğunu da anımsatan Davutoğlu, "Hatırlayacaksınız, Türkiye'nin en gelişmiş bölgesi olarak işaret edilen Kocaeli'de, Gölcük'te, Gebze'de, Sakarya'da deprem oldu, devlet günlerce bu depreme ulaşamadı. Deprem alanında varlığını göstermemişti. Kalıcı konutlara geçiş yıllar almıştı" diye konuştu.
Birkaç gün önce Van'ı ziyaret ettiğini ve oradaki vatandaşlarla kucaklaştığını aktaran Başbakan Ahmet Davutoğlu, Van'da depremin ardından kısa sürede 17 bin 843 konut yapıldığını, yepyeni bir Van'ın inşa edildiğini kaydetti.
"VAKUR VE VATANPERVER TUTUM BİZİM EN BÜYÜK GÜÇ KAYNAĞIMIZ"
Hazreti Hüseyin'in takipçisi olmaya devam edeceklerinin altını çizen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkemiz hangi zorluklarla karşılaşırsa karşılaşsın, ister deprem gibi afetler isterse terör gibi fitne çabaları karşısında mili birliği, kardeşliği ve ülkemizin her köşesindeki ihtiyaç sahiplerine ulaşmak için hiç durmayacağız. Allah birliğimizi, beraberliğimizi daim etsin. Devletimize ve milletimize zeval vermesin. Bu çerçevede son aylarda kaybettiğimiz bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Onların yürüttüğü mücadeleyi mutlaka Türkiye'de son bir terörist kalana kadar süreceğimizi de bir kez daha iletmek istiyorum. Terör her ne suretle olursa olsun mutlaka yenilecektir. Şehit anne ve babalarımızın gösterdiği vakur ve vatanperver tutum bizim en büyük güç kaynağımızdır."
"KIBLE KAYASI NASIL EĞİLMEZSE BAŞIMIZ EĞİLMEDİ"
"Hak-İş'in temsil ettiği hak, adalet, erdem ve emek gibi değerler bizim siyasette takip ettiğimiz değerlerdir" diyen Davutoğlu, 1970'li yıllardan bugüne kadar çalışma hayatına ve endüstriyel ilişkilere yaptıkları katkıdan dolayı Hak-İş mensuplarını yürekten kutladı.
Emek ve sermayenin karşı karşıya getirildiği, çalışma hayatına çatışmanın egemen kılındığı söz konusu yıllardan bugüne Hak-İş'in büyük emek ve değer ürettiğini vurgulayan Davutoğlu, Hak-İş'in sadece bir sivil toplum örgütü olarak kalmadığını, adalet ve özgürlüklerden yana bir baskı grubu olarak siyaset başta olmak üzere birçok alanı etkilediğini belirtti.
Hak-İş'in eski genel başkanlarını saygıyla selamlayan Davutoğlu, Hak-İş Genel Başkan Mahmut Arslan'a kendisini takdim ederken doğduğu yerle ilgili yaptığı betimlemeler dolayısıyla teşekkürlerini iletti.
Köyünün hemen karşısında bulunan Kıble Kayası'na bakarak büyüdüğünü anlatan Davutoğlu, "Bu Kıble Kayası nasıl eğilmezse bizim de başımız dünyanın hiçbir yerinde eğilmedi" dedi.
Bazı çevrelerin sendikal hayatı tekeline aldığı günlerde Hak-İş'in hak, adalet ve emek adına gür bir sesle, "Biz de buradayız" diyerek kurulduğunu anımsatan Davutoğlu, o günden bugüne kadar Türkiye'nin sendikal hayatında önemli bir figür olduğunu kaydetti.
İşçi ve işveren ilişkilerinin odağındaki bir kuruluşun kendisine isim olarak "hak"kı tercih etmesinin bir zihniyetin işareti olduğunu belirten Davutoğlu, Hak-İş'in bugün adının hakkını verdiğini belirtti. Davutoğlu, sendikacılık tarihinde Hak-İş'in güzel bir yer edindiğini, uzlaşmanın, müzakere anlayışının parlak örneklerini sergilediğini dile getirdi.
Başbakan Davutoğlu, Hak-İş'in Türk demokrasisinin derinleşmesinde pay sahibi, her alanda hak ve özgürlüklerin yılmaz savunucusu olduğunu kaydetti.
"Hak-İş'in sadece 28 Şubat sürecindeki gür sesli direnişi, tek başına iftihar vesilesi olmaya yeterdi" diyen Davutoğlu, "28 Şubat'taki cuntacı eğilimlerle her türlü özgürlüğün ama en çok da inanç ve düşünce özgürlüklerinin üzerine gidilirken Hak-İş, onların karşısında emeği savunduğu gibi düşünce ve inanç özgürlüğünü de aslanlar gibi savundu" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, Hak-İş'in yola çıkış öyküsüyle AK Parti'nin yola çıkış öyküsü arasında benzerlikler bulunduğuna dikkati çekti. Hak-İş'in çalışma hayatına "merhaba" dediğinde, toplumun genelinde olduğu gibi işçi dünyasında da çok keskin kutuplaşmalar yaşandığını belirten Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"İlaveten devlette, hakim medyada, oligarşik adacıklarda da toplumu ve toplumun her türlü örgütlenmesini tek tipleştirmek isteyen bir zihniyet hakimdi. Yerli olmaya, milli olmaya karşı bir tavır sergileniyordu. Hak-İş, bu atmosferde farklı bir yolun daha olabileceğini gösterdi. Ücret sendikacılığına prim vermedi, alın terinin karşılığını sözleşme masalarında, çetin pazarlıklarla elde ederken ülkede yatırım yapan, istihdam oluşturan kurumların işletmeciliğinin sürdürülebilir olmasına da büyük özen gösterdi. İşte biz AK Parti olarak 2001'de Türk siyasetine çıktığımızda da, 2002'de iktidara geldiğimizde de hakim siyasetin farklı bir yolunun olabileceğini göstermek istedik. Aynı Hak-İş gibi yepyeni bir zihniyet ve anlayışla yola çıktık."
Davutoğlu, AK Parti iktidara geldiği dönemdeki Türkiye'den örnekler vererek, "Bir fark varsa o fark AK Parti'nin 2001'de Türk siyasetine soktuğu erdemli ve icraat odaklı siyasetin oluşturduğu bir farktır. İstikrardan uzak, mali sorunlarla boğuşan, siyasetin insanları siyasetten soğutacak tarzda yürütüldüğü bir ülkeydi eski Türkiye. Bu tablo elbette sürdürülemez bir tabloydu. Milletimiz de bulduğu ilk fırsatta 3 Kasım 2002'de eski Türkiye'nin siyaset anlayışını, bu anlayışın aktörlerini tarihin dosyalarına terk etti. Milletimiz, kendisiyle aynı dili konuşan, derdiyle dertlenen, sevinciyle sevinen işinin ehli çalışkan ak AK Parti kadrolarını iş başına getirdi. Biz de kolları sıvadık, bu 13 senede Türkiye'yi bambaşka yere taşıdık" diye konuştu.
AK Parti'nin 2002'den bugüne kadar gerçekleştirdiği yenilikleri anlatan Davutoğlu, ülkede 2002'de toplam bütçe büyüklüğünün 119 milyar lira olduğunu, hazırladıkları 2016 yılı bütçesinde ise sadece eğitim bütçesinin 106 milyar liraya ulaştığı bilgisini verdi; sanayi üretiminde de çok ciddi artışın yaşandığını kaydetti.
Başbakan Davutoğlu, onurlu bir hayat için kutsal emeğini, alın terini döken işçilere, emekçilere seslenerek, bu ülkeyi bir daha ne IMF'ye ne de herhangi bir uluslararası kuruluşa muhtaç etmemeyi, onurlu bir Türkiye Cumhuriyeti'nin, onurlu vatandaşları olarak her birine en iyi şartları sağlamayı hedeflediklerini belirtti.
7 Haziran'dan sonra kimi hayallere kapılan çevrelerin, bir kez daha bazı kumpasları, bazı ayak oyunlarını siyasete sokmaya çalıştıklarını ifade eden Davutoğlu, "Eskinin vesayet odakları, baskı grupları akıllarınca bir yönetim boşluğu olacağını düşünüp, eski oyunlarından medet umdular. Onların en kullanışlı aleti de terördür, terör örgütleridir" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, 7 Haziran'dan bu yana birilerinin yine terör kartına sarılarak, terörün her türlü rengini, alfabenin içinden her türlü harflerle oluşan terör örgütlerini üstlerine saldıklarını belirterek, alçakça saldırılarla birliğe, kardeşliğe kastedildiğini kaydetti.
Kurban Bayramı'nda Diyarbakır'da bir çorbacıda terör saldırısı nedeniyle hayatını kaybeden Osman Çetin ve Şeyhmus Sanır'ın ailelerini ziyaret ettiklerini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, Çetin'in ve Sanır'ın emekçi olduklarını, zor şartlarda ailelerinin geçimlerine temin etmeye çalıştıklarını, her ikisinin de hain terör saldırısı sonucu canlarını feda ettiklerini anlattı.
Emeğe yönelik en büyük saldırının şiddet, kaos ortamı olduğunun altını çizen Davutoğlu, terör olaylarında şehit düşmüş, hayatını kaybetmiş, bütün vatandaşlara, güvenlik güçlerine Allah'tan rahmet diledi.
Hayatlarını kaybedenlerin hakkını, hukukunu, emeğini korumak için de terörist kalmayıncaya kadar mücadele edeceklerini vurgulayan Davutoğlu, kim terör kartına sığınırsa hak ettiği cevabı alacağını, terörün kimliğine bakılmayacağını bildirdi.
Başbakan Davutoğlu, "DEAŞ'a da DHKP-C'ye de PKK'ya da aynı yaklaşımla dimdik mücadelemizi sürdürürüz. Türkiye artık eski Türkiye değil. Kimse boş heveslere kapılması. O günlere Allah'ın izniyle bir daha asla geri dönülmeyecek. Bu güzel ülkede, emekçisiyle, emeklisiyle, yaşlısıyla, genciyle, köylüsüyle, kentlisiyle, kadınıyla, erkeğiyle, kardeşçe, refah içinde kıyamete kadar bir arada yaşayacağız" diye konuştu.
TAŞERONLARIN TOPLU SÖZLEŞME HAKKI
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 1 Kasım'dan sonra yeni dönemde, istikrar içinde, hedeflerine eskisinden daha büyük şevkle koşarak ulaşacaklarını vurgulayarak, yeni dönemde en önemli meselenin daha fazla adalet, daha hakça yaygın paylaşım olacağının altını çizdi.
Yatırım, üretim ve istihdamın daha da artacağını, yeni bir seferberlik başlayacağını, Türkiye'nin daha da büyüyeceğini, güçleneceğini, değerin daha hakça paylaşıldığı, aydınlık günlere ulaşacağını ifade eden Davutoğlu, emekçi insanların da bu hakça paylaşımdan hak ettiği payı alacağını belirtti.
13 yıl boyunca emek ve emekçilerin dünyasına hiçbir zaman yabancı olmadıklarını, onlardan kopmadıklarını belirten Davutoğlu, işçinin hukukunu, işverenin hukukundan ayırmayan AK Parti hükümetleri olarak, her hukuku gözettiklerini ifade etti.
Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Davutoğlu, Avrupa Birliği standartlarındaki İş Kanunu'nu hayata geçirdiklerini, 1 Mayıs'ı İşçi Bayramı, emek ve alın teri bayramı yaptıklarını bildirdi.
Örgütlenme özgürlüğünü sağlayan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nu hayata geçirdiklerini anlatan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Toplu sözleşme süreci devam eden taşeron işçilerin toplu sözleşmelerinin sonuçlandırılması, ivedilikle sonuçlandırılması için gereken talimatları da buradan veriyorum. Taşeron işçilerimizin toplu sözleşme hakkı dahil, bütün haklarının temini konusunda zaten gerekli yasaları çıkardık. Biz bu yasaları rafta dursun diye çıkarmıyoruz, uygulamak için çıkarıyoruz."
"TAŞERON İŞÇİLERİMİZİ ASLİ İŞLERDE KAMUDA İSTİHDAM EDECEĞİZ"
Darbe yasalarını yürürlükten kaldırdıklarını, örgütlenmenin ve özgürlüklerin önünü açan yeni yasayı yürürlüğe koyduklarını kaydeden Davutoğlu, sendika üyeliğinde noter şartını kaldırdıklarını belirterek, "Biz işçimize, emekçimize güveniriz. Üyelik için noter şartı aramayız. Noteri başka arayanlar, arayabilirler ama biz işçimizden, emekçimizden noter şartı aramayız" dedi.
Kendi emeğiyle onurlu bir hayat süren emekçiler bir şey söylediğinde onu iki yapmadıklarını, onların gözlerine baktıklarında noter veya benzer taahhütler değil, sadece onların gözündeki ışığı, alınlarındaki teri gördüklerini ifade eden Davutoğlu, "Allah, o terleri bizim terlerimizle buluştursun ve terlerimizden yeni Türkiye inşa edecek gücü bize versin" diye konuştu.
"Dik dur eğilme, işçiler seninle" sloganı üzerine Başbakan Davutoğlu, emekçilerin, işçilerin kendileriyle birlikte olduğunu bildiğini belirtti.
Küresel kriz sonrasında bütün dünyada, Yunanistan'da, diğer komşu ülkelerde büyük istihdam krizleri, işsizlikten yorulan halkların meydana dökülmesinden kaynaklanan siyasi istikrarsızlıklar yaşanırken, Türkiye'nin istihdamı en hızla artıran ülkelerden biri olduğunu anımsatan Davutoğlu, şu bilgileri verdi:
"Son 13 yılda iş yükümüz 8 milyon 541 bin kişi arttı. Sadece geçen sene bakın dünya ekonomisi küçülürken, çevre ülkelerde büyük jeopolitik ve ekonomik gerilimler yaşanırken Türkiye'de 935 bin yeni iş alanı oluştu, 935 bin istihdam sağladık. Hükümetlerimiz döneminde aldığımız tedbirler, teşvik uygulamaları ve doğru ekonomi politikaları sayesinde çalışma hayatında kayıt dışılığı önemli ölçüde azalttık. Sigortalı sayımız 12 milyondu, şimdi 21 milyona çıkardık. 2002'de 184 lira olan asgari ücreti, yüzde 383 artışla bin liraya yükselten biziz. İnşallah bin 300 liraya da yükselteceğiz. Torba yasayla özellikle kamuda çalışan taşeron işçilerin özlük haklarına ilişkin önemli iyileştirmeler yaptık. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nı yürürlüğe koyduk. Sağlıktan yararlanma koşullarını iyileştirdik. SKK'lılar 90 gün, Bağ-Kur'lular 240 gün bekliyordu, biz bekleme süresini 30 güne indirdik. Genel Sağlık Sigortası'nı hayata geçirdik."
İşçi ve emekçilere seslenen Davutoğlu, elde edilen başarıyla yetinen bir siyasi kadro olmadıklarını, her zaman geleceğe dair daha büyük hedefler peşinde koştuklarını vurguladı.
Yeni döneme de bu bilinçle hazırlandıklarını, işçilerin, emekçilerin hakları konusunda da çok daha dev hamleler yapacaklarını açıklayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Taşeron işçilerimizi asli işlerde kamuda istihdam edeceğiz. Bu meseleyi kökünden çözmeye kararlıyız" dedi.
Dünyadaki en büyük meselelerden birisinin genç işsizlik olduğunu ifade eden Davutoğlu, seçim beyannamesinde gençlerle ilgili devrim mahiyetinde atılımların önünü açtıklarını belirtti.
Bir genç liseyi ya da üniversiteyi bitirdiğinde, elinde bir proje varsa 50 bin lira karşılıksız, 100 bin lira da faizsiz destek vereceklerini açıklayan Davutoğlu, iş kuran gençlere 3 yıllığına vergi muafiyeti getireceklerini, eğer genç kendi işini kurmak istemez ve bir yerde çalışmak istediği takdirde ise iş verene, o gencin maaşını bir yıl boyunca kendilerinin ödeyeceğini, böylece gençlerin istihdam edilmesinin önünü açacaklarını anlattı.
Bu yolla çok ciddi bir istihdam alanı oluşacağına inandığını ifade eden Davutoğlu, bir yıl boyunca gencin tecrübe kazanacağını ve maaşını da devletten alacağını bildirdi.
Başbakan Davutoğlu, polislerin ek göstergelerini 3 bin liraya çıkaracaklarını, demokratik siyasete ve bu siyasetin öncülerine güç kazandırmak için Siyasi Etik Kanunu çıkaracaklarını, TOKİ ile yeni bir hamle başlatacaklarını ve ayda 240 lira taksitle çalışan kesimi, emeklileri ve asgari ücretlileri ev sahibi yapacaklarını, genç çiftçilere 30 bin lira hibe desteğinde bulunacaklarını da vadetti.
Ülkenin kapasitesini değerlendirerek büyük hamleler yaptıklarına işaret eden Davutoğlu, "İlk nesil reformlarımızı büyük ölçüde tamamladık, şimdi ikinci nesil reformlarla demokratikleşme, yeni Anayasa, bu Anayasa çerçevesinde de çağdaş şartlarda çalışma hayatını güçlendirme noktasında gereken bütün adımları atacağız" dedi.
Hak-İş ile AK Parti'nin dünyaya bakışlarında, düşünce dünyalarında pek çok benzerlikler bulunduğunu aktaran Davutoğlu, bu coğrafyaya, bu tarihe, bu kadere inanan ve bunlara güvenen bir anlayışın benimsendiğini ifade etti.
Kongrede konuşulan bütün hususları not ettiğini belirten Davutoğlu, "AK Parti inşallah yeni döneme, yeni Türkiye'ye daha da güçlü bir şekilde 'Haydi Bismillah' dediğinde 78 milyonun da yüzü gülecek. Türkiye'yi bugünkü huzurlu, müreffeh, dünyada itibarlı konuma taşıyan siyasi kadro, yeni hizmetlerini hayata geçirdikçe, bundan Türkiye'deki herkes, her kurum ama en fazla da emekçi kardeşlerimiz faydalanacaklardır. Elbette Hak-İş de bundan istifade edecek" diye konuştu.
Davutoğlu, daha fazla adaleti ve hakça paylaşımı benimsediklerini, yeni dönemde de temel üsluplarının bu unsurlar olacağını vurguladı.
Aşure Günü'nde Hak-İş'in kongresini yaptığını ve böyle bir günde emeğin ve alın terinin hukukunu koruma yönünde emekçilere gelecek dönemle ilgili kesin bir taahhütte bulunmak istediğini ifade eden Davutoğlu, "Ülkemizin bütün emekçilerinin alınlarının ak, başlarının dik ve vakur olması için dünyadaki bütün mazlumlara yönelik zulmün bitmesi için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz" dedi.
Başbakan Davutoğlu, sözlerini genel kurulun hayırlı olması temennisinde bulunarak tamamladı.
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55