MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın "rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına ilişkin gerçeklerin öğrenilmesini kösteklemek, doğruların anlaşılmasını geciktirmek amacıyla olma
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın "rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına ilişkin gerçeklerin öğrenilmesini kösteklemek, doğruların anlaşılmasını geciktirmek amacıyla olmadık hayali düşmanlar icat ettiğini" öne sürdü.
Başbakan Erdoğan`ın rüşvetin, usulsüzlüğün, haksızlığın üzerine giden Cumhuriyet Savcılarını örgüt üyesi olmakla suçladığını ve görev yerlerini değiştirdiğini savunan Bahçeli, "Sözde darbe davalarında kullandığı savcıları bir zamanlar alkışlarken, şimdilerde oklar kendine dönünce alayını birden düşman safına koymuştur" dedi.
Başbakan Erdoğan`ın TSK`nın yargılanmasına, terörle mücadele eden komutanların terör örgütü yöneticisi olmakla suçlanmasına sonuna kadar destek verdiğini ve ön açtığını iddia eden Bahçeli, bu kapsamda görev alan savcıları ise yere göğe sığdıramadığını belirtti.
Başbakan Erdoğan`ın geçen hafta partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada "Bugün artık geçmişteki bazı yargılamaların da üzerinde çok büyük soru işaretlerinin oluştuğunu daha net olarak görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkum edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz" dediğini hatırlatan Bahçeli, şunları söyledi:
"Bu sözler, geçmişle kıyaslandığında son yılların en kahredici, en düşündürücü, en çelişkili itirafnamesidir. Bu kadar yıl sonra sözde darbe davalarındaki tezgah ve kumpasın bizatihi Başbakan tarafından doğrulanması, her şeyi berraklaştırmıştır. Başbakan Erdoğan`ın sahte ihbar mektuplarından ne zaman haberi olmuştur? Yasa dışı dinlemelerle ilgili ne zaman bilgilendirilmiştir? Tasarlanan sahte delilleri, ayarlanmış yargı mensuplarını kendisine kim ve hangi tarihte ihbar etmiştir? Başbakan ve hükümeti, sözde darbe davaları kapsamında başından beri yürütülen düşmanca operasyonu bilmesine rağmen ses çıkarmamışsa, hatta yargısal sürecin devamına önayak olmuşsa ortada çok büyük bir sorun ve suç var demektir. Milli ordumuz açıkça hükümet ve bazı mihraklar eliyle tasfiye edilmek istenmiştir. Bu alçaklığın, bu ihanetin hesabını, kim, nasıl verecektir? Başbakan Erdoğan, İmralı canisi, peşmerge, bölücüler, PKK, BDP, küresel mihraklar ittifak içine girerek Türk milletinin meşru ordusuna ve Mehmetçiğe, milli mücadele yıllarında yedi düvelin bile yapmaya cesaret edemediği kalleşliği nasıl ve hangi amaçla gerçekleştirmişlerdir? Bu sorunun cevabı netleşmeden, kumpasın şifreleri çözülmeden Başbakan, namertlikten kurtulamayacaktır. Asıl konuşulması gereken konulardan birisi de işte budur."
Bahçeli, Başbakan Erdoğan ve hükümetin "rüşvet ve yolsuzluk iddialarını geçiştirebilmek için yargıyı sil baştan düzenlemek için faal halde olduğunu" ileri sürerek, TBMM Adalet Komisyonu`nda kabul edilen HSYK Kanun Teklifi`nin bugün Genel Kurul`a geleceğini hatırlattı. İktidarın, HSYK`yı Anayasa`ya aykırı olacak şekilde ve siyasi hedeflerine göre tasarlama arayışında olduğunu savunan Bahçeli, Anayasa`nın 138 ve 159`uncu maddelerinin hiç dikkate alınmadığını, hakim ve savcıların bağımsızlığının hesaba katılmadığını iddia etti. Bahçeli, şöyle devam etti:
"İlgili bakan, adaletin patronu, tek belirleyeni seviyesine çıkarılmıştır. Başbakan ve hükümeti panik halinde HSYK`yı baştan ayağa değiştirmekte, rüşvet ve yolsuzlukların soruşturulmasını sabote etmeye gayret etmektedir. 12 Eylül 2010 referandumunda yüzde 57,88`lik oy oranıyla kabul edilen HSYK`nın yeni yapısı, kanunla bozulmak istenmektedir. Çok değil, yaklaşık 3,5 yıl önce, bizatihi millet iradesinin evet oyuyla Anayasa hükmü olan HSYK`nın mevcut sisteminin, rüşvet ve yolsuzluk sisi altında hedefe konulması milletimizin tercihlerini yok saymak anlamına gelecektir. Başbakan ve hükümeti evrensel hukuk normlarına ötenazi uygulamaktadır. Bu yanlıştan dönülmelidir. Bu çıkmaz sokaktan vakit daha erkenken çıkılmalıdır. Elbette adaletin işleyişindeki sorunları görmezden gelmemiz düşünülemeyecektir. Elbette HSYK`nın dünden devraldığı sorunları inkar etmemiz de beklenmemelidir. Anayasa değişikliğiyle yapılan düzenlemenin kanun yoluyla, yürütme zorbalığıyla, Meclisteki sayısal çoğunluk marifetiyle değersizleştirilme teşebbüsü asla bugünkü meseleleri çözemeyecek, hortumcuları kurtaramayacaktır. Başbakan Erdoğan ve partisi HSYK`nın değil, haydutların, rüşvetçilerin, yolsuzluğa adı karışmış herkesin peşine düşmelidir. Madem HSYK`da bir düzenleme yapılması gündemdedir, o halde AKP-CHP-BDP bir araya gelerek Anayasa değişikliğinde uzlaşmanın çarelerine bakmalıdırlar. Başbakan Erdoğan, milletin sandıkta kabul ettiği Anayasa`ya riayet etmeli, cesareti ve milli iradeye sadakati varsa yapacağı değişikliği millete sormalıdır. Demokrasilerde, hukuksuz, ilkesiz, kuralsız, ahlaksız bir iktidarın yaşama şansı ne duyulmuş, ne de görülmüştür. Başbakan Erdoğan ülkemizi `Ananas Cumhuriyeti`ne, kasaba devletine çevirenleri başka yerlerde değil, aynadaki akislerinde aramalıdır ve hukuktan kaçmamalıdır."
Devlet Bahçeli, yolsuzluk iddialarının aydınlatılmasının milletin beklentisi olduğunu ifade ederek, Türkiye`nin topyekun temizliğinin şart olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan`ın 17 Ocak`taki konuşmasında "Çok açık net söylüyorum. Benim evlatlarımdan bir tanesi böyle bir yolsuzluğa karışsın bir saniye yanımda tutmam evlatlıktan reddederim" dediğini anımsatan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sayın Başbakan, senin evladından olmanı istemez ve arzu etmeyiz. Nasıl ki şeref konusunda giriştiğin bahsi kaybetmişsen, nasıl ki birçok sözünü yutmak zorunda kalmışsan, evladınla ilgili sarfettiğin sözlerin de senin peşini bırakmayacak, bir gün gelip başına çöreklenecektir. Sen ki hırsızlığın babadan oğula geçtiğini yıllar evvel, bir partinin il başkanıyken söylemiştin. Şayet evladının bir usulsüzlüğü varsa, ki savcılığın iddiası budur, bunun sorumlusu sensin ve sağladığın imkanlardır. Nüfuz ticareti yapmak, yetkiyi kötüye kullanmak, yasa dışı ekonomik menfaatlere siyaseti alet etmek çok ciddi bir vebal, çok ağır bir kusurdur. Bunun için hukuk karşısına baba-oğul halinde çıkmaktan çekinmemeli, kaçmamalı ve korkmamalısın."
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Arap Baharı`nın tam terse döndüğünü ve eski devirleri bile aratır olduğunu belirterek, Suriye`de kanın gövdeyi götürdüğünü söyledi. Esad`a karşı mücadele eden Özgür Suriye Ordusunun, El-Kaide yapılanması olan Irak-Şam İslam Devleti`ne karşı savaştığını ifade eden Bahçeli, bir başka silahlı muhalefet grubu olan İslami Cephenin ise IŞİD`le mücadele ettiğini dile getirdi. Radikal grupların vahşi cinayetlerle, canavarca yöntemlerle insan öldürdüğünü bildiren Bahçeli, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Artık uluslararası toplum Esad`ı ehven-i şer olarak görmektedir. Kaldı ki AKP`li Dışişleri Bakanı`nın bunca yaşanmışlıktan, bunca Esad düşmanlığından sonra geldiği nokta da budur. Küresel güçler Esad muhalifliğini yumuşatmış, Şam yönetimine karşı tolerans düzeyini artırmıştır. Her şeye rağmen muhaliflerin yanı sıra, Esad yönetimi de kan dökmeye devam etmektedir. Varil bombaları masum sivillerin canını almaktadır. İnsanlık Suriye`de rafa kaldırılmıştır. Bu ülke dört bir yandan ateş altına alınmıştır. Suriye`de resmen katliam yapılmaktadır. 22 Ocak`ta İsviçre`de başlayacak 2. Cenevre Konferansı`ndan önce böylesi kanlı bir sürecin yaşanıyor olması herkes adına uyarıcı ve dikkat çekici olmalıdır. AKP hükümetinin Suriye politikası çoktan çökmüştür. Başbakan`ın milli hak ve menfaatleri dışlayan siyasi hesapları tutmamıştır. Küresel platformda katil Esed, makbul Esad haline gelmiştir. Esad muhaliflerini destekleyen iktidar, bölgesel planda çok zor durumlara düşmüş, güvensiz bir konuma gerilemiştir. Hükümetin öngörü hataları, mezhepçi politikaları, terör örgütlerini kollayan tavır ve yönelimleri ülkemizin sorgulanmasına ve yalnızlaşmasına yol açmıştır. Türkiye hayalperest bir Başbakan`la, stratejik derinlikte boğulmuş bir Dışişleri Bakanı`nın elinde caydırıcılık vasfını yitirmiştir. AKP hükümetinin destek verdiği terör grupları, Türkiye için de başlıca sorun kaynağı haline gelmiştir. Yurtiçinde yapılan El-Kaide operasyonları bu kanaatimizin bariz ispatı olarak okunmalıdır. Türkiye`nin terörist unsurlara destek verdiği algısı gittikçe yaygınlık kazanmaktadır. Başbakan, bu yakın ve vahim tehlikeyi görmeli ve aleyhimize tecelli edecek adım ve kararlardan vazgeçmelidir."
Son günlerde bir ihbar üzerine yollarda durdurulan TIR`larda artış yaşandığını belirten Bahçeli, Adana`da önü kesilen 7 TIR`ın gündemin başköşesine oturduğunu söyledi. Bazı TIR`lardaki yükün MİT`e ait olduğu tespit edildikten sonra yetkili savcının aramayı durdurduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"Hükümetin Hatay`daki TIR vakasını Bayır-Bucak Türkmenlerine yardım mazeretiyle kapatmasını hadi anladık diyelim, peki Adana`daki TIR`lara ne diyeceğiz? Acaba bu TIR`ların istikameti neresidir? AKP hükümeti bu MİT TIR`larıyla neyin sevkiyatını, kimlere yapmaktadır? Varsayalım ki kaygılanacak bir şey yoktur, o zaman TIR`ın güvenliğini sağlayamayan bir hükümetin ülkenin güvenliğini sağlaması nasıl beklenecektir? Son zamanlardaki bu TIR hareketliliğini neye yormak lazımdır? Başbakan ve hükümeti, Esad muhaliflerine silah ve mühimmat mı taşımakta, MİT de buna eskortluk mu yapmaktadır? Eğer ülkemizin milli çıkarları nam ve hesabına bir faaliyet esnasında TIR`lar yollardan çevriliyorsa bunu adı resmen bir rezalet, yok Suriye`deki iç savaşa silah taşınıyorsa bunun da tanımı aynısıyla kepazeliktir. Başbakan Erdoğan, bu karanlık süreci nereye kadar sürdürecektir? MİT`in TIR üstündeki macerası nereye kadar devam edecektir? Bize göre hükümet bu zamana kadar yaşananlardan ders ve sonuç almamıştır. AKP`nin Suriye muhalefetini silahlandırması, iki de bir otoyollarda önünün kesilerek maskara edilmesi, ülkemizin uluslararası alandaki prestijini olumsuz etkilemektedir. Başbakan Erdoğan ve hükümeti, devletin milli istihbarat kuruluşunu terör örgütlerinin kuryesi yapmamalıdır. PKK`sından PYD`sine ve El-Kaidesi`ne kadar Türkiye`nin kaderi terör örgütleriyle düşüp kalkmak değildir. Şunu unutmayalım ki dış politikada zaaf, açık, pervasızlık ve ufuksuzluk hezimete yol açacaktır. Sonuç olarak AKP hükümeti hezimetin tüm sonuçlarına, tüm emarelerine uzunca bir süredir ilk elden muhatap kalmaktadır. Başbakan Erdoğan sonunun Ortadoğu`nun zalim diktatörleri gibi olmasını istemiyorsa derhal aklını başına devşirmeli, yol yakınken Türk milletinden özür dilemelidir."
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı`nda yaptığı konuşmada, toplumun her kesiminin yaşananlardan sıkıntılı ve dertli olduğunu söyledi.
Ekonomik sorunların alabildiğine tırmandığını, işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluğun insanları hırpaladığını savunan Bahçeli, ekonominin alarm zilleri çaldığını, dövizdeki yükselmenin herkesi endişelendirdiğini belirtti.
Emeklilerin ekonominin bugünkü halinden, hükümetin hatalı politikalarından en çok yakınanlar arasında olduğunu ifade eden Bahçeli, yaşa takılan emeklilerle ilgili adaletsiz bir durum ortaya çıktığını ifade etti. Bahçeli, yaşa takılan emeklilerin mağduriyetlerini giderecek düzenleme yapılması gerektiğini dile getirerek, "Onlar AKP Hükümet`inden lütuf bekleyecek kadar da aciz olmayıp, analarının ak sütü kadar helal olan haklarını istemektedirler" ifadesini kullandı.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, 30 Mart 2014`te yapılacak yerel seçimlere 69 gün kaldığını anımsatarak, seçim yaklaştıkça siyasi tansiyonun yükseldiğini, anlaşmazlık ve anormalliklerin yaygınlaştığını söyledi.
Bu süreçte siyasetin üslubunun dibe vurduğuna dikkati çeken Bahçeli, "Hakaretler havada uçuşmakta, husumetten beslenen odaklar tahammülleri zorlamaktadır. Mahkeme kararı olmadan, illegal yöntemlerle kaydedilen konuşmalar çarşaf çarşaf yayınlanmaktadır. Manşetler ve sanal medya video ve kaset pazarı olmuştur" diye konuştu.
İnternet üzerinden sürdürülen karanlık kampanyaların mahrem bilgilerin servis edilmesine çanak tuttuğunu belirten Bahçeli, Anayasa`nın ve Türk Ceza Kanunu`nun özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyetine ilişkin hükümlerinin çiğnendiğini dile getirdi.
Bahçeli, hafta sonu yaptığı İstanbul ziyaretine değinerek, İstanbullular`ın üzgün ve iktidardan şikayetçi olduğunu savundu. Devlet Bahçeli, "Dünya’nın en büyük Türk kenti, çağ açıp çağ kapatan kutlu fethimizin muhteşem emaneti, kronik çatışma aktörlerinden kurtulmak için gün saymaktadır. İstanbul AKP’yi de CHP’yi de denemiştir. İki parti yıllardır İstanbul’a kaybettirmiştir. İstanbullu vatandaşlarım yoksullaşırken, Başbakan ve yandaşları yolsuzluklarla zenginleşmiş, bu alanda rekorlar kırmıştır. İstanbul’da yepyeni ve taptaze bir başlangıç yapılmalıdır. MHP İstanbul’un şehremini olmaya taliptir" dedi.
Ahlaki aşınma, adalet duygusunun körelmesi, haklının değil, güçlünün, hatırlı kişilerin, mevki ve makam sahiplerinin her türlü yanlışa rağmen korunup gözetilme eğiliminin milli vicdanı yıktığını ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:
"İktidarın ne pahasına olursa olsun arkasında durduğu sonradan görme zümrelerin hukuken dokunulmaz ve erişilmez olması, kanun önünde eşitlik prensibini anlamsız kılmaktadır. Hükümete yakın durmak sanki suç işleme ayrıcalığı, suça karışma özgürlüğü sağlamaktadır. Bu durum, birçok mahsurlarının yanında demokrasinin taşıyıcı sütunlarını da sarsmakta ve çürütmektedir. Hukuk herkese karşı tarafsız, bağımsız ve eşit ölçüde uygulandığı sürece bir anlam ifade edecek, vicdanen onay görecektir. Adalet karşısında hiç kimsenin doğuştan veya sonradan kazanılmış farklılığı, imtiyazı ve üstünlüğü olmayacak, olamayacaktır.
İçinden geçtiğimiz şu günlerde, adalet terazisi zedelenmiş, iktidar saldırılarıyla çalışamaz hale gelmiştir. Başbakan Erdoğan hukukun genel ilkelerini hiçe saymış, mahkemeleri töhmet altında bırakmıştır. İktidarın estirdiği faşizm rüzgarı ve sahip olduğu otokrat dili tesirini arttırdıkça, hukuk gerilemekte, yaptırım ve caydırıcılık misyonunu kaybetmektedir. Başbakan Türkiye Cumhuriyeti’ni ilkel kabilelerde bile görülmeyen bir tarz ve tutumla yönetmektedir.
Mahkeme kararları uygulanmamaktadır. Hakim ve savcı kararları dikkate alınmamaktadır. Hukuk devleti prensibi açıktan açığa hücuma uğramaktadır. Yolsuzlukla mücadele etme vazife ve sorumluluğu taşıyan kamu görevlilerine zulüm reva görülmektedir. Artık Türkiye, hukuku takmayan bir iktidarın kontrolündedir. Artık Türkiye kuvvetler ayrımı ilkesiyle yollarını çatallaştıran bir iktidarın esareti altındadır. Suçlular AKP iktidarıyla güvenceye kavuşmuştur. Hırsızlar AKP iktidarıyla korumaya alınmıştır. Yolsuzlukların içine gömülmüş kim varsa AKP iktidarının teminatıyla zırha bürünmüştür."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın rüşveti normal, rüşvetçileri de masum gördüğünü öne süren Bahçeli, "Kanun kaçakları, suçlular, soyguncular, düzenbazlar, dolandırıcılar, yasa ve ahlak tanımazlar neredeyse hakkı gasp edilen, mazlum ve mahcup kişiler mertebesine çıkarılmıştır. Buna karşılık adaletin tarafında olanlar darbeci, piyon, maşa, örgüt üyesi, militan olarak tasvir edilmiş ve takdir edeceğiniz üzere en ağır suçlamalara maruz kalmışlardır" dedi.
Bahçeli, iktidarın hukuku "boğazlamaya" çalıştığını savunarak, şöyle devam etti:
"Başbakan unutmasın ki, tarihte hiçbir diktatör adaletten kaçamamış, malum ve makus sondan kurtulamamıştır. Bu zihniyet gün gelecek, devran dönecek hukukun karşısına istese de istemese de çıkarılacak ve bilinsin ki yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Başbakan’ın kötülediği, iftiralar attığı, akla ve hayale sığmayan ithamlarla yıprattığı savcılar kendisine millet adına, devlet adına, yetimler adına, aç ve sefil bıraktığı milyonlar adına, istismar ettiği herkes adına hesap soracaktır. Şu da iyi bilinmelidir ki demokrasinin hesap kesim tarihi uzak olmayıp çok yakın zamanda tahakkuk edecektir."
Başbakan Erdoğan`ın dönen dolapların en yakın tanığı ve ortağı olduğunu iddia eden Bahçeli, "AKP’li bakanlar rüşvet ve hırsızlıkla günlerini gün edip dolarları evlere ve bankalara yığarken, Başbakan Erdoğan da boş durmamış, kamu arazilerini ona buna peşkeş çekmiş, evlatlarını palazlandırmış, yedi sülalesine yetecek serveti biriktirmiştir" diye konuştu.
Bahçeli, Başbakan Erdoğan`ın Pakistan ziyaretinden dönerken "Neye göre kara para? Para bankaya girip çıkıyorsa kara para diyemezsin" dediğini anlatarak, kara paranın bu yolla aklandığını ve Başbakan Erdoğan`ın da bunu kabullendiğini söyledi.
Bu şartlarda, kara paracıların AK Parti’ye tümüyle nüfuz etmesinin, siyasi varlığına ipotek koymasının şaşırtıcı görülmemesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, "Başbakan karanlık emelleriyle, zift gibi vicdanıyla, simsiyah yüzüyle üzerinde beyaz nokta olmayan banknotların nakil ve transferine cevaz vermiş, dahası bunu da meşrulaştırmaya cüret etmiştir. Böylesine yanlışa batan, böylesine basiret ve dürüstlüğünü kaybeden birisinin yolsuzlukla mücadele etmesini, rüşvetçileri adalete teslim etmesini kim ileri sürebilecektir?" diye sordu.
Başbakan Erdoğan`ın tüm yasa dışı iş, ilişki ve irtibatların sevk ve idaresini yaptığını iddia eden Bahçeli, "MİT’in uyarılarına rağmen, bakanlarının durumunu gözden geçirmemesi, haklarında zamanında siyasi tasarrufa gitmemesi elimizdeki en ciddi delildir" dedi.
AK Parti İstanbul Milletvekili Muhammed Çetinin bir arkadaşına, “Ayakkabı kutun kaç numara, maşallah 85 numara, senin kutun büyüktür” sözlerinin kesin ihraç için gerekçe olduğunu ifade eden Bahçeli, "Peki Sayın Başbakan, senin ayakkabı kutuların gerçekte kaç numaradır? Havuz problemlerine kafasının basıp basmadığını tam olarak bilemediğimiz Başbakan Erdoğan bize şu sorunun cevabını vermelidir: Sayın Erdoğan, banka hesaplarındaki milyarlar kaç ayakkabı kutusuna sığacak, kaç gemiciği dolduracak, kaç kasaya girecek, kaç villayı taşıracaktır?" diye konuştu.
Bahçeli, Başbakan Erdoğan`ın düşman listesinin kabarık olduğunu ifade ederek, "Hainler, ajanlar, casuslar, paralel yapılar, karanlık odaklar, uluslararası çeteler, medya, iş alemi, siyasi partiler, yerli taşeronlar, örgütler, maşalar, küresel saldırılar, kaset montajcıları, itibar suikastçıları, virüsler, Haşhaşiler hükümeti hedef seçmiştir. Sanki tüm ülkeler, tüm canlılar, tüm beşeriyet, tüm dünya, hatta ve hatta evrendeki diğer tüm varlıklar Başbakan ve hükümetinin başarısını çekemediğinden hedefe yerleştirmişlerdir" dedi.
Erdoğan`ın "operasyonun milli olmadığını" söylediğini anlatan Bahçeli, "İmralı canisini Kürt kökenli kardeşlerimizin lideri olarak tanımlayan gayri milli anlayışın millikten dem vurması yeni bir bayağılık örneğidir" diye konuştu.
Bahçeli, Başbakan Erdoğan`ın geçen haftaki AK Parti Grup Toplantısı`nda "Türk milleti" ifadesini kullandığını anımsatarak, "Türklüğü inkar eden, Türk milletini reddeden BOP’un sabıkalı Eşbaşkanı’nın zoru görünce yörüngesi mi kaymış, aklı mı karışmış, tutunacak dalı mı kalmamıştır? Başbakan Erdoğan’ın Türk milleti ifadesini kullanması gelişme olsa da yeni bir takiyyenin, yeni bir istismarın ve yeni bir siyasi ayak oyunun eseridir" dedi.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA