Başkent Ankara Meclisi’nin düzenlediği sempozyumda Akademisyenler siyasetçileri geride bıraktı. Konuşmacılar arasında yer alan Prof.Dr. Kadir Arıcı yaptığı sunumda Başkent Ankara ile ilgili yaptığı değerlendirmede ağır eleştiriler getirdi.
Prof. Dr.Arıcı,” Ankara gittikçe çirkinleşiyor, düşünebiliyor musunuz Ankara’ya 40 yıldır bulvar yapılmadı, Ankara yağma edildi, hortumcu ve yağmacı kültür almış başını gidiyor, taşı bile Çin’den getiriyorlar bütün bu olumsuzluklar Ankara’nın itibar kaybetmesine yetip de artıyor” dedi.
İşte, Prof.Dr. Kadir Arıcı’nın olay yaratacak o müthiş konuşmasının tam metni:
“ Salonun manzarası Türkiye’nin manzarası. Türkiye’yi yönetenler gelirler, konuşurlar, karar alırlar, çok üniversitemiz olduğunu söylerler, çok araştırma merkezimizin olduğunu söylerler ama kendileri her şeyi en iyi bilirler. Basın onların peşindedir. Televizyon kadar herkes bilir. 12 yaşından beri Ankara’da olan bütün eğitimini Ankara’da yapan 1966’da 12 yaşında Ankara’ya gelmiş bir insan olarak konuşuyorum. 33 yıldır üniveristede öğretim görevlisiyim. Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti, Türkiye’nin en büyük ikinci kenti, Türkiye’nin en büyük ikinci kültür merkezi, Orta Anadolu’nun en büyük iktisadi, ticari ve sanayi merkezi ama bir başka önemli şey var Orta Anadolu insanı için en büyük ekmek kapısı. Göçün seyrini izlerseniz Ankara’ya Orta Anadolu insanı doluyor.
Tarihte Ankara her dönemde önemli merkezlerden birisi özellikle Orta Anadolu için önemli bir merkez Ahi cumhuriyetinin başkenti. Fakat keşke ahilerden bir eser kalsaydı Ankara’da. Ahiliğin belki başkenti Ankara ama biz bu ahiliği Ankara’da taşıyabildik mi? Ankara’da kalan ahilerden bir tanesinden bir pardesü aldım 15 yılda eskitemedim. Ahilik bu işte. Ankara Osmanlı’da bir dönem Anadolu eyaletinin başkenti , İstiklal Harbi’nin yönetim merkezi, Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin merkezi, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti. Ankara hala burada bütün övünmelere rağmen bir memur şehri. Kamu çalışanlarının yüzde 14,1’i Ankara’da. Türkiye’deki tüm çiftçilerin yüzde 2’si Ankara’da. Yani Ankara’da tarım ölmüş. Esnafların yüzde 6 buçuğu Ankara’da, işçi olarak çalışanların da yüzde 8 buçuğu Ankara’da.
Nüfusta bir başka acı bir gerçek var. Ankara’nın toplam nüfusunun yüzde 97,5’i kent merkezinde yaşıyor. Yani kırda 123046 kişi kalmış. Dolayısıyla bütün Ankara’nın vebali, günahı bütün Ankaralının. Artık özel idarede büyüşehire devredilecek. Dolayısıyla Ankaralı aklını başına alacak. Seçimde de çok dikkatli olması lazım. Çünkü bundan sonra belediye meclisi Ankara’yı yönetecek. Onun için belediye meclisine üye olacakları Ankara eğer dikkatli seçmezse yine faturayı Ankaralı ödeyecek. Ankara çok eğitimli bir kent. Bu Ankara için büyük bir şans ama Ankara’nın buna rağmen 160 bin işsizi var. Yani Ankara’da işsizlik problemi çözülmemiş üstelik bu problemde eğitimli kişilerin işsizlik oranı daha yüksek. Kişi başına düşen gayri safi hasıla yükseliyor. Satın alma gücü de çok yükseliyor.
Ankara’da istihdam yapısına baktığımızda hizmet sektörünün ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Yani insanlar hizmet sektöründen geçinmeye başlamışlar. Ankara’da 12 tane organize sanayi bölgesi var diyoruz. Olayın hep güzel yönünü anlatıp kendi kendimizi kandırmayalım. Çünkü Türkiye’nin ekonomi politikalarını düzeltmezseniz Ankara’yı, Ankara’nın ekonomisini düzeltemezsiniz. 2 tane organize sanayi bölgemiz var, 5 tane teknoloji geliştirme bölgemiz var. Bunlar güzel rakamlar. İşçilerin iş bulma şansının gün geçtikçe bittiği bir Ankara’dayız. Hizmet sektörünün dışında esnek çalışma Ankara’da artıyor, Sendikasız iş yerleri çoğalıyor, yüksek öğrenimli işsizler çoğalıyor. İşsiz aileler endişe içerisinde çünkü bir yıldan daha uzun işsizler yani ümidini kaybetmiş olanlar artıyor. Ankara gittikçe çirkinleşiyor. Gittikçe tam anlamıyla bir köy hailne geliyor. Alaturka bir köy yani Amerikansı bir köy haline geliyor. Bir İtalyan mimar İstanbul için ruhunu paraya satan şehir diyor. Ankara son dönemde ruhunu daha çok paraya satmaya başladı. Çukurambar gökdelen mezarlığına döndü. Türk Telekom’un Aydınlıkevler’de 30 katlı binası var. O 30 katlı binalar Samsun yolunu doldurduğunda Kale’yi göremeyeceğiz. Mesela Almanya’da 30 katlı binayı çok fazla göremezsiniz. Çünkü bunlar ruh sağlığına zararlıdır. Son 40 yıldır neredeyse Ankara’da bulvar yapılmadı. Son olarak Atatürk Orman Çiftliği’ni yağma eden bir bulvar oldu. Başbakanlık Atatürk Orman Çiftliği’ni iyice yağma etti. Daha öncekiler de yağma etti Başbakanlığın yağması da tüy dikti. Üretim odaklı bir ülke olmaktan çıkıyoruz. Uluslararası sermayeye teslim edilmiş bir ekonomiye doğru gidiyoruz. Gümrük Birliği sürekli aleyhimize işliyor. Dövizin baskılanması ithalatçı ve al satçı bir ekonomiye teşvik ediyor. Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdemir sanayiciler fabrikalarını satıyorlar ve inşaatçı ve ithalatçı olmaya başladılar dedi. Türkiye’yi yönetenlerin bunları dinlemesi lazım. Katma değer yaratmayan bir ekonomiye gittik. Tasarrufu teşvik bütünüyle unutuldu. Ankara ranta kurban edildi. Tasarruf, üretim ve yatırım odaklı politikalar yönlenemediğimiz müddetçe ne Ankara’nın ne Türkiye’nin problemi çözülemez. İnsan gücü planlamasına dayalı eğitim yapılmalı. YÖK hiçbir şekilde yapması gerekeni yapmadı. Yapmaması gereken her şeyi yaptı. Yani YÖK son 30 yıldır üniversiteyi asker gibi kontrol eden bir organizasyon olmanın ötesine gitmedi. Dolayısıyla 250 bin eğitim fakültesi mezunu açıktayken biz fen edebiyat fakültesi mezunlarına öğretmenlik hakkı verdik. Türkiye teşebbüs kültürünü mutlaka yaşatmalı, üniversite sanayi işbirliğini artırmalı, bilim, teknoloji ve inovasyona yönelik daha çok kaynak ayrılmalı. Dış politikalarda çevremizle barışık politikalar izlemeliyiz. Birliğimize yatırım yapmamız lazım ama Türkiye’yi yönetenler ayrıştırıcı dil kullanıyorlar. Türk şemsiyesi dışında Anadolu’da başka bir şemsiye bizi birleştirmez çadırın orta direği Türk şemsiyesidir. Bunu yok eder Türkiye’yi 36 etnik gruptan biri haline getirirseniz Anadolu’ya kan getirirsiniz. Dolayısıyla etnik bölücülüğe prim veren politikalardan Türkiye vazgeçmelidir. Türkiye’nin kalkınması için milletin seferber edilmesini sağlayıcı kültür ve eğitime ağırlık verilmedilir. İnsan hakları ve demokratikleşme adı altında ayrıştırıcı global tezgahatır. Avrupalılar 28 ülkeyi tek millet tek devlet yapmaya çalışıyorlar. Biz zaten tekiz. Farklı etnik kökenlerden gelebiliriz ama hepimiz Türk olmuşuz. Biz şimdi bu global tezgahla farklı bir noktaya götürüyoruz. Bütün bu noktadaki yanlışlardan dönülüp bütün Türk insanını ben ülkem için ne yapabilirim sorumluluğuna itmedğiniz müddetçe hepimiz hortumcu ve yağmacı bir noktaya geliriz. Üretimden vazgeçtik. Üretmediğimiz müddetçe bizim bir adım ileri gitmemiz mümkün değil. Yarın bütün Türkiye’yi Ankara’ya, İzmir’e, İstanbul’a toplarsınız ancak bu şehirler ürettiğini tüketir hale gelir. Türkiye böyle kalkınmaz. Çocuklar Ankara kedisini yaşatalım dediler ve Ankara kedisi aldık. Kediyi çoğaltacak erkek kedi bulamadık. Ankara’nın tiftik keçisi kadar büyük bir nimet yok ama Ankara’da keçi yok. Adam almış Afika’ya götürmüş, geliştirmiş bir keçiden 4 buçuk kilo yün alıyor. Biz de mevcudu bitirmişiz. Bunları birlikte düşünmediğimiz müddetçe Ankara’nın problemlerini çözemeyiz ve Ankara’nın problemleri Türkiye’nin problemlerinden soyutlanarak kesinlikle çözülemez. Tükiye bu gidişle bölgesinde yarı sömürü bir ülke haline gelecektir ama biz İktisat kongrelerini 1923’teki iktisat kongresi mantığı ile yaparsak bütün problemleri çözeriz. “