Tarih: 21.12.2021 10:35

BÖBREK KANSERİ RİSKİNİ ARTIRAN 8 ÖNEMLİ NEDEN

Facebook Twitter Linked-in

 Çalışırken varlığının farkına bile varmadığımız organlarımızın başında böbrekler geliyor. Vücudumuzun hormonal düzeninin sağlanmasından toksinlerden arındırılmasına kadar birçok görevi bulunan böbreklerde gelişen kanser, başlangıçta belirti vermeden sessizce ilerliyor. Acıbadem International Hastanesi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, “Hastalığın ilk dönemlerinin de sessiz seyrettiği göz önünde bulundurularak özellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerin sağlık kontrollerini aksatmamaları gerekiyor” diyor.

 

Atıkları kandan temizleyerek idrarı oluşturma görevi bulunan böbrekler, omurganın her iki tarafında bulunuyor. Yumruk büyüklüğünde ve fasulye şeklinde olan bu organlarda meydana gelen kanserler hiç de küçümsenmeyecek oranda görülüyor. Tüm kanser türlerinin yaklaşık yüzde 2.5’unu böbrek kanseri oluşturuyor. Üstelik erkeklerde iki kat daha fazla görülüyor. 

 

Risk faktörlerine dikkat!

 

Böbrek kanserinin nedenleri kesin olarak bilinmese de bazı risk faktörleri olduğu biliniyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Sofikerim bu faktörleri şöyle sıralıyor;

 

İlk evrelerde belirti vermiyor!

Böbrek kanseri ilk evrelerde genellikle belirti vermiyor. Ancak idrarda koyu kırmızı ya da kahverengiye yakın kan görülmesi, yorgunluk, halsizlik, ani gelişen ve geçmeyen bel ağrısı, sırtta geçmeyen ağrı, sebebi bilinmeyen kilo kaybı, iştahsızlık ve yüksek ateş gibi belirtiler böbrek kanserini akla getiren şikayetler arasında yer alıyor. Hastalığın tanısında kan ve idrar testlerinin yol gösterici olabildiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, “Ultrasonografi, BT ya da MR gibi görüntüleme teknikleri ile böbrekteki tümör ya da anormal dokular araştırılabilir. Biyopsi işlemi de tanıda kullanılan bir diğer yöntem” diyor.

Evresine göre tedavi farklılaşıyor

Kanserin evresi ve hastanın genel durumuna göre böbrek kanseri ameliyatına karar verildiğini ifade eden Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, tedavi yöntemlerine dair şöyle konuşuyor:

“Kanser diğer organlara sıçramadıysa genellikle cerrahi yöntemler ilk akla gelen tedavi yoludur. Cerrahi için uygun olmayan kimi hastalarda radyofrekans, ablasyon, kriyoterapi gibi yöntemlerle tümörün yok edilmesi de mümkün olabiliyor. Metastazları bulunan hastalarda kanserli dokuları hedef alan kimi ilaçlar ve kemoterapiler kullanılabiliyor. Daha ileri hastalıklarda ise hastanın yaşam kalitesinin artması ve semptomlarının gerilemesi adına radyoterapi ve renal arter embolizasyonu adı verilen işlemler yapılabiliyor.”

 

“Böbrek koruyucu ameliyatlar yapılıyor”

Böbrek kanserinin cerrahi tedavisinde uygulanan ameliyat yöntemlerinin “radikal nefrektomi ve parsiyel nefrektomi” olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, “Böbreğin ve çevresindeki kanserli dokuların çıkarıldığı operasyona radikal nefrektomi denir. Bu ameliyatta tümörlü böbrek, lenf düğümleri ve böbreküstü bezleri vücuttan çıkarılır. Diğer ameliyat yöntemi olan parsiyel nefrektomi, böbrek koruyucu ya da nefron koruyucu cerrahi olarak da adlandırılır. Bu işlem, laparoskopik ya da robotik olarak yapılabiliyor. Ameliyatta böbreğin tümörlü bölgesi çıkarılarak bu organın işlevine devam etmesi sağlanıyor. Küçük ebattaki tümörlerde parsiyel nefrektomi mümkün olabiliyor” diyor.

Özellikle hastanın bir böbreğini daha önceden kaybettiği durumlarda parsiyel nefrektominin hayat kurtarıcı olabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Sofikerim, operasyon sonrası hayat kalitesi ve diyaliz ihtiyacı gibi komplikasyonlar göz önüne alındığında parsiyel nefrektominin radikal nefrektomiye göre hastaya sağladığı olanaklar açısından daha yüksek olduğunu belirtiyor.

 

 

ARTUKLU HABER AJANSI




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —