MELİH GÖKÇEK’E VERDİĞİ BİR HAFTALIK SÜRENİN VE KENDİLİĞİNDEN VERDİĞİ İKİ HAFTALIK İLAVE SÜRENİN DE DOLDUĞUNU BELİRTEN LEVENT GÖK, BÜLENT ARINÇ HAKKINDA DAVA AÇMAYAN MELİH GÖKÇEK’İ NAMERT İLAN ETTİKLERİNİ BELİRTTİ
Yaklaşık bir ay önce ülke gündeminde Başbakan Yardımcısı Bülent ARINÇ tarafından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih GÖKÇEK ile ilgili söyledikleri oldukça kamuoyunda yankı bulmuş, o sıralarda Başbakanın arkasına saklanmayı marifet edinmiş Melih GÖKÇEK’in bir sessizlik içerisinde işi geçiştirdiğine tanık olduğumuz bir süreçten geçtik.
Melih GÖKÇEK, geçenlerde yaptığı açıklamada ki, aşağı yukarı birkaç ay oldu. 800 kişiyi mahkemeye verdiğini açıklamıştır. Twitter üzerinden kendisine hakaret eden 800 kişiyi. Ve bu 800 kişi ile ilgili dava açtığını belirtirken de aynen şu cümleleri kullanmıştır: “Kimsenin kimseye hakaret etme kastı olamaz, hakkı yoktur. Bu nedenle şahsıma hakaret edeni anında mahkemeye veririm. Bundan kurtuluş yoktur ” demiştir. Ve kimi şikayet ettiği kişilerle ilgili o kişilerin evine polis göndermiştir. Kendine yapıldığını farz ettiği hakaretlerin aklınca hesabını devleti arkasına alarak da sormayı adet haline getirmiştir.
BÜLENT ARINÇ’IN MELİH GÖKÇEK HAKKINDA SÖYLEDİKLERİ YENİR YUTULUR ŞEYLER DEĞİLDİR
Yaklaşık bir ay kadar önce 23 Mart’ta Başbakan Yardımcısı Bülent ARINÇ çıktı, aynı partiden, iktidarın bir belediye başkanı bir tarafta, iktidarın bir başbakan yardımcısı bir tarafta. Melih GÖKÇEK ile ilgili bizim kamuoyunda her zaman dile getirdiğimiz, ama iktidarın izin vermediği için yargılama aşamasına getiremediğimiz konularda çok ağır, yenilir yutulur olmayan sözcükler söyledi.
Bir hatırlatmakta yarar var; Şimdi Melih GÖKÇEK zannediyor ki kamuoyu bunları unuttu. Televizyon televizyon geziyor. Bunların unutulduğunu zannediyor.
Ne diyor Başbakan Yardımcısı Bülent ARINÇ;
“Melih GÖKÇEK haysiyetli bir insan değildir” diyor. Kim söylüyor bunu, iktidarın Başbakan Yardımcısı, iktidarından olan bir belediye başkanı hakkında söylüyor.
Başbakan Yardımcısı Bülent ARINÇ; “Biz diyor, kimin nerede havlayacağını iyi biliriz.”
Değerli arkadaşlarım sözcüklere bakın. Ve diyor ki “Bu kişi, Ankara’yı parsel parsel satmıştır. Böylesine önemli sözcüklerin söylendiği, ağır iddiaların bulunduğu bir ortamda, haysiyetli bir şahıs, onuruna, şerefine düşkün bir şahıs hiç bunu ertelemez. Derhal gider ertesi gün mahkemelerde hakkını arar ve bu sözcüklerin hesabını sorar, sormalıdır.
HAYSİYETLİ BİR İNSAN UĞRADIĞI AĞIR HAKARETLER KARŞISINDA DAVA AÇAR
Eğer haysiyetinize, onurunuza, şerefinize düşkünseniz, bu sözcükleri hakaret sayıyor iseniz, yapmanız gereken ertesi gün gidip mahkemede dava açmaktan ibarettir. Ve Melih GÖKÇEK çıktı ortaya dedi ki; Bülent ARINÇ’la ilgili o da çok ağır tweetler attı, açıklamalar yaptı. Bülent ARINÇ’ı provokasyon yapmakla, paralel yapının bir elemanı olmakla suçladı ve kendisine meydan okudu.
DAVA AÇMAZSAM NAMERDİM” DEDİ AMA AÇMADI
Melih GÖKÇEK dedi ki; “Bülent ARINÇ senin hakkında dava açmazsam namerdim.” Aynen bu sözler. Melih GÖKÇEK bu tweetlerde yaptığı açıklamalarda “Bülent ARINÇ hakkında dava açmazsam namerdim” dedi. Bekledik. Melih GÖKÇEK’in yüreği var mı, cesareti var mı, Bülent ARINÇ hakkında dava açabilir mi diye. Haysiyetini koruyacak mı, şerefini koruyacak mı, onurunu koruyacak mı diye bekledik.
Aslında Bülent ARINÇ’ın bu söyledikleri bizim Ankara’da çok uzun yıllardır dile getirdiğimiz ihalelerle, arsa uygulamalarıyla, imar uygulamalarıyla Ankara’nın nasıl parsel parsel satıldığını zaten biz defalarca ifade ettik. Ama İçişleri Bakanlığı soruşturma izni vermedi.
Böyle diyen Melih GÖKÇEK’e karşı 3 Nisan’da yine huzurunuzda ben de bir çağrıda bulundum. Eğer şerefini, haysiyetini, onuruna düşkünsen Bülent ARINÇ hakkında dava açmak için sana bir hafta süre veriyorum diye.
Yaklaşık bu açıklamamız üzerinden tam üç hafta geçti ve Melih GÖKÇEK’in Bülent ARINÇ ile ilgili dava açtığına dair hiçbir bilgi kamuoyu ile paylaşılmadı ve bizlere ulaştırılmadı. Şimdi ben buradan huzurunuzda Melih GÖKÇEK’i kendi söylediği sözcüklerle Bülent ARINÇ’a; “Ankara’yı parsel parsel sattı Melih GÖKÇEK. Sen haysiyetsiz adamın birisin. Biz kimin nerede havlayacağını iyi biliriz” diyen Bülent Arınç’a karşı dava açmaması üzerine, bir haftalık süremizi birkaç hafta da kendimiz uzatarak, belki dava dilekçesini hazırlıyordur diyerek ona yeni bir fırsat verdik ama bugüne kadar Melih Gökçek, Bülent Arınç hakkında dava açmadı.
BİZ MELİH GÖKÇEK’İ NAMERT İLAN EDİYORUZ
Şimdi dönüyoruz Melih Gökçek’in o az önce söylediğim sözlerine, ne diyordu Melih Gökçek: “Bülent Arınç hakkında dava açmazsam namerdim.”
Sayın basın mensupları, Bülent Arınç hakkında şu ana kadar ulaşan hiçbir dava bilgisi yoktur.
O nedenle biz Melih Gökçek’i kendi sözcükleriyle, Bülent Arınç hakkında dava açmamış olmasını, bunu gerekçe göstererek ve kendi sözcükleriyle de ifade edildiği gibi kendisini bugün namert olarak ilan ediyoruz.
Namert sözcüğü sözlükte, sözlük anlamıyla korkak demektir, mert olmayan bir kişi demektir. Melih Gökçek sen korkağın tekisin, sen namertsin. Kendi sözcüklerinle kendini tarif ettin.
Bu davayı niye açmadın? Niye açamıyorsun Bülent Arınç hakkındaki bu davayı? Neden korkuyorsun? Ben yaptığım o açıklamada dava açıldığı zaman tanıklık yapacağımı da ifade ettim. Ankara’da bildiğim tüm gerçekleri açıklayacağımı da ifade ettim.
Nelerden korkuyorsun? Ankara’yı nasıl parsel parsel sattığın ortaya çıkacak diye mi korkuyorsun?
Hani gariban vatandaşlarımızın tweette attığı hakaretlere derhal dava açardın, onlara karşı mı cesursun? Haydi hodri meydan! Hodri meydan!...
Bu davayı açmayan Melih Gökçek kendi sözcükleriyle namerttir değerli basın mensupları, korkaktır ve artık sözüne güvenilmez bir kişidir.
Boş yere televizyon kanallarında dolaşsın, namert olan bir kişinin söylediklerine ne kimse itibar eder ne de onu kimse ciddiye alır…
Biz Melih Gökçek’i namert ilan ediyoruz değerli arkadaşlar. Teşekkür ederim.
SEÇİM GÜVENLİĞİ, SANDIK GÜVENLİĞİ TEHLİKEDEDİR
Levent GÖK, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir basın mensubunun, "İstanbul’da mahkemenin verdiği tahliye kararı uygulanmadı. Bir hukukçu olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" biçimindeki sorusunu şöyle yanıtladı:
“Bu iç güvenlik paketi daha kamuoyunda duyurulduğu andan itibaren ben buradan defalarca yaptığım açıklamalarda seçimin güvenliğinin tehlikeye düşmüş olduğunu ifade ettim.
Bu iktidar valilere ve polislere tanıdığı olağanüstü yetkilerle seçimin güvenliğini tehlikeye düşürmüştür. İktidarın valileri, polisleri seçimin her aşamasında iktidardan yana koyacağı tavırlarla hem seçimin güvenliği hem sandıkların güvenliği hem de seçim sürecinin güvenliği tehlikeye girmiştir.
Türkiye’de bu iktidar gümbür, gümbür gidiyor. Bunlar da onun farkında, iktidardan gidişlerini engellemek için her türlü çılgınlığı yapabilirler. Böyle bir iktidar gerçeği var. Bir daha ki 7 Haziran seçimlerinden sonra kurulacak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı döneminde hesap vermekten kaçmak için, mahkeme önüne çıkmaktan kurtulmak için, bu iktidarın yapacağı her türlü çılgınlığı yapacağı bir seçim sürecine giriyoruz.
Provokasyona da açıktır. AKP’nin yönlendirdiği provokasyonlar ve valileri de, polisleri de seçim güvenliğini yok eden uygulamalarıyla Türkiye’de seçimin güvenliğine, hepimizin dikkat etmesi ve bunun hepimiz tarafından da korunması gerekir.”
“İktidara güvenmiyoruz. İktidarın iktidardan düşmemek için her türlü çılgınlığı yapacağını biliyoruz. Bunun aylardan beri söylüyoruz. İç güvenlik yasasıda zaten bunun için çıkarılmıştır.” diyen Levent Gök sözlerini şöyle sürdürdü:
TÜRKİYE’DE ADALET KAVRAMI ALTÜST OLMUŞTUR! TUZ KOKMUŞTUR!
“Türkiye’de adalet kavramı alt üst olmuştur. Tuz kokmuştur Türkiye’de. Türkiye’de iktidarın yarattığı bir garabet anlayışı içerisinde mahkemeler birbirine düşmüştür.
Böyle bir tablo Cumhuriyet tarihinde ilk defa olmaktadır. Mahkemelerde bir karar veriliyor, doğrudur, yanlıştır. Bir mahkeme kararının bir başka bir mahkeme tarafından yok sayılması hukukumuzda mümkün değildir.
Bir mahkeme eğer usule de aykırı olsa, hukuka da aykırı olsa bir karar vermiş ise o karara itiraz edilebilir. AKP bütün bunları da ortadan kaldıran bir karmaşa içerisinde adaleti de perişan etmiştir. Adaletimiz, bugün mahkemeler ayaklar altındadır. Vatandaşın artık itibarı da mahkemeye olan saygınlığı da itibar duyması gereken bir süreci de kalmamıştır. Çok garip olaylar yaşıyoruz ve bu garip olaylar içerisinde iktidar beğenmediği kararları değiştirmek, o kararları etkisiz kılmak için savcılarda olmayan yetkiyi kullandırmaya çalışıyor.
Bir mahkemenin kararını bir başka mahkeme kararıyla ortadan kaldırmaya çalışıyor. Böyle bir tabloyu Türkiye şimdiye kadar hiç yaşamamıştır. Üzüntü vericidir, dehşet vericidir. Elbette bir mahkeme bir karar verir, karar doğrudur yanlıştır, usule uygundur, değildir, ama onun ortadan kalkması ancak itirazla bir başka mahkeme kararıyla mümkündür.
Böyle bir tabloyu Türkiye hak etmiyor. İşte yaşadığımız seçim sürecinde kim bilir daha böyle kaotik hangi ortamlarla karşılaşacağız. Yurttaşlarımızı sağduyuya ve her birini de seçim güvenliği açısından sandıkları korumaya da davet etmeyi bir yurttaşlık görevi biliyorum.
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA