CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, TBMM`de düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Manisa'da meydana gelen ve 15 kişinin hayatını kaybettiği trafik kazasına değinen Gök, katliam gibi bir kaza yaşandığını belirterek, ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa dileğinde bulundu.
Gök, 7 Haziran milletvekili seçimlerinden sonra ortaya çıkan tabloya dikkati çekerek, geçici hükümetin hala kendini tek parti iktidarının hükümeti gibi gördüğünü ve buna göre davrandığını savundu.
Seçimlerin üzerinden geçen süreye rağmen hükümet kurma görevinin hala hiçbir partiye verilmediğinin altını çizen Gök, Cumhurbaşkanının bu konuda görevini yapmadığını ileri sürdü.
Açıklamasının başında, “Manisa Gölmarmara ilçesinde yaprak toplamaya giden tarım işçilerinin geçirdikleri trafik kazasında ölen 15 tarım işçisi içimizi acıttı” diyen Levent GÖK,
“İnsanlarımızın ölümleri ne yazık ki çok basit gerekçelerle, basit olaylarla gerçekleşebiliyor. Bir insan hayatı bu kadar ucuz değildir. Bir insan hayatının bu kadar ucuz olduğu bir başka ülkeyi bulmak mümkün değildir. Bu katliam gibi kazaları, iş cinayetlerini önlememiz Türkiye’de birincil bir sorundur, en önemli sorundur. Umuyor ve diliyorum ki, böylesi büyük acıları tekrar paylaşmayız” diyerek ölenlere Allahtan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diledi.
Levent Gök sözlerine şöyle devam etti:
“07 Haziran seçimlerinden sonra oluşan yeni meclis yapısı içerisinde bir istifasını sunmuş ve yeni kurulacak hükümetin göreve başlama tarihine kadar usulü ve şekli işlemleri yapmakla görevli bulunan bir geçici hükümet kendisini hala 07 Haziran seçimlerinden önceki bir hükümet gibi algılıyor ve ona göre tasarruflarda bulunuyor.
Meclisimiz açıldı. 07 Haziran seçimlerinden sonra yaklaşık bir aya yakın bir zaman geçti. Ve bu süre içerisinde geçtiğimiz hafta içerisinde mecliste yemin töreni yapıldı. Geçmişteki bütün uygulamalara baktığımızda bütün teamüllere baktığımızda daha bir hükümet kurma görevi hala kimseye verilmiş değildir.” dedi.
Önceki uygulamalara değinen Gök hükümet kurma görevi verilmesinde yaşanan gecikmeye dikkat çekti:
TBMM BAŞKANLIK DİVANI NEDEN OLUŞTURULMUYOR?
“Önceki uygulamalarda milletvekillerinin yemininden bir gün sonra ya da iki gün sonra hükümet kurma görevi parlamento içerisinde bir milletvekiline verilmişken, bu sürenin üzerinden aşağı yukarı uzunca bir süre geçmesine karşın daha hükümet kurma görevinin kime verileceği belli değildir. Cumhurbaşkanı bu konuda görevini yapmamaktadır. Meclis çalışma koşullarını oluşturan bir çalışma düzenine henüz geçmemiştir. Geçtiğimiz hafta seçilen meclis başkanı aradan 4-5 gün geçmesine rağmen muhalefet partileri ile sözlü bir istişarede dahi bulunmamıştır. Meclisin başkanlık divanı oluşturulmamıştır.
Meclisin komisyonlarının oluşturulması gerekmektedir. Kısaca meclisin çalışması gerekmektedir. Meclis iktidardan düşmüş bir partinin geçici hükümetiyle sürdürülmek ve çalışmaları bu şekilde AKP’nin bir oldu bittiye getireceği bir sürece yayılmak istenmektedir. Bu hukuken de teamüller açısından da uygun değildir. Anayasaya aykırıdır. Meclis Başkanlık Divanının oluşumu niçin geciktiriliyor? Sayın Meclis Başkanına sormak isterim. Danışma Kurulu niçin toplantıya çağırılmıyor? Danışma kurulu toplantısıyla Başkanlık divanını bir an önce gerekirken, daha Meclis Başkanı’ndan bu konuda en ufak bir adım yok.
Bir başka tartışma yürüyor. Meclis Başkanı, Başkanlık Divanı sayısıyla ilgili, biz o tartışmaya dahil değiliz. Ama Meclis Başkanlık Divanı’nın bir an önce oluşması konusunda Meclis Başkanı’nın bir iradeyi göstermesini bekliyoruz. Komisyonlar oluşacak ki, Meclisinde kanun tekliflerini görüşeceği organların teşekkül etmesi gerekiyor. Süratle bunların yapılması gerekiyor. Meclis Başkanlık Divanı, komisyonlar. Bunların oluşturulmasını bekliyoruz. Meclis Başkanı’nın bu konuda bir harekete geçtiğine dair bir işaret yok, tam tersine süreci zamana yayan anlayışın ortaya çıkmış olduğunu görüyoruz.”
CHP OLARAK BAŞKANLIK DİVANI ÜYELERİMİZİ HEMEN BELİRLEDİK, BİZ MECLİSİ ÇALIŞTIRMAYA KARARLIYIZ.
Levent GÖK,AKP Grubuna görevlerini hatırlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
“AKP Grubu güya kendi içinden Başkanlık Divanı üyelerini belirleyememişte, bu bizim sorunumuz değil ki, CHP olarak derhal yemin töreninden hemen sonra Başkanlık Divanı üyelerimizi, Grup Başkanvekillerimizi belirledik, Meclisin çalışması açısından hiçbir günün kaçırılmaması açısından elimizden geleni yaptık. Meclisimiz AKP’nin keyfi iradesine tabi kılınacak, Meclis Başkanı da buna uyacak kuralının oluşturulacağı bir yer değildir. Biz meclisi çalıştırmaya kararlıyız. Sayın Meclis Başkanı’na buradan sesleniyorum: “Derhal başkanlık divanının ve komisyonların oluşumunu sağlayınız” bu konudaki her türlü gecikme Meclis Başkanlığının da yeni seçilmiş olan Meclis Başkanın da saygınlığını gölgeler. Biz buna da izin vermeyiz. Meclisi çalıştırmak için iç tüzükten kaynaklanan her türlü hakkımızı kullanmaya da hazırız. Ama sadece sorun onunla da ilgili değil. Bu Başkanlık Divanı ve komisyon üyeleri bir yandan belirlenmesi gerekirken RTÜK gibi önemli bir kurumun bir üyesinin belirlenmesi sürecini takvime koymuş değildir.
İşte Meclis Başkanlığı bunun için önemlidir. Meclis Başkanlığı bu konularda gündemi tayin edecek ve bu konuda Meclisi toparlayacak olan kişidir. Meclis Başkanlığının, Meclis Başkanı seçiminden önce AKP’den olmayan bir meclis başkanı seçilmesi yönündeki CHP’nin kararlılığı ve izlediği tutumunun ne kadar haklı olduğunun görüldüğü günleri yaşıyoruz. Elbette bundan Meclis Başkanlığını, oy vermemek suretiyle AKP’li bir üyeye altın tepside sunan bir diğer partinin de çıkaracağı dersler vardır. Bu tablodan onlarda sorumludur. Meclis Başkanlık Divanının belirlenmemesinden, Danışma Kurulu’nun toplanmamasından, komisyonların belirlenmemesinden, RTÜK seçiminin yapılmamasından gibi daha ilk anda akla gelecek soruların sorumluluğu Meclis Başkanı ile beraber onun seçimine katkı yapanlarında üzerindedir. Böyle bir tabloyu biz yürütürken bir de bakıyoruz. Başkanlık Divanı oluşturulmuyor. Komisyonlar oluşturulmuyor. RTÜK Üyesinin seçimi yapılmıyor.
Çok önemli kritik olan Suriye gibi bir konuda Meclise bilgi verilmiyor. Ama 7 Haziran seçimlerinde iktidarını kaybetmiş bir parti harıl harıl çalışıyor. Atamalar yapıyor. İktidardan düşmüş bir parti ve onun hükümeti görevi devredeceği hükümete kadar geçici anlamda bir hükümet işlevi görürler. Bu hükümetin görevi sadece devletin rutin, şekli görevlerini yerine getirmek olup, çok önemli kararları alacak ve atamalarda sanki kendi hükümetmiş gibi davranacak bir pozisyon içerisinde değildir. Ancak iktidardan düşmüş olan AKP hükümeti istifasını Cumhurbaşkanına sunup, bu istifası kabul edildiği süreçten bu güne kadar çıkartmış olduğu kararnamelerde hepsi elimde, 663 üst düzey atamayı gerçekleştirmiştir. Bunların içinde kaymakamlar var. Bunların içinde elçiler vardır. Bunların içinde devletin bütün bakanlıklarının kadrolarına doldurulan atamalar vardır. Bilim ve teknoloji Bşk.lığı gibi kurumlar, çok önemli bütün kurumlar 663 atamayla, üçlü kararnameyle, Bakanlar kurulu kararnamesiyle iktidardan düşmüş bir hükümet tarafından gerçekleştirilmiştir. Tam 663 kişi değerli arkadaşlarım. Büyükelçisinden tutun adalet müfettişine kadar, Gençlik ve Spor Bakanlığı müşavirinden tutun Kalkınma Bakanlığına kadar. Bilim ve Sanayi Teknoloji Kurumu Başkanlığından tutun Milli Savunma Bakanlığına kadar.Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığından tutun Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı velhasıl bütün bakanlıklar ile ilgili tam 663 üst atama yapılmıştır. Nedir bu telaş? Yangından mal mı kaçırıyorsunuz? Bu teamüllere uygun mudur? Bu ahlaka uygun mudur? Bu hükümetin, iktidardan düşmüş bu geçici hükümetin yaptığı bütün bu atamaların tümü hukuken, siyaseten teamüllerimize ve ahlaka aykırıdır.”
Şimdi bu hükümet bir yandan atamalar yapıyor, bir yandan da yağma ve talan düzeni devam ediyor. 23 Haziran’da Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararnameyle Ankara’nın pek çok mahallesi kentsel dönüşüm kapsamına alındı ve belediyeye devredildi. Bu yağma düzeni nedir böyle? Yani bırakın yeni gelen hükümet karar versin bu konuda. Gerekiyor mu, gerekmiyor mu? Hangi yandaşınızı zengin edeceksiniz? Daha halâ bunlarla mı uğraşıyorsunuz? Ankara’nın imar planlarında en önemli yer tutan 8 mahallesinde kentsel dönüşüm kararı aldılar ve bu kararlar resmi gazetede yayınlandı. Ankara’da binlerce dönüm arazi iştah açıcı rantsal dönüşümlere peşkeş çekildi. Bu hükümet bunları yapamaz. Bu hükümetin bunları yapma erki yoktur. Siyaseten yoktur, ahlaken yoktur, teamüllere göre yoktur ve hukuken yoktur.”
HÜKÜMETE UYARI
Levent Gök açıklamasında hükümeti şu sözlerle uyardı:
“Şimdi buradan bir uyarı yapacağım. 663 kişi, hepsi elimizde. Hepsinin tek tek nereye atandığını hangi kurula, hangi tarihte atandığını biliyoruz. Hepsini dikkate izliyoruz. Ve buradan şunu ifade etmek istiyorum. Bir geçici hükümetin böyle bir tasarrufu olursa ne olur? 2004 yılında Danıştayın verdiği bir kararı bu atamayı yapanlara ve bu atamayla o görevlere gelenlere hatırlatmak istiyorum. Danıştay 5. Dairesi yine bir geçici hükümetin (iktidardan düşmüş, görevi devretmek üzere olan) yaptığı atamalarla ilgili bir karar almıştır. Bu karar bir içtihattır ve hukuk dünyasında başköşede durmaktadır. Bu kararı bu atamayı yapanlara ve atamayla o görevlere gelenlere hatırlatmak istiyorum. Geçici bir hükümetin yapmış olduğu atamalar çok acil bir atama değilse siyasi amaçlıdır. Geçici bir hükümetin yapmış olduğu atamalar siyasi amaçlıdır. Bu nedenle yapılan atamaların kamu yararı ve hizmet gerekleriyle bağdaşır bir yanı bulunmamaktadır. Bu önemli bir konu, bu nedenle işlemlerin iptaline karar veriyor Danıştay. Ve Danıştay aynı zamanda şunu söylüyor, bu da ataması yapılanlarla ilgili, ataması yapılan kişiler açısından tesis edilen bu işlem kazanılmış bir hak doğurmaz. Yani bu yapılan işlemlerin iptali hukuken gereklidir, ayrıca ataması yapılan kişilerin orada ben buraya atandım, benim burada kazanılmış hakkım vardır demesi mümkün değildir.
Şimdi böyle bir hukuki tabloyu paylaşmak isteriz. Bir hukuk devletinde bunlar geçerlidir. Bu atamaların tümü geçersizdir ve atananlar yönünden de hiçbir kazanılmış hak oluşturmaz.”
“Bu süreci yakından takip ederken yine biz meclisin çalışmasına dönük CHP’nin pozitif yaklaşımlarını sergileyeceğimiz bir süreci de beraber sizlerle paylaşacağız” diyen Levent Gök, açıklamasını şöyle sonlandırdı:
BAŞKANLIK DİVANI DERHAL OLUŞTURULMALIDIR. KOMİSYONLAR OLUŞTURLMALIDIR. RTÜK SEÇİMİ DERHAL YAPILMALIDIR.
“TBMM Başkanının derhal Danışma Kurulu’nu toplaması gerekmektedir. Sayın İsmet Yılmaz’ın bu görevi geçiştirmemesi gerekmektedir. Başkanlık Divanının oluşumu, komisyonların oluşumu, RTÜK seçimi gibi öncelikli konular bir an önce meclis gündeminde tartışılmalı ve gereği yapılmalıdır ve bunun gecikmesinin her türlü faturası ve sorumluluğu da böyle bir anlayışla yöneteceği anlaşılan, TBMM Başkanını seçtirme yönünde katkısı olan diğer bir partinin üzerindedir. Bu konulardan kaçınılamaz. Bu konular sizi zorunlu olarak böyle bir noktaya götürür ve siz de bunun hesabını vermeye çalışırsınız, kimseyi de ikna edemezsiniz.”
(DANIŞTAY 5. Daire 2004/3658 E., 2004/5187 K. KARİYER VE LİYAKAT İLKELERİNE AYKIRI ATAMA İŞLEMİ’ne ilişkin İÇTİHAT METNİ ilişiktedir.)
CHP Grup Başkanvekili Levent Gök,
SORUYA YANIT: Bir kere değerli arkadaşlar, biz Türkiye’de neyi sağlamaya çalışıyoruz, Bu 7 Haziran seçimlerinde biz CHP olarak hukuk düzeninin sağlanması, adalete olan güvenin tekrar tesis edilmesini arzu ettik. Mahkeme kararına uymak anayasamıza göre idarenin uyması gereken zorunlu koşulların bir tanesidir. Ben mahkeme kararını uygulamıyorum demek anayasal bir suçtur, kanunlarımıza aykırıdır, görevin kötüye kullanılmasıdır. Bu konuda öğretmenlerle ilgili olarak verilmiş olan Danıştayın vermiş olduğu mahkeme kararının derhal uygulanması gerekir ve bu kararı uygulamayan Milli Eğitim Bakanlığı, başta Bakan başta olmak üzere diğer bütün görevliler kararı uygulamamak suretiyle görevlerini yapmaktan kaçınmışlardır ve her biri de anayasal suç işlemektedirler.
Tutuklamalarda Herkesin McCarthy’cilik ortamından uzak, hukuki delilleri sabit, anlaşılır ve gerekçesi bilinen tutuklamalar ancak Türk Hukuk sistemi tarafından değerlendirilmelidir ama AKP İktidarının bizlere Sulh Ceza Mahkemeleri marifetiyle kazandırdığı, adaletin ayaklar altına alındığı bir hukuk dünyamız vardır ki, bu hukuk dünyası işte siyasi amaçlarla karar veren mahkemelere dönüşmüştür mahkemeler ve AKP İktidarlarının anlayışını yansıtan bu mahkemelerin gerekçesiz, muğlak, hukuki dayanakları olmayan konularda verdikleri tüm tutuklamalar da adalet sistemimizin aslında dışında verilmiş olan kararlardır. İşte bu dönemde bunların sorgulanacağı ve adaletin yeniden tesis edileceği bir dönemdir.
Tüm yapılan değerlendirmelerin hepsi hukuksuzdur.
SORUYA YANIT: Biz TBMM Başkanının pozitif bir adımla işe başlamasını istiyoruz. Yani ben burada şu anda onlara görevlerini hatırlatıyorum. Olmazsa ne olur sorusunun cevabı da şu anda bende var ama daha ilk günden o noktaya gelmek istemiyoruz. Yani iyi niyetli bir çalışma yapacak mıyız, yapmayacak mıyız? Ben burada haklı taleplerimizi dile getiriyorum ve umuyor ve diliyorum ki, TBMM Başkanı bu haklı taleplere uygun olarak davranmalıdır. Gecikmiştir diyorum. Elbette biz bu gecikmeyi yarından itibaren eğer olmaz ise kendi pozisyonumuzu ayrıca belirleyeceğiz, bu konuda hazırlığımız da var ama TBMM Başkanı ile daha ilk günden böyle bir tablonun içerisinde karşı karşıya gelinmesinin de çok uygun olmadığını düşünüyorum. Görevlerinizi hatırlatıyoruz ama bunu beklemek de bizim hakkımız. Ama yerine getirilmezse yapacağımız pek çok konu var.
SORUYA YANIT:
“Yani böyle bir devlet dairesindeki atamayı yapması hukuken mümkün olmayan bir hükümetin katılacağı YAŞ toplantılarının hukukiliği tartışmalıdır. Böylesine önemli konular ancak yetkili meclisten güvenoyu almış, bir hükümetin yapacağı bir konudur. YAŞ toplantısını geçici bir hükümetin üyeleri olarak da sürdürmekte hukuken mümkün değildir.
Ben sayın Nabi AVCI’nın bu yorumuna yorum katmak durumunda değilim. O kendi görüşü. Süreci her birimiz yaşayarak göreceğiz ama hangi gerekçelerle bu değerlendirmeyi yaptı bilmiyorum.
İfade ediyorum onu. Yani bunların tümü hukuken iptale matuf tasarruflardır. Doğal olarak bu konuda yapılacaklar elbette vardır. Ben de şimdi burada durum tespiti yapıyorum.
MHP şu anda Meclis Başkanlığı seçimindeki tutumunu kamuoyuna açıklayamamanın sıkıntısı içerisindedir. Önceden HDP” oy verirse biz oy vermeyiz” mantığını sürdürdüler. Daha sonra HDP’den “bizim herhangi bir adayı desteklemek gibi kararımız yoktur” açıklamasından sonra Deniz Baykal’a atfen bir çamur at kampanyası yürütmeye başladılar. Deniz Baykal, Sayın Genel Başkanımız bilgileri dahilinde Cumhurbaşkanı ile görüşmüştür.
Yapılan oylamalarda zaten görülmüştür ki, CHP oyu dışında ve son turda HDP oyu dışında Deniz Baykal’a oy gelmemiştir. MHP şimdi bir telaş içerisindedir. Bu telaşın arkasındaki yatan tablo şudur: Meclis Başkanlığı seçiminden önce Devlet Bahçeli’nin söylediği bir söz, onlara böyle kirli oyunlar yapmak için sanki zemin hazırlıyor. Ne demiş Devlet Bahçeli; Meclis Başkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanının adayı mı seçilecek yoksa Cumhurbaşkanının adayı olmayan birimi seçilecek? Gibi bir tez ileri sürdü. Şimdi İsmet Yılmaz’ın AKP’li üyeler tarafından aday gösterildiği orta iken ve son turda matematiksel olarak muhalefet partilerinin oyları birleştiği anda AKP’li bir adayın seçilmemesi mümkün ve bu fırsat hepimizin önüne gelmişken, MHP’nin anlaşılmaz, kendini ifade etmekten aciz, parti sözcülerinin çamur atarak yürütmeye çalıştıkları gerekçelerin tümü çürümüştür. MHP, Meclis başkanlığı seçiminin ağırlığının altında kalmıştır. Bir yandan diyorlar ki, yolsuzluklar gündeme gelmeli, bende MHP’lilere diyorum ki, 17/25 Aralık’ta o dosyalar meclise geldiği zamanki Meclis Başkanının tutumunu bir hatırlayınız. Bildiğiniz gibi, meclise gönderilen dosyalar ayıklandı, geri gönderildi, 150 klasörden 55 klasöre indirildi. Meclis Başkanı bunu meclise bildirmedi. AKP’li bir Meclis Başkanı’nın yaptığı tabloyu daha 5-6 ay önce yaşamışken böyle bir tablonun olabileceğini görmemeleri MHP’nin siyasi bir intiharıdır. MHP bu çizgisiyle, bu yönetim anlayışıyla, meclis başkanlığını AKP’nin adayına altın tepsi içinde sunmuştur. Bu gerçek ortadadır. Deniz Baykal’a Cumhurbaşkanının adayı demek onların deyimiyle, alayı böyle şey söylese geçersizdir, yakışıksızdır, çok çirkin bir iftiradır. Biz CHP olarak zaten bunu böyle kabul etmiyoruz, MHP’ye ne olmuş ki. Deniz Baykal CHP mensup bir milletvekillerinin gösterdiği bir adaydır. Ve CHP’nin oyları ve son turda HDP’nin bir kısım milletvekillerinin oylarını almış bir kişidir. AKP’den bir tek oy gelmemiştir kendisine. Hangi gerekçeye dayanıyorsunuz siz bunları söylerken? Ama içlerinde bulundukları bu durum artık onların da açmazını da gösteriyor. Ben onların bu açmazlarını kamuoyuna zaten anlatamadıklarını görüyorum. Bundan sonra da anlatamayacaklar.
Demokrasiler, prensipler ve kurumlar rejimidir. Önceden konulmuş prensipler, işler, kişilere göre kurumlar ve kurallar tarif edilemez. Biz geçen dönem alınmış olan 18 başkanlık divanı üyesinden oluşmuş olan başkanlık divanı oluşumunun bu dönemde de sürmesine muvafakat gösterdik. Bu sayının azaltılması veya çoğaltılması arayışında değiliz. Bahsettiğim tartışma budur. Biz bu tartışma içerisinde yokuz. Kendi adaylarımızı da belirledik. Şimdi diğer partilerin adaylarıyla birlikte Başkanlık Divanı bir an önce belirlenmesini istiyoruz. Kimse bu görevden kaçmamalıdır.
Levent GÖK, “Elbette ben Cumhurbaşkanının bu eğilimini görüyorum. Cumhurbaşkanı AKP’nin görevi devretmeden yani şu andaki hükümetin görevi devretmeden bir hükümetle seçimlere gitme arayışı içerisinde tablo ortada.” diyerek açıklamasını bitirdi.
9209,58%1,97
34,54% 0,24
36,46% 0,34
2961,34% 0,90
4965,45% 0,74