Tarih: 05.11.2014 17:23

CHP SÖZCÜSÜ HALUK KOÇ`TAN AĞIR SUÇLAMA

Facebook Twitter Linked-in

CHP Genel Başkan yardımcısı Haluk Koç, ‘Güneydoğu’da  alan hakimiyeti kalmadı”denildiğini hatırlatarak, başta bazı bakan ve danışmanları olmak üzere bu itiraf sahiplerine “Tüm itirafçılar itiraf edenler ve sıradaki itirafçılar” diye seslendi.

-“İç güvenlik sürecini İmralı’da Öcalan’ın ağzına terk etmiş, devlet hakimiyetini önemli bir coğrafyada kaybetmiş bir gaflet ve aymazlar takımıyla karşı karşıyayız.”

-“Hani o masa kuruldu diyenler şerefsizdi, hani o görüşme yaptı diyenler alçaktı, haindi. Nerede kalacak bu laflar? Hangi yakalara takılacak bu laflar? Yakalar belli. Bu millet o yakalara bu söylediğiniz sözleri takacak. Sahibinin yakasına bu sözler takılacak.”

-“Dış politika alanında bilhassa sözüne güvenilmez, itibarını yitirmiş, omurgası olmayan, belirli güç odakları tarafından güdülen bir Türkiye manzarası hepimizin içini acıtıyor.”

-“Söylediği sözün üzerinden saatler geçmeden çark eden bir kimlik, bir yönetim anlayışı. Her türlü resmi ve özel sırlarını uluslararası istihbarata rehin vermiş ve bu çerçevede talimatlandırılmayı da içine çekip, sineye çekip kabul eden bir kadro garabetiyle karşı karşıyayız.”

-“%10 – 12 civarındaki bir enflasyona karşı %3’lük zamla yetinmesi istenen milyonlarca çalışan ve emekli. Diğer yana bakıyorsunuz, lüks, ihtişam, israf, şatafat, gösteriş, debdebe içinde halktan kopuk bir saltanat arayışı. Yani tıpkı lale devri manzaraları. Yani bir havuz yaptırıp üzerine mum dikerek gezdirmedikleri kaplumbağalar kaldı.”

-“Ortada büyük yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlıkların suç olmaktan çıkartıldığı, rüşvetin kelime anlamı olarak hediye olarak değiştirildiği ve adeta kutsandığı bir süreç yaşıyoruz. Polislerin ve savcıların hırsızları kovaladığı bir ülke değil, hırsızların polisleri ve savcıları kovaladığı bir ülke manzarasına bürünmüş bulunuyoruz.”

-“Cumhuriyet Halk Partisi RTÜK üyesi Sayın Ali Öztunç’a yapılan saldırı girişimini de kınıyor ve bu konuda RTÜK’ün vereceği kararı  bekliyor. Eğer bir müeyyide uygulanmaz ise o zaman önüne gelen önüne gelene hakaret etmeye başlar. Tüm değerler, ortak değerler ayaklar altına alınır. Böyle bir süreci zaten bu kadar kargaşa yaşayan bir toplumda fitilini ateşlerse bundan zararlı çıkacak olanda diğer konulardan çıktığı gibi yine AKP olacaktır.”

CHP Sözcüsü ve Genel Başkan yardımcısı Prof.Dr.Haluk Koç MYK çalışmalarını sürdürürken basın toplantısı yaptı, açıklamalarda bulundu ve soruları şöyle yanıtladı;

Değerli arkadaşlarım hoşgeldiniz. Gittikçe sorunları ağırlaşan bir Türkiye gündemiyle haftaya başlamış bulunuyoruz. Yıllardır dile getirdiğimiz yanlış ve çarpık siyaset tercihlerin ülkeyi içeride ve dışarıda gittikçe karamsar ve karanlık bir iklimin içine sürüklediğini görüyoruz. Bu siyasetle uğraşan, uğraşmayan herkesin bir ortak tespiti olarak ortaya çıkıyor.

Dış politika alanında bilhassa sözüne güvenilmez, itibarını yitirmiş, omurgası olmayan, belirli güç odakları tarafından güdülen bir Türkiye manzarası da yine hepimizin içini acıtıyor. Bunu da tespit etmek zorundayız. Söylediği sözün üzerinden daha saatler geçmeden çark eden bir kimlik, bir yönetim anlayışı. Her türlü resmi ve özel sırlarını uluslararası istihbarata rehin vermiş ve bu çerçevede sonuçta talimatlandırılmayı da içine çekip, sineye çekip kabul eden bir kadro garabetiyle karşı karşıyayız. İç güvenlik sürecini İmralı’da Öcalan’ın ağzına terk etmiş, devlet hakimiyetini önemli bir coğrafyada kaybetmiş bir gaflet ve aymazlar takımıyla karşı karşıyayız. Farklı manzaralar var. Bir yana bakıyorsunuz geçim sıkıntısı, işsizlik, artan gıda enflasyonu, yüksek enerji fiyatlarıyla boğuşan soğuk kış günleri arifesinde geniş halk kitleleri. Yerin altında ve üstünde bırakın gelişmiş ülkeleri hiçbir orta gelişmişlik düzeyine sahip ülkede dahi görülmeyen, rastlanmayan adeta haber vererek gelen toplu ölüm haberleri. Yani şöyle tarif edebiliriz. Ortaya çıkan yeni bir cinayet ekonomisi Türkiye’de.

Değerli basın mensupları, gerçeği biraz daha yüksek pakete göre değişiyor biliyorsunuz. Halkın yaşamını ilgilendiren temel maddeler konduğunda çok daha yüksek bir karşımıza çıkıyor. Ama resmi rakamın biraz üzerinde ifade edelim %10 – 12 civarındaki bir enflasyona karşı %3’lük zamla yetinmeye çalışan ve yetinmesi istenen milyonlarca çalışan ve emekli. Diğer yana bakıyorsunuz Türkiye’de tam bir tezat. Lüks, ihtişam, israf, şatafat, gösteriş, debdebe içinde halktan kopuk bir saltanat arayışı. Yani tıpkı lale devri manzaraları bir yanda. Yani bir havuz yaptırıp üzerine mum dikerek gezdirmedikleri kaplumbağalar kaldı. Yakında onu da yaparlar tarihte böyle bir olay varmış diye bunu da gerçekleştirebilirler hiç şaşırmam. Ortada büyük yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlıkların suç olmaktan çıkartıldığı, rüşvetin kelime anlamı olarak hediye olarak değiştirildiği ve adeta kutsandığı bir süreç yaşıyoruz. Polislerin ve savcıların hırsızları kovaladığı bir ülke değil, hırsızların polisleri ve savcıları kovaladığı bir ülke manzarasına bürünmüş bulunuyoruz. Bu çok acıdır. Yani artık her şey tersine dönmüş Türkiye’de. Hırsızlar polisleri ve savcıları kovalıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu çerçevede bir takım mahkemelerin kamu vicdanını kanatarak verdikleri makbul hırsızların takibine gerek yoktur kararları. Bu hırsızlar makbul, makbul sınıftan, muteber hırsızlar. Bunların hırsızlıklarının takibatına, soruşturulmasına gerek yoktur resmi mahkeme kararı verebilen mahkemeler var bugün Türkiye’de. Prangaya bağlanmış bir toplum. Ses, nefes almaması istenen bir toplum. Demokratik tepki koymaması istenen bir toplum. Ama işte görüyorsunuz Molotof kokteyli atıyorlar bunları cezalandırmayacak mıyız? Kardeşim elini, kolunu tutan yok. Türk Ceza Kanununda Molotof atmanın karşılığı olan ceza yazılı. Sen yeter ki yakala. Normal demokratik hakkını kullanan, tepkisini koyan yurttaşlardan o provokatörleri ayır ve TCK’da karşılığı olan cezayı verebil. Böyle bir olay yok Türkiye’de. Bir gerekçe yaratarak tümden kişisel hak ve özgürlükleri kelepçeleyen, ses çıkartmayan bir toplum yaratma hevesleri. Herkes makul şüpheli olabilir. Herkes tutuklanabilir. Herkesin evinde sorgusuz, sualsiz arabasında, evinde arama yapılabilir. Herkesin malvarlığına tedbiren el konabilir. Böyle bir sürece gidiyor Türkiye. Bir yanda kaçak saraylar, saltanat, debdebe, milyonlarca dolar harcanıyor, bir yanda sefalet, baskı toplumu, diktatörlüğün aşama aşama tüm evrelerden geçirerek topluma giydirilmesi.

Değerli arkadaşlarım, peki Türkiye’de insanlar nasıl haber alabiliyorlar? Talimatla manşet atan ve talimatla sayfa düzeni ayarlayan bu saltanatın suç ortağı havuz medyası. Aynı grupların televizyon ekranlarında cirit atan yorumcu rolündeki maaşlı hokkabazlar. Sıra sıra her gece. Tartışılması gereken hemen hemen her olaya getirilen yayın yasakları. Kifayetsiz, muhteris diye tanımlayabileceğimiz bir tek adam gölgesinde çalıştı mı, çalışıyor mu, çalışacak mı belli olmayan yok hükmünde bir Başbakan.

Kerametleri kendilerinden menkul her birinin ayrı ayrı. He biri ayrı telden çalan danışmanlar grubu. Hepsinin ortak eylemi teslimiyet, gaflet ve yer yer maalesef bu sözü kullanacağım ihanet. Manzara bu değerli arkadaşlarım, görüntü bu. Maalesef 12 yılda Türkiye’nin AKP’yle çıktığı yolun bizi getirdiği sonuç tablo bugün bu. Emekliler, çalışanlar, köylüler, esnaflar, işsizler bugünü yarına nasıl çıkartabiliriz gayretindeler. Bir yanda da sınır tanımayan görgüsüzlük ki dış basında da aynen bu kelimelerle ifade ediliyor. İhtişam merakının milletin cebinden, bütçesinden alıp harcayarak yaptıkları kaçak saray. Maliyeti ne kadar biliyorsunuz basında var bugün. 1 milyar 370 milyon lira. Eski parayla söyleyelim. 1 katrilyon 370 trilyon lira değerli arkadaşlarım. Bir saltanat uçağı. Türk Hava Yolları ödedi deniyor. 410 milyon lira yani eski parayla 410 trilyon lira. Hazretin bu saltanat meraklısının bir filosuna bakalım isterseniz. Demin söylediklerimin yanında 5 uçak, 10 zırhlı Mercedes, biri skorsky 3 helikopter, aklına getirmeyelim henüz özel denizaltısı yok. Yakında bunu da edinme yoluna gidebilir.

Değerli arkadaşlarım, yazıktır, günahtır, insafsızlıktır, ayıptır. Bu nasıl anlayıştır? Bir lokma bir hırka diye yola çıktılar bunlar. Komşusu açken tok yatan bizden değildir dediler. Geldikleri nokta bir ibret tablosudur. Yani pek o konuya girmek istemiyorum ama inanç sömürüsü bu kadro için makbul bir siyaset yolu ya, kameralar eşliğinde ibadete gidip gösteri yapmak makbul bir yöntem, yol ya münafıklık diye bir deyim var. Münafıklık daha başka nasıl tarif edilebilir sözlük anlamı olarak aziz milletimin takdirine bırakıyorum.

İyi niyetle AKP’ye oy veren yurttaşlarımız özellikle sizlere seslenmek istiyorum. Bunlar en başta sizi, oy verdiğiniz için en başta sizi ve tüm milleti kandırıyorlar.

Bakın sevgili yurttaşlarım, AKP iktidara geleli 12 yıl oldu. Peki bu 12 yılda demin özetlemeye çalıştım nasıl bir Türkiye yarattı AKP? 12 yılda geldiğimiz noktada rüşvetin adı hediye oldu. Demokrasinin adı yavaş yavaş diktatörlük oldu. Ormanlar, ağaçlar kesildi, yok edildi, rant dönüşümü sağlandı, şehirler betonlaştı, etraf kulelerle doldu. 17 Aralık’ta 87 milyar Euroluk kara para trafiğinin açığa çıkartılması ve failleri ortaya çıkartılma tartışmaları darbe girişimi oldu. 630 milyon dolara demin tarif ettiğim hokkabazları televizyonların camlarında gezdiren siparişle aynı merkezden aldığı talimatla manşet atan bir havuz medyası oluşturuldu. Ayakkabı kutularındaki 4,5 milyon dolarların adı hayır işleri için yapılan bağışlar oldu. Bazı vakıflara bağış yap ihaleyi kap dönemi bu şekilde açıldı. Senin yaşamını ilgilendiren ne oldu bütün bunlar olurken? Oy verdin, hakkını bekliyorsun. Sana işsizlik geldi, sana geçim sıkıntısı geldi. Bakın Türkiye’de işsizlik sayısı 2 milyon 867 bine resmi rakamlarla ulaştı. %9.8 resmi rakam bu. Her yıl liselerimizden 730 bin, üniversitelerimizden 430 bin genç mezun ediyoruz. Genç nüfusta işsizlik oranı %17,3. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı ise yarım milyonu geçti 557 bine ulaştı. Yani yarısına yakını da bunların 203 binini de atanamayan öğretmenler oluşturuyor. Mühendisler, diğer meslek sahipleri, genç nüfusun neredeyse 6’da 1’i işsiz durumda. Okuyun okuyun diye teşvik ediyorduk gençleri, okudular, işsizler. AKP sayesinde Türkiye gerçekten genç işsizler cenneti haline geldi. Gençlerin bir kısmı soruyor bu kadar emek harcayıp üniversiteyi bitirip işsiz kalacağımıza hırsızlık yapsaydık belki itibarlı olurduk diye soran gençlerimiz var.

Değerli arkadaşlarım, peki bu işsiz gençler ne olacak? AKP buna da bir çözüm bulmuş. Ak gençler yaratıyor. Hani şu kefen giydirip amaçsız sokağa saldıkları gençler var. Herhalde böyle bir yapay ordu kurmak istiyorlar.

Değerli arkadaşlarım, işsizliğin ortadan kaldırılması için bir yatırım ekonomisine Türkiye’nin geçmesi gerekiyor. Üreten bir milli ekonomi ve üretileninde hakça bölüşüldüğü, hırsızlık musluklarının kapatıldığı, yöneten kademenin bürokrasi dahil hiçbir kademesinde yolsuzluğa, rüşvete imkan tanımayan bir sistemin, bir namuslu sistemin, bir ahlaklı sistemin Türkiye’ye ekonomi olarak oturtulması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bu 12 yılda tek büyüyen önemli sektörlerden bir tanesi inşaat sektörü biliyorsunuz. Bunun altında kupon araziler var, rant var, paylaşım var, iktidarın ballı parmağını yalayanın para kazandığı bir sistem var ve dikkat ederseniz yaratılan bu arazilerde kuleler yükseliyor şimdi. Bunlardan bir tanesi de Atatürk orman çiftliğine yapıldı biliyorsunuz. Ortada mahkeme kararı var kaçak yapı deniyor. Kafede oturup açık alanda sayılabilecek bir yerde sigara içen gence bu kadar işin arasında terbiyesiz herif bak birde yüzüme bakarak içiyor diye sataşan bir Cumhurbaşkanı. Hemen akabinde verdiği talimatla oraya ceza kesiliyor. Demin söylediğim gibi 1 milyar 370 milyon liralık bir kaçak yapıda kendisi mahkeme kararını tanımıyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi burada neler yapılabilir bu kadar paraya? Yüzlerce belki bine yakın öğrenci yurdu yapılabilir. Yine 500’e yakın 100 yataklı hastane yapılabilir. Temel kamu yatırımları, üretime dönük yatırımlar ve peşinden istihdam artışı sağlanabilecek gelişmeler sağlanabilir. Bunlar hiç önemli değil. Yani birileri görgüsüzlüklerini giderecekler, dünyaya rezil olacaklar hiç önemli değil. Halk sefalet içerisinde, sıkıntı içerisinde benim tantanam, şatafatım yerinde olsun görgüsüzlüğü bu şekilde devam ediyor.

2015 yılı bütçesi görüşülüyor mecliste Plan Bütçe Komisyonunda başladı. Bütün vergi, harç ve cezalar %10,11 oranında arttırılıyor. Çalışanlara verilen %3. Bu neyin terazisi? Hangi hak, hangi hukuk? Peki bu vergi artışları kemer sıkalım diyorsan sıkalım milletçe. Peki bu topladığın vergiler senin özel ihtiraslarını sağlamak için senin özel tatmin yolun için milyonlarca dolar Euro kaçak binalara, gösterişe, saltanata mı harcanacak?

Değerli arkadaşlarım, bu konuyu açmak, detaylandırmak, çeşitli alanlarla karşılaştırma yapmak mümkün. Bunu milletin vicdanına ve insafına bırakıyoruz. Ama bunların hiçbirisinin takibi sonlanmayacak eninde sonunda daralan bir yolun çıkmaz sokağında paçayı ele verecekler. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Bir diğer konu değerli arkadaşlarım, İçişleri Bakanı, hani bazı alanlarda özel görevler üstlenen bir İçişleri Bakanı vardı biliyorsunuz müsteşarlığı döneminden beri ve taze danışman Etyen Mahçupyan’ın basına düşen bazı açıklamaları oldu. Açıklama mı diyelim itiraf mı diyelim? Tüyler ürperten itiraflar. Bazı gerçeklerin resmi ağızlardan ifade edilmesi de diyebiliriz buna. Ne dediler? Yeni danışman şöyle söylüyor. Güneydoğu’da şuanda kamu düzeni PKK’nın elinde diyor. İçişleri Bakanı ne diyor Efkan bey? Şehirlere inmeye başladılar. Şehirlere de hakim olmaya başladılar diyor. İtirafçılık müessesesini de bunlar geliştirmişti biliyorsunuz. Yakında hepsi sırayla itirafçı olarak karşımıza çıkacaklar bu gidişat onu gösteriyor.

Şimdi değerli arkadaşlarım, şu soruları hep beraber soralım. Hiç kimse balık hafızalı değil. Türkiye’de son 2 yılda, 3 yılda söylenenler ortada. Şimdi ey itirafçılar, başta İçişleri Bakanı olmak üzere. Kamu düzeni ve kamu güvenliği önemli diyen Başbakan yok hükmünde mi, değil mi onu zaman gösterecek. O da dahil buna. Tüm itirafçılar itiraf edenler ve sıradaki itirafçılar çok iyi dinleyin bunları. Çözüm diye terörle müzakere masası kuranlar sizler değil misiniz? Soru açık, net. Peki ağırlaştırılmış ömür boyu mahkumiyet cezası alan Öcalan sanki bir siyasi istişare merkeziymiş gibi masaya devletin karşısına oturtanlar sizler değil misiniz? Peki Oslo’da başladığınız ve Türkiye’nin anayasal düzenini uluslararası aktörlerin gözetiminde terörle tartışmaya açıp Türkiye’nin geleceği için falan açanlar sizler değil misiniz? İtirafçılar, itiraf edenler ve sıradakiler bu sorular size. PKK’ya tanıdığınız hoşgörü ve harekat serbestisiyle örgütün dağda, kırsalda ve şehirlerde aynen itiraf ettiğiniz gibi güçlenmesini sağlayan, alan hakimiyeti kurmasını sağlayanlar sizler değil misiniz? Bire vicdansızlar sizler değil misiniz bu işlerin failleri? Yani ille bir suç çizelgesi mi okumak gerekiyor yüzünüze karşı? Yaptığınız pazarlıkları, meclisi, muhalefeti, milleti geçtim Afyon’da şikayet eden istişare toplantınızda şikayet eden AKP’li milletvekillerinden bile saklayan, kendi seçim çıkarlarınız için Türkiye’yi içine soktuğunuz ipoteklerin bu süreci ne hale getirdiğini hala anlamamakta direnen gafiller takımı siz değil misiniz? Kürt sorununun çözümü için gerçek bir demokratikleşme, eşit hukuku paylaşan eşit yurttaşlık ve birlikte saygıyla yaşama iradesini milletin meşru siyasi temsilcileriyle meşru zeminde milletin önünde açık, şeffaf tartışmak ve çözüm aramak yerine bu işi hukuk devleti normları dışına taşıyıp özel pazarlık masaları kuranlar sizler değil misiniz? Hani o masa kuruldu diyenler şerefsizdi, hangi o görüşme yaptı diyenler alçaktı, haindi. Nerede kalacak bu laflar? Hangi yakalara takılacak bu laflar? Yakalar belli. Bu millet o yakalara bu söylediğiniz sözleri takacak. Sahibinin yakasına bu sözler takılacak.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin bu önemli ve can alıcı sorununa verdiğiniz tavizler ve sergilediğiniz ilkesizliklerle bu sorunu, üçüncü göz tartışması çıktı biliyorsunuz. Bu sorunu uluslararası bir soruna dönüştürme taleplerini yükseltenler karşısında sessiz boynunu büküp oturanlar sizler değil misiniz? Vebaliniz büyük, günahınız büyük, beceriksizliğiniz haydi haydi hepsinden büyük.

Değerli arkadaşlarım, inanın yolsuzluklarında, rüşvetlerinde, yağmalarında, milletin kesesinden sağladıkları bu tantana ve saltanatın da, bu ülkenin başına sardıkları tüm ihanet, gaflet ve bu ortaklıklarının da hesabını bu millete verecekleri günler gelecektir.

Bakın, çok severler şiir okumayı, şiir değil belki ama Mevlana’dan yine kısa bir alıntı. Kazandıkça bölüşemiyorsan elini sorgula, konuştukça kırıcı oluyorsan dilini sorgula. Yürüdükçe menzilden çıkıyorsan yolunu sorgula. Tam da bunlara söylenmiş. Ömür geçtikçe yerinde sayıyorsan gününü sorgula. Sevildikçe vefasızlaşıyorsan gönlünü sorgula. Hangi halde olursan ol sonunu sorgula demiş Hazreti Mevlana.

Herhalde bugünleri gördü. Böyle bir takım Türkiye’nin başına bela olacak dedi günün birinde onlara belki kıssadan hisse bir yol tarif etti.

Evet değerli arkadaşlarım, MYK toplantısının içeriğiyle de ilgili görüşmeler devam ediyor. Daha sonra belki farklı bir görüşme şekli olursa, konu olursa onu da yazılı olarak bilgilerinize akşamleyin sunabilirim. Sizlerin sorusu varsa alabilirim.

Soru- Merhaba, Hasip Kaplan’ın bazı açıklamaları olmuştu Kırmızı Kitap’a girecek şeyler aynı zamanda HDP’yi kapatmaya da yönelik bizim içinde çalışıyorlar. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce böyle bir durum sözkonusu mu?

Haluk KOÇ- Şimdi çok uzun süren MGK toplantısından sonra bir takım kısıtlı açıklamalar oldu biliyorsunuz. Bir takım yeni tehlike tarifleri ortaya kondu. Bu tehlike tarifleri içerisinde legal gibi görünüp illegal yapılardan bahsedilen bazı paragraflar var. Herhalde HDP o boyuta girmiyor. Hasip Kaplan’ın sözleri için söylüyorum. Ama tarif ettikleri olay daha farklı biliyorsunuz. Demin onları da özetledim. Yani Türkiye’de hırsızların polisleri ve eski görevlerini yapan polisleri ve savcıları kovaladıkları bir garip dönemden geçiyoruz dedim. Yani kendi yaptıklarının, ettiklerinin kurcalanmaması, sorgulanmaması, takip edilmemesi, yargıya taşınmaması için her türlü önlemi alacaklarını gösteriyor. Bir yeni sivil vesayet arayışındalar. Bunun bürokratik mekanizmasını, yargı boyutunu gerçekleştirdiler. Şimdi millete sindirme dönemi geldi biliyorsunuz. Özel güvenlik paketiyle de demokratik hak arama yollarının kısıtlanacağı, herkesin makul şüpheli olarak değişik risklerle karşı karşıya kalacakları bir yeni dönemde tasarlıyorlar. Umarım siyasi ömürleri bütün bunları gerçekleştirmeye yetmez ve Türkiye gerçekten demokrasi, evrensel standartlarda bir hukuk devletiyle tekrar buluşur ve tarih önünde birliğini, bütünlüğünü koruyarak yoluna devam eder.

Soru- Kanal A televizyonu Dilen Kadercan. Bugün Emine Ülker Tarhan’ın bir röportajını okudum Ayşe Arman’a verdiği röportajdan. CHP kurultayda 2015 seçimleri için yol haritası belirlemedi koltuk savaşı yaşandı kurultayda diye bir açıklaması vardı. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Haluk KOÇ- Sayın Tarhan’ın sözleriyle ilgili bir polemiğe girmem. Daha öncede söyledim istifa etmesine üzüldük. Siyaset uzun süreli bir iş, dirençli olmak gerekir. Yani bir polemik noktasına taşınacak bir cevap vermek istemiyorum ama siyasetin hiç kimse için hazırlanmış bir koltuk sunmaması gerektiğini bu yaşadığımız süreçte öğrendik. Hak edilerek o koltuk elde edilmeli siyasette. Eğer hazır olarak sunduğunuz zaman bu yorumları çok rahat yapabiliyorlar.

Soru- RTÜK’te Atatürk’le ilgili bir tartışma yaşandı, yayına ceza verilmesi, sonra CHP’li üyenin odası basıldı bir personel tarafından. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Haluk KOÇ- Bununla ilgili söyledim. Şu şekilde söyledim. Biliyorsunuz Türkiye’nin bugün iklimini tarif ederken bir havuz medyasından bahsettim. Bu havuz medyasında çıkartılan maaşlı hokkabazlardan bahsettim. Bir televizyon kanalında Cumhuriyet Halk Partisiyle, Atatürk’le ilgili yani Türkiye’nin yakın tarihinde anıtlaşmış önemli kahramanlarla ilgili yapılan yüz kızartıcı, ahlaksız, terbiyesiz yorumlar ancak sipariş üzerine demin söylediğim bir hokkabaz tarafından bir havuz medya kanalında yapılabilir idi. RTÜK’te buna karşı bir ceza vermesi gerekir idi. Yani Cumhuriyet Halk Partisine, Mustafa Kemal Atatürk’e, Türk milletinin diğer değerlerine kendi görüş açılarından saldırmak serbest, hakaret etmek serbest, kendi özel kanalları, maaşlı hokkabazları bunu yapabilir ve bu karşılıksız kalır. Bunu kırmak gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi RTÜK üyesi Sayın Ali Öztunç’a yapılan saldırı girişimini de kınıyor ve bu konuda RTÜK’ün vereceği kararı da bekliyor. Yani eğer bir müeyyide uygulanmaz ise o zaman önüne gelen önüne gelene hakaret etmeye başlar. Tüm değerler, ortak değerler ayaklar altına alınır. Böyle bir süreci zaten bu kadar kargaşa yaşayan bir toplumda fitilini ateşlerse bundan zararlı çıkacak olanda diğer konulardan çıktığı gibi yine AKP ve bu işi kolaylaştıran girişimleri olacaktır.



ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —