CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, dershanelerle ilgili düzenlemeleri de içeren? Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve KHK`larda Değişiklik Yapan Kanun`un bazı maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi`ne başvurduklarını bildirdi.
Hamzaçebi, Anayasa Mahkemesi`ne açtıkları iptal davasına ilişkin parlamentoda basın toplantısı düzenledi.
İptal talebinde bulundukları konulara ilişkin bilgi veren Hamzaçebi, dershanelerin kapatılmasıyla ilgili düzenlemelerin anayasaya aykırı olarak değerlendirildiğini söyledi.
Hamzaçebi, anayasanın teşebbüs özgürlüğü maddesinin, herkesin, her türlü işletmeyi, teşebbüsü kurmakta özgür olduğunu hükme bağladığına işaret etti. Hamzaçebi, devlete düşen görevin, bu tip işletmelerin kapatılması değil, bunların yasalara uygun şekilde faaliyette bulunup bulunmadığının denetlenmesi olduğunu belirtti.
Yasakçı anlayışla dershane ve benzeri oluşumların önüne geçmenin mümkün olmadığını vurgulayan Hamzaçebi, "Asıl yapılması gereken milli eğitim sisteminin reforma tabi tutularak öğrencilerimizin dershanelere ihtiyaç duymayacak şekilde yetiştirilmesidir. Asıl reform budur. Yoksa tek yanlı iradeyle `dershaneleri kapattım` demek, bunları yasadışı yollarla tekrar çalışmaya, sisteme sokmanın yolunu açmak demektir" dedi.
Hamzaçebi, bu yasayla, HSYK yasasında olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı`nda 40 bin yönetici kadrosunun görevinin sona ermesinin de anayasa aykırı buldukları ikinci konu olduğunu kaydetti. Hamzaçebi, görevden almalara ilişkin idari yargıda dava açma hakkının kaldırılmasının, anayasanın hak arama özgürlüğüne aykırı olduğunu ifade ederek, bu maddeyi de anayasaya aykırı olduğu için mahkemeye götürdüklerini dile getirdi.
Hamzaçebi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Üçüncü olarak iptal davasına konu ettiğimiz düzenleme, merkezde Milli Eğitim Bakanlığı`nda olan Rehberlik ve Teftiş Dairesi Başkanlığı`na bağlı müfettişlerin kaldırılmasına ilişkin düzenlemedir. Rehberlik ve Teftiş Dairesi Başkanlığı`na bağlı müfettişler merkezde görev yaparlar. Bunların kadrolarının yok edilerek, taşrada bir takım görevlere atanması da anayasaya aykırı olarak değerlendirilmiştir. Bunu da iptal davası dilekçemize konu ettik."
Hamzaçebi, AK Parti`nin seçim sisteminde değişiklik yaparak, daraltılmış bölge seçim sistemini getireceğine yönelik haberleri de değerlendirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın bunun işaretini, ilk olarak 30 Eylül 2013`de yaptığı basın toplantısında verdiğini belirten Hamzaçebi, Erdoğan`ın, seçim sistemine ilişkin "mevcut seçim sistemiyle devam etme", "baraj yüzde 5`e indirilerek 5`er milletvekilinden oluşan daraltılmış seçim bölgesi" ve "barajı tamamen kaldırıp, Türkiye`yi 550 milletvekilinden oluşan seçim bölgelerine ayırma" şeklinde üç öneride bulunduğunu anımsattı.
Hamzaçebi, şöyle konuştu:
"Daraltılmış seçim bölgesiyle yapılmak istenen şudur: Yüzde 10 seçim barajını yüzde 5`e indirerek, kaybedeceği milletvekili sayısı kadar milletvekilini 5`er milletvekilinden oluşan dar bölge sistemiyle geri almak. Bir eliyle verdiğini diğer eliyle geri almaktır bunun adı. Bu bir hiledir, demokrasiyle bağdaşmaz. Toplum, Türkiye açısından düşünürsek yapılan şudur: Seçim bölgesi değil, Türkiye daraltılıyor, halkımız daraltılıyor. Geçmişte bu yolu deneyen hükümetler oldu. Hangi hükümet oyları azaldığı zaman, bu azalan oylarla parlamentoda çoğunluğu elde etme sevdasına kapıldıysa yaptığı düzenleme ona çare olmamıştır. Özal döneminde, Çiller döneminde benzer düzenleme yapıldı, çare olmadı. Daraltılmış bölgeye ilişkin seçeneğin ülkenin önüne konulmasının olumlu bir yanı olarak şunu görebiliriz, Hükümet gidicidir, kalabilmek için seçim sisteminde değişiklik yoluna gitmektedir. Ama istediğini yapsın bu onu kurtarmayacaktır, kurtaramayacaktır."
Hamzaçebi, bir takım matematik hesaplarla, "dar bölgeyi, daraltılmış bölgeyi istediğim gibi belirlerim" düşüncesiyle oyunlara başvurmanın demokrasiyle bağdaşmayacağını söyledi.
Hamzaçebi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın, cumhurbaşkanı seçilirse anayasanın verdiği yetkileri kullanacağına ilişkin açıklamasının sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Kastettiği şudur, 1982 anayasasından bugüne kadar cumhurbaşkanlarının kullanmadığı tek yetki Bakanlar Kurulu`na başbanlık etmektir. `Ben Bakanlar Kurulu`nu her hafta, kendi başkanlığımda toplayacağım` diyor. Erdoğan`ın cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün değildir. Böyle bir kişiyi Türkiye, cumhurbaşkanlığına taşımayacaktır, taşımamalıdır. Türkiye`yi gerginliklere, kutuplaşmaya, savaşa, bölünmeye doğru götüren Erdoğan`ın cumhurbaşkanı olması mümkün değildir. Milletimiz bu gerçeği görecektir ve onun karşısındaki en güçlü adaya oyunu verecektir. Elbette bir oy alabilir ama aldığı oy, onu cumhurbaşkanlığına taşımaya yetmeyecektir. Daraltılmış seçim bölgesi yapmak suretiyle, gizli gizli bir takım cumhurbaşkanlığı ittifakları yapmak, cumhurbaşkanlığı seçiminde sandıkta ters tepecektir. Bu bir ittifak arayışıdır aynı zamanda."
Yapılması gerekenin, anayasayı değiştirip 1961 Anayasası`ndaki cumhurbaşkanı modeline dönmek olduğunu belirten Hamzaçebi, "1961 Anayasası`nın cumhurbaşkanı tarifi parlamenter sisteme uygun tariftir, sembolik yetkileri vardır, denge unsurudur. Hiçbir zaman krize yol açmayan bir cumhurbaşkanlığı modeldir. Öyle bir modelde güçlü siyasi gelenekten gelen başbakanlar, cumhurbaşkanı olmak istemeyecek, Türkiye de her cumhurbaşkanı seçiminde bir krize girmeyecektir" diye konuştu
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA