Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Klinik Psikolog Saadet Aybeniz Yıldırım, çocukların duygusal zekaları ve merak duygularının gelişme sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Çocuklar doğuştan meraklı olarak dünyaya geliyor. Bilgi odaklı öğrenmenin merak duygusunun aktif olmasıyla ortaya çıktığını belirten uzmanlar, doğdukları andan itibaren merak duygularının pekiştirilmesi sayesinde bilgilerin daha kalıcı olduğunu vurguluyor. Uzmanlar, çocukların ebeveynlerine sordukları soruların cevapsız bırakılması veya geçiştirilmesi durumunda merakın canlı olmayan merak noktasına geçtiğine ve içe kapanma durumunun ortaya çıkabildiğine dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Klinik Psikolog Saadet Aybeniz Yıldırım, çocukların duygusal zekaları ve merak duygularının gelişme sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Merak varsa öğrenmek o kadar kolay
Merakın bir duygu olup olmadığının hala tartışılan bir konu olduğunu belirten Klinik Psikolog Saadet Aybeniz Yıldırım, “Bu tartışmanın dışında iki çeşit meraktan bahsedebiliyoruz. Birincisi durumsal merak, herkeste var olan yeni bir durum karşısında ortaya çıkan bir merak. Kişilik özelliği olarak ifade edebileceğimiz merakın ise çocuklarda nasıl oluştuğunu ve kişilik yapılarında bu özelliğin nasıl geliştiğini düşünebiliriz. Aslında çocuklar doğuştan meraklı olarak dünyaya geliyorlar. Özellikle yürümeye başladıktan sonra çevresini ve etrafını merak etmeyle başlıyor. Zaman içinde bu merakı canlı tutup tutmamakla alakalı bazen sorunlar yaşayabiliyoruz. Daha büyük yaşlarda bu merak duygusu çok canlı değilse yeniden oluşturmak gerekiyor. Klinik gözlemlerin desteklediği şekilde merak varsa öğrenmek çok daha iyi bir şekilde gerçekleşebiliyor.” diye konuştu.
Bilginin kalıcılığı merakla bağlantılı
İnsanların çoğu zaman duygularının peşinden koştuklarına dikkat çeken Yıldırım sözlerine şöyle devam etti:
“Bilgi odaklı öğrenme merak duygusunun aktif olmasıyla ortaya çıkıyor. Çocuklar doğdukları andan itibaren merak duyguları pekiştirildiği zaman onlarla beraber bilgi daha kalıcı bir şekilde devam ediyor. Genel itibariyle baktığımız zaman öğrencilerde ve çalışanlarda bu merak duygusunun arka planda kaldığını görüyoruz. Tabi bunun eğitim sistemiyle de ilgisi oluyor. Belki meraka dayalı olmamasından dolayı ama bundan zaten yavaş yavaş uzaklaşılmaya çalışılıyor. Merakın oluşturulmasında en önemli nokta olan bilginin aktarılma şekli çok değerlidir. Çünkü biz bilgiyi oluştururken daha kitabi bilgi olarak aktardığımız zaman bu bizim zihnimizde belli bir süre kalabiliyor. Bilginin kalıcılığını artırmak için bir konuyla ilgili çalışılıyorsa çocukların tahminde bulunmaları istenebilir veya bir kitap okunuyorsa okumaya başlamadan önce çocukla sohbet edilebilir. Öncelikle bir şema noktası oluşturulup daha sonra o şemada ki eksik bilgilerin merakla desteklenmesi çok kıymetli olabiliyor.” dedi.
Anne ve babanın bu süreci desteklemesi çok önemli
Belli bir yaştan sonra çocuğun etrafını daha çok incelemeye başladığını, detayları öğrenmek istediğini ve merak üzerine gerçekten çok fazla soru sormaya başladığını ifade eden Klinik Psikolog Saadet Aybeniz Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her an, her durumda bilgi paylaşmak ve o merak duygularını cevaplayabilmek adına anne ve babalar bazen tükenme yaşayabiliyorlar. Bu zaman çok kıymetli çünkü bu yaş grubunda bilginin oluşturulma noktasında soruların cevapsız kaldığı, anne ve babaların yanıtsız kaldığı ya da sorular geçiştirildiği zaman o merak maalesef canlı olmayan merak noktasına geçiyor. Çocuk anne ve babadan istediği yanıtları alamayınca içine dönebiliyor, bu merakını içsel bir süreçle geliştirmeye çalışıyor. Bu noktada çocuk soru yönelttiği zaman aktif olarak cevap verilmelidir, o merak beraber giderilmelidir. Anne ve babaların da bu süreci beraber desteklemeleri çok kıymetli. Anne ve babaların yoğun bir iş temposu olabiliyor ama bu noktanın çok kıymetli. Beraber o sürecin desteklenmesinin oldukça etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bir konuyu beraber araştırabilirler, onlarında merakını ortaya koyacak şekilde çok yüzeysel olmadan birbirleriyle bilgi paylaşımı yapabilirler.”
Ekran kullanımında büyükleri örnek alıyorlar
Çocukların dijital ortamlar ile ilgili kesinlikle büyükleri rol model aldıklarını vurgulayan Yıldırım, “Ebeveynleri ekranda ne kadar zaman geçiriyorsa, çocukların sorularını yanıtlarken ne kadar dikkatlerini verebiliyorlarsa süreç gerçekten o şekilde şekilleniyor. Çocuklara doğru rol model olmak için onlara ayrılan zaman ekrandan daha bağımsız ve araştırmaya yönelik olmalı. Sınırlandırma yapabilmek çok önemli çünkü sınırsız bir şekilde ekranda kalmaları çok zor boyutlara ve davranış problemlerine kadar gidebiliyor. Kontrol noktasında çocuğun neler izlediği, hangi uygulamaları kullandığı, neleri izlemekten keyif aldığını bilmek ve kontrol etmek çok önemli. Bu yüzden ne kadar süre kullanıp kullanmayacağı ile ilgili sınır oluşturulmalı. Ev içinde çocukların sorumluluklarla beraber çok güzel devam ettiğini ve ekrandan koptuğunu da gözlemliyorum ama bunun kesinlikle anne babalar tarafında oluşturuluyor olması çok önemli. Her yaş grubuna verilecek sorumluluklar farklıdır. Yaşa göre sorumluluk verilmesinin çok kıymetli olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Gözleme dayalı oyuncaklar etkili olabiliyor
Klinik Psikolog Saadet Aybeniz Yıldırım, oyuncaklar konusunun anne babalar tarafından oldukça merak edilen bir konu olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu aslında biraz da çocuğun ne ile ilgilenmek istediği ve neye karşı merakı olduğu ile ilgili bir durum. Çocuğun isteğine göre burada bir merak ortaya çıkıyor. Bazı çocuklar mekanik oyuncaklarla mutlu olurken, bazı çocuklar başka oyuncaklarla mutlu oluyorlar. Bu noktada yapbozun çok büyük etkisi var. Parça sayısı arttıkça daha zorlanabiliyorlar. Oluşturmaya yönelik, kendilerinin gözlem yaptıkları oyuncaklar daha etkili olabiliyor çünkü hayal dünyaları merakla beraber ortaya çıkıyor. Bazen tamamen imgesel bir nesneyi alıp onun araba olduğunu söyleyebiliyorlar. Nesneleri çok fazla tanımadıkları için kendilerince anlamlar yükleyebiliyorlar. Hayal dünyaları da o merakla beraber ortaya çıkabiliyor. Çocuğu gözlemlemek çok kıymetli bir durum. Çocuğun neyden keyif aldığı konusunun üstüne giderek merak duyguları öğrenilebilir. Yani bir kız çocuğu illa bebekle oynayacak diye bir durum yok. Farklı şeylerden keyif alabiliyorlar.”
ARTUKLU HABER AJANSI-İSTANBUL