Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Tanrı Kompleksi konusunu değerlendirdi.
Bazı kişilerin kendilerini Tanrı gibi gördükleri için Tanrı'yı taklit etmeye çalıştıklarını kaydeden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Tanrı'nın mükemmelliğini kendilerinde var sayarak, adeta bir çocuğun babasını taklit etmesi gibi Tanrı'yı taklit ederler. Bu tür kişilere ‘Yeryüzü Tanrısı’ denir. Kendilerini ‘Alçak dağları ben yarattım’ tarzında bir anlayışla ifade ederler.” dedi.
Eskiden ataerkil ya da anaerkil olan toplum yapısının, şimdi çocuk erkil bir yapıya büründüğünü dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Çocuk, evin küçük hükümdarı gibi yetişiyor. Bu durumda narsistik kişilik özellikleri gelişen çocuklar, eğer bu özelliklerin dozunu aşarsa Tanrı kompleksine sahip olabilirler.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Tanrı Kompleksi konusunu değerlendirdi.
Kendilerini adeta yeryüzünün Tanrısı gibi görüyorlar…
Tanrı kompleksinin, psikanaliz çalışmalarıyla literatüre girdiğini ve yaklaşık yüz ila yüz elli yıllık geçmişi olan bir kavram olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Tanrı kompleksi de belirli bir kişilik özelliğini tanımlamak için kullanılır. Bu kişilik özelliği genellikle narsistik kişilik bozukluğu olan bireylerde görülür, ancak bu durum mutlaka narsistik kişilik bozukluğu anlamına gelmez. Tanrı kompleksi taşıyan kişiler, çevrelerinde insanlara karşı aşırı bir güç ve etki sahibi olma eğilimindedir. Bu bireyler, insanları domine etmekten, hükmetmekten ve buyurgan tavırlar sergilemekten keyif alırlar. Kendilerini adeta yeryüzünün Tanrısı gibi görür ve kendi doğrularını mutlak kabul ederler.” dedi
Merhamet duygusunu kaybetmişler
Bu durumun, üstünlük kompleksi oluşturarak bireylerin başkalarını ezip kullanmalarına yol açtığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Dolayısıyla, bu özellikler narsistik kişilik bozukluğunun bir parçasıdır. Aşırı bir özgüvene sahiptirler ve kendilerini diğer insanlardan daha bilgili ve yetenekli görürler. Tanrı kompleksine sahip bireylerde, benlik algıları benlik seviyelerinin üstündedir. Kendilerini gerçek kişiliklerinden daha üstün bir şekilde algılarlar. Bu nedenle, sahip olmadıkları özellikleri kendilerinde varmış gibi görür ve küçük başarılarını abartarak her yerde kendilerini överler. Bu düşünce yapısına sahip bireyler, genellikle diğer insanlara karşı duygusuz ve katı davranışlar sergilerler. Merhamet duygusunu kaybetmiş kişilerdir. Başkalarının ihtiyaçlarını hiç dikkate almazlar ve çoğu durumda sürekli başkalarını aşağılarlar.” şeklinde konuştu.
Kendilerini eleştiren kişiyi adeta ezer geçerler
Bu tarz bireyler, diğer insanların kendilerine biat etmesini istediklerini de kaydeden Prof. Dr. Tarhan, şöyle devam etti:
“Kendilerine bağlı ve sadık olan kişileri över, bu bağlılığı ön planda tutarlar. Aşırı bir özgüvene sahiptirler. Bu duruma ‘cehalet özgüveni’ de denir; sahip olmadıkları özellikleri varmış gibi görerek, bilmedikleri konulara dair kesin inançlar taşırlar. Çok iyi satıcı, çok iyi pazarlamacı olurlar, çok iyi propaganda yaparlar. Çünkü yaptıkları şeylere inandıkları için karşı tarafı da inandırırlar. Bu tarz kişiler oldukça tehlikelidir. İnandıkları bir konuda eleştirildiklerinde, eleştiren kişiyi adeta ezer geçerler. Başkalarını hiçe sayarak kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederler. Hata yaptıklarında ise hemen başkalarını suçlarlar. Bu kişiler genellikle çok konuşur ve marka düşkünlüğü gösterirler. ‘En iyisini hak ediyorum’ düşüncesiyle hareket ederler. Bu özellikteki bireyler, takdir, övgü ve onayla beslenir. Eleştiriye tamamen kapalı olmaları en belirgin özelliklerindendir. Üstünlük kompleksi, bir savunma mekanizmasıdır; bu kişiler mükemmel ve üstün görünmek istedikleri için aşırı özgüvenli davranırlar. Bu sayede etkileyici bir izlenim bırakırlar. Kendilerini övenleri savunur ve desteklerler. Çıkar anlayışları tamamen kendilerine yöneliktir; hak kavramını da yalnızca kendi çıkarlarına göre şekillendirirler.”
Kendilerini ‘Alçak dağları ben yarattım’ tarzında bir anlayışla ifade ederler!
Bu kişilerin psikolojik dinamikleri incelendiğinde, kendilerini Tanrı gibi gördükleri için Tanrı'yı taklit etmeye çalıştıklarını kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Tanrı'nın mükemmelliğini kendilerinde var sayarak, adeta bir çocuğun babasını taklit etmesi gibi Tanrı'yı taklit ederler. Bu tür kişilere ‘Yeryüzü Tanrısı’ denir. Kendilerini ‘Alçak dağları ben yarattım’ tarzında bir anlayışla ifade ederler. Bu özellikler, çocukluk döneminde doğal olarak gelişebilecek narsistik özelliklerle ilişkilidir. Ancak olgunlaşma süreciyle birlikte, bireyler ilgi ve sevgi yatırımlarını kendi egoları yerine diğer insanlara, topluma ve hayata yapmayı öğrenir. Fakat bu kişiler, sevgi ve ilgi yatırımlarını yalnızca kendilerine yapar ve yalnızca başkalarından gelen ilgi ve sevgiyle tatmin olurlar. Bunlar ‘çok akıllı ve yetenekli’ dedirtmek istedikleri için çok çalışırlar ve onun için de başarılıdırlar ama kişilikleri sevilmez. Bu kişiler genellikle yalnız kalırlar; güçlerini kaybettiklerinde yapayalnız bir durumda olurlar.” diye konuştu.
Hitler’de Tanrı kompleksi vardı
Anne babalar çocuğa aşırı hatta koşulsuz sevgi vermiş, sınır koymamışsa, bu çocukların narsist bir kişilik geliştirebildiğini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Hitler öyle… Hitler’de Tanrı kompleksi vardı. Ancak narsistik kişilik özellikleri olan herkeste Tanrı kompleksi görülmeyebilir. Tanrı kompleksi olmayan, mütevazı görünen, ancak mükemmeliyetçi, düzenli ve temiz olan narsistler de vardır. Fakat bu kişilerde de empati eksikliği sıkça görülür. Tanrı kompleksi olan kişiler kendilerine Tanrısal bir kutsallık atfederler. Bu özellikleri nedeniyle güç ellerine geçtiğinde, karşılarına çıkan her şeyi ezip geçerler ve kendilerine engel olacak kişileri saf dışı bırakırlar. Hitler’in narsisizmi ve muhalefeti yok etme eğilimi, 20. yüzyılın adeta ‘diktatörler yüzyılı’ olmasına zemin hazırlamıştır.” dedi.
Tanrı kompleksi olan kişiler, genellikle zalim olarak anılıyor
Tanrı kompleksi olan kişilerin, genellikle zalim olarak anıldıklarını ve evliliklerde de bu kompleksin kendini gösterebildiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Çoğu eş, ‘Aman sorun çıkmasın, idare edeyim’ diyerek sürekli fedakârlık yapar ve bu kişilerin egolarını besler. Çocuk yetiştirme süreçlerinde de benzer bir durum yaşanabilir. Anne babalar, ‘Çocuğum özel ve önemli olsun’ düşüncesiyle hareket ettiklerinde, kendini yeryüzü Tanrısı gibi gören narsist çocuklar yetiştirebilirler.” ifadesinde bulundu.
Aileler çocuk erkil bir yapıya bürünmüş durumda...
Narsistik kişilik özelliklerin herkeste mevcut olduğunu ancak eleştirildiğinde bu özelliklerin düzeltilebildiğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Narsistik kişilik bozukluğu söz konusu olduğunda, Tanrı kompleksi de bu bozukluğun içinde yer alır. Tanrı kompleksi bir özellik olarak tanımlanabilir; ancak şu anda modern tanı kitaplarında yer almamaktadır. Daha çok eski literatürde kullanılan bir kavramdır. Bu kişilik yapısında olan insanlar, ‘Sen bana nasıl hayır diyebilirsin, beni nasıl eleştirebilirsin?’ düşüncesiyle hareket ederler. Bu nedenle onlara hayır dediğiniz anda sizi ezip geçebilirler. Bu durumun önüne geçmek için çocuklara küçük yaşta sınırlar öğretilmelidir. Ancak günümüzde toplumumuz giderek çocuk merkezli bir yapıya dönüşüyor. Eskiden ataerkil ya da anaerkil olan toplum yapısı, şimdi çocuk erkil bir yapıya bürünmüş durumda. Çocuk, evin küçük hükümdarı gibi yetişiyor. Bu durumda narsistik kişilik özellikleri gelişen çocuklar, eğer bu özelliklerin dozunu aşarsa Tanrı kompleksine sahip olabilirler.” diye konuştu.
Bu kişiler Makyavelist düşünce yapısına sahiptir
Tanrı kompleksi olan kişilerin genellikle aşırı çalışkan, disiplinli ve idealist olduklarını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Hedeflerine ulaşmak için her yolu mubah görürler. Bu kişiler Makyavelist düşünce yapısına sahiptirler; antisosyal davranışlar sergileyebilir ve suça eğilimli olabilirler. Bu özelliklere sahip kişiler, son derece acımasız olabilir ve insanları kolayca yok edebilirler. ‘Sen beni nasıl eleştirirsin? Sen bana nasıl yan bakarsın?’ diyerek, hiçbir empati göstermeden suç işleyebilirler. Bu tür bireylerin çocukluklarına baktığımızda, her isteği karşılanmış, her dediği yapılmış ve evin küçük hükümdarı gibi yetiştirilmiş olduklarını görürüz. Bu kişiler, sonunda herkesi karınca gibi gören bireylere dönüşebilirler.” dedi.
Kendi sınırını korumayı bilen kimse kendini ezdirmez!
Bu kişiler eleştirildiklerinde kendilerini düzeltebiliyorlarsa, iyi niyetli bir potansiyel taşıyabildiklerini de belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bu nedenle bu tarz kişilerin eğitimi çok önemlidir, annenin babanın tutumu önemlidir. Böyle kişiler geldiği zaman sınır çalışması yapıyoruz. Kendi sınırını korumayı bilen kimse kendini ezdirmez.” şeklinde sözlerini tamamladı.
ARTUKLU HABER AJANSI-İSTANBUL
10004,4%-0,77
35,91% 0,21
36,80% -1,08
3213,80% -0,43
5146,13% 0,00