Çukurova Bölgesi’ni etkisi altına alan kuraklıkla ilgili en dikkat çekici açıklama, Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Özekici’den geldi. Prof. Dr. Özekici’ye göre, bir süre daha yağmur yağmaz ise, doğal su kaynaklarının kuruyacağı anlamına gelen “hidrolojik kuraklık” yaşanacak. Bu doğal felaketi önleyebilmenin tek çaresi de yeni barajlar kurarak daha fazla su depolama alanları oluşturmak…
Beklenen yağış, bir türlü yeterli miktarda toprakla buluşmayınca, Çukurova Bölgesi için tehlike çanları çalmaya başladı. Durum böyle olunca da çiftçi kara kara düşünürken, yetkililer kuraklığın doğal bir felakete dönüşmemesi için kolları sıvadı.
Her kesimi alarma geçiren kuraklıkla ilgili en, belki de en ilginç açıklama ÇÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Özekici’den geldi. Prof. Dr. Özekici’ye göre, meteorolojik kuraklık hidrolojik kuraklığa dönüşürse durum vahim…
Peki, adını çokça duymadığımız “hidrolojik kuraklık” nedir? Neden bu kadar tehlikeli?
“Hidrolojik kuraklık, yeraltı su kaynakları, yüzey suları veya yağış periyodlarının etkisi ile ilişkili. Meteorolojik kuraklığın uzaması, yani yağışın yeteri kadar olmaması durumunda hidrolojik kuraklıktan söz edilir. Başka bir deyişle, uzun süre devam eden yağış eksikliği sonucunda ortaya çıkan yeryüzü ve yer altı sularındaki azalma.”
Daha Fazla Baraj Yapılmalı
Hidrolojik kuraklığın insan, bitki ve hayvan yaşamı için büyük bir tehlike oluşturacağına dikkat çeken Prof. Dr. Özekici, gelecekte bu doğal felaketle baş edebilmek için baraj sayılarının artırılması gerektiği görüşünü savundu. Prof. Dr. Bülent Özekici, “Çevreciler bu görüşümden pek hoşnut olmayabilir ama, gelinen noktada baraj yapımına ağırlık verilmesi gerektiği gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. İstanbul’daki barajlarda doluluk oranının % 35’lere düşmesi bizim için tehlike çanlarının çaldığının işareti. Burası 16 milyonluk nüfusu, çektiği turist kapasitesiyle ülke ekonomisine katkısı büyük olan bir mega kent. Yabancı konuklara ‘çeşmelerden su akmıyor’ dememek için, başta bölgemiz olmak üzere Türkiye genelinde sulak alanlar korunarak, gerekli fizibilite çalışmaları yapılarak barajlar çoğaltılmalı” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Özekici: “Tarihte İlk Kez Buğday Tohumunu Yeşertmek İçin Sulama Yaptık.”
Akademisyenliğin yanı sıra 22 yıldır çiftçilik yaptığını dile getiren Prof. Dr. Özekici, “Ömrümün büyük bir bölümünü toprakla uğraşarak geçirdim. Hayatımda ilk defa buğdayı yaşatmak için değil, tohumu çimlendirmek için sulama yaptık. Bunu da gördük… Gerçekten bir çiftçi olarak bu beni çok ürküttü.” dedi.
Kuraklığa Karşı Önlem Alınmalı
Kuraklığın getireceği olumsuzluklara hazırlıklı olunması çağrısında da bulunan ÇÜ Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Özekici, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
Dünyadaki yüz birim suyun yüzde 75’i tarım, geriye kalan yüzde 25’lik bölümü ise gelişmişlik durumuna göre sanayi ve kentlerde kullanılıyor. Küresel iklim değişikliğinin en büyük etkisinin su kaynakları üzerinde olduğunu düşünürsek, sulamada kullandığımız yöntemleri masaya yatırıp, tasarruf için yeni yöntemlere yönelmeliyiz. En büyük tasarrufu, buharlaşarak suyun yüzde 20’sinin kaybolmasına neden olan açık kanal sisteminden vazgeçip, kapalı kanal sistemine geçerek elde edebiliriz. Artık suyu bilinçli tüketmek için bilimsel yöntemlerle hareket etme zamanı.”
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA