Derya Alabora ve Deniz Çakır, iki kişilik oyunları “Beyaz”ı geçen hafta sahnelemeye başladı. İkiliyle ilk oyundan 3 saat önce sahnede buluştuk. Açık söyleyeyim; ben onlardan daha heyecanlıydım. Kadın meselesinden komedi filmlerine, tiyatrodan taciz tartışmalarına; içinde Oktay Kaynarca, Uğur Yücel ve Aybüke Pusat’ın isimlerinin de geçtiği hararetli bir söyleşi yaptık. Kimi zaman tartıştık, kimi zaman eğlendik. Ortaya ‘derya deniz’ bir muhabbet çıktı...
Birazdan ilk oyununuza çıkacaksınız. Nasıl heyecan durumları?
- Derya Alabora: Bu mesleğin en tatlı tarafı, heyecanlanmak.
Nasıl bir araya geldiniz?
- Derya Alabora: Beni Özen Yula aradı. “Deryacığım bir oyun var, metnini yollayayım, bir bak” dedi. Ben de “Cici Babam” filminin setinde ayağımı kırmıştım. Özen’e “Ayağımı kırdım ama sen yine de bir yolla, bakayım metne” dedim. Reddetmeyi düşünürken, metni görür görmez “Olur” dedim. Böyle metinlere hastayım çünkü.
Deniz var mıydı projede o sırada?
- Derya Alabora: Herkesten önce o vardı.
Öyle mi...
- Deniz Çakır: Bizim Hande (Canar) ve Gizem (Ertürk) yeni bir tiyatro kurdular. Adı Ezop Sahne. Onlara destek olmak istiyordum. Bana metin gönderiyorlardı. Yazın tek başıma Marmaris’teydim. Birçok metin aldım. Bunu okudum bir gece, çok beğendim ve hemen Gizem’i aradım. Sonra yönetmeni kim olur, abla rolünü kim oynar diye konuşmaya başladık. Derken Özen ve Derya aynı anda oldu.
Derya, Deniz’in ismini ilk duyduğunda ne tepki verdin?
- Derya Alabora: Çok tepki gösterdim önce! (Gülüyor)
- Deniz Çakır: Bak Cengiz magazin programı sunuyor, öyle yazar valla...
- Derya Alabora: Onun için söylüyorum zaten Deniz. Öyle yazsın diye. Gerçekleri anlatıyorum. Biz Deniz’le ara ara bir yerlerde karşılaşır, “Bir şeyler yapsak” diye konuşurduk. Böyle olunca benim de hoşuma gitti Deniz’le çalışmak.
Daha önce hiç birlikte çalışmamış mıydınız?
- Derya Alabora: Yok... Deniz’in önemli bir özelliği var. Uzun yıllardır televizyon ve tiyatroyu birlikte götürüyor. Bir de Deniz çok disiplinli. İki kişilik oyunda partneriniz çok sıkıntı çıkarabilir.O yüzden burada Deniz’in olması benim için önemli.
Deniz, daha önce iki kişilik ya da tek kişilik bir oyunda oynamış mıydın?
- Deniz Çakır: İki kişilik ya da tek kişilik değil ama ben mezun olduğum günden beri hep tiyatro yaptım.Geçen yıl “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır” vardı. Ondan önceki yıl da “Cam”. Tiyatro hayatımda hep vardı yani. Ama iki kişilik oyun daha farklı bir disiplinmiş. Çünkü sadece iki kişide sorumluluk. Partnerinle iyi anlaşman çok önemli.
Ne kadar süredir prova yapıyorsunuz?
- Derya Alabora: İki aydır.
Ya kan uyuşmazlığı olsaydı aranızda?
- Deniz Çakır: Derya olay çıkaracaktı tabii ki! (Gülüyor)
- Derya Alabora: Paralayacaktım onu! (Gülüyor) Dışarıdan öyle gözükmeyen bir insan olsam da çok uyumluyumdur.
Hiç öyle demiyorlar sizin için... Huysuz ve biraz kavgacıymışsınız...
- Derya Alabora: Huysuz ve tatlı kadın.
- Deniz Çakır: Öyle mi diyorlar gerçekten? Hiç öyle birisi değil halbuki.
- Derya Alabora: Hiç öyle değilimdir. Bu, oynadığım rollerden kaynaklanan bir algı. Gerektiği zaman çok güzel bağırırım, o ayrı. Ama vardır ya böyle arıza çıkaran, kapris yapan tipler, benim hiç öyle huylarım yoktur. Tam tersi son derece uyumluyumdur. Ben Deniz’den biraz korkuyordum açıkçası, baktım ki o da çok uyumlu biriymiş.
Nasıl iş disiplini Deniz’in?
- Derya Alabora: Benden beter canım.
- Deniz Çakır: Ben bir Oğlak burcuyum. Fazla mükemmeliyetçiyim. İnşallah yaş aldıkça, tecrübe kazandıkça azalır bu. Mükemmeliyetçilik kendini rahatsız eden bir şey çünkü...
TİYATRODAN ALDIĞIM HAZ DİZİYLE KIYASLANAMAZ
Dizilerden iyi para kazanmanıza rağmen tiyatroya da zaman ayırıyorsunuz. Bu işin sizi memnun eden bir ekonomisi var mı?
- Deniz Çakır: Derya nasıl bakıyor bilmiyorum ama ben oyunculuğu dizi ve tiyatro diye ayırmıyorum. Ben dizilerde de bu yaşımda seçebilme hakkına sahibim. İstediğim projeyi seçiyorum. Bu işi ben üstüne para verip de yapabilirim. Keyif aldığım bir iş çünkü.
“Para vermiyoruz sana, gel oyna” deseler oynar mısın yani?
- Deniz Çakır: Çok sevdiğim bir şeyse oynarım.
- Derya Alabora: Neden bu kadar şaşırdın? Ben yıllarca beş kuruş almadan tiyatro yaptım.
Evet, eskiden iki kalas bir hevesti ama Deniz’lerin kuşağı böyle değil ki...
- Derya Alabora: Ama işte onu dedim ya başında sana, Deniz her sene tiyatro yapıyor. Başka türlü zaten olmaz.
- Deniz Çakır: En fazla parayı diziden kazansam bile diziyle kıyaslayabileceğim bir şey değil tiyatrodan aldığım haz. Dizide aynı karakteri oynuyorsun. Yine de kendini geliştirmeye çalışıyorsun. Yeni bir şeyler yaparak makineyi biraz yağlamamız gerekiyor. Burası atölye gibi. Ben o taraftan da çok fazla beslenip bu tarafa veriyorum.
SEYİRCİ BİRAZ TEMBEL
Oyun çıkarma süreci sıkıntılıdır ya, siz hiç kavga ettiniz mi?
- Derya Alabora: Hiç etmedik gerçekten. Tek üzüldüğümüz nokta o.
- Deniz Çakır: Evet ya... Şöyle tatlı bir kavgamız olmadı. Ben Derya’dan bekledim, özellikle o başlatsın istedim büyük diye.
“Beyaz” ne anlatıyor?
- Derya Alabora: Bir annenin ölüm sürecinde, iki kız kardeşin uzun zamandan sonra bir araya gelip hem kendi aralarında hesaplaşmalarını hem de kendilerini tanımaya başlamalarını anlatıyor. İlk başta çatışmalı başlayan ilişkileri, sonra sevgiye ve sığınmaya dönüşüyor.
Son yıllarda bir gelişme görüyor musunuz tiyatroda?
- Derya Alabora: Kesinlikle. Küçük tiyatrolar almış başını gidiyor. Harika şeyler yapıyorlar. Birçok arkadaşımız, dizilerden kazandıkları parayı tiyatroya yatırdı.
“Tiyatro öldü” tartışmaları yapılıyordu bir ara.
- Derya Alabora: Şu anda öyle değil. Tiyatro ve sinemaya acayip akın var.
- Deniz Çakır: Ama seyirci biraz tembel, onları tiyatroya çekmek gerekiyor.
TACiZiN AZI ÇOĞU OLMAZ
Hollywood’daki taciz meselesine ne diyorsunuz iki kadın oyuncu olarak?
- Derya Alabora: Korkunç!
Catherine Deneuve, “Abarttınız, cinsel özgürlüğü öldürecek noktaya getirdiniz meseleyi’’ diyerek yeni bir tartışma yarattı ama...
- Derya Alabora: Ben hiç abartıldığını düşünmüyorum. Sadece “taciz” kelimesi bana yetmiyor. Bildiğin şiddet bu. Azı çoğu olmaz... Kadına şiddet dünyanın neresinde yapılırsa yapılsın korkunç bir şey. İnsanlar şimdi yavaş yavaş söyleyebiliyorlar yaşadıklarını.
Peki bu sektörde daha mı yoğun taciz olayları?
- Deniz Çakır: Tam tersi bence, burada daha göz önünde yaşanıyor her şey. İnsanlar bir şeyleri söylemekte daha cesur davranabiliyor. Asıl kapalı kapılar ardında neler yaşanıyor... Daha mütevazı hayatlar içinde çok daha fazla var bu olaylar. Çünkü konuşamıyorlar.
Yolun başındaki bir oyuncu, uğradığı cinsel istismar veya taciz sonucu istediği rolü alıyor diyelim ve sesini çıkarmıyor. O zaman buna izin vermiş olmuyor mu?
- Deniz Çakır: E vermesin o zaman.
Ama verdi mesela ve kariyer yaptı. Aradan 20 yıl geçiyor ve o kişi kalkıp “Benim kariyerimin başında şu kişi beni taciz etti” diyor.
Hollywood’da tartışılan asıl mesele bu...
- Derya Alabora: O tacizi değiştirmiyor ki... Taciz uyguladıysa uygulamıştır. Birinin rızasıyla olan şeye taciz denmez zaten. Birinin rızasıyla olmayan şeye taciz denir. Benim rızam yokken gelip benim üstüme çullanıyorsan, bu tacizdir. “Gel sevişelim” dediğin kişi için sonra “Beni taciz etti” dersen, o üçkağıda girer. Aynı şey değil ikisi. Orada bir kavram kargaşası var.
ŞAHAN’IN FiLMiNDE OYNAYABiLiRiM
Ben sizin gizli bir hayranınızım galiba...
- Derya Alabora: Neden gizli?
Buraya gelirken daha önce oynadığınız projelere baktım da; “Bir Kırık Bebek”, “Yengeç Sepetleri”, “Masumiyet”, “Jean Genet’in Balkonu”, “Şaşıfelek Çıkmazı” filan hepsini izlemişim. “Demek ki bende gizli bir hayranlık var’’ dedim kendi kendime. Ben de kendimi yeni keşfettim.
- Derya Alabora: (Gülüyor) O zaman açılabilirsin artık.
Evet ben sizin hayranınızım. Uğur Abi duymasın...
- Derya Alabora: Duysun, zararı yok. (Gülüyor)
O kadar iddialı proje yaptıktan sonra, “Deliha”da oynamayı nasıl kabul ettiniz peki?
- Derya Alabora: O kadar keyif aldım ki Gupse (Özay) ile birlikte oynamaktan. Ben komedi âşığıyım. “Şaşıfelek Çıkmazı”ndan beri dizilerde komedi, filmlerde de daha farklı karakterler oynadım. Birçok filminde çalışıyorum BKM’nin ve acayip keyif alıyorum.
Sanki gişe için yapılan filmlerde oynamazmışsınız gibi bir algı var bende...
- Derya Alabora: Aman canım gişe filminden gişe filmine de fark var. Oynamayacağım filmler elbette var.
Şahan’ınki de gişe filmi, Gupse’ninki de...
- Derya Alabora: Yani Şahan’ın filminde de oynayabilirim. (Gülüyor)
- Deniz Çakır: Bu tuzaklara düşme Derya.
- Derya Alabora: Ben Şahan’ı çok yetenekli buluyorum. Onun da altını çizeyim. Siz filmlerini beğenmiyor olabilirsiniz Cengiz Bey ama ben beğenerek izliyorum.
Ben beğenmiyorum.
- Derya Alabora: Ben Şahan’ın çok zeki olduğunu düşünüyorum bir defa.
Zeka başka bir şey, sinema dediğimiz şey başka...
- Derya Alabora: Dünyanın her yerinde yapılıyor. Fransızlar üç kişinin gittiği film de yapıyorlar. Çocuk yetenekli, niçin kıskanıyorsun? Bence sana rol vermiyor diye kıskançlık yapıyorsun!
Hah bildiniz vallahi! Deniz sen bu konuda ne düşünüyorsun?
- Deniz Çakır: Bu çok özgür bir alan. Beğeni çok kişisel bir şey. Ayrıca Şahan yazan eden birisi olduğu için, takdire şayan bir durum. O yüzden ben de takdir ediyorum bu kafası çalışan komedyenleri.
Yönetmenlik, senaryo derinlikli olmadığı zaman, ben itiraz ediyorum. Sizin de tiyatro yapan ve bu işleri bilen insanlar olarak itiraz etmeniz gerektiğini düşünüyordum, yanılmışım.
- Derya Alabora: Ben çok yönlüyüm. Özgür bir alan sonuçta.
- Deniz Çakır: İçinde bulunmazsın ama takdir edersin. Bunlar ayrı şeyler.
“ANNEM ÖLDÜ SAHNEYE ÇIKTIM” DURUMU SİRKLERDE OLUR ANCAK
Mesela Cem Yılmaz “Ben neden bu kadar para yatırıyorum filmlere? Niye bu kadar risk alıyorum? Daha ucuz bir şey yaparım. Bir karakter yaratırım, koyar kamerayı çekerim, nasıl olsa tutar” dese...
- Derya Alabora: Ben bizim alanları kutsallaştırmaya karşıyım.
Siz kutsallaştırıyorsunuz efendim.
- Derya Alabora: Ne münasebet efendim. Hayatımda kutsallaştırmadım.
“Annem öldü sahneye çıktım” diyen ben miyim?
- Derya Alabora: Hiç öyle bir şey yok. Hepsine karşıyım ben bunların. Annem öldüyse niye sahneye çıkayım ayol?
Bravo! Ben buna itiraz edince dayak yiyorum!
- Derya Alabora: Yok öyle bir şey. Bu dünyanın en saçma şeyi. Annem ölmüş, ben niye sahneye çıkayım? Millet para kazansın diye ben sahneye mi çıkacağım annem ölünce?
- Deniz Çakır: Çok köşeli cümleler kurmamak gerek bununla ilgili. Anne öldüğünde sahneye çıkılmaz ama isteyen de çıkar. O onun problemi. Bu söylemle şöyle bir şey demek istiyor olabilirler: Sahne sahnedir, dışarıda olan her şey dışarıda kalır.
- Derya Alabora: Hayır. Bu tamamen sirkler için söylenmiş bir şey. “Hayvan ölür, sirk devam eder” meselesi. Bunu sonra tiyatroya uyarlamışlar.
Meryem’in ayağını sen mi kaydırdın
Deniz, sinema filmi var mı yakın zamanda?
- Deniz Çakır: Beni çok heyecanlandıran bir şey var. Ama yaza.
Meryem Uzerli “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”a katılmıştı. Sonra Meryem’in ayağını senin kaydırdığın söylendi...
- Deniz Çakır: Ne kadar komiksiniz ya. Biz bunlara çok güldük. Meryem geldi şahane oldu. Karşıma ne kadar şahane partner gelirse, hele ki hemcinsim, benim için bu bir velinimettir. Hem eğlenceli hem iyi oyuncu, daha ne isterim? Karşıma iyi, kıvrak, zeki, iyi oyuncu kadınlar gelsin ki paslaşalım. Daha güzel bir şey var mı? O yüzden çok şanslıyım. Böyle şampiyonlar ligi gibi bir ekibimiz var çok şükür.
Sizin dizi projeniz var mı?
- Derya Alabora: Oyun devam ederken dizi yapmayacağım. Zaten Deniz dizi yapıyor, bir de ben yaparsam olmaz.
Deniz, dizilerde artık çok genç oyuncular rol alıyor. Kendini yaşlı hissediyor musun onların yanında? Ya da yeni kuşak tehlike yaratıyor mu sence?
- Deniz Çakır: Yok ya.
- Derya Alabora: Deniz’e sorduğu şeye bak! (Gülüyor)
Tamam Deniz genç, daha 35’inde ama 20 yaşında genç kadınlar oynuyor artık başrollerde...
- Derya Alabora: Türk halkının yaşla imtihanı nedir bana söyler misin? 20 yaşındaki kız gelirse kadın niye kendini yaşlı hsin? Ne saçma bir laf bu.
- Deniz Çakır: O zaman gençlik dizisinde 15 yaşındaki gelince 20 yaşındaki kendini yaşlı mı hissedecek?
Dizilerde ağırlığın gençlere kaymasından bahsediyorum. “Güzel kız, yakışıklı çocuk” gözüyle bakılıyor artık oyunculara. Üst düzey oyunculuk performansı aranmıyor neredeyse...
- Derya Alabora: Bir şeyin kötü örneği varsa, Deniz niye alınsın ki bundan? 20 yaşında kız bir rolü oynuyor diye...
- Deniz Çakır: Ben hiç böyle şeylerden alınacak biri değilim. Yeter ki kaliteli, iyi birileri gelsin. Genç ya da yaşlı fark etmez. Söz konusu bile değil kişinin yaşı. Ama yenilerde de benim gibi 30’larında olanlar, 40’larında, 50’lerinde olanlar var. İyi oyuncu gördüğümde ağzımın suyu akıyor benim. Ne kadar güzel diyorum.
Kim var mesela öyle beğendiğin?
- Deniz Çakır: “Fi”de Serenay’ı (Sarıkaya) izledim, çok beğendim. Açıkçası daha önce o kadar dikkat etmemiştim. Kendini çok geliştirmiş. Çok hoşuma gitti. Kerem’e dedim ki “Lütfen tebriklerimi ilet.” Ben severim böyle şeyleri. Bu işi iyi yapanlar çoğalsın. Yaş falan çok saçma şeyler. Şükür ki öyle birisi değilim.
ACIMIZI SOSYAL MEDYADAN PAYLAŞMAK ZORUNDA DEĞİLİZ
Sosyal medya kullanıyor musunuz?
- Derya Alabora: Evet.
Son dönemde gelişen linç kültüründen dolayı en son Sezen Aksu sosyal medyayı kullanmayı bıraktı. Daha önce Gupse Özay, Afrin’le ilgili bir şey paylaşmadı ama Alaska depremini paylaştı diye tartışma çıktı. Ne diyorsunuz tüm bunlara?
- Derya Alabora: Ben hiç anlamıyorum bu işlerden. İsteyen istediğini paylaşır.
Hiç dayak yemediniz mi sosyal medyada?
- Derya Alabora: Benim hiç böyle paylaşımlarım yok.
Siyasetle ya da güncel olaylarla ilgili?
- Derya Alabora: Sosyal medyada o konularda bir şey paylaşmıyorum.
- Deniz Çakır: İlla oradan bir mesaj vermen gerekmez.
Gerekmez ama “neden vermiyorsun” diye dayak yiyorsun zaten.
- Deniz Çakır: Bir olay olduğunda acını oradan paylaşmak zorunda değilsin. “Orada paylaşanla paylaşmayanın acısı farklı” gibi bir şey olur mu? Çok saçma. Bunları ciddiye alanlar da almasınlar.
Sen bazen kızıyorsun takipçilerine...
- Deniz Çakır: Evet. Birazcık anlasınlar diye... Bir ergen takımı var orada. Mesela dizide çocuğum ölmüş, ben de sosyal medyada kıyafetimi paylaşmışım diyelim, “Çocuğun öldü, sen hâlâ saç baş derdindesin” diye bir şey yazıyorlar. Çoluk çocuk belli ki. Ama mizahla cevap veriyorum. Oradan ciddi ciddi cevaplar verecek kadar delirmedim.
BiZ OKTAY’LA AŞK MESELESiNi HALLETTiK
Deniz, Oktay Kaynarca’yla doğum gününde dans ederken çekilmiş samimi görüntüleriniz vardı. Ardından “aşk yeniden” haberleri çıktı.
- Deniz Çakır: Benim her gün görüştüğüm partnerim, iyi arkadaşım. Dans etmesek saçma olur. Neden dans etmeyeyim ben doğum gününde Oktay’la? Kiminle dans edeyim Oktay’ın doğum gününde? Gidip başka biriyle dans etsem, o saçma olur.
Eski sevgiliyle aynı sette olmak... Zor değil mi?
- Deniz Çakır: Yoo...
Bir duygusal bağ kuruluyor, aşk yaşanıyor. Sonra ilişki bitiyor. Ve hiçbir şey yokmuş gibi profesyonel hayat devam mı ediyor?
- Deniz Çakır: O kadar mekanik bakmıyorum. Genelleyemem de böyle şeyleri ama biz Oktay’la o meseleyi hallettik. Hep öyle olur diyemem ama biz başardık. Çünkü insan olarak birbirimiz seviyoruz her şeyden önce. Sıkıntı yaşamıyoruz.
BENi TOPLUM DEĞiL MAGAZiN KISITLIYOR
Kadın meselesini konuşalım sizinle... Sen geceleri dışarı çıkan, eğlenen, geçmişte alkollü görüntülenmiş bir kadınsın. O özgürlüklerinin kısıtlandığını düşünüyor musun?
- Deniz Çakır: Toplum değil ama magazin tarafından kısıtlanıyorum. Aslında artık kısıtlanıyorum da diyemem. Çünkü artık kimin ne dediğiyle ilgili fazla kaygı duymuyorum. Sadece kendime verecek bir hesabım var. Herkes de bilir sakil bir hayatım olmadığını. Olsa da kimseyi ilgilendirmez ama şimdi sen soruyorsun ya bunları... Mesela siz magazin tarafısınız. Siz oturup kendinize bir bakıyor musunuz “taciz ediyor muyuz insanları” diye?
Ben yıllardır bakıyorum...
- Deniz Çakır: Bazen olaylar öyle bir sunuluyor ki... Şaşırıyorum. Eskiden üzülüyordum, şimdi “Ne yapalım? Herhalde sistem böyle” diyorum. Gece gündüz çalışıyorum. Sonra bir gün kendimi ödüllendirmek için otelde kalıyorum, “Kendini otele kapattı’’ diyorsunuz. Keşke arayıp sorsanız mesela.
Sana katılıyorum. Kadın meselesine geri dönelim. Bu konuda yol kat edebiliyor muyuz sizce?
- Derya Alabora: Zaman zaman kat ediliyor. Zaman zaman daha geriye düşülüyor. Keşke insanlar taciz gibi başlarına gelen olayları daha rahat anlatabilse... Çünkü korkuyor kadınlar. Şimdi bu sığınma evleri fazlalaştı. Birçok arkadaşımız ilgileniyor, avukatlar tutuluyor. Hukuk sisteminin de değişmesi lazım.
BEN UĞUR’U HER ZAMAN ÇOK BEĞENİRİM
Uğur (Yücel) Abi ile evlilik devam ediyor değil mi?
- Derya Alabora: Ediyor.
Aynı evde misiniz? Size bu hep soruluyor. Ayrı yaşadığınız söyleniyor...
- Derya Alabora: Böyle şeylere cevap vermem. Evliyiz hâlâ.
Kaç yıl oldu?
- Derya Alabora: 30 yılı geçti. Neyi merak ediyorsun Cengiz?
30 yıl olduktan sonra ne oluyor? Hayatlar ayrılıyor mu? Birbirinden uzaklaşıp sadece arkadaş mı kalınıyor? Aynı ev paylaşılıp yataklar mı ayrılıyor? Evler ayrılıp hayatlar mı bir oluyor? Bunları merak ediyorum.
- Derya Alabora: Hayatlar bir oluyor.
- Deniz Çakır: Yani şimdi böyle bir genelleme yapılamaz ki...
Ben de ondan soruyorum, sizde nasıl oluyor diye?
- Derya Alabora: Ben şimdi özel hayatımı niye anlatayım canım sana? Uğur’la ne yaptığımızı nasıl anlatabilirim şimdi? (Gülüyor) İstemesek ayrılırdık zaten. Sorulacak şey mi yani? Herhalde kimse bizim kafamıza silah dayamıyor değil mi birlikte olmamız için?
Zayıflama kararını nasıl verdi Uğur Abi bu arada? Operasyon mu geçirdi?
- Derya Alabora: Operasyon değil, kim diyor operasyon diye? Diyetle zayıfladı. 35 kilo verdi. Çok hoş oldu. Ben her zaman çok beğenirim onu. Özellikle sanatına hayranım.
MAGAZİNCİLER BENDEN DRAMATİK BİR KARAKTER YARATMAYA ÇALIŞIYOR
Deniz, geçenlerde kendini Bebek Otel’e kapattığın şeklinde haberler çıktı...
- Deniz Çakır: Kendimi otele falan kapatmadım. Geçen gün prova erken bitti burada. Benim tiratlarım vardı çalışmam gereken. “Kendime bir otel hediyesi vereceğim. Dur bakayım Bebek Otel’de deniz kenarında boş oda var mı” dedim. Çünkü çok severim ben orayı. Gittim, metnimi çalıştım. Özlem diye bir arkadaşım var, o geldi, yemek yedik. Sonra odaya dönüp çalıştım. Bir de bir şeyler yazıyorum bir taraftan. Kendime bir güzellik yaptım. Niye kendimi kapatayım, deli miyim? Magazinciler benden dramatik bir karakter yaratmaya çalışıyor. Öyle biri değilim ben. Beni azıcık tanıyanlar bilirler. Eğer çok dramatik bir karakter görmek istiyorlarsa, oyuna gelsinler, orada dramatik bir karakteri oynuyorum ama Deniz öyle birisi değil.
ÇOCUĞUM KÖTÜ BİR İŞ ÇIKARIYORSA ONU KORUYARAK EZEMEM
Zerrin Tekindor’un oğlu Hira da yönetmen, sizin oğlunuz Can da öyle. “Arzu Tramvayı” oyununu Hira Çetindor yönetiyordu. Haluk Bilginer oyunu beğenmeyince kriz çıktı. Sonunda Haluk Bilginer ve Zerrin Tekindor’un ilişkisi sona erdi. Sizin oğlunuz Can’la ilgili böyle bir şey yaşanmış olsa, sizde anne içgüdüsü mü öne çıkar sanatçı içgüdüsü mü?
- Derya Alabora: Çocuğum iyi olmayan bir iş çıkarıyorsa, onu koruyarak ezebilir miyim ben? Bu kadar korkunç bir şey olabilir mi? Bir iş kötüdür, iyidir, onun fikri başkadır, bunun fikri başkadır. Bunu neden illa annelik içgüdüsüne oturtuyorsun ki? Belki son derece profesyonel yaklaşımlar vardır. Ben o meseleyi bilmiyorum.
Can’ın yaptığı işlerde fikrinizi söylüyor musunuz? Nasıl ilişkiniz?
- Derya Alabora: Ben oğlum için ölürüm. Çok çok iyi bizim ilişkimiz. Babasıyla da öyledir.
Can ismini koyarken, şair Can Yücel’den mi esinlendiniz?
- Derya Alabora: Yok, hayır. O gün son dakikada hastanede Uğur “Canım geliyor. O canım olacak benim. Adını Can koyalım” dedi, öyle koyduk.
Can, Aybüke Pusat’la birlikte değil mi?
- Derya Alabora: Evet, geçen akşam bizim oyuna da birlikte geldiler.
Nasıl müstakbel gelininizle aranız? Sevdiniz mi onu?
- Derya Alabora: Çok sevdim. Aybüke dünyanın en tatlı
kızlarından biri.
“BEYAZ” NE ZAMAN NEREDE SAHNELENECEK
19 Şubat: Kadıköy Halk Eğitim Merkezi
26 Şubat: Caddebostan Kültür Merkezi
27 Şubat: Mecidiyeköy Artı Sahne