Tarih: 22.04.2025 08:33

DESAM;''Eğitim'de Sorunun Kökleri: Plansızlık, Vizyonsuzluk ve Çağdışılık''

Facebook Twitter Linked-in

DESAM  Başkanı Gürkan Avcı’dan TÜRKİYE’DE EĞİTİM SİSTEMİNİN DİJİTAL ÇAĞDA YENİDEN İNŞASI İÇİN; Sn. ERDOĞAN’a, TEKİN’e ve ÖZVAR’a ACİL ÇAĞRI ve VİZYON DERSİ!

 

Türkiye, 21. yüzyılın dijital çağında, tarihinin en utanç verici ve en çözümsüz krizlerinden biriyle yüzleşiyor: 700.000 atanamayan öğretmen adayı gerçeği. Bu rakam, bir istatistik olmanın çok ötesinde; bir neslin hayallerinin çalındığının, milyarlarca liralık kaynakların heba edildiğinin, bir ülkenin geleceğinin plansızlık ve vizyonsuzluk bataklığına saplandığının açık kanıtıdır. Web3, blockchain ve yapay zekâ gibi teknolojiler dünyayı yeniden şekillendirirken, Türkiye’nin eğitim sistemi, adeta 20. yüzyılın tozlu raflarında unutulmuş bir defter gibi çürümeye terk edilmiş durumda. Hükümet, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK), bu krizi çözmek yerine, sorunu halının altına süpürmekle yetiniyor.

 

Bugün, bu basın açıklamasıyla, yetkililere; başta Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Sayın Yusuf Tekin’e ve Sayın Erol Özvar’a ders verircesine gerçeği yüzlerine vuruyor, onları çocukça bahaneler üretmekten vazgeçmeye çağırıyor ve dijital çağın sunduğu fırsatlarla dolu bir yol haritası sunuyoruz. Artık bu kriz, sosyolojik bir felakete, genç nesillerin umutsuzluğuna ve kaynak israfına dönüşmeden çözülmelidir!

 

Sorunun Kökleri: Plansızlık, Vizyonsuzluk ve Çağdışılık

Türkiye’nin eğitim sistemi, yıllardır arz-talep dengesizliğinin, popülist politikaların ve çağın gerisinde kalmış bir anlayışın esiridir. 700.000 öğretmen adayı, KPSS sınavlarında ter döküyor, mülakatlarda adaletsizliklerle boğuşuyor, sınırlı atama kontenjanları nedeniyle hayalleri ellerinden alınıyor. MEB’in resmi verilerine göre, resmi öğretmen açığı 109.000 seviyesindeyken, 85.000 ücretli öğretmen ile bu açık geçici olarak kapatılmaya çalışılıyor. Ancak, aynı dönemde 101 eğitim fakültesi ve pedagojik formasyon programları, her yıl 40.000-45.000 mezun veriyor; fen-edebiyat ve ilahiyat fakültelerinden formasyon alanlarla birlikte bu sayı 70.000’i aşıyor. Bu tablo, bir eğitim sisteminden çok, bir kaos senaryosudur!

 

  1. Eğitim Fakülteleri Kaosu: YÖK, öğretmen yetiştirme programlarını MEB’in ihtiyaçlarıyla uyumlu hale getirme konusunda hiçbir adım atmadı. Okul öncesi, din kültürü ve ahlak bilgisi, Türkçe gibi branşlarda mezun sayısı, atama kontenjanlarının onlarca katı. Örneğin, 2024 KPSS’de 18.564 Türkçe öğretmeni adayı yarışırken, sadece 517’si atanabildi. Bu, mezunların yalnızca %2,7’si demek!
  2. Mülakat Skandalları: Atama süreçlerinde uygulanan mülakat sistemi, liyakati gölgede bırakıyor; torpil ve kadrolaşma iddiaları ayyuka çıkıyor. 2024’te 5.000’den fazla aday, mülakat puanları nedeniyle elendi; bu durum, mahkeme kararlarıyla da tescillendi.
  3. Ücretli Öğretmenlik Utancı: MEB, öğretmen açığını kapatmak için 85.000 ücretli öğretmen çalıştırıyor. Bu öğretmenler, asgari ücretin altında maaşlarla, sigortasız ve güvencesiz koşullarda çalışıyor. Bu hem eğitim kalitesini düşürüyor hem de öğretmenlik mesleğinin itibarını yerle bir ediyor.
  4. Dijital Çağa Uyumsuzluk: Web3, blockchain ve yapay zekâ, eğitimde devrim yaratırken, Türkiye’de bu teknolojilere yönelik öğretmen yetiştirme programları neredeyse yok. Yapay zekâ mühendisliği sadece üç üniversitede, veri bilimi ise birkaç yüksek lisans programında mevcut. Oysa 2024 Emerging Jobs Report’u, bu alanların küresel iş piyasasında en hızlı büyüyen meslekler olduğunu gösteriyor.

 

Bu tablo, sadece bir istihdam krizi değil; aynı zamanda zaman, enerji ve para israfını göstermektedir. Her yıl yüz binlerce genç, öğretmenlik hayaliyle yıllarını dershanelere, KPSS’ye ve formasyon kurslarına harcıyor; ancak sonunda işsizlik, özel sektörde sömürü koşulları veya meslek dışı işlerle karşılaşıyor. Özel okullarda öğretmen maaşları, asgari ücret seviyesinde gezinirken, bu kurumlar öğretmen fazlalığını bir sömürü mekanizmasına dönüştürüyor. Hükümet, MEB ve YÖK, bu utanç verici tabloyu seyretmekle yetiniyor. Size soruyoruz: Bu gençlerin hayallerini çalmaya, bu ülkenin geleceğini riske atmaya hakkınız var mı?

 

Dijital Çağda Eğitim: Öğretmenlik Mesleği ve Taleplerin Dönüşümü

Dijital çağ, eğitimi kökten değiştiriyor. Web3, blockchain ve yapay zekâ, eğitimde fırsat eşitliğini artırıyor, kaliteli eğitime erişim engellerini kaldırıyor ve öğrencilerin ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunuyor. OECD’nin 2024 Eğitim Politikası Görünümü raporuna göre, yapay zekâ destekli eğitim platformları, öğretmen eksikliklerini kapatmak ve öğretim kalitesini artırmak için kritik bir araç. Coursera ve Khan Academy gibi platformlar, milyonlarca öğrenciye dünyanın en iyi içeriklerine erişim sağlıyor. Google’ın 2023 Eğitim Raporu, 2030’a kadar küresel eğitim pazarının %60’ının dijital platformlar üzerinden sunulacağını bağırırcasına öngörüyor.

 

Bu dönüşüm, öğretmenlik mesleğinin rolünü yeniden tanımlıyor:

  1. Öğretmen Sayısına İhtiyaç Azalıyor: Yapay zekâ, rutin görevleri (not verme, ödev kontrolü, müfredat planlama) otomatikleştiriyor. Öğrenciler, AI tabanlı sanal öğretmenlerden en güncel ve nitelikli içerikleri alabiliyor. Bu, geleneksel sınıf öğretmenliğine olan talebi azaltıyor.
  2. Yeni Roller Ortaya Çıkıyor: Öğretmenler, “bilgi aktarıcı” olmaktan çıkıp “öğrenme koçu”, “mentor” ve “teknoloji rehberi” haline geliyor. Eleştirel düşünme, yaratıcılık, duygusal zekâ ve etik değerler gibi insani beceriler, öğretmenlerin yeni odak noktası haline geliyor.
  3. Öğrenci Talepleri Değişiyor: Z Kuşağı ve Alfa Kuşağı, esnek, bireyselleştirilmiş ve teknoloji odaklı öğrenme deneyimleri talep ediyor. EdTech Magazine’in 2024 anketi, öğrencilerin %78’inin sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) tabanlı dersleri tercih ettiğini gösteriyor.
  4. Erişim ve Eşitsizlik: Dijital platformlar, kırsal bölgelerdeki öğrencilerin kaliteli eğitime erişimini artırıyor. Ancak, Türkiye’de 4,5 milyon öğrenci hâlâ internet erişiminden yoksun; bu, dijital uçurumun kapanması gerektiğini gösteriyor.

 

Bu gerçekler, Türkiye’nin eğitim sistemini ve öğretmen yetiştirme politikalarını yeniden düşünmesini zorunlu kılıyor. 700.000 öğretmen adayı, dijital çağın ihtiyaçlarına uygun değil; çünkü mevcut sistem, 20. yüzyılın fabrika modeli eğitimine göre tasarlanmış. Hükümet, MEB ve YÖK, bu dönüşümü görmek yerine, hâlâ eski paradigmalarla hareket ediyor. Size açıkça söylüyoruz: Bu aymazlık, bir nesli daha kaybetmenize neden olacaktır!

 

Hükümete, MEB’e ve YÖK’e Uyarı: Vizyoner Olun, Çocukça Bahaneler Üretmeyi Bırakın!

Türkiye’nin eğitim politikaları, plansızlık, popülizm ve çağdışılıkla malul. Hükümet, MEB ve YÖK, bu krizi çözmek için hiçbir ciddi adım atmadı; aksine, sorunu büyüttü. Aşağıda sunacağım noktalar, bu vizyonsuzluğun açık kanıtlarıdır:

 

  1. Plansız Kontenjanlar: YÖK, eğitim fakültesi kontenjanlarını MEB’in ihtiyaçlarıyla uyumlu hale getirme konusunda tek bir rapor bile yayınlamadı. 64 ilahiyat ve 40 İslami ilimler fakültesi ve onlarca gereksiz, lüzumsuz bölümler her yıl 49.000’i aşkın gencimizi yetiştirirken, yapay zekâ ve veri bilimi gibi alanlarda bölüm sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu, dijital çağın ihtiyaçlarına sırt dönmek değil midir?
  2. Mülakat Adaletsizlikleri: MEB, mülakat sistemini liyakati değil, kadrolaşmayı teşvik eden bir araca dönüştürdüğünü ispatlayan haberlere imza atıyor. 2024’te İstanbul ve Bursa’daki mülakat komisyonlarının “cimri” puanlama yaptığı, bizzat Bakan Yardımcısı tarafından bile kabul edildi. Bu skandallar, gençlerin güvenini sarsıyor!
  3. Ücretli Öğretmenlik Sömürüsü: MEB, öğretmen açığını kapatmak için 85.000 ücretli öğretmen çalıştırıyor; bu insanlar, asgari ücretin altında maaşlarla, güvencesiz koşullarda çalışıyor. Bu, bir eğitim bakanlığının değil, bir sömürü düzeninin politikasıdır!
  4. Dijital Çağa Körlük: Web3, blockchain ve yapay zekâ, eğitimde devrim yaratırken, MEB’in bu teknolojilere yönelik tek bir strateji belgesi yok. Eğitim fakülteleri, hâlâ 1990’ların müfredatıyla öğretmen yetiştiriyor. Bu, çağın gerisinde kalmak değil, çağın dışına düşmektir!
  5. Popülist Atama Politikaları: Hükümet, öğretmen atamalarını “müjde” adı altında sunuyor; ancak 2024’te 20.000, 2025’te 15.000 atama, 700.000 adayın umutlarını söndürmekten başka bir işe yaramıyor. Bu, sorunu çözmek değil, gençlerimizi oyalamaktır!

 

Hükümet, MEB ve YÖK, bu tabloyu seyretmekle yetiniyor; çocukça bahanelerle sorumluluktan kaçıyor. Size açıkça söylüyoruz: Bu kriz, sizin eseriniz! Gençlerin hayallerini çalmaya, ülkenin geleceğini riske atmaya, kaynakları heba etmeye hakkınız yok. Artık aynaya bakın, sorumluluğu üstlenin ve dijital çağın gerektirdiği vizyonu gösterin. Aksi takdirde, tarih sizi, bir nesli yok eden yöneticiler olarak anacak!

 

Dijital Çağda Eğitimin Geleceği: Öğretmenlik Mesleğinin Yeniden Tanımlanması

Dijital çağ, eğitimi ve öğretmenlik mesleğini kökten dönüştürüyor. Yapay zekâ, Web3 ve blockchain, eğitimi daha erişilebilir, kişiselleştirilmiş ve şeffaf hale getiriyor. Ancak, bu dönüşüm, mevcut öğretmen fazlalığını anlamsız kılıyor. Tüm Türkiye’ye geleceğin eğitim sistemine dair öngörülerimizi paylaşarak uyarılarıma devam etmek istiyorum:

 

  1. Yapay Zekâ Destekli Eğitim: AI, öğrencilerin öğrenme tarzlarına göre özelleştirilmiş içerikler sunuyor. IBM’in 2024 Eğitim Raporu, AI tabanlı platformların, öğrenme verimliliğini %40 artırdığını gösteriyor. Öğretmenler, AI’nın rutin görevleri devralmasıyla, mentorluk ve rehberlik rollerine odaklanacaktır.
  2. Web3 ve Blockchain: Blockchain, eğitimde şeffaf bir sertifikasyon ve başarı takip sistemi sunuyor. Öğrencilerin diplomaları ve becerileri, blockchain tabanlı dijital kimliklerle güvenli bir şekilde saklanacaktır. Öğretmenler, bu sistemde rehber ve doğrulayıcı roller üstlenecektir.
  3. Sanal ve Artırılmış Gerçeklik: AR/VR teknolojileri, öğrenme deneyimini interakt blended hale getiriyor. Öğretmenler, fiziksel sınıfların ötesinde, küresel çapta sanal ortamlarda ders verebilecek. Bu, coğrafi sınırları kaldırarak eğitimi demokratikleştirecek.
  4. Öğrenci Taleplerinin Dönüşümü: Geleceğin öğrencileri, teknoloji odaklı, esnek ve proje tabanlı öğrenme modellerini tercih edecek. EdSurge’un 2024 Raporu, öğrencilerin %65’inin geleneksel sınıf eğitiminden çok dijital platformları tercih ettiğini gösteriyor.
  5. Yaşam Boyu Öğrenme: Hızla değişen dünyada, öğretmenler sadece çocuklara değil, yetişkinlere de sürekli öğrenme süreçlerinde rehberlik edecek. Meslek, bireylerin yeni teknolojilere ve becerilere adaptasyonuna yardımcı olan bir danışmanlığa evrilecek.

 

Bu dönüşüm, 700.000 öğretmen adayının mevcut sistemde istihdam edilemeyeceğini açıkça ortaya koyuyor. Türkiye, bu gençleri dijital çağın ihtiyaçlarına uygun alanlara yönlendirmeli; aksi takdirde, bu kriz, sosyolojik bir felakete dönüşecek.

 

DESAM’ın Çözüm Önerileri: Dijital Çağda Eğitim Reformu

Atanamayan öğretmen krizini çözmek, sadece daha fazla atama yapmakla mümkün değil; köklü bir sistem reformu gerekiyor. Aşağıda, DESAM’ın kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerilerimizi, dijital çağın fırsatlarını merkeze alarak sunacağım:

 

Kısa Vadeli Çözümler (1-2 Yıl)

  1. Acil Atama Planı: MEB, 2025-2026 döneminde en az 30.000 öğretmen ataması yapmalı; ancak bu atamalar, dijital çağın ihtiyaçlarına uygun branşlara (örn. rehberlik, özel eğitim, matematik, fen, Türkçe, felsefe, fizik, kimya) öncelik vermelidir. Geleneksel branşlarda (din dersi, ingilizce vs) atamalar sınırlı tutulmalıdır.
  2. Mülakatın Kaldırılması: Öğretmen atamaları, yalnızca KPSS puanlarına dayandırılmalı; mülakat sistemi derhal kaldırılmalı. Blockchain tabanlı bir liyakat sistemi, atama süreçlerini şeffaf hale getirebilir.
  3. Ücretli Öğretmenlik Reformu: Ücretli öğretmenler, kadrolu statüye geçirilmeli; maaşları ve sosyal hakları, kadrolu öğretmenlerle eşitlenmeli.
  4. Eğitim Fakültesi Kontenjanlarının Dondurulması: YÖK, eğitim fakültesi kontenjanlarını 2026’ya kadar %50 azaltmalı; yeni mezunların öğretmenlik havuzuna eklenmesi durdurulmalı.

 

Orta Vadeli Çözümler (3-5 Yıl)

  1. Eğitim Fakültelerinin Kapatılması ve Yeniden Yapılandırılması: Türkiye’de 101 eğitim fakültesi yerine, 20-25 bölge temelli fakülte yeterlidir. Bu fakülteler, dijital çağın ihtiyaçlarına uygun bölümler (örn. eğitim teknolojileri, yapay zekâ destekli öğretim) açmalı. Mevcut fakültelerin %75’i kapatılmalı veya başka alanlara dönüştürülmelidir.
  2. Pedagojik Formasyonun Kaldırılması: Fen-edebiyat ve ilahiyat fakültelerine verilen pedagojik formasyon hakkı tamamen kaldırılmalı; sadece mesleki eğitim branşları için sınırlı formasyon devam etmelidir.
  3. Dijital Eğitim Platformları: MEB, Web3 ve blockchain tabanlı bir ulusal eğitim platformu kurmalı. Bu platform, öğretmenlerin sanal sınıflarda ders vermesini, öğrencilerin başarılarını dijital kimliklerle takip etmesini sağlamalı. ETwinning gibi projeler, bu platforma entegre edilmelidir.
  4. Meslek Dışı İstihdam Programları: Atanamayan öğretmenler, eğitim teknolojileri, içerik üretimi, veri analitiği ve danışmanlık gibi alanlara yönlendirilmeli. TÜBİTAK ve KOSGEB ile iş birliği yapılarak, bu gençler için girişimcilik programları başlatılmalıdır.
  5. Dijital Uçurumun Kapatılması: 4,5 milyon öğrencinin internet erişimi sorunu, fiber altyapı yatırımları ve ücretsiz cihaz dağıtımıyla çözülmeli. Öğretmenler, bu süreçte dijital okuryazarlık eğitmenleri olarak görev alabilir hale getirilmelidir.

 

Uzun Vadeli Çözümler (5-10 Yıl)

  1. Dijital Çağa Uygun Müfredat: Eğitim fakülteleri, Web3, blockchain, yapay zekâ, veri bilimi ve sanal gerçeklik gibi alanlarda öğretmen yetiştiren bölümler açılmalıdır. Örneğin, yapay zekâ destekli eğitim teknolojileri üzerine uzmanlaşmış öğretmenler, geleceğin sınıflarında liderlik yapabilir.
  2. Küresel Öğretmen Ağı: Türkiye, OECD ülkeleriyle öğretmen değişim programları başlatmalı; deneyimli öğretmenler, kırsal bölgelerdeki açıkları kapatmak için uluslararası ağlara katılmalıdır. Sanal sınıflar, bu süreci kolaylaştıracaktır.
  3. Eğitimde Blockchain Devrimi: Blockchain tabanlı bir eğitim ekosistemi, öğretmen atamalarından öğrenci başarılarının izlenmesine kadar tüm süreçleri şeffaf ve güvenli hale getirebilir. Bu, liyakati teşvik eder ve bürokratik engelleri azaltır.
  4. Yaşam Boyu Öğrenme Merkezleri: Öğretmenler, sadece okullarda değil, yetişkin eğitimi ve yeniden beceri kazandırma programlarında da görev almalıdır. Halk Eğitim Merkezleri, bu amaçla yeniden yapılandırılmalıdır.
  5. Eğitim Teknolojileri İhracatı: Türkiye, yapay zekâ ve Web3 tabanlı eğitim teknolojilerinde küresel bir merkez haline gelebilir. Eğitim fakülteleri, bu alanda uzmanlar yetiştirerek, Türkiye’yi bir “eğitim teknolojisi hub”ı yapabilir.

 

Vizyoner Projeksiyon: 2035’te Türkiye Eğitim Sistemi

Eğer bu öneriler hayata geçirilirse, 2035’te Türkiye’nin eğitim sistemi şu şekilde olacaktır ki muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmış bir Büyük Türkiye böyle inşa edilir; boş lafla hamasetle değil:

  1. Küçük ama Nitelikli Öğretmen Kadrosu: Geleneksel sınıf öğretmenliği yerine, 100.000-150.000 öğretmen, dijital platformlarda mentor, rehber ve teknoloji uzmanı olarak çalışacak. Öğretmen fazlalığı sorunu tamamen ortadan kalkacak.
  2. Kişiselleştirilmiş Eğitim: Yapay zekâ, her öğrencinin öğrenme tarzına uygun içerikler üretecek; öğretmenler, bu süreçte rehberlik yapacak. Eğitim, %80 oranında dijital platformlar üzerinden sunulacaktır.
  3. Blockchain Tabanlı Sertifikasyon: Öğrencilerin başarıları, blockchain tabanlı dijital kimliklerle kaydedilecek; bu, iş piyasasında beceri odaklı bir istihdam sistemini destekleyecektir.
  4. Küresel Eğitim Liderliği: Türkiye, sanal sınıflar ve eğitim teknolojileriyle, Afrika ve Orta Asya’daki ülkelere eğitim ihracatı yapacak. Türk öğretmenler, küresel çapta talep görecek.
  5. Dijital Uçurumun Sonu: Her öğrenci, ücretsiz internet ve cihaz erişimine sahip olacak; kırsal bölgeler, sanal sınıflarla en verimli en kaliteli eğitime kavuşacak.
  6. Eğitim Teknolojileri Ekonomisi: Türkiye, eğitim teknolojileri sektöründe 100 milyar dolarlık bir pazar yaratacak; atanamayan öğretmenler, bu sektörde girişimci ve uzman olarak yer alacak.

 

Sonuç: Çocukça Bahanelere Son, Vizyoner Adımlar Atın!

Atanamayan öğretmen krizi, sadece bir istihdam sorunu değil; bir neslin umutlarının çalınması, bir ülkenin geleceğinin riske atılmasıdır. 700.000 öğretmen adayı, sizin plansızlığınızın, vizyonsuzluğunuzun ve çağdışılığınızın kurbanı oldu. Hükümet, MEB ve YÖK, bu utanç verici tabloyu düzeltmek için derhal harekete geçmelidir. Web3, blockchain ve yapay zekâ, bu krizi çözmek için eşsiz fırsatlar sunuyor; ancak bu fırsatları değerlendirmek, cesur ve vizyoner bir liderlik gerektiriyor.

Size açıkça söylüyorum ve açıkça uyarıyorum: Çocukça bahaneler üretmeyi bırakın! Bu gençlerin hayallerini daha fazla çalmayın. İlkel çağdışı virütik hormonlu ideolojinizi çöpe atın ve aklınızı başınıza alın, gençlerin günahına daha fazla girmeyin! Eğitim sistemini dijital çağın gerekliliklerine göre yeniden inşa edin. Atanamayan öğretmenlerin sesini duyun, liyakati ve adaleti merkeze alın, geleceği bugünden şekillendirin. Türkiye, eğitimde bir devrim yapma potansiyeline sahip; yeter ki bu potansiyeli heba etmeyin. Aksi takdirde, tarih sizi, bir nesli yok eden, bir ülkeyi çağın gerisine düşüren yöneticiler olarak anacaktır!

 

 

ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —