DGD-Sen, Migros'ta çalışan üyelerinin sendikal faaliyetlerini işten çıkarmaları nedeniyle İstanbul'da bulunan Migros mağazasında ilk direnişini başlattı.
DGD'SEN SENDİKASI YÖNETİMİNCE YAPILAN YAZILI BASIN AÇIKLAMASINDA;
''Migros Esenyurt depoda süregelen kölece çalışma düzenin son bulması için sendikal örgütlenme adımları atmaya karar verdik. Sendikal örgütlenme çabamız pandemi döneminde artan iş yükünün, zorunlu mesailerin ve mobbingin de artması ile hızlanmak ve görünür olmak zorunda kaldı. Anayasal hakkımız olan sendikaya üye olma hakkımızı kullandığımız ve içerideki işçilere korku salmak için Migros yönetimi bizi süresiz ücretsiz izne çıkardı. Ücrertiz izne çıkmamızın akabinde biz direniş kararı aldık ve direnişe başladık. Direnişimizin talepleri netti:
Ücretsiz izin son bulacak Kötü Çalışma Koşulları iyileştirilecek Tacizci amirler gönderilecek Sendikal örgütlenmenin önüne geçilmeyecek İSİG önlemleri alınacak
Taleplerimiz insanca çalışma koşullarının sağlanması ve işçinin iradesinin tanınmasıydı. Yoksulluğa mahkum edildiğimiz ve gençliğimizi heba ettiğimiz o depolar daha çalışılabilir ve yaşanabilir olsun istiyorduk. Direnişimiz dostlarımızın bize omuz vermesi ve dayanışması ile devam ederken 50. günün sonunda Kod-29 ile işten atıldığımızı öğrendik. Direnişimiz, zorla ücretsiz izne çıkarılan, Kod-29’la ahlâksız ilan edilerek işten atılan ve patronların türlü ahlâksızlıklarına maruz kalan tüm işçilerin sesiydi. Direnişimizi Migros Depo önünden büyük patron Anadolu Grubu önüne taşımıştık. Bir yanda yokluk, bir yanda sermayenin ve kolluk kuvvetlerinin zulmü, karşısındaysa palazlanan direngen umudumuz ve irademiz vardı.
Direnişin seyri ile ülkenin gündemine girmiştik ve aynı durumdaki işçilere de umut olduğumuzu görmüştük. Fakat siyasi partiler, konfederasyonlar, sendikalar, sivil toplum örgütleri bizi ısrarla görmek duymak istemiyordu. Pandemi döneminde 25 bin insan milyoner olurken, binlerce insan sözde yasak olmasına rağmen niyet okuyan patronlar tarafından işten atılyor. Biz de “KOD-29’u tanımıyoruz ve kabul etmiyoruz, asıl ahlaksız Migros’un kendisidir” diyorduk... Faturalarımızı ödeyemiyor, borçlarımızı öteleyemiyorduk. Biz rahatsızsak, alacaklılar kapıdaysa bir zahmet Özilhan da rahatız olsun dedik ve direnişi villasının önüne taşıdık. Orada, Valiliğin çıkarmış olduğu özel yasakla defalarca gözaltına alındık. Bu esnada mücadelemiz kazanımlar elde ediyordu. Direniş boyunca yapılamaz dedikleri lavaboların değiştiğini gördük, yemeklerin düzeltildiğini duyduk, mesai saatlerinin düzenlendiğini biliyoruz. Bizi işe almamakta ısrar eden Migros yönetimi, bir yandan taleplerimizi yerine getirmek zorunda da kalmıştı.
Ücretsiz izini ve işten atmaları durdurduk! Depoda düzenlemeler yapmak zorunda bıraktık! Kod29'u durdurduk! Temel taleplerimizden asla vazgeçmeyeceğimizi anlayınca tek tek işçileri arayarak Kod-29'u kaldırma şartı ile anlaşma yolları aradı. Bazı işçi kardeşlerimizle Kod-29 kaldırma şartı ile anlaşmaya vardı. Tekliflerini her geçen gün arttırdı. Sendikamızı başından beri yok sayan Migros sendikamızla 3 kez görüşmek zorunda kaldı. Yine aynı Migros yönetimi sesimizi bastırmak için milyonlarca para harcadı sosyal medya reklamları için…
Ama nafile. Migros patronlarının yalanlarına emekçi halkımız gereken cevabı verdi vermeye devam edecek.
Sendikamız ve Migros tarihinde işçi sınıfının mücadele ve direniş hafızasına Migros direnişimizi kazıdık ki Migros Grevi ile sendika başkan yardımcılığından taşeron şirket patronluğuna devşiren Veysel Cingöz’e işçi sınıfının gücünü gösterdik ve asla unutamayacağı kâbuslar yaşattık.
Sonuç olarak...
Direnişimizi; devam ettirmek zorunda olduğumuz hayatlarımız ve bu süre zarfında biriken ve katlanan borçlarımız dolayısı ile bitirme kararı aldık. 120 gün boyunca Migros’un alçaklığını, büyük yokluklar içinde bütün Türkiye’ye, Migros’un deposu önünde, genel merkezleri ve büyük patronlarının gökdeleni ve villası önünde haykırdık. Pandemi boyunca ölüme mahkum edildiğimiz koşullara karşı direnerek kardeşleştik''Denildi.
ARTUKLU HABER AJANSI-İSTANBUL.