Dünyada kadına yönelik şiddet, özellikle ekonomik, siyasal ve etnik sorunlarla iç içe geçerek artıyor.
Bugün, 25 Kasım. Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü.
Dünyada kadına yönelik şiddet, özellikle ekonomik, siyasal ve etnik sorunlarla iç içe geçerek artıyor. Bugün dünya üzerinde yaşayan kadınların yarısı eşlerinden şiddet görüyor.
Kadına yönelik şiddet, geleneksel ön kabuller, toplumun ve devletin duyarsızlığı ile büyüyor. Şiddet yalnızca bedenlere zarar vermiyor, kadınların öz saygısını, ihlale direnme ve hak arama arzusunu zayıflatıyor veya yok ediyor.
Türkiye’de de tablo farklı değil. Gün geçmiyorki yeni bir kadına şiddet haberi okumayalım, izlemeyelim. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin önlenmesi için izlenen politikalarda da sivil toplumun göz ardı edilmesi ağır sonuçlar doğuruyor. TBMM İnsan Hakları Komisyonu tarafından yayınlanan “Kadına ve Aile Bireylerine Yönelik Şiddet İnceleme Raporu”na göre son 10 yılda kadın cinayetlerinde yüzde 1400 gibi dev bir artış olması bu sonuçların çarpıcılığını ortaya koyuyor. Türkiye’de her 2 kadından biri şiddete uğruyor. Şiddete maruz kalan her iki kadından biri kendi çocuğuna şiddet uyguluyor. Son 10 yılda 5 bin 813 kadın cinayeti işlendi. Türkiye’de 2014 yılının ilk 10 ayında 255 kadın öldürüldü.
Ayrıca Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) tarafından hazırlanan rapora göre, Türkiye, Avrupa ülkeleri olarak değerlendirilen ülkeler arasında erken evlilik oranı yüzde 17 olan Gürcistan`ın ardından yüzde 14 oranıyla ikinci sırada görülüyor.
Ülkemizde kadına yönelik işlenen en çok şiddet suçlarını sıralamak gerekirse; cinsel taciz ve saldırı, çocuk düşürtmek, fuhuşa zorlamak, eziyet, tehdit, konut dokunulmazlığının ihlali, kasten veya tedbirsizlik nedeniyle yaralamak, bekaret kontrolü, kötü davranış, hakaret, çocuğun kaçırılması, çalışma özgürlüğünün engellenmesi, alı konulması, huzur bozmak, izinsiz kısırlaştırmak, töre veya namus cinayetleri ilk akla gelenler.
Tüm bunların önlenmesi için öncelikle; insan olduğumuz için kadın ve erkek eşitliğine inanmalı, toplumun eğitimini ve bilinçlenmesini sağlamalıyız.
Kadını şiddetten korumaya yönelik yasal düzenlemeler hayata geçirmeliyiz. Kadınlar mücadelelerinde hukuku yanında göremiyor. İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdi ancak sözleşme hükümleri hayata geçirilemiyor. Tedbirler sadece kağıtta kalıyor. Sigaraya karşı oluşturulan eylem planları gibi planlar ne yazık ki konu kadınlar olunca geri planda bırakılıyor.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan`ın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü için yaptığı açıklamalar bizleri şaşırtmadı. Çünkü kendisinin fıtratında cinsiyet ayrımcılığı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Kadın-erkek eşitliğine inanmadığını sürekli söyleyen Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları bir kez daha göstermiştir ki kendileri ülkemizde her gün 3 kadının öldürülmesini sorun olarak görmemekte, eşitlik talebini kadının bedeni üzerinden değerlendirerek yine kadınları annelik tanımı içinde sınırlamakta, kadını narin, zayıf, güçsüz gibi nitelemelerle ötekileştirmektedir.
Yapılması gereken, her türlü ayrımcılığa olduğu gibi cinsiyet ayrımcılına da tavizsiz olarak karşı çıkmaktan ibarettir.
ARTUKLU HABER AJANSI
9367,77%3,72
34,58% 0,33
36,23% 0,01
2987,83% 0,88
4956,37% 0,00