Türkiye Barolar Birliğinin Yönetim Kurulu Başkanı Feyzioğlu, Ankara saldırısını protesto eden avukatlara polisin sert müdahalesine, “Avukatın gözünün içine 10 santimetreden zehirli gaz sıkmak, altından kalkabilecekleri bir iş değildir, gereği yapılacaktır. Ayaklarını denk alsınlar” tepkisi verdi.
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Mersin Barosu Başkanı Alpay Antmen ve yönetim kurulu üyeleri ile birlikte ile birlikte, Mersin Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaret etti. Cemiyet Başkanı Ahmet Ünal ve yönetimince ağırlanan Başkan Feyzioğlu’na, cemiyetin çalışmaları ile ilgili bilgi verdi.
AYAKLARINI DENK ALSINLAR!
Daha sonra söz alan Başkan Feyzioğlu, öncelikle Alanya’da meslektaşlarına yönelik polis müdahalesini eleştirdi. “Alanya’da, Ankara katliamını protesto etmek isteyenler önceki gün bir basın toplantısı yapak istedi ancak polis tarafından güç kullanıldı. Bunun üzerine Alanya Barosu yönetimi meslek örgütü olarak avukatlarla dayanışma anlamında bir basın açıklaması yapmak istedi. Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu üyemiz Polat Balkan’da bu eyleme destek verdi. Ancak meslektaşlarımız ağır bir şekilde darp edildiler. Polis, meslektaşlarımıza, Polat Balkan’ın gözünü içine 10 santimetreden gaz sıktı. Bu saldırı öyle tehlikeyi, saldırganı def etmek amaçlı değil, kör etme amaçlıdır. Bu çok ciddi bir etkili eylemdir. Polis sahip olduğu kamu gücünü IŞİD teröristlerini etkisiz hal getirmek için bugüne kadar kullanmış olsaydı, halka baskı uygulamak yerine bir taraftan özgürlükleri sağlayıp, terörist hücrelerinin yuvalanmasını önleseydi bugün buralarda değildik. Ağır şekilde kınıyoruz, meslektaşlarımıza saldıran polislerin ve saldırtan amirlerin hak ettikleri cezaya çarptırılmalarını takipçisi olacağız. Bu işin sonuna kadar gideceğiz. Bugün sonuç alınmaz belki, ‘arkamız sağlam’ derler. Bu işin yarını, öbürünü var. Buradan söylüyorum; ayaklarını denk alsınlar. Gemi azıya aldılar. Öyle avukatın gözünün içine 10 santimetreden zehirli gaz sıkmak, altından kalkabilecekleri bir iş değildir, gereği yapılacaktır. Sonuna kadar takip edeceğiz” dedi.
IŞİD ARTIK TERÖR ÖRGÜTÜ!
Öte yandan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, canlı bomba eylemcilerin tutuklanamamasına yönelik açıklamaları ile ilgili soruları da yanıtlayan Feyzioğlu, “Sayın başbakan iyi bir hukuki danışman tarafından doğru bilgilendirmeden ayak üstü yanlış bir konuşma yapmış. Demekki kendisini bilgilendiren hukuki danışmanları ile bir sıkıntısı var. Yanlış. ‘Canlı bombayı eylem yapmadan tutuklayamayız’ üzücü bir cümle. Bunu kast etmiş olmasın diye düşünüyorum. İnsanlar çok yorgun, çok bitkin, herkes üzgün. Bir cümleden insanları yargılayıp, infaz etmeyelim, çok ciddi bir bela ile karşı karşıyayız. Gelin şu işi birlikte çözelim. Türk Ceza Kanunu’nda örgüt üyeliği diye bir suç var. Örgüt üyesi olmadan da, örgütün amacına yönelik faaliyete bulunanlar örgüt üyesi gibi cezalandırılabilmekte, Canlı bomba olduğunu bildiğimiz bir kişinin bombayı patlatmadan suçun icra hareketlerine başladığı ortada ise, teşebbüs diye bir hüküm var. Bu durumda teşebbüs maddelerinin uygulanması gerekir. Ama ben sayın başbakanın nerede sıkıldığını biliyorum; IŞİD Türkiye’de son 3-5 aydır terör örgütü muamelesi görüyor. Devlet diğer terör örgütlerinin şehirlerde nerede nefes aldığını, hücre evi kurdunu biliyor ama IŞİD teröristleri öfkeli genç çocuklardan terörist sıfatına yükseldi. Türk istihbaratı, emniyet teşkilatı gözünde ve büyük ihtimalle de milli güvenlik kurulunun tehditleri sıralayan belgelerinde IŞİD ya yoktu, ya da çok alt sıralardaydı. Çünkü ESAD ile savaşıyordu. Ancak terör örgütü ile iş tutan; ülkesini terör örgütünün saldırılarına ardına kadar açar. Hükümet inanılmaz büyük bir sınır parçasını; IŞİD teröristlerinin istediği gibi gelip geçeceği hatta Türkiye’den, araç alıp kamyonetler çalıp, orada asgari araçlara dönüştürebileceği, yaralılarını Türk hastanelerinde tedavi ettirebileceği, ailelerini Türkiye’de evler tutup, huzur içerisinde barındırdığı, savaşmak için de sınırdan kolayca geçebileceği inanılmaz bir sorumsuzlukla yönetmiştir.
O yüzden Ankara’daki katliamın arkasında Türkiye’nin sığ, kapasitesiz, Ortadoğu 250 yıllık tarihini bilmeden yazılmış hayalperest dış politikası vardır.
TOPLUMU DÜŞMAN ETTİLER!
Hükümetin bir başka sorumluluğu da başta cumhurbaşkanı olmak üzere söylemleri ile toplumumuzu birbirine düşman kamplara ayırmış olmasıdır. Birileri diyebilir ki, muhalefette bunu yapıyor. Muhalefete de bunu söylüyoruz ama hükümetin ve özellikle de cumhurbaşkanını göreve düşman yaratmak değil, tarafsız olup, herkesi kucaklamak olmalıydı. Terör örgütleri bu ortamları zaten istismar etmeye ve kendi menfaatlerine kullanmaya odaklanır. Tony Blair’in kuzey İrlanda meselesinin çözümünde çok önemli bir cümlesi vardır; ‘İngiltere’de kutuplaşma bir kutuplaşma ortamı olsaydı biz terörü çözemezdik’. Toplumu birbirine düşman kılarak, düşman kamplara bölerek hiçbir sorunu çözemeyiz. Teröristlere uygun ortam hazırlarız.
Hava sahamız Rusya ile kara sahamız ise insanların kanı üzerinden savaşa girdiği çok tehlikeli bir duruma dönüşmüş durumda. Sorumluluk dış politika sanatından nasibini almamış hükümetindir” ifadelerini kullandı.
“BASIN KISITLANIR İSE ÇOK ŞEY GÖZDEN KAÇAR”
Bir soru üzerine, basın özgürlüğü olmaz ise gazeteler rahatça, serbestçe yazamaz ise aradan çok şey kaçırılabileceğini de belirten Feyzioğlu, “Mesela Suriye’de gerçekte neler olduğunu biz ulusal basından bilmiyorduk. Yerel gazetecilerden öğreniyorduk. Ama yerel gazetecilerin merkezlerine gönderdiği bilgiler karşılık bulmuyordu. Çok sonra sizlerin geçtiği haberler ulusal basında duyulabilir oldu. Çünkü sıkıntı büyük şehirlere ulaştı. Yoksa toplum Emevi Camii’nde Cuma namazı kılınacağına inandırılıyordu. Basının kısıtlandığı yerlerde gözden herşey kaçırılabilir.
TBB olarak Digitürk’ten çıkarılan kanallar ile ilgili de RTÜK’e müracatta bulunduk. O kanal, bu kanal bizim için adının hiç önemi yok. Savcının keyfi olarak, ‘platformdan çıkarmazsanız yardım yataklıktan soruşturma açabilirim’ yazısı üzerine, kamu hizmeti gören bu platformların televizyon kanallarını platformdan çıkartması doğrudan doğruya basın özgürlüğüne aykırıdır. RTÜK’ün buna müdahale sorumluluğu vardır. RTÜK’ün derhal konuya müdahale etmesini istedik”.
NÜKLEER ENERJİYE İHTİYAÇ YOK
Nükleer güç santrali projelerine yönelik soruları da yanıtlayan Feyzioğlu, Türkiye’nin yenilebilir enerji kaynaklarının ihtiyacı fazlasıyla giderebileceği yönünde olduğunu bildirdi. “Biz TBB olarak bir enerji sempozyumu düzenledik. Türkiye ve dünya çapından isimlerle konuştu ve gördük ki kurulu gücümüzün yüzde 50’sini, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın ise yüzde 1’ini bile kullanılmıyoruz” diyen Metin Feyzioğlu, “Biz enerji verimliliğini sağlayıp, kurulu gücümüzü yüzde 100 kapasite ile çalıştırırsak, yenilenebilir enerjiye yatırım yaparsak nükleer enerjiye ihtiyacımız olmayacaktır. O zaman neden nükleer santrallere yatırım yapılıyor? Hem milli servet harcanıyor, hem de tehlikeli bir yükün altına giriliyor” dedi.
SANDIK GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI
Gazetecilerin seçim güvenliğine yönelik soruları da yanıt veren TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, birlik olarak 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi 1 Kasım seçimlerinde de Oy ve Ötesi çalışacağını açıkladı. Yüzlerce avukatın seçimde sahada aktif çalıştığını belirten Feyzioğlu, “Bu sayede seçimlerde şaibe iddiaları olmadı. Doğu ve Güneydoğu’da ise sandık güvenliği bizim dışımızda bir olay, tamamen asgari, polisiye güvenlik meselesi. YSK sandıkların taşınmasını kanuna aykırı buldu. Bu da doğru bir karardı. Şehir merkezlerindeki sandıkları taşımaya kalmak, ‘benim o mahallerde egemenliğim yok’ anlamına gelir. YSK bu noktadan bakmadı ama hükümet keşke bu noktadan baksaydı. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti büyük mahallerde, egemenliği yitirdiği anlamına gelecek bir adımı teklif etmeden önce bin defa düşünmeliydi. Umarım Türkiye sandık güvenliğini sağlar” dedi.
“İKTİDAR KENDİ GİBİ DÜŞÜNMEYEN HERKESİ DÜŞMAN İLAN ETTİ”
Toplumun çok ciddi bir duyusal kırılma içerisinde olduğunu vurgulayan Metin Feyzioğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Son 5 yıldır siyasi iktidar kendi tabanını konsolide etmek adına düşmanlar yarattı. Kendi gibi düşünmeyen herkesi düşman ilan etti. Baskıcı rejimler düşman yaratarak ayakta dururlar. Düşman yaratırsanız eğer arkanıza destek toplayabilirsiniz. Ama düşman yaratmanın ölçüsü de kaçtı. Vatan hainleri damgası vuruldu, kendileri gibi düşünmeyenlere ve herkes birbirinden nefret etmeye başlandı, bu amaçlandı. Ama o kadar sağlam bir hamurdan geliyoruz k bu kadar çok düşman yaratma operasyonuna karşı biz hala birbirimize düşman olmuyoruz, büyük bir kitle olmuyor. Bunun işe yaramadığını görecek politikacılar, bu onlara oy kazandırmayacak. Son 2 yıldır da IŞİD’e gösterilen inanılmaz hoşgörü ve mezhepçi söylemler, etnik köken ayrımcılığı yapan söylemler rahatsız etti. Hangi etnik köken olursa olsun ırkçılık yanlıştır. Biz ısrarla barolar olarak diyoruz ki; Kürt vatandaşlarımızı PKK’lı diye damgalamayın. PKK’lı Kürt olabilir, başka bir tepki kökenden olabilir. PKK’lıdır, terör örgütüdür. Bunu yapan her Kürt PKK’lıdır ve dolayısıyla teröristtir diyen milliyetçilik yaptığını sanarak, PKK’nın bölücü amaçlarına bilinçsiz işbirlikçi oluyor. PKK terör örgütüdür. Yanlışları, katliamları vardır. PKK’ya söylediğimiz bir sözü, PKK terör örgütü diye yaptığımız suçlamayı, Kürtlere yönelik bir saldırı olarak görenlere de sözüm şudur; hani her Kürt PKK’lı değildidir dediğimde alkışlıyordun, ben PKK’ya laf söylediğimde, Kürtlere söylenmiş gibi ayağa kalkıyorsun. PKK Kürtlerin temsilcisi değildir, bir terör örgütüdür. Ve bu terör örgütü HDP eliyle yürütülmesi gereken siyaset üzerine siyasi asgari vesayet kurduğu için demokrasi ve özgürlük düşmanıdır.
“İSTİFA EDİN”
Ayrıca ülkemiz zor günlerden geçerken istifa müessesesinin işlediğini de son yıllarda hiç göremedik. Elin Japon’u sorumlu olmadığı işte bile harakiri yapıyor. 500 kişi yaralanmış, 100’ün üstünde ölü var. İstihbaratın zayıf ise gereğini yap, istihbarat alıp, güvenlik almasaydın gereğini yap. Yöneticiler ‘bombayı ben mi koydum’ diyor. Sen koyduysan git teslim ol. Neden tespit edemedin? Neyi aksattın? Yaklaşan seçim nedeniyle bakan düzeyinde bir istifa yaşanacağını sanmıyorum. Emniyet düzeyinde bir zafiyet olduğu açık, aşağıya da fatura kesilmeliydi ama yukarıya da mutlaka kesilmeliydi. Yani herkes bedava yaşıyor. Bu bilinen bir gerçekken, IŞİD’in saldırıya geçeceğini, zaten Suruç’ta geçmiş, bir daha hem de benzer bir toplantıda saldırıya geçeceğini tahmin etmek için nükleer fizikçi olmaya da gerek yok. Beyninin azcık çalışması yeterliydi. Bu tedbirin alınmamasını, oraya da bir güvenlik tedbiri. Arama sisteminin konulmamasını anlamak, kabullenmek mümkün değil. Yani orası toplanma bölgesi değil deyip işin içinde sıyrılamazlar. Yani sorumlukları var” .
ARTUKLU HABER AJANSI-MERSİN