Mehmet Galip Ensarioğlu yeni bir tehlikeye dikkat çekiyor. PKK ile Suriye?de çatışan Selefî örgütler, çatışmaları Güneydoğu?ya taşımak istiyor. Selefî geleneği bölgede kendine yer bulursa silahlı çatışma kaçınılmaz olur.
Mehmet Galip Ensarioğlu yeni bir tehlikeye dikkat çekiyor. PKK ile Suriye’de çatışan Selefî örgütler, çatışmaları Güneydoğu’ya taşımak istiyor. Selefî geleneği bölgede kendine yer bulursa silahlı çatışma kaçınılmaz olur.
Seçimlerde aday gösterilmeyen eski AKP Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, parti olarak birçok sebepten dolayı bölgede kaybettiklerini söylüyor. Ensarioğlu bundan sonra fikirleriyle siyaset yürüteceğini, aynı zamanda gündelik siyasetten uzak kalmayacağını da belirtiyor. Ensarioğlu seçimleri ve son gelişmeleri değerlendirirken Güneydoğu’da yeni ortaya çıkan farklı bir tehlikeden daha söz ediyor: “PKK-Hizbullah arasındaki kavgaya üçüncü bir güç dâhil oluyor; Selefî örgütler El Kaide ve IŞİD, silahlı güce başvurabilir.”
-Seçimden önce, “PKK’nın bir kanadı HDP’nin barajı aşmasını istemez.” diye bir iddianız vardı?
Evet. HDP’nin barajı aşması ve yüzde 13 oy alması beklediğim bir sonuçtu. Birçok nedeni var; ama temelde bizim listelerimizin Türkiye genelinde kötü olmasından kaynaklandı. Bir de karşıtımız olan bütün güçler MHP veya CHP’ye oy verme yerine AKP’ye zarar vermek için HDP’ye oy verdiler.
-Size göre bu karşıtlık nasıl oluştu?
Uzun süre iktidarda kaldığınızda tabii bir karşıtlık oluşuyor. Bu muhalefet boyutunu aşıp düşmanlık derecesine ulaşıyor. Böyle olunca HDP’ye hiç oy vermeyecek olanlar da bu partiye oy verdi. Tabii burada bir de ikaz var. Halkın bize verdiği bir ikaz. Bundan ders çıkarmamız lazım.
-HDP’nin oyları geçici mi sizce?
Geçici ancak emanet oylar öyle kolay da geri alınamıyor. Oy veren insanlar bir müddet sonra sahipleniyor. Size oy verenleri iyi analiz edip ona göre politikalar yaparsanız o oylar kalıcı hâle gelir. Türkiye’de son iki üç yılda siyaset çok gerildi. Sürdürülebilir bir durum değil bu. Zaten bu yüzden koalisyon için partiler bir araya gelemez gibi görünüyor. Çünkü çok sert karşıtlık oluştu.
-Sizce kalıcı bir koalisyon ortaya çıkmaz mı?
Kalıcı ve devamlı olacak koalisyon bu şartlarda kesinlikle çıkmaz. Sadece günü kurtarmaktır. Önümüzde her hâlükârda erken seçim var. Türkiye’nin önünde bekleyen acil meseleler var; çözüm süreci, yeni anayasa, ekonomik sorunlar... Bunları aşabilmenin yolu sağlıklı, uyumlu bir koalisyondan geçer. İyi bir koalisyon bu sorunları çözmede, milleti ikna etmede rol oynayabilir. Bazen tek başınıza yapacağınız şeyler toplumdan kabul görmeyebilir. AKP/CHP koalisyonu bu sorunları çözmede işe yarayabilir. Ama bu uzun ömürlü olmaz. Bu birliktelikte kim olumlu rol oynarsa seçim meydanlarında ona artı olarak yansır.
-Çözüm süreci benim için başkanlıktan, her şeyden daha önemlidir, dediniz. Ama süreci başlatan Erdoğan daha sonra ‘Kürt sorunu yoktur’ çıkışını yaptı.
Siz bir lafı çok iyi niyetli söyleyebilirsiniz ama önemli olan nasıl algılandığınızdır. Eminim ve inanıyorum Erdoğan, 2005’te ‘Kürt sorunu vardır’ dediğinden farklı bir noktada değildir. Kürt dili ve kültürü önündeki engeller bizim dönemimizde kaldırıldı. Sadece bazı yasal meseleler var, o da anayasa ile mümkün. Erdoğan, “Ben Kürt sorununu çözdüm, Kürt sorunu yoktur. Herkesin olduğu gibi Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır. Bunları da çözmemiz gerekir.” gibi ifadeler kullanıyordu. Ama meydandaki direkt ‘Kürt sorunu yoktur’ üslubu sorun oldu. Bu, HDP’nin işine yaradı.
-AKP çözüm sürecinde samimi mi?
Ben samimi olduğuna inanıyorum. İnanmazsam orada olmazdım. Ama bunu daha hızlı ve daha çabuk yapabilirdi. Yavaş gittiği için sorun oluşmuş olabilir. 2011’de Rojava yoktu, Suriye meselesi yoktu. PKK da elindeki silahı bırakmaya hazırdı. Ancak zamana yayıldı. Araya seçimler girdi ve çözüm zemini kaydı. Suriye iç savaşı ve Rojava’dan sonra PKK’nın silah bırakma arzusu ortadan kalktı. Farklı gerekçelerle silah bırakmadığını söylese de bu doğru değil. Asıl sebep Rojava ve Irak’taki gelişmelerdir. Silahlı varlığı ile buralarda elde ettiği statüdür.
-Yani, PKK silah bırakmayacak mı?
PKK bundan sonra silah bırakmayacaksa siz de Türkiye’deki silahsızlanmayı sağlamak için bir politika üretirsiniz. Dersiniz ki, o zaman Türkiye’deki silahlı varlığına son vereceksin ve Türkiye’ye karşı hiçbir silahlı tehdit oluşturmayacaksın. Bu çözümün olmazsa olmazı olarak ortaya konulur ve mesele çözülür. Sadece dağdakiler değil. YDG-H de şehirde yaptıklarını yapamaz. Her şey legal, siyasi, demokratik zeminde olmalı. Çözüm radikal, hızlı ve açık yürütülmeli. İzleme komisyonları çözümü kontrol etmeli. Bunları sağlamak şart.
-Rojava’daki gelişmeler bölgeyi nasıl etkiliyor?
Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor. Egemen güçlerin ciddi müdahalesi var. Rusya, Almanya ve İran aktif olmak isterken, Amerika ve İngiliz ortaklığı farklı bir yapı oluşturmaya çalışıyor. Böyle bir ortamda Türkiye de bölgesinde etkin bir güç olmaya çalışıyor. Her olaya müdahale ediyor. Bu hem müttefiklerimizi hem de İran, Rusya ve Almanya’yı rahatsız ediyor.
-İran’a ‘ikinci evimiz’ diyoruz, Rusya ile dostluk pozları veriyoruz. Burada bir yanlışlık yok mu?
Dost olmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin etkinliği yok denilemez ama karşınızdaki güçler hafife alınacak güçler değil. Türkiye bölgesindeki her gelişmeye müdahale ediyor. Zaten Batı’yı da bu müdahaleler rahatsız ediyor.
-Mesela Türkiye ne yapıyor?
Oradaki sorunlar sadece Türkiye’nin yanlış politikalarının bir sonucu olamaz. Batı güçlerinin oraya müdahalesi var. İhvan Suriye’de rejime karşı savaşırken Batı bunu benimsemeyince kucağında El Kaide’yi buldu. El Nusra ve IŞİD El Kaide’nin türevleridir.
-MİT TIR’larıyla silah taşınması yanlış değil mi?
Bir iktidarı veya devleti vuracaksanız yanlış yönden vurmayacaksınız. Her devletin bu tür operasyonları vardır. İddialı bir devletseniz bunları yapacaksınız. Bütün devletler bunu yapar. Şimdi eğer silahlar Bayır Bucak Türkmenlerine gidiyorsa durum farklı olur. Türkmenleri IŞİD veya rejimin zulmünden korumadığınız zaman bu da bir eleştiri konusudur. Rojava’da Kürtleri korumadığınız veya peşmergenin geçişini sağladığınız zaman da bu bir eleştiri konusudur. Eğer iddia sahibiyseniz bu tür operasyonlarınız olacaktır. Bu bazıları için olumlu bazıları için olumsuzdur. Bayır Bucak Türkmenlerinden tutun da oradaki muhalif Araplara kadar Türkiye’nin müdahalesi olmuştur. Halkına zülüm edene karşı duran muhaliflerin sizden beklentileri olacaktır ve bunu vermelisiniz. Silah, gıda veya lojistik.
-Bu durumda ‘Kobani düştü düşecek’ gibi bir cümle de kullanılmaması gerekmez miydi?
Ben o konuşmanın tamamını okudum. ‘Kobani düştü düşecek’ cümlesinde durum tespiti var. Orada yardım etmede gecikmesinden dolayı Amerika’ya bir suçlama var.
-HDP seçimlerde iyi bir sonuç aldı. Peki, bundan sonra PKK’ya rağmen sağlıklı bir siyaset yürütebilir mi?
HDP büyük bir sorumluluk aldı. Farklı kesimleri içinde barındırdı. Umut yayarak bir propaganda yaptı. HDP’nin silahlı bir mücadeleden siyasi bir mücadeleye evrilen bir siyaset yürütmesi bana göre değerlidir. Kendini dayandığı o silahlı gücün hegemonyasından kurtarabilirse farklı bir siyasete yol açar. Çünkü PKK’nın sosyal tabanı üzerinde duruyor. Silahlı vesayetin etkisinde kalırsa ve silahlı gücün hedef gösterdiği noktaya giderse kaybeder.
-Seçimden hemen sonra Kandil’den, Demirtaş’ın söylemleriyle çelişecek açıklamalar geldi?
Tabii hemen evrilmesi kolay değildir. Bütün güç Kandil’in elindeyken bunu hemen Selahattin Demirtaş’a devretmesi kolay değil. Kandil’in alışması zor olacaktır. HDP’nin barajı aşmasıyla silahlı gücün meşruiyeti ortadan kalkmıştır. Bundan sonra PKK hangi gerekçeyle elinde silah bulunduracak? Ama Kandil’e de savaşçı kaynağının sağlanması lazım? Bu taktiksel çalışmalar devam edecek. Kandil hemen görev devretmeyecektir. Bunun için sancılar yaşanacaktır. Hatta Kandil’in HDP’yi siyasetin dışına atma riski de var. Ama HDP’nin göstereceği direnç çok önemli.
-Hizbullah-PKK arasında bir gerilim var. Bu sorun nereye varır?
HDP barajı aştıktan sonra PKK’nın silahlı meşruiyetinin kalmadığını söylüyoruz. Ama burada Hizbullah ile bu tür çatışmalara girip ona bir meşruiyet sağlayabilir. ‘Hizbullah sivil halkı tehdit ediyor, icabında silah kullanıyor. O yüzden de ben halkı korumak için öz savunma gücü olarak burada bulunuyorum’ diyecektir. Buna karşılık Hizbullah da ‘Bizi sürekli öldürüyorlar, sonra barışıyoruz. Artık biz de kendi karşı tedbirimizi alıyoruz’ diyerek silahlanıyor. Şu ana kadar siyasilerin ve sivil toplum kuruluşlarının devreye girmesiyle büyük bir facia ve katliam yaşanmadı. Ancak bu her zaman böyle olmaz. İki tarafta da hazırlık var, böyle devam ediyor. Ancak bölgede çok daha büyük bir tehlike var. O da Selefilik.
-Bunu biraz açar mısınız?
Aslında Selefiliğin en zayıf olduğu yer Türkiye ve Kürdistan coğrafyası. Kürtlerin yaşadığı coğrafyada cemaatler ve tarikatlar var. Buralarda tasavvuf geleneği vardır. Bu zamana kadar burada karşılık bulamadılar. Radikal İslam Türkiye’de kendisini İran üzerinden ifade edebildi. O yüzden Hizbullah yer buldu ve gelişti. Bu İran destekliydi. Sünni olan bir yerde Şii İran’ın desteklediği bir yapının bu kadar etkili olması anlaşır bir durum değil ama böyle bir durum oluştu. Türkiye’de rejimin dindarlara bakış açışı ve onları dışlamasıyla Hizbullah, kendini ifade etmeye başladı. Ancak bu durum artık sürdürülebilir değil. Türkiye’de demokrasi geliştikçe örgütlenme hürriyeti de gelişiyor. Dolayısıyla Sünni gelenek kendi akımı içinde zemin bulabilir. Mesela Diyarbakır’da Hüdapar’ın (Hür Dava Partisi) yerel seçimlerde 33 bin olan oyu son seçimde 24 bine düştü. Bu Hüdapar’ın oy kaybı değildir. Bu Hizbullah geleneğinden bir kopuştur. Bu aynı zamanda Sünni Selefî geleneğine bir kayıştır. Gençler Selefî örgütlerine katılıyor. Bu akım Türkiye’de bundan sonra geniş bir zemin bulabilir. Hizbullah-PKK çatışmasından korkuluyor ama asıl risk Selefî geleneğinin bölgede zemin bulmasıdır. Bunun silahlı bir çatışmaya evirilmesi de mümkün. Silahlı çatışma ile birlikte daha da geniş bir alan bulur.
-Yani El Kaide, IŞİD gibi Selefî örgütler bölgede veya Türkiye’de etkin mi olacak?
Evet, öyle olacaktır. Bu bölge açısından daha riskli. Şu anda Suriye’de PKK’nin IŞİD ile çatışması IŞİD’in PKK’nın Kürt coğrafyasından elaman devşirdiğini ve tabanı olduğunu bildiği için kendisi de gelip burada yapılanmaya başlayacaktır. Bunun adımları da atılmış durumda. Yani Kürt bölgesinde PKK’nın tabanını kendisine çekmek isteyecektir. Türkiye’de bir hedefi olmadığı hâlde Selefî örgütler PKK ile olan çatışmadan dolayı Kürt coğrafyasını kullanmak isteyecektir. Kaynağında mücadele etme durumu var. IŞİD veya El Kaide türevi örgütler, çatışmaları Güneydoğu’ya çekmek istiyor. Böyle bir tehlike var ve bu bir an önce önlenmeli. Net bir şekilde söyleyebilirim, artık farklı bir tehlike var.
9367,77%3,72
34,47% 0,05
36,42% 0,21
2956,00% 0,72
4956,37% 0,55