Gazeteci-Yazar Mustafa Akyol, Türkiye?nin son dönemde demokrasiden uzaklaştığını belirterek, ??Türkiye?nin içeriği bozuldu. Örneğin; Türkiye, Tunus?a demokrasi rehberi olacakken; Tunus, Türkiye?ye rehber olur hale geldi?? dedi. İpek Üniversitesi Gazetecil
Gazeteci-Yazar Mustafa Akyol, Türkiye’nin son dönemde demokrasiden uzaklaştığını belirterek, ‘’Türkiye’nin içeriği bozuldu. Örneğin; Türkiye, Tunus’a demokrasi rehberi olacakken; Tunus, Türkiye’ye rehber olur hale geldi’’ dedi. İpek Üniversitesi Gazetecilik Kulübü’nden Kevser Yıldırım’ın sorularını yanıtlayan Akyol, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve Ortadoğu’da yaşananları değerlendirdi.
Ortadoğu uzun bir süredir din adına yapılan baskılarla anılır durumda. Bu durumdan çıkış yolu nedir?
‘’Bu durumdan çıkış yolunu bilseydim zaten ben uygulardım. Ama bu durumdan çıkış yolu çok klişe bir kavram ama zihniyetlerin değişmesiyle olur. Zihniyetler de şöyle değişir; daha fazla insan din adına baskının yanlış bir şey olduğunu anlarsa bundan geri adım atar. Ama bunun yanlış bir şey olduğunu nasıl anlayacaklar? Din anlayışının fikri düzeyde sorgulanması, eleştirilmesi, tartışılması lazım. Bir de açıkçası yanlış anlayışların, acı tecrübelerini yaşamaları lazım ki yaşıyorlar. Yani bugün Irak’ta, Suriye’de yaşanan iç savaş evet burada temel mesele sadece din değil Baas rejimi gibi laik otoriterlikler diktatörlükler de var. Ama bir tarafında Şii diğer tarafında da radikal Sünni bir damarın bulunduğu iç savaş ve bakıyorsunuz birbirini öldürmeye girişmiş İslam adına unsurlar var. Bunlar ne yapacaklar dertleri ne? O bölgeye hâkim olmak. Hâkim olabilmek için birbirlerinin sürekli kanlarını akıtıyorlar. Bu anlayışın sahipleri bir noktada “biz kendimize de zarar veriyoruz bu insanlara da, yanlış işler yapıyoruz, İslam’a da zarar veriyoruz, bu acı tecrübeden çıkalım.’’ demeleri lazım. Avrupa’da da böyle şeyler olmuş ama uzun tecrübelerin sonucunda bir çözüm bulma duygusuyla özgürlük, laiklik, demokrasi, çoğulculuk gibi kavramlar geliştirmişler. Bizim de burada çıkışımız. Aynen Avrupa’dan kopyalamamız belki şart değil ama benzer bir toleransın, hoşgörünün, çoğulculuğun esas olduğu siyasi sistem olarak görmemiz gerekiyor. Bunun için hem fikri çaba hem de acı tecrübelerin biraz alınması gerekiyor. O tecrübeler alınıyor hala daha doğrusu o tecrübe sürecini şu an yaşıyoruz da bir noktada insanlar daha da akıllanacak diye bekliyorum.”
Siz uluslararası basını yakından takip eden ve içinde olan birisiniz. Türkiye dışarıdan nasıl görünüyor?
“Çok iyi gözükmüyor. Yani şöyle, Türkiye eğer Ortadoğu ile kıyaslanırsa tabii çok daha iyi gözüküyor. Suriye ve Irak’ta kanlı savaşlar var ama Türkiye yine istikrarlı bir ülke az çok bir demokrasisi var. Ama şunu söyleyeyim; Türkiye 2002, 2010, 2012 dönemlerinde çok daha iyi görünüyordu dışardan çünkü şöyle bir algı vardı. Türkiye, Avrupa Birliği yoluna girdi, güçlü bir ekonomi var, reformlar yapılıyor ve bunları yapan post İslamcı bir iktidar var. Ama bu iktidar da dindar kimliği bir yana, batı tipi demokrasiyi kabul etmiş ve bunu tesis etmek istiyor. Bu Türkiye’ye batıda artı imaj veriyordu. Aslında Ortadoğu’da da veriyordu. Ortadoğu’da Türk modeli diyenler, Türkiye’ye hayranlıkla bakanlar bunun nedenini Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda olmasına bağlıyorlardı. Şu son iki üç yıldır Türkiye’nin tepe taklak gittiği algısı var. Türkiye’de rejimin otoriterleştiği, özgürlük kriterlerinin geriye gittiği algısı var. Bunu aşağı yukarı ne kadar batılı kurum varsa dile getiriyor. Ortadoğu’da da bu algı şu an güçlü bir şekilde var. Bu algıyı biz söyleyince Türkiye’de bazıları bunu şöyle algılıyor; ‘’Son iki yılda bize karşı büyük bir saldırı ve komplo başladı onun için bu algı var’’. Hayır, yani çok büyük bir saldırı ya da komplo olması gerekseydi bu 2009’da da olurdu 2007’de de olurdu. Şunu da hatırlatalım; Ak Parti’nin dış politikası batıyla daha önce de ters düştü mesela 2003 yılında Türkiye Irak savaşına katılmadı. Bush buna o zaman çok içerlemişti. Türkiye, İsrail ile Davos olayı sırasında 2009’da çok bozuştu. Ama hala 2012’ye kadar Türkiye’ye müspet bir bakış vardı. Batıda imajın bozulması Türkiye’nin içeriğinin bozulması ile ilgilidir ve bu bir komplo falan da değildir. Türkiye’de gerçekten özgürlükler konusunda, demokrasi kriterleri konusunda bir geriye gidiş var. Dışarıdan da bu görülüyor. Hani bunu abartarak yorumlayanlar da olabilir ve daha oryantalist bir dille zaten bu İslamcılardan ne çıkar diyenler de var. Eskiden beri Ak Partiye çok kuşkucu bakıldı. Belki bunu biraz daha katlayarak söyleyenler olabilir ama şu çok açık bir gerçek Türkiye Dünya’da öyle örnek falan gösterilen bir ülke değil ‘’vah vah yazık oldu’’ denilen bir ülke durumunda.”
Arap baharı başladığında Türkiye özellikle Mısır’a ve Tunus’a demokrasi rehberi olarak gösteriliyordu. Hala böyle mi? Ne değişti?
“Hala böyle değil şu an Tunus, Türkiye’ye demokrasi rehberi olarak gösteriliyor ben de öyle görüyorum. Tunus bizden daha iyi performans çıkardı. Çünkü Tunus bizim yıllardır lafını ettiğimiz hayatta bir türlü başaramadığımız bir demokratik anayasa yaptı. Yani Tunus da hala çok problemli bir ülke ama en azından politik uzlaşma konusunda başarı gösterdi. Tunus’un İslamcıları ve laikleri arasında uzlaşma sağlandı. Böyle olmak zorunda değildi ve Türkiye hikâyesi açıkça çok daha iyi olabilirdi; ben de zaten buna yanıyorum ve üzülüyorum. Türkiye’de iktidarı ele geçiren Ak Parti bu kadar hoyrat, bu kadar hırslı ve bu kadar paranoyak olmak zorunda değildi. İktidar eline geldikten sonra daha da olgun, mülayim, yapıcı davranabilirdi. Toplumdaki yaraları sarmaya, diğer toplumsal kesimlerle diyalog kurmaya daha çok özen gösterebilirdi. Öyle yapmadı. Bir reaksiyon oldu o reaksiyona daha fazla sert tepki verdi ve özellikle Gezi olaylarından itibaren bu şekilde kısır döngü haline geldi. Türkiye’yi öyle örnek olarak gösteren falan yok. Türkiye’nin tabii şu an hala Müslüman kardeşler üzerinde bir itibarı var, Ak Parti’de eminim bundan memnun oluyordur. Müslüman kardeşler sempatisini tabii ki kazanırsınız çünkü onları destekliyorsunuz fakat mühim olan Müslüman kardeşlere ne fayda sağlıyorsunuz. Ortadoğu’da yapıcı bir rol oynayabiliyor musunuz? Bana sorarsanız Türkiye, Ortadoğu’da biraz daha dengeli bir politika izleseydi, bugün örneğin Mısır’da Müslüman kardeşlerle belki bu Sisi rejimi arasında bir uzlaşı sağlayabilirdi. Hâlbuki şimdi sadece Sisi’yi lanetliyoruz, Müslüman kardeşlere bayrak sallıyoruz ama hiçbir şey değişmiyor. Şuna benziyor; biz bugün Filistin için çok büyük bir hamaset ve destek politikası güdüyoruz. İsrail’i sürekli yerden yere vuruyoruz, tamam bu belki bizim duygularımızı tatmin ediyor ama bu Filistin için hiçbir şeyi değiştirmiyor. Belki daha dengeli gitsek, Filistin’e şu anda daha fazla katkı sağlayabilirdik. Bu manada Türkiye’de enteresan olan da şudur ki; bugün benim ve benim gibi insanların Ak Parti’ye yaptığı eleştiriler birkaç yıl öncesine kadar zaten Ak Parti’nin kendi konseptiydi. Ak Parti bize şunu diyordu ilk başta, ‘’Biz Ortadoğu’daki bütün aktörlerle konuşabiliyoruz. Eski elit ideolojik bir dış politika yaptı biz pragmatik dış politika yapıyoruz sıfır sorun arıyoruz.’’ Bunu zaten diyen Ak Partiydi. Şimdi o bundan çıktı ve biz bunu savunduğumuzda bazı Ak Partililer bize kızıyor. Hâlbuki bu zaten sizin politikanızdı. Dolayısıyla Türkiye’yi idare eden siyasi parti Ak Parti kendi başarısını son iki yılda ne yazık ki darp etmeye başladı. Bunun tek mesulü onlardır diyemem ama Türkiye’yi idare ettikleri için en büyük mesul tabii ki kendileridir.”
Türkiye’deki mevcut siyasi duruma bakıldığında tünelin sonunda nasıl bir gelecek bekliyor?
“Uzun vadede iyi bir Türkiye görüyorum ama kısa vadede maalesef biraz daha türbülans, kavga ve dövüş görüyorum. Şu mevcut siyasi parametreden iyi bir şey çıkmaz, bunun sonrasına geçebilmemiz lazım. Bu bir darboğaz bu darboğazı geçebilmemiz lazım. Kastım, bir tarafta sürekli gücünü daha fazla arttırmak isteyen bir iktidar var diğer tarafta da bu iktidarın artan gücünden korkan ve onun tarafından tehdit edilen bir toplumsal kesim var. Öyle bir durum var ki bir taraftan iktidar diyor ki ben daha güçlü olmalıyım çünkü çok büyük emellerim var ve çok büyük tehditlerle yüz yüzeyim. Toplumun kalan kısmı belki yarısı da bunlar diktatörleşiyor, sürekli daha fazla güçleşiyor, bizi daha fazla ezecekler diye korkuyor. Yani buradan iyi bir şey çıkması mümkün değil, bu sürecin bir yerde durması artık bir sonraki aşamaya geçebilmemiz lazım. O durma nasıl olacak onu bilmiyorum. Bu iktidarı Ak Partinin kaybetmesi seçimle mi olur, Allah korusun! Türkiye’nin büyük bir ekonomik krize mi yuvarlanması ile mi, bir çatışma haline girmesi ile mi bilmiyorum. Tabii ki bunlar istenmeyecek şeyler ama bu gidişat kötü ihtimaller akla getiriyor. Dilerim bu kötü ihtimallerin hiçbiri olmaz da bir şekilde toplumda giderek akl-ı selimlik, diyalog hâkim olur. Nasıl olacak sonu açıkçası bilmiyorum. Bu durumun çağrısını ben sürekli yapıyorum ama kimse dinlemiyor.”
ARTUKLU HABER AJANSI-ANKARA