Tarih: 15.06.2024 12:31

Hacı Anesti 'İstanbul Fatihi<' olmaya çok hevesliydi ama…

Facebook Twitter Linked-in

Hacı Anesti  “İstanbul Fatihi” olmaya çok hevesliydi ama…

Birinci Dünya Savaşı 'nın ardından Yunanlar, lngiltere ve Fransa'dan aldıkları destekle lzmir'i işgal etmişlerdi. Yaklaşık bir yıl sonra politik gelişmeler Yunanistan 'a lstanbul ve Gelibolu dışındaki Doğu Trakyayı işgal imkânı da sağlamıştı.

Yunanlar Sakarya boylarında Millî Mücadele karşısında yenilgiye uğradılar.
Bıı süreçte Yunanlar Batı Anadolu 'da otonom bir İyonya Devleti kurmaya çalışırlarken, diğer yandan lstanbul 'u işgal etmek amacıyla bir plan geliştirmişlerdi.
Böylece “Megali İdea” yani “Büyük Ülkü” gerçekleşebilirdi.

Yunan Küçük Asya Ordusu başkomutanlığına atanan General Hacı Anesti, temmuz 1922’de İstanbul'u işgal için harekete geçti... Anadolu'daki 2 tümenini de Trakya'ya kaydırdı.

Hedefi, İngiliz ve Fransız birliklerince işgal altında tutulan İstanbul'u, bir darbe ile işgal ve Yunanistan'a ilhak etmekti. İstanbul fatihi olarak tarihe geçmeyi hayal ediyordu.

İzmir'den ayrılırken, kurmaylarına kibirle "Yakında size İstanbul'dan seslenebilirim" diyecekti...

Yazar Tayfun Çavuşoğlu anlatıyor:

Olayların gelişime bir göz atalım.

Yunanistan'ın, II. Meşrutiyet ve Balkan Savaşları sonrasındaki kazanımları Megali İdea 'nın hayata geçirilmesine ilişkin umutları arttırmıştı.

Balkan Savaşlarından kısa bir süre sonra başlayan I. Dünya Savaşı Yunanlar açısından önemli bir fırsat olacaktı.

1.Dünya Savaşı yıllarında tarihi düşman olarak gördüğü Osmanlı ve Bulgaristan’a karşı, İngiltere ve Fransa ile müttefik olan Yunanistan orduları savaşın kazanılmasında önemli bir katkı sağlamamış olsa da Başbakan Venizelos, Paris Konferansı'nda sahneye çıkarak İzmir'i işgal etme hakkını elde etti.

İtalya'nın muhalefetine karşın büyük devletlerin desteğini alan Yunanistan, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'i işgal etti. Bundan sonra Batı Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başlayan Yunanlar, Kuva-yı Milliye'nin direnişi ile karşılaştılar.

Ekonomik sorunlar nedeniyle, Yunanistan’ı bu savaşa sokan Venizelos iktidardan düştü, kral Konstantin tahta geri döndü, hükümet değişti.

İtilaf Devletleri, Almanya yanlısı Kral'a destek konusunda gönülsüz davrandılar. Yunanistan'a verdikleri mali ve siyasi desteği çektiler. Buna bir de Yunan ordusunun Milli Mücadele karşısındaki başarısızlıkları eklenince İtilaf Devletleri, Mustafa Kemal Paşa ve Ankara hükümetine kabul ettiremedikleri Sevr Antlaşması'nı gözden geçirmeye bile razı olacak duruma gelmişlerdi. TBMM ve Ankara Hükümeti, İtilaf Devletlerine karşı sistemli ve programlı bir mücadele yürütüyordu. İtilaf Devletleri bu mücadeleyi pasifize etmeyi başaramadıklarından yeni bir strateji geliştirerek tarafsızlıklarını ilan ettiler.

İtilaf Devletlerinin desteğinin kesilmesi Yunanistan'ı yeni formül arayışına itti. Sakarya Savaşı'nda kaybeden Yunanlar, Anadolu' da işgal ettikleri sahaları, ilan ettikleri özerk İyonya Devleti illüzyonu ile elde tutmaya çalışırlarken, Doğu Trakya topraklarını da elde tutabilmek ve Anadolu üzerinde baskı kurabilmek amacıyla İstanbul 'u işgal etmeyi planlamışlardı. Fakat İstanbul müttefik işgali altındaydı. Dolayısıyla Yunanistan'ın karşısında sadece Türkler değil, İngiltere, Fransa ve İtalya da vardı.

1 Temmuz 1922 tarihinde Yunanistan 'ın Trakya, Makedonya ve Epirus'taki kuvvetlerinin sayısı şöyleydi;

IV. Kolordu; Gümülcine'deki 16. Tümen, Selanik'teki l4. Tümen, Kırklareli'deki Edirne Tümenindan oluşuyordu. Toplamda, 56 makineli tüfeğe, 14,000 askere sahipti.

V. Kolordu’nun Epirus'taki 8. Tümeni ise 16 Makineli tüfeğe, 3,000 askere sahipti.
İngiliz Binbaşı Strover’in 13 Temmuz’da İstanbul’a verdiği bilgiye göre, 56. Yunan alayının Mudanya'dan Tekirdağ'a sevkine başlandığı gibi, 28. ve 55. Yunan alayları ile yeni teşkil edilen bir alay da Trakya’ya gönderilmek üzere Mudanya'da toplanıyordu.

Bundan sonra Eskişehir'de bulunan 7. ve 9. Yunan tümenleri Mudanya üzerinden Tekirdağ'a nakledilmişti.

Temmuz ayı içerisinde Trakya'da bulunan Yunan kuvvetleri, 5 tümen, 94 makineli tüfek ve 34.000 askere ulaşmıştı.

Anadolu'da savunmaya geçen Yunan birlikleri, ağırlık merkezini kaydırdıkları Trakya 'da taarruz pozisyonu almışlardı. Trakya'daki Yunan birlikleri arasında yaşanan hareketlilik Fransızların gözünden kaçmadı.

İstanbul Fransız İşgal Ordusu Kumandanı Charpy, İstanbul Müttefik İşgal Orduları Başkumandanı Harrington arasında hararetli yazışmalar oldu. Her iki komutan da Yunan işgaline sıcak bakmıyordu.

Tevfik Bıyıklıoğlu, Yeni Onbinlerin İnişi adlı Yunanca esere atfen, Yunanların, Eskişehir­ Seyitgazi-Bolvadin hattından Ankara'ya ilerleyişleri esnasında Çatalca'da topladıkları kuvvetlerle bir baskın düzenleyerek İstanbul'u işgal etmeyi düşündüklerini, ancak Atina'daki lngiliz elçisinin Yunanların müttefik işgali altındaki İstanbul'u işgaline izin verilmeyeceğini bildirmesi ve Türk ordusunun Sakarya Savaşı 'nı kazanması nedeniyle Yunanların İstanbul'a karşı tasarladıkları baskının "suya düştüğünü" nakletmektedir.

Yunanlar yılmayacak, Sakarya Savaşı 'ndan sonra İstanbul'u işgal etmek için daha ciddi teşebbüslerde bulunacaklardı.

Atina'daki Fransız kaynaklarından alınan bilgilere göre, General Stratos, Yunan ordusunun İstanbul'a ilerlemesi için hükümetine baskı yapmakta fakat Gounaris ve Dışişleri Bakanı bu fikre karşı çıkmaktaydı. Müttefik temsilcileri, Yunanistan'ın böyle bir harekete teşebbüs edemeyeceğini düşünmekle beraber Trakya'daki Yunan ordusunu yakın takibe almışlardı. Bu iddiaların gündeme geldiği sıralarda Anadolu'da bulunan iki Yunan Tümeninin Trakya'ya sevk edilmesi endişeleri daha da arttırdı.

27 Temmuz 1922 tarihinde Yunan Kuvvetleri Başkomutanı Hacı Anesti karargahını Tekirdağ'a taşımıştı. İngiltere; Yunan birliklerinin tarafsız bölgeye girmelerinin çılgınlık olacağını ve buna izin vermeyeceklerini bildirdi.

30 Temmuz 1922 tarihinde bir araya gelen Müttefik Yüksek Komiserleri, Kumandanları ve Amiralleri; Yunanlara karşı engelleyici tedbirlerin alınması konusunda uzlaşmaya vardılar.

Harington, Yunan gemilerinin demir attıkları yerlerde kalmalarını ve Tekirdağ ile Mudanya arasında Yunan askerlerinin hareketlerinin durdurulmasını müttefik savaş gemilerinin Trakya sınırını ve diğer bölgeleri yandan kuşatma altında tutmasını önerdi. Harrington 'un bu teklifleri Rumbold tarafından mantıklı ve yeterli bulundu.

31 Temmuz 1922 tarihinde Yunan hükümeti, İstanbul'u işgal etmek için müttefik devletlere müracaat etti.

Yunan hükümetinin, İstanbul 'u işgal edebilmek için resmi müracaatta bulunduğu tarihin, Anadolu'da İyonya Devleti adı altında muhtariyet ilan edilen günün hemen ertesine denk gelmesi tesadüf değildi. İngiltere, Fransa ve İtalya, otonom İyonya devleti ilanına da karşıydılar.

İstanbul’un Yunan ordusunca işgali talebini reddeden müttefik hükümetleri, muhtemel Yunan ileri harekatının kuvvet kullanılarak püskürtülmesi konusunda İstanbul'daki yetkililere talimat verdiler.

İtilaf Devletlerinin, Yunanistan'ın İstanbul 'u işgaline izin vermeyeceklerinin anlaşılması üzerine Yunan Dışişleri Bakanlığı birkaç umutsuz denemede daha bulundu. Müttefikler, İstanbul’da Yunan işgaline kesinlikle karşı çıkıyordu.

Hacı Anesti, İstanbul’a hareket için beklediği talimatı, hükümetinden alamadı. Harington, Trakya sınırındaki bu gelişmeler sırasında Hacı Anesti 'nin "öfkeden kudurduğunu", Fransızlar ve İtalyanların “Türk casusu” olduklarını ilan ettiğini öne sürmüştür.

Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları Büyük Taarruz için son hazırlıklarını yaptıkları sıralarda, İstanbul'a yönelik bir Yunan taarruzu ihtimali o kadar artmıştı ki, Harington, Yunanların İstanbul'u işgali halinde Padişah'ın şahsi himayesi hakkında hükümetinin görüşüne müracaat etti. Rumbold, Yunanlar İstanbul 'u işgal etseler dahi ilk karışıklık hariç Padişah'ın güvenliğinin tehlikeye girmeyeceğini düşünüyordu. Ancak Yunanlar idareyi ele geçirinceye kadar müttefiklerle birlikte başkumandan, Padişah'ın himaye edilmesi konusunda gerekli düzenlemeleri yapacaktı. Bu konuda devreye giren İngiliz hükümeti, Padişah'a her türlü koruma sağlanmasını emretti. İngilizler, padişah Vahdettin’in üzerine titriyorlardı.

Harrington 15 Ağustos 1922 tarihinde Yunanları bir kez daha uyardı. Başta Fransızlar olmak üzere müttefiklerin kararlılığı ve güç gösterisi nedeniyle, Yunanistan İstanbul'u işgal planını askıya aldı.

Hacı Anesti İzmir’e, İstanbul’un fatihi olarak değil, omuzları çökmüş, morali yıkılmış olarak döndü. Hırsını alamıyordu. Durumu, "Allah kahretsin! Müttefikler karşı çıktı. İstanbul'a giremedik" diye özetliyordu.

Üstelik Büyük Türk taarruzu kapıdaydı… Ama ortada, tehlikeyi önceden sezip tedbir alabilecek aklı başında bir Yunan kurmay heyeti yoktu.

Ne Atina ne de Anadolu’daki Yunan komutanlar, Türk ordusunun taarruzunu öngörebildi.

İngilizler de bir taarruz beklentisi içinde değillerdi. İngiltere, Fransa ve İtalya, yakında Venedik’te toplanacak bir konferansın hazırlıklarını yürütüyor, kimi nasıl davet edeceklerini tartışıyorlardı ki….

Türk ordusunun Başkumandan Mustafa Kemal Paşa önderliğinde 26 Ağustos 1922'de başlattığı Büyük Taarruz, Yunanistan'ın hesapsız emellerinin üzerine kâbus gibi çökecekti.

Türkiye adeta küllerinden doğmuştu...

Venedik Konferansı gündemden kalktı…

Tarih Venedik’i değil, Lozan Konferansını yazacaktı…


 

ARTUKLU HABER AJANSI

HABER;TAYFUN ÇAVUŞOĞLU




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —