Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Habertürk TV`de gündeme ve seçimlere ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmede bulundu.
CHP'li milletvekillerinin İyi Parti'ye gönülsüz olarak geçtiklerini belirten Yazıcı, Meclis'teki 23 Nisan oturumunda İYİ Parti'ye geçen milletvekillerinin İYİ Parti sıralarına oturmadığına işaret etti.
AK Parti'nin, İYİ Parti'nin seçime girmesiyle ilgili bir tavrının olmadığına dikkati çeken Yazıcı, "Girsin, boyunun ölçüsünü görsün." dedi.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün AK Parti dışında bir partiden Cumhurbaşkanı adayı olması iddialarına ilişkin bir soru üzerine Yazıcı, "Bunlar söylem düzeyinde. Fiiliyata dönüşürse o zaman değerlendirme yaparız. Olmamış, fiiliyata dönülmemiş bir konu üzerinde benim yorum yapmam doğru değil. Siyasette olsun, sosyal hayatta olsun insanlar kendilerine uygun gördüğü tarzda davranırlar. Onun ötesinde söyleyeceğim bir şey yok." değerlendirmesini yaptı.
"Gül'ün aday olacağına ilişkin bir ihtimal görüyor musunuz?" sorusu üzerine Yazıcı, Gül'ün deneyimli, birikimli, tecrübeli bir siyasetçi olduğunu, kendisiyle ilgili bir yol tercih ederken ülkenin geleceğini gözeterek hareket edeceğini düşündüğünü dile getirdi.
"Erken seçim kararının MHP'den gelmesi sizin için sürpriz oldu mu? Buna niçin 'evet' deme ihtiyacı htiniz?" sorusuna da Yazıcı, erken seçim teklifinin kendileri için sürpriz olduğunu, MHP'nin erken seçim kararından haberleri olmadığını aktardı.
Yazıcı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Partnerimiz bir tarih önermiş. Seçime girebilecek durumda olan muhalefet partileri de 'hodri meydan' deyince, ne diyeceğiz biz? Biz çok reel politik tarz gerçekleştiren bir partiyiz, gerçekçiyiz. Toplumsal, siyasal faktörler gerektirdiğinde nasıl davranmamız gerektiği konusunda inatçılık yapmayız."
AK Parti'nin her zaman seçime hazır olduğunu vurgulayan Yazıcı, erken seçim süresinin uzatılmasının kaos ortamına sebep olabileceği düşüncesiyle seçim tarihini erkene çektiklerini kaydetti.
Yazıcı, AK Parti'den birçok milletvekilinin 3 dönem kuralına takılmasına ve bu kuralın bu seçimlik gevşetilmesi iddiasına ilişkin ise, "3 dönem kuralı devam ediyor. 30 civarında 3 döneme takılan milletvekilimiz var. Bunlar tüzüğümüz gereği bu seçimde aday olamayacak. Merkez Karar Yönetim Kurulu, bunlardan partimizin çıkarları için yapacak bir şey varsa, bunları Merkez Kararı Heyeti verecek, Merkez Karar bu yetkileri Merkez Yürütmeye devretti. Orada müzakere edilecek, ona göre işlem yapılacak. Yoksa 3 dönem kuralı geçerli, tüzüğümüz yürürlükte." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı yardımcılarını seçimden önce açıklamayacağını ifade ettiğinin anımsatılması üzerine Yazıcı, "Aday olacak Cumhurbaşkanının yardımcılarını açıklaması, kendisini bağlaması anlamına gelir. Esnekliği ortadan kaldırır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın beyanına aynen katılıyorum, doğrudur. Seçim yapılır, Cumhurbaşkanımız seçilir, o zaman yardımcılarını deklare eder, kamuoyu ile paylaşır." ifadesini kullandı.
Anayasa değişikliğindeki yüzde 50+1 şartı ve erken seçim kararının MHP'den gelmesinin AK Parti'ye kurulmuş bir tuzakolduğuna ilişkin dedikoduların olduğunun aktarılması üzerine Yazıcı, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından MHP'nin Türkiye'nin ne büyük tehditlerle karşı karşıya kaldığını gördüğüne dikkati çekti.
Anayasa değişikliği konusunda da MHP ile ortak karar alındığına işaret eden Yazıcı, "Birlikte dizayn ettiğimiz, şekillendirdiğimiz ve Meclis'in onayından geçmesini birlikte hazırladığımız, referandumda da bunun onaylanması için çaba harcadığımız bir düzenleme. MHP niye tuzak kursun?" dedi.
AK Parti'nin Türkiye'de 15 yılda her alanda kazanımlar sağladığını hatırlatan Yazıcı, "Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonlarını gerçekleştiren Türkiye'nin arkasında bir siyasi duruş vardı. Bu duruşun en temel unsuru Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dı. Bütün salvolar Recep Tayyip Erdoğan'a yönelikti." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin stratejik bir konumu olduğuna dikkati çeken Yazıcı, "Bu coğrafi stratejik üstünlük ülkelerin daha ileriye gitmesi için çok önemlidir ama yeterli değildir. Daha ileriye güçlü duruşu olan liderler sağlar. Türkiye bu lideri bulmuş. Recep Tayyip Erdoğan. Duruşuyla vizyonuyla. Dolayısıyla bunu MHP de görüyor." diye konuştu.
Yazıcı, 2002'den önce savunma sanayinde ihtiyaçların yüzde 70-75'inin dışa bağımlı olduğunu hatırlatarak, AK Parti'nin iktidarları döneminde savunma alanında sağlanan kazanımlarla Türkiye'nin dışa bağımlılığını yüzde 35-40'lara indirildiğini, böylelikle de Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarının yapılabildiğini söyledi.
Savunma sanayindeki yerli milli silah ve mühimmatlara dikkati çeken Yazıcı, "Bunu görenler var. Bunu gördüğü halde görmezden gelenler de var bu ülkede. Bunu yapan, gerçekleştiren bir yönetime, MHP'nin tuzak kurduğunu düşünmek, söylemek bühtan diye düşünürüm." dedi.
Seçimin FETÖ ile mücadeleyi sekteye uğratıp uğratmayacağına ilişkin bir soruya da Yazıcı, "Türkiye'nin hem ulusal güvenliğine hem de vatandaşlarımızın can ve mal emniyetine yönelik eylemleri ve milletin gerçekten egemenlik hakkını ipotek altına sokmak isteyen unsurlarla daha etkin mücadele edebilmek bakımından güçlü bir yönetim oluşturmayı hedefliyor bu anayasa değişikliği." ifadelerini kullandı.
Yazıcı, sistem değişikliğiyle hükümetin güvenlik açıkları ve devlete dıştan yönelmiş tehditlerin bertaraf edilmesi bakımından daha güçlü konuma geleceğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Güç demek, Türkiye'ye musallat olmuş FETÖ, PKK, DHKP-C, DEAŞ dediğimiz her ne tür terör örgütü varsa bunlarla daha güçlü bir mücadele edilecek demek. Bu mücadeleyi yaparken Türkiye bir hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğü önemlidir. Hukuk devleti kurallarının egemen olduğu bir ülkede terörle mücadele derken haklar, özgürlükler son derece önemlidir. Bunları da koruyacağız, özen göstereceğiz."
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili ikinci tura çıkan adaylardan herhangi birisinin herhangi bir nedenle "ben vazgeçtim, aday olmuyorum." diyerek üçüncü sıradakinin ikinci tura katılmasına imkan sağlandığı, muhalefetin ya da AK Parti'nin bu imkanı kullanıp kullanmayacağına ilişkin soruya Yazıcı, "İkinci turda en çok oyu almış adaylardan birisi katılmazsa ikame, arkasından gelen katılıyor. Burada bir koşula da bağlamamış, herhangi bir nedenle demiş. Çözüm üretmiş burada anayasa. Kaldı ki Türkiye'nin böyle bir sorun yaşayacağı kanısında da değilim." şeklinde konuştu.
Seçimin birinci turda tamamlanacağına, ikinci tura kalmayacağına olan inancını dile getiren Yazıcı, "Takdir milletin. Milletin sezgileri güçlüdür. Biz müktesebatı zengin bir partiyiz.15 yıllık uygulama bizim müktesebatımız, referansımız. Halk bunu görüyor. Halk bunu unutmaz." dedi.
"Cumhurbaşkanı seçiminden sonra da OHAL sürecek mi?" sorusuna Yazıcı, "OHAL bir anayasal yönetim biçimidir. Durduk yerde AK Parti'nin icat ettiği bir yönetim modeli değil. Anayasa öngörmüş, çözüm üretmiş, olağan yönetim dışında." şeklinde konuştu.
OHAL'in FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından alındığına dikkati çeken Yazıcı, şunları kaydetti:
"PKK, DHKP-C, DEAŞ terörü de var. Onlarla da etkin mücadele edebilmek için Doğu'da, Güneydoğu'da belediyelerle yaptığımız tasarrufları da bu OHAL yönetimi kapsamında gerçekleştiriyoruz. Orada gidin, sorun, vatandaşın memnuniyetini göreceksiniz. Bunu var eden sebepler ortadan kalkınca bu da kalkar. Bu bizim tercihimiz değil. Bu bir zaruret, zorunluluk uygulaması."
Milletvekilliği seçiminde AK Parti'nin yasaları yapacakçoğunluğu elde edememesi durumunda bunun cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini zaafa uğratıp uğratmayacağına ilişkin bir soru üzerine Yazıcı, yeni modellerin oturması, yerleşmesi ve kendi kurumsal kültürünü oluşturmasının 5-10 yıllık uygulamayla mümkün olduğunu söyledi.
Yeni sistemde cumhurbaşkanı ile uyumlu bir parlamentonun oluşmasının bu kültürün sağlıklı oluşmasında hayati derecede önemli olduğunu vurgulayan Yazıcı, "Cumhurbaşkanı seçilsin de parlamento ne olursa olsun deme lüksümüz yok, bu bir fantazidir." diye konuştu.
Bunun olmaması halinde, siyasetin en temel mekanizmalarından birinin de uzlaşma kültürü olduğunu dile getiren Yazıcı, bunun cumhurbaşkanı ile Meclis başkanı tarafından sağlanacağını ifade etti.
Uyum yasalarının seçime yetiştirilmesine ilişkin bir soru üzerine ise Yazıcı, konunun partilerinin gündeminde olduğunu ve ilk uygulamalarının siyasi partilerin ittifak yapabilmesine ilişkin düzenleme olduğunu, bunun Meclis'ten geçtiğini anımsattı.
Kendilerinin yürütmenin yapılandırılması, kamu personeli rejimi, yerel yönetimler, siyasi partiler ve seçim mevzuatı ile TBMM iç tüzüğü olmak üzere 5 komisyon ve bir üst komisyon kurduklarını söyleyen Yazıcı, bu komisyonların çalışmalarını devam ettirdiğini anımsattı.
Yazıcı, çalışmaları kanun haline getirmenin bir zorluğu olmadığını belirterek, "Seçimlere kadar yapılacak bir düzenleme kısmı var, seçimden de sonra yapılacak, bu alanları düzenleyecek bir ucu var ve ondan sonra devam edecek kısımlar var." diye konuştu.
Yapılacak olan bu çalışmaları kanun maddesi haline getirip, teklife dönüştürüp Meclis'ten geçirilmesi için zaman olmadığını, zaman olsa bile bunun doğru bir yöntem olmadığını söyleyen Yazıcı, "Bu konuda en doğru yöntem Anayasa'nın 91. maddesinde kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi veren bir yetki kanunu, Meclis'te bu zaruri olan kısımların düzenlemesini yapmak bir anlamda da o alanlarda rehabilite edecek düzenlemeler yapacak yetki almaküzere bir yetki kanununu Meclis'ten geçirmeyi düşünüyoruz." dedi.
Bakanlıkların yapısı ve cumhurbaşkanlığına bağlı olacak kamu kurum ve kuruluşlarının işlev ve fonksiyonları itibarıyla Anayasa değişikliğinde cumhurbaşkanına kararname ile düzenleme yetkisi verildiğini ifade eden Yazıcı, "O kararnameleri çıkartma yetkisi için Anayasa cumhurbaşkanına seçimden itibaren 6 aylık da süre veriyor." ifadesini kullandı.
Yetki kanunu ile kararname çıkartmak suretiyle cumhurbaşkanının bu alanları düzenleyebileceği hukuksal sorun oluşturmayan, kanunlar ve normlar çatışmasına yol açmayan bir alan haline getireceklerini belirten Yazıcı, "Bunu inşallah Meclis kapanmadan çıkartırız." dedi.
Çok sayıda cumhurbaşkanı adayı çıkması halinde nasıl bir tavır sergileyeceklerinin sorulması üzerine Yazıcı, "Koşulları yerine getirmek suretiyle çıkarsa çıkar, başım gözüm üstüne diyeceğiz." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı adayı olma şartlarına atıfta bulunularak, "Bu Anayasa Mahkemesine götürülüp seçme ve seçilme hakkının engellenmesi olarak addedilemez mi? Parası olmayan cumhurbaşkanı adayı olamayacak mı şeklinde algılanamaz mı?" şeklindeki soruya Yazıcı, "O zaman siz bu mantıkla giderseniz neden 40 yaş diyorsunuz? 18 yaşındaki cumhurbaşkanı olsun. Mademki seçilme hakkı var, 18 yaşındaki cumhurbaşkanı adayı olsun. Niye yüksek öğrenim diyorsunuz, ilkokul mezunu da olsun. Olur mu böyle bir şey? Kural koyuyorsunuz, objektif kural." karşılığını verdi.
Yazıcı, AK Parti'den 50 milletvekilinin ayrılarak Saadet Partisi'ne katılacağına ilişkin iddiaların hatırlatılması üzerine, "Saçma bir iddia" karşılığını verdi.
Partilerini bölmek üzere, 3 Kasım 2002'den bu yana operatif faaliyet içerisinde olan unsurların bulunduğunu ancak bir çivi bile sökemediklerini dile getiren Yazıcı, "Arkadaşlarımız bu şuur içerisinde, idrak içerisinde. Bunun başkalaşacağı kanısında değilim, öyle bir söylemi de doğru bulmuyorum. Dolayısıyla partimiz gerçekten grubuyla güçlü bir yapıda." dedi.
Hükümete yakın bazı medya organlarında zaman zaman AKParti politikalarına ilişkin eleştirilerin yer aldığı belirtilerek, buna ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Yazıcı, "Biz mekanik bir araç değiliz. Tornadan çıkmış makina, tankın motoru değiliz. Biz erdemliler topluluğuyuz. Kendimizi öyle niteliyoruz ama biz partiyiz. Dolayısıyla eleştiri iyi niyetliyse sağlıklıdır. Eleştiri olmadan ilerleme olmaz. Kimi faaliyetlerimizi, icraatımızı, hedef kitlede beğenen de olur beğenmeyen de olur. Yeter ki bunlar iyi niyetle, sağlıklı bir şekilde, iyi bir dil kullanmak suretiyle dile getirilsin. Bunlardan faydalanırız." diye konuştu.
Hükümete yönelik eleştirilere örnek olarak, ABD, İngiltere ve Fransa'nın Doğu Guta'da sivillere yönelik kimyasal silah kullanan Beşşar Esed rejimi güçlerini hedef almasının ardından yapılan açıklamaların hatırlatılması üzerine Yazıcı, savaş hukukunun yasakladığı bir materyalin kullanıldığını, çoluk çocuk ayrımı yapmadan insanların katledildiğini söyledi.
Suriye'ye operasyonun bu gerekçeyle yapıldığını belirterek, "Yanlış mı diyeceğiz buna?" ifadesini kullanan Yazıcı, şunları kaydetti:
"Esed'i mi savunacağız? Böyle bir şey olabilir mi? Çok yönlü bir politika izliyoruz. Türkiye, çok dikkatli ve çok yönlü bir politika izliyor. Avrupa'dan kopamayız ama onların da tabii ki yanlışları var, tutumları var, değerlendirmeleri var. Biz insanlığın kazanımı değerler üzerinden dış politikamızı şekillendiriyoruz. Bu yaşama hakkı, kendi kaderini belirleme hakkı, egemenlik hakkı... Bizim için yaşama hakkı Paris'te neyse Bağdat'ta da odur. Londra'da neyse Şam'da da odur. Biz bu söylemi dile getiriyoruz ama bazı ülkeler çıkarlarını esas almak suretiyle yöntem geliştiriyor."
Hollanda ve Almanya'nın, Türk siyasetçilerin ülkelerinde seçim kampanyası yapmasına izin vermeyeceklerini açıklamalarının anımsatılması üzerine Yazıcı, "Almanya ve benzeri ülkeler, o topraklarda yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ülkelerindeki seçim konusunda seçme haklarının kullanılmasına yardımcı olmuyorlarsa, bu o ülkelerin sorunu. Biz de 'Kural tanımadan o ülkelere gidelim mitingler yapalım' demek durumunda değiliz. Böyle bir söylemimiz yok." dedi.
Bu çağda, böyle bir tavrın ayıp olduğunu belirten Yazıcı, "Stratejik iş birliği içinde olduğumuz ülkelerin bu tür davranışları bizi anlamadıkları anlamına gelir." ifadesini kullandı.
"Seçimi AK Parti'nin kazanması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçilmesi durumunda dış politikada bir yenilenme, bir farklılaşma, yeni ittifak arayışları gündeme gelebilir mi?" sorusuna ise Yazıcı, "Biz çok dinamik bir partiyiz. Çok yönlüyüz, gerçekçiyiz. Dolayısıyla o gün oluşacak koşulları Türkiye'nin çıkarlarını çiğnetmeden gözetmek suretiyle ilişkilerimizi zenginleştiririz. Bugün de aynı durumdayız." cevabını verdi.