İçişleri Bakanı Güler, İstanbul merkezli operasyona ilişkin, "Ben de hesabını vereceğim. Benim altımdaki de hesabını verecek. Ama bunu yapanlar da hesabını verecek" dedi.
İçişleri Bakanı Muammer Güler, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından ödül alanlar onuruna verilen resepsiyona katıldı.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Güler, "Aslında bu adli soruşturma olarak hazırlanmamıştır. Bu şantaj için hazırlanmıştır. Onun için işlem yapılmamıştır. Yoksa bir adli işlemin yapılması gerektiği yerde yapılmıyorsa, ileriye yönelik beklenmiştir. Şantaj için kullanılmıştır. Onun için bunu ifade ediyorum. Niçin bu kadar beklenmiştir? Bunun cevabı yoktur. Rüşvet suçunun, rüşvete aracılık suçunun kanuni delilleri var. Bunları biz mahkemede söyleyeceğiz. Katalog suç olmadığı ortaya çıktı. Baştaki iddiaların hiçbirisi, ne benim oğlum ile ilgili ne başkası ile ilgili maalesef henüz subuta ermedi. Ama bir kamuoyu baskısı ve algısı yaratıldı. Buna da muvaffak olundu" dedi.
Güler, iddiaların asılsız olup olmadığı yönündeki bir soruya "Benim için iddiaların tamamı asılsız" yanıtını verdi.
"Soruşturmanın sızdırılmasına ilişkin bir soruşturma başlatıldığının ve İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Başkanı`nın ifade vermeye gitmediğinin" dile getirilmesi üzerine Güler, şunları söyledi:
"Biz, emniyet görevlilerinden adli işlemler dışında, adli işlemleri sorgulamak benim görevim değildir, bununla ilgili yaptıkları görev suistimalleri ile ilgili ne konu varsa şu anda mülkiye müfettişleri tarafından incelemesi yapılıyor.
Gelelim, İstihbarat Şube Müdürü meselesine... İstihbarat Şube Müdürü, adli kolluk görevlisi değildir. Eğer yaptığı bir suç veya eylem varsa bu 4483 sayılı kanuna göre idare amirlerinden alınacak izin sonucunda ancak sorgulanabilir. Onun için biz çağrılması nedenini sorduk. `Neden çağırıyorsunuz` diye. Nitekim başsavcı devreye girdi. Şu anda o konu memurlara ilişkin suçlarla görevli savcıya devredildi. Ama buna da bir izin gerekiyor."
Güler`e gazeteciler, "Hep deniyor ki, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığında Gülen Cemaati`ne ilişkin ağır bir örgütlenme var. Bu tasfiye bununla mı ilgilidir? Siz bakanlık yaptığınız süre boyunca Gülen Cemaati`ne ilişkin bir örgütlenmenin farkına vardınız mı?" sorusunu yöneltti. Güler, "Türkiye`de evet, devlet içinde farklı bir yapılanma çalışması var. Birçok şekilde emareleri ortaya çıktı. Ama bunu bütün boyutlarıyla ortaya çıkarmak hem sizin göreviniz, hem bizim görevimiz. Ama şu anda görünen o ki, bütün yargı kuralları, bütün hukuk ayaklar altına alınarak maalesef emniyet ve yargıdaki ayaklar da kullanılarak, bir siyaset mühendisliği yapılmıştır. Hükümete seçimler öncesinde, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bir algı yaratılmaya çalışılmıştır. Bunun da siyasi amaçları vardır" değerlendirmesinde bulundu.
"Kanunsuz işlem yapmadım"
Yargının, adli soruşturmanın böyle unsurları taşımaması gerektiğine dikkati çeken Güler, bununla ilgili olarak kendisinin asla kanunsuz bir işlem yapmadığını ifade etti. Güler, iddiaların hepsine açıkça karşılık vereceğini, hepsinin belgesini ortaya koyacağını belirterek, "Ben ancak kanunsuz bir işi yapmışsam bunun sorumlusu olurum. Tekrar ediyorum. Oğlum ile ilgili olarak da kanuni hiçbir delil ortaya konmadan rüşvet suçunun tebeyyün etmesi için gereken, hukuken gereken, hiçbir delil ortaya konmadan böyle bir suçlama yapılmıştır. Bu şantaj için hazırlanmıştır" diye konuştu.
Güler, oğlunun evinden çıkan para kasalarının sorulması üzerine de "Para konusunu da, kasa konusunu da hepsi adliyede geçerli sebeplerle takdim edilmiştir" dedi.
Bu kadar büyüklükte bir paranın evde olup olamayacağına dair soruya ise Güler, "Evet olabilir o para. O paranın protokolünü ve şeylerini göstermiştim. Bu yargılamanın kendisi ile ilgili bir durum" yanıtını verdi.
Güler, "O para satılan villanın parası mı?" sorusuna "Evet bizim iddiamız bu. Bunun aksini ispat etmek de, belgeyi biz sunduğumuza göre yargı verecek" diye yanıtladı.
Villanın mal varlığında daha önce belirtilip belirtilmediğinin sorulması üzerine Güler, villanın kendisinin değil, oğlunun olduğunu kaydetti.
Güler, il emniyet müdürleri ile ilgili değişiklik olabileceğine işaret ederek, "Zaten daha önce hazırlanmış bir il emniyet müdürleri kararnamesi vardı. Tabii bu daha sonrasında gündeme gelecek" dedi.
"Yapılan algı operasyonudur"
"Önemli olan yargı değil, algı" diyen Güler, soruşturma sürerken polislerin yer değiştirmesinin Türkiye`nin imajını olumsuz etkileyip etkilemeyeceğine dair soruya şu cevabı verdi:
"Hangi iddialar varken? Haklı haksız, onun kararını yargı verecek. Bir kurgu var. O kurguyu bırakalım bu şekilde devam etsin diyelim. Bakın arkadaşım, gizlilik kararı alınan suçlar var dosyada. Ama gizlilik kararına tabi olmayanlar bile gizliymiş gibi şüphelilerden saklanıyor. 10,5 saat bir sorgu ile 80 tane soru önlerine konuyor. Bunların savunma hakları gözetilmeyecek mi? Hiç kimse kardeşim bu konuda devletin içerisinde, devlet hiyerarşisinde böyle bir sorumluluk yapamaz. Benimle ilgili, benim oğlumla ilgili bir suç varsa benden saklanabilir. Ama benim başbakanım var. Ondan saklanması bile, devlette bir şey daha söyleyeceğim size, ben adı geçen şahıs ile ilgili olarak; bana geldiğinde Emniyet Genel Müdürlüğünden ve İstanbul`dan bu beyefendi ile ilgili `Benim görüşmemi engelleyecek, mahzuru olabilecek herhangi bir husus olup olmadığını sordum. 3 ay 9 günden beri, ben göreve başlamam itibarı ile dinlendiği halde, bana kendisi ile ilgili, benim görüşmemi engelleyecek hiçbir hususun olmadığı söylendi. Emniyet tarihinde bu böyle görülmemiş bir şeydir. Amirine yanlış bilgi vermek, bu meslekte hem ağır bir disiplin cezasını gerektirir. Hem de çok utanılacak bir şeydir. Aynı zamanda kendisini İstanbul İl Emniyet Müdürü`ne gönderdiğimizde aynı şekilde İstanbul İl Emniyet Müdürü`ne de `görüşmenizde mahzur yoktur` denilmiştir."
"Herkes hesabını verecek"
Güler, Hüseyin Çapkın`ın görevden alınmasının sorulması üzerine "Elbette bu konuda bütün hatalar elbette bir yerde sonucunu bulacak. Ben de hesabını vereceğim. Benim altımdaki de hesabını verecek. Daire başkanı da hesabını verecek. Ama bunu yapanlar da hesabını verecek" dedi.
"Ben bana gelsin bilgi verilsin, oğlumla ilgili bilgi verilsin demiyorum" dediğinin altını çizen Güler, bunu deme hakkı bulunmadığını ancak devletin de bir takım kuralları bulunduğunu bildirdi. Güler, "Hüseyin Çapkın, bana `bilgim yoktur` dedi. Ama o bilginin olmayışını yaratan ortam da bir disiplin ortamıdır. Nasıl oluyor da orada devlete hiçbir bağlılığı yokmuş gibi, kendilerini orada farklı bir otorite, farklı bir yetki unsurunda gören, KOM dairesinde bile bu sistemde yok böyle bir soruşturma. Bunu anlayabiliyor musunuz? Benden saklasın ama bu kadar görülmüş bir şey değil bu" diye konuştu.
Güler, Reza Zarrab ile görüşmesinden önce neden hakkında bilgi alma ihtiyacı hissettiğinin sorulması üzerine şöyle konuştu:
"Efendim bizler, bir takım kimselerle görüşürken onlarla ilgili sorarız. Kimdir, nedir, ne değildir? Bunlar hayatın doğal akışında olan şeylerdir. Benim Reza Zarrab ile ilgili olarak, bakanlık yetkisi veya vilayetin yetkisi dahilinde yaptığım hiçbir iş kanunsuz değildir.
Vatandaşlık işinin normal prosedürü uygulanmıştır, eksiklik yoktur. Kendisi tehdit altında olduğunu ifade etmiştir. Tahkikat yapılmıştır. Ona göre il koruma komisyonu kararı ile verilmiştir. Koruma kararı olanların trafik şeritlerini kullanma hakkı vardır. Kendisini tehdit ve halen soruşturması devam eden bir ilçe emniyet müdür yardımcısının tayini zaten normal olarak yapılandır. Ben onu ifade ediyorum."
Tapelerde ekleme yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine "Maalesef asıl kötü olan odur. Bakın daha operasyon başladığı anda bütün servisler yapıldı. Algı yaratıldı. Adı bile rüşvet, yolsuzluk. 52 gün sonra 3 tane ayrı örgüt davası şimdiye kadar Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir araya getirilmiştir. Birbiriyle ilgisi olmayan..." yanıtını verdi.
Güler, evde çıkan paralarla ilgili dokümanların savcılığa verildiğini de kaydetti.