HKP İzmir İl Örgütü; İzmir?in 16 ilçesine bağlı 103.408 hektar alanın jeotermal saha ilan edilerek Parababalarına peşkeş çekilmesi için yapılan ihalelerin iptal edilmesini talep ederek İzmir Konak Valilik önü, Kemeraltı girişinde protesto eylemi yaptı.
HKP İzmir İl Örgütü; İzmir’in 16 ilçesine bağlı 103.408 hektar alanın jeotermal saha ilan edilerek Parababalarına peşkeş çekilmesi için yapılan ihalelerin iptal edilmesini talep ederek İzmir Konak Valilik önü, Kemeraltı girişinde protesto eylemi yaptı.
HKP İzmir İl Sekreteri Levent Çelik konu ile ilgili yapmış olduğu basın açıklamasında;
Jeotermal sahaların İzmir ve Ege’de tarım arazilerine zarar verdiğini, havayı ve suyu kirlettiğini, şirketlerin yönetmeliklere uymadığını, filtre sistemi takmadıklarını, toplama havuzu yapmadıkları için buharı ve ağır metali araziye bıraktığını söyleyerek halk sağlığına ve hayvancılıktan elde edilen et ve süt üretimine zarar verildiğini belirtti. Ruhsatsız jeotermal kuyuların ve tesislerin an geçirmeksizin kapatılması gerektiğini söyleyerek jeotermalin işletilmesinin devletleştirilmesi ve kamu denetimine tabi tutulması gerekliğine dikkat çekti ve ihalelerin derhal iptal edilmesini gerektiğini belirtti. Halkın ilgiyle izlediği basın açıklamasının tam metni aşağıdadır.
JEOTERMAL ALANLARIN İHALESİ İPTAL EDİLMELİDİR
İzmir Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Kurulu tarafından alınan ihale kararına göre kiralama yöntemi ile İzmir’in 16 ilçesine bağlı 103.408 hektar alanda 33 adet jeotermal saha açılması karar altına alınmıştır. Buna göre İzmir’in yaklaşık olarak 8’i jeotermal saha ilan edilmiştir. Bu uygulamanın Aydın, Manisa ve Denizli’de yaptığı tahribat ortada iken İzmir’de de bu kararın alınması açıkça doğaya, tarıma ve halk sağlığına saldırı niteliğindedir.
Jeotermal enerji prensip olarak karşı çıkılamayacak bir enerji türü olup bölgemizde Balçova’da kent ısıtmacılığında, Seferihisar’da kamu hizmeti olarak değerlendirilmektedir. Jeotermal kaynaklar elektrik üretimi dışında görüldüğü gibi kullanıldığında sakıncalı olmuyor ama kaynağın kullanım hakkı jeotermal şirketlere verildiğinden bu kesim elektrik üretimi için kullanıyor. Türkiye’de JES kurulumu ve faaliyeti sırasında hiçbir yasaya uyulmaması, devlet eliyle yapılmaması ve kamuca denetlenmemesi, insan sağlığı ve tarımı gözden çıkararak elektrik üretilmesi kabul edilemez. Jeotermal enerjinin tarım alanında kullanıldığında sakıncalar doğurduğu yaşanarak görülen gerçekliktir.
Jeotermal enerjinin kullanılmasında yer seçimi çok önemlidir. Bu sistem yerleşim birimlerinden uzakta ve verimli araziler ile zeytinliklerin dışında kurulmalıdır. JES’lerin saldığı buharın içinde bulunan yoğuşmayan gaz miktarı dünyada yüzde 1-2 iken, Aydın ilinde yapılan araştırmada 21 bulunmuştur. Salınan gazlar, karbondioksit, kükürtdioksit, hidrojen sülfür, civa, amonyak, metan, etan, radon ve toryumu kapsamaktadır. Aydın ilçelerinde oluşan çürük yumurta kokusunun nedeni JES’lerin saldığı kükürtdioksit ve hidrojen sülfürdür, insan sağlığına zarar vermektedir.
Jeotermal sisteminde sağlıklı denetim yapılmadığından, JES firmalarınca filtre sistemi kurulmadığından bacalardan pis koku yayılmakta, halk sağlığına zarar vermektedir. Kanser vakaları çoğalmaktadır. Kadınlarda meme kanseri, erkeklerde akciğer kanseri artmaktadır. Araştırmalara göre İzmir Bölgesinde erkek ölümü, Türkiye ortalamasından 25 fazladır. Akciğer kanseri ise 31 fazladır. Bu da İzmir ve Ege gibi tarımsal ürünler açısından marka olmuş alanlarda jeotermal saha açmak, üreticileri aç bırakmak ve halkı sağlıklı ürünlerden yoksun bırakmak anlamına gelir.
Toplama havuzu yönetmelikte olmasına rağmen JES firmalarınca yapılmayıp, yönetmelik hiçe sayıldığından derelere akıtılan sudan ağır metaller araziye karışmakta, tarımsal ürünlere ve hayvancılığa, özellikle de büyükbaş hayvanlardan elde edilen et ve süt üretimine zarar vermektedir. Verim düşmekte, hayvanlar döle gelmemekte, düşük ve anomali doğumlar jeotermal bölgelerinde artmaktadır.
İzmir ve Ege Bölgesi deprem açısından riskli bölgedir. Fay hatlarının aktif ve çok olduğu bir bölgede kapasiteden fazla çekim yapılması arazide çökmeye yol açar. Bu son derece risklidir. Jeotermal kaynakların fazla kullanıldığı arazilerde yapılan reenjeksiyon, sismik aktiviteyi tetiklemekte ve depreme sebep olmaktadır. Jeotermal sahalar genellikle yüksek sismik aktiviteli alanlarda oluşurlar. Deprem hakkında hamasi nutuklar atanların deprem riski olan bölgeleri jeotermal saha ilan etmesi ne kadar halksever ve ne kadar inandırıcı olduklarını göstermektedir. Bu aynı zamanda o bölgedeki arazilerin alım satım değerini azaltacak, gözünü kar hırsı bürümüş olanlar arazileri ucuza kapatacaklardır.
İzmir, zeytini, üzümü, inciri, kestanesi ve pamuğu ile çok özel bir tarım bölgesidir. Bu ürünler jeotermalden kesinlikle etkilenecek. Ziraat Mühendisleri Odası 2019 İncir Raporu’nda belirtildiği gibi “tesislerin buharları bölgede nem oranını arttırmakta ve ürün kalitesinde bozulmalar yaşanmaktadır. Bölgede kanser ve solunum yolu hastalıkları görülmektedir.” diyerek tehlikeye dikkat çekmektedir.
Tire ilçesinde de 6 jeotermal saha ihaleye çıkarılmaktadır. Tiredeki tarımsal alanın 65’ini kapsamaktadır. İşte bu olayların denetimsiz bir şekilde elektrik üretilecek diye Tire’de yapılması, Tire ovasının çoraklaşmasına göz yummak ve insanları yoksulluğa, işsizliğe mahkum etmektir.
2019 yılı mayısında çıkan torba yasa JES’leri devletin nasıl koruduğunun göstergesi, AKP’gillerin jeotermal politikasını ele vermesidir. Özgür Denizli gazetesinde 21 Mayıs 2019 çıkan habere göre “Hazırlanan torba yasada, JES’lere karşı dava açıp dava sonucunda haklılığının tespiti sonucu işletmenin o ana kadar yaptığı yatırım masraflarının davayı kazanana yüklenmesi bu güne kadar görülmüş bir şey değil. Örneğin bir üzüm bağına sahipsiniz ve JES’lerin yaptığınız üretime zarar verdiği için mahkemeye başvurdunuz ve mahkeme sizi haklı buldu. Bu durumda JES firması o alan için yaptığı harcamaların tamamını sizden tahsil edecek. AKP iktidarının sermaye ile elele attığı adımlarda sermaye yararına birçok kanun çıkardığı buna karşın halkın, tarım arazilerinin ve doğanın zarar gördüğü bilinmekte. Son hazırlanan torba kanun ile JES’lere karşı dava açmaktan halkı korkutmayı ve vazgeçmesini sağlamayı amaçlayan bu yasa tasarısı kabul edildiği takdirde Türkiye coğrafyasının tamamına yayılmış olan JES’lere sınırsız özgürlük sağlanacak. Turizm alanı veya herhangi bir doğal alan ya da koruma alanları da JES yatırımları karşısında korunmasız hale gelecek.” İşte AKP’giller’in jeotermal şirketleri nasıl koruduğu bu yasada açıkça görülmektedir
Bu nedenlerden dolayı vahşi yöntemlerle, yanlış yer seçimleriyle, standart dışı imalatlarla yapılan jeotermal enerji kullanımının zararları göz önüne alınarak ihale iptal edilmelidir. Jeotermal enerji kullanımı devletleştirilmelidir.
Ülke düzeyinde bu konuda bilimsel ve teknik çalışmalar yürütülmeli, mevzuat yeniden değerlendirilmeli, bu konuda yetkili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon kurulmalı ve kamu denetimi etkin bir şekilde yaptırım gücü olacak şekilde sağlanmalıdır. Jeotermal kuyular fen ve sanat kurallarına uygun olarak, belirli standartlar göz önüne alınarak açılmalıdır. Standart dışı açılan tüm kuyular ve işletmeler zaman geçirilmeden kapatılmalıdır. Ruhsatları iptal edilmelidir.
Halkın Kurtuluş Partisi insan sağlığına önem veren, doğasever, hayvansever bir parti olarak vahşi yöntemlerle enerji üretimine karşı çıkmaktadır. Fen ve sanat kurallarına uygun olan yöntemlerin halk sağlığına, üreticilerin, besicilerin zararına olmayacak şekilde kullanılması, devlet eliyle yapılması ve kamusal denetimin olmazsa olmaz şart olması gerektiği görüşündedir. Bu uygulamaların takipçisi olacaktır.
Bu nedenle tarımsal üretimi sekteye uğratacak bu ihaleden vaz geçilmesi zorunludur diyoruz. Jeotermal şirketlerin kar hırsı için örümcek ağı gibi her alanımızın sarılmasına ve İzmir’imizin kirletilmesine izin veremeyeceğimizi duyururuz.
ARTUKLU HABER AJANSI-İZMİR