HKP İzmir İl Örgütü’nden orman yangınlarıyla ilgili açıklama yaparak son günlerde yaşanan orman yangınlarına tepki gösterdi.
''AKP’giller ve onun “Reis”i, iktidarda olduğu 17 yıldan bu yana siyasi planda temsilcisi olduğu Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının karakteristik özelliklerinin tümünü uygulamaya koydu. Üretimin hiçbir aşamasıyla ilgilenmediler, hep daha fazla rant peşinde koştular. Kışlık saray, yazlık saray yaptırdılar, özel uçaklar aldılar. Halkın vergilerinden, emekçinin alın terinden aşırdıklarıyla Karun kadar zengin olup dünyanın sayılı zenginleri arasına girdiler. Tabiî bu süreç boyunca halkımızı Allah ile aldattılar. “Kader” dediler, “fıtrat” dediler, “şükredin” dediler, dillerinden “inşallahı maşallahı bismillahı” eksik etmediler. Oysaki onların taptığı tek Tanrı, Para Tanrısıydı.
Ormanlar yok olacakmış, dereler kuruyacakmış, hava zehir saçacakmış; hiç ilgilenmediler. Her fırsatta hayvan, insan ve doğa düşmanı olduğunu kanıtladılar. Türkiye’nin en büyük oksijen sahalarının başında gelen Kaz Dağları’nda yüzbinlerce ağacı katlettiler. Emperyalist şirket Kanadalı Alamos Gold, ve taşeronu Doğu Biga Madencilik orada bir doğa katliamına imza attılar ve atmaya devam ediyorlar. Siyanürle altın çıkarmak için anlaştılar. Bu olay, o bölgede toprağı, havayı ve suyu zehirleyerek, o coğrafyayı geri dönülmesi pek de mümkün olmayan çıkmaz bir sokağa sokar.
12.000 yıllık Hasankeyf’in, yani koskoca bir tarihin, baraj yapılacak diye dinamitlerle yerle bir edilişini acıyla izliyoruz. “Türkiye’nin Maldivler’i” olarak adlandırılan Salda Gölü’nün beton yığınlarıyla doldurulup Millet Bahçesi yapılarak talan edilmesini de… Ankara Tarihi Gar’ın ve Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Sağlık Bakanının sahibi olduğu ve Menzil tarikatının arka bahçelerinden biri olduğu netçe bilinen Medipol Üniveristesine peşkeş çekilmesini de… Murat Dağı, Munzur Dağları ve dereleri, HES’LER, JES’ler… Bu yapılanlar tam anlamıyla doğa düşmanlığı ve vatan hainliğidir.
Ve ne yazık ki geçtiğimiz hafta İzmir büyük bir orman yangınına sahne oldu. Urla ve Karabağlar’da başlayan yangın, Menderes’e, Seferihisar’a yayıldı; aynı zamanda eş zamanlı olarak İzmir’in farklı yerlerinde de orman yangınları başladı. 3 gün boyunca süren ve söndürülmeyen yangında çok sayıda ağaç, çiçek, börtü böcek, sürüngen, yaban hayvanı küle döndü; yuvasız kaldı. Gözyaşları içinde ve çaresizce sadece izleyebildik. Ormanlar yandıkça sanki biz de kavrulduk; çektikleri ıstırabı içimizde htik. Yana yana can verdiler, acımasızca, hunharca katledildiler.
Yangınların çıkış nedeni (kuvvetli iddialar olmasına karşın) henüz netçe bilinmiyor ancak bile istiye söndürülmediğini artık herkes biliyor. THK’nin eski başkanı Erdoğan Karakuş yangın söndürme uçaklarının kullanılması halinde 1 hektar alanın bile yanmayacağını belirtti. Karakuş, yangınlara müdahalede ilk yarım saatin çok önemli olduğunu, uçakların yangın bölgesine helikopterlerden 3 kat daha hızlı ulaştıklarını, daha yüksek su boşaltma kapasiteleri ile alevleri başlangıçta söndürdüklerini anlatıyor.
“Uçak olmadan yangınla mücadele edilemez.”, diyen Karakuş, çok çarpıcı bir olayı paylaşıyor:
“2002’de Marmaris’teki bir orman yangınında Bakanlık sadece helikopterleri denemek istedi. Beni arayıp “THK uçakları bu yangına karışmasın” dediler. Marmaris tam üç gün yandı ve alevler kontrol edilemeyince bizi yeniden göreve çağırdılar. Biz müdahale edince söndürdük. Tam 165 yangına uçaklarımızla müdahale ettik ve tamamını kısa sürede söndürdük. Yalnızca THK de değil, Türk Hava Kuvvetleri’nde de 6 adet yangın söndürme uçağı var. C-130 tipi uçakların beşi Türk Hava Kuvvetleri’nin Kayseri’deki ikmal bakım merkezinde yangına müdahale için geliştirilmiş. Tek bir uçak 12 ton su taşıyabiliyor. Eskiden yangınlara müdahale eden Türk Hava Kuvvetleri de bu çok önemli ulusal problemin dışında tutuluyor.
”
Buca Kent Konseyi Başkanı Avukat Mürüvet Suatoğlu Balcılar’a kulak verelim:
“İzmir yanıyor… Türkiye’de yangın söndürme faaliyetlerini 35 yıldır THK yürütüyordu. THK ayrıca Avrupa’nın en büyük özel uçak yangın hava söndürme filosuna sahip kurum durumunda ve ayrıca THK, Bakanlık ve Orman Genel Müdürlüğü ile koordineli olarak yaklaşık 26 bin saat yangın söndürme uçuşu gerçekleştirdi.
“2 binin üzerinde orman yangınına müdahale eden THK, bu yıl gerçekleştirilen ihaleyi kazanamadı. İhaleyi kazanan özel helikopter firmasının elinde ise hiç yangın söndürme uçağı bulunmuyor. Bakanlık THK’nın 70 milyon liralık teklifini pahalı bulup ihaleyi iptal ediyor ve DİKKAT!!! 104 milyon lira yani 34 milyon TL daha pahalı olan helikopter şirketine ihaleyi veriyor… Yetmiyor aynı Bakanlık bir başka ihalede de THK’nın tekrar almak istediği yangın söndürme işini ve uçak kiralama ihalesini bir MİMARLIK OFİSİNE veriyor.
“Her yanı cennet gibi olan kıyı bölgeleri bir yandan maden sahalarıyla, öte yandan yangınla boğuşuyor.
“Devlet denilen mekanizma toplumsal sözleşme olan Anayasa ile kendi kurum ve idarelerinin hak ve sorumluluklarını ve vatandaşla olan her türlü ilişkisini düzenler. Ormanları korumak için gerekli tedbirleri alma sorumluluğu bu Orman Bakanlığındadır. Türk Hava Kurumunun yıllardır üstlendiği işi siz daha pahalıya ve uçağı olmayan bir şirkete veriyorsanız bunun hem siyasi hem cezai sorumluluğunu da taşıyacaksınız…”
Evet, fıtratlarında insan yakmak olan Ortaçağcılar için şaşırtıcı bir durum değil bu. Onlar siyasi hesaplarına ve rantlarına bakar. İnsan ölmüş, ağaç ölmüş, hayvan ölmüş; umurlarında olmaz. Özellikle tatil yerlerinin çevrelerinde çık(arıl)an orman yangınlarından sonra, o bölgenin imara açılmayacağına dair devlet yetkililerince söz verilmesine karşın, kısa sürede yanan bölgeye bir otel, villa, rezidans vs. dikiliverilir. İzmir’de yanan alanların akıbetini kısa süre sonra hep beraber izleyeceğiz.''Denildi.
ARTUKLU HABER AJANSI-İZMİR