HOLLANDA`NIN YALANINI HOLLANDA GAZETESİ ORTAYA ÇIKARDI

Hollanda`nın `sol eğilimli` olarak bilinen ikinci büyük gazetesı De Volkskrant, Frank Hendrckx adlı yazarın uzun bir analizinden bir gün sonra, haber olarak da yayınladığı yazılarda, Hollanda hükümetinin Türkiye`ye karşı yanlış yaptığını, Başbakan Rutte`n

Türk Dünyasından Haberler 1.01.2018 13:25:28 0
 HOLLANDA`NIN YALANINI HOLLANDA GAZETESİ ORTAYA ÇIKARDI
Hollanda'nın yalanı ortaya çıktı!

* Ülkeden zorla çıkarılan Bakan Fatma Betül Sayan Kaya
'İstenmeyen yabancı' ilan edilmemişti.

*Hollanda'nın etkili gazetesi De Volkskrant soruyor:
Hükümet kahramanlık mı yaptı, yoksa ağır bir abartı mı?

*Hollanda Polisinin ilk günkü raporu: Toplantı yasağı için, 
'Halkın güvenliğini tehlikeye sokacak durum' yok.

*Yalan ve sahtecilikle bozulan mart ayındaki ilişkilerin 
düzelmesi için yeni adımlar atılmaya başlandı.

İlhan KARAÇAY'ın haberi:

Hollanda'nın 'sol eğilimli' olarak bilinen ikinci büyük gazetesı De Volkskrant, Frank Hendrckx adlı yazarın uzun bir analizinden bir gün sonra, haber olarak da yayınladığı yazılarda, Hollanda hükümetinin Türkiye'ye karşı yanlış yaptığını, Başbakan Rutte'nin de, Rotterdam Belediye Başkanı Abutaleb'e yalan bilgi verdiğini belirtti.

Frank Hendrickx'in iki buçuk sayfalık analizi ile aynı gün yayınlanan haberi ince dokuyup sık eleyerek not ettiğim ayrıntıları sizlere sunuyorum.

Geçtiğimiz mart ayında, Hollanda'da yapılacak olan genel seçimler ve nisan ayında Türkiye'de yapılacak olan referandum öncesinde, Hollanda'da yaşayan Türkler ile bir araya gelmek için hazırlık yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun buraya gelişini önleyen Hollanda hükümetinin, yanlış yaptığını ve Başbakan Rutte'nin de yalan söylediğini ileri süren araştırmacı yazar Frank Hendrickx, yaşananların Başbakan Rutte'nin partisine parlamentoda 5 sandalye daha fazla kazandırdığını da belirtti.

İşte, Frank Hendickx'in De Volkskrant'ta yayınlanan uzun analizi ve aynı gün yayınlanan haberinin benim tarafımdan yapılan analizi:

13 Mart pazartesi tarihli De Telegraaf gazetesinin tam sayfa manşet haberinin başlığı 'Burada patron biziz' idi. Pazartesinin diğer gazetelerinde de, iki gece öncesinde yaşanan Rotterdam olaylarının Hollandalılar'a verdiği zevkin anlatımı ve görüntüleri yayınlanmıştı.

Hollanda'daki genel seçimler öncesinde yapılan anketlerde, Geert Wilders'in ırkçı partisi PVV önde gidiyordu. Hükümetin en büyük ortağı olan Başbakan Rutte'nin partisi VVD ise büyük oy kaybına uğrayacaktı. Wilders'in ırkçı söylemlerinin seçmenler üzerinde önemli bir rol oynadığını fark eden Rutte, buna karşı bir şeyler yapma gerektiğine inanmıştı. Rutte, son yıllarda popülaritesini ve saygınlığını yitirdiğine inandığı Türkiye'ye karşı bir eylemim ses getireceğine inandı. Türkiye'de nisan ayında yapılacak olan referandum için Hollanda'ya gelecek olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu için yaygara yapan Geert Wilders'in önüne geçmek için çırpınan Rutte, çareyi diplomatik kuralları çiğnercesine bir planda buldu.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Hollanda'ya gelip Türkler ile buluşmasına engel olmak isteyen Rutte, Milli Güvenlik ve Terörizm ile Mücadele Koordinatörü Dick Schoof ile temasa geçti ve böylesi bir toplantının 'Halkın güvenliğini tehlikeye sokar' saptamasıyla iptalini sağlamaya çalıştı.
Ne var ki, Amsterdam, Lahey, Deventer ve özellikle liman kenti Rotterdam'da araştırmalar yaptıran Koordinatör Schoof, en iyi adamlarından birini de Rotterdam'a gönderdi ve 3 güçlü adam Belediye Başkanı Abutaleb, Polis Müdürü Frank Paauw ve Savcı ile yapılan toplantıya soktu.
Rutte'nin etkisinde kalan Schoof, bu şehirlerin Belediye Başkanları'na, yapılacak olan toplantılar için, 'Güvenliği tehdit edici unsurlar olduğu' gerekçesiyle yasak getirip getirmeme konusunda bir mektup gönderdi.

Çavuşoğlu'nun 11 mart günü Rotterdam'a gelecek olan uçağına yasak koyulmasına kadar giden bu gerginlik sonrasında, iki ülkenin politikacıları birbirlerini suçlayan açıklamalar yapmaya başladılar.
Çavuşoğlu'nun yola çıkmadan önce yaptığı konuşmada, 'Bana, halka açık bir tolantıya katılamazsın' diyorlar. Bu ne demek oluyor? Nerede kaldı, sizin bize öğretmeye çalıştığınız demokrasi ve fikir özgürlüğü? Ne oldu sizin toplantı yapma özgürlüğünüz?' deyince Hollanda'da kıyamet koptu.
Tüm siyasi parti liderleri Rutte'nin arkasında olduklarını açıklayınca, 'Şimdi bakalım kim kazanacak' sorusu dolaşmaya başladı.

Hollanda şartlar koymaya başladı. Önce 50 kişilik bir davetli topluluğu ile konuşma şartı getirdiler. Daha sonra bu sayı 100'e çıkarıldı. Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders'in telefonla bildirdiği bu şartlara çok kızan
Çavuşoğlu, 11 mart cumartesi sabahı CNN TÜRK'de yaptığı konuşmada 'Boykot' tehdidi savurunca Lahey'de kızılca kıyamet koptu ve 'Biz bu şantajın altında ezilmeyiz' diyen Rutte kabinesi uçağa iniş yasağı koydu.

Güvenlik Dairesi Koordinatörü Schoof, 10 mart günü Belediye Başkanları'na gönderdiği mektupta, 'Türkler şartlarımızı kabul etmedi. Bu nedenle uçağa iniş yasağı konuldu' dedi.
Bu görülmemiş önlem, ancak ve ancak, toplum güvenliğinden endişe eden 
Hollanda'nın, Çavuşoğlu'nu tehlikeli ilan edecek bir argümanı var mıydı?
Aylar sonra açıklananlara göre, Hollanda'nın böyle bir argümanı olmadığı meydana çıktı.
Zira, Rotterdam polisinin verdiği raporda 'Güvenliği tehdit edici unsuların bulunmadığı' yazılıydı.

Bakan Sayan-Kaya olayı
Çavuşoğlu'nun iniş yasağından sonra, Almanya'da bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya arandı ve aynı gün Rotterdam'a gidip vatandaşlar ile buluşması istendi. 
Bunu öğrenen Rutte adeta küplere bindi. Bayan Bakan'ın otomobil konvoyu takip edilmek istendi. Sınır kapısında önlem alan Hollanda polisi, konvoyda bulunan iki otomobili geri çevirdi. Bakan Kaya'nın otomobili Rotterdam'daki Türk Başkonsolosluğu'na kadar gelmişti. Ama Başkonsolosluk çevresini sarmış olan polis, Bakan otomobilinin Başkonsolosluğa yanaşmasını önlemişti.
Yolun her iki tarafını kapatan polis, Bakan'ın Başkonsolosluğa girmesini yasakladı. 

Hollanda polisi, daha önce de Başkonsolosluğun rezidansının bulunduğu caddeyi trafiğe kapamış, kimlik kontrolu yapmaya başlamıştı. Bunun üzerine kent merkezindeki Başkonsolosluk binasına giden Bakan'ın konvoyu, önü ve arkası kesilerek sıkıştırıldı.

Bakan Kaya'nın polis tarafından engellendiği haberlerinin duyulması ve yayılması sonrasında, Türkler ellerinde bayraklar ile Başkonsolosluğun önünde toplanmaya başladılar. Türkler'in yığınlar halinde Başkonsolosluğa akın etmesi üzerine polis, Başkonsolosluğa giden tüm yolları kapattı ve yürümeyi sürdüren Türkler'i tartakladı.

Rotterdam'daki Türkiye Başkonsolosluğunun önünde cereyan eden gelişmeler televizyonlar tarafından canlı bir şekilde yayınlanmaya başlanınca, Türkler'in Başkonsolosluk önündeki sayısı onbine yanaştı.

Bu ara Bakan Kaya'yı sınır dışı etme planı devreye girdi. Hollanda polisi Bakan Kaya'ya ülkeyi terketmesini söyledi. Bakan Kaya buna karşı çıktı. Ama polis Bakan'a çok kaba davrandı ve konvoya eşlik ederek Almanya sınır kapısına kadar eskortluk yaptı.

Daha sonra Türkiye Başkonsolosluğunun etrafında toplanan Türkler'in dağılması istendi. Türkler dağılmayınca polis kaba kuvvet kullanarak topluluğu dağıttı.

Bakan Sayan-Kaya'ya yapılanların uluslararsı anlaşmalara aykırı olduğu ve Başbakan Rutte'nin de Rotterdam Belediye Başkanı Abutaleb'e yalan söylediği ortaya çıktı. Bu yalan, olaydan 3 ay sonra 29 haziranda belli olmuştu. Zira DENK partisinin bir sorusu üzerine konuşan İçişleri Bakanı Ronald Plasterk, Türk Bakan Sayan-Kaya için 'İstenmeyen yabancı' kararı çıkmadığını söylemişti.

Bakan Sayan-Kaya'ya yapılan kabalık bununla bitmiyordu. Belediye Başkanı Abutaleb, Bakan'ın bir otele yerleşmesine izin vermedi. Rotterdam veya Brüksel havalimanlarına gitmesi de engellendi. Abutaleb, zırhlı araçtan inmeyen Bakan Sayan-Kaya'yı indirmek için, otomobili elektrikli bıçkı ile kesmeyi bile düşündüğünü ancak tehlikeli olur düşüncesi ile bundan vazgeçtiğini ikrar etti. Abutalep, silahlı oldukları düşüncesi ile, Türk korumalara karşı vur emri vermeyi bile planladığını açıklamıştı. Abutaleb'in Başbakan Rutte'den öğrendiğine göre, Türk Bakan 'İstenilmeyen yabancı' olarak ilan edilmişti, bu nedenle de geldiği ülke Almanya'ya geri gönderilmesi gerekiyordu. Kaldı ki Türk Bakan için 'İstenilmeyen yabancı' kararı yoktu. 

Durumun yukarıda yazılanlar gibi olmasına rağmen, Bakan Sayan-Kaya'nın başvurduğu Lahey mahkemesi, geçtiğimiz ekim ayında Bakan'ın 'İstenmeyen yabancı' ilan edildiği için davaya bakamayacağını bildirdi. 
Böylece Sayan-Kaya'nın açtığı dava da düşmüş oldu.
Hollanda kabinesinin mahkemeye verdiği bilgiye göre, Bakan Sayan-Kaya kendi isteği ile ülkeyi terketmiş, bunun için zorlama yapılmamış, Bakan hanım kendini gitmeye mecbur hmiş.
Şimdi gözler tekrar Türkiye'ye çevrildi ve Lahey mahkemesine ikinci başvurunun yapılıp yapılmayacağı merak konusu oldu.

Uluslararası Hukuk Öğretim Üyesi Tom Zwart, Çavuşoğlu'nun ülkeye girişinin yasaklanması için yeterli bir neden bulunmadığını, Başbakan Rutte'nin Türkiye'den özür dilemesi gerektiğini açıklarken, Başbakan Rutte, böyle bir şeyi düşünmediğini belirtti. 
Hollanda ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişki, mart ayından bu yana düzelmedi.
Hollanda Büyükelçisi hala Ankara'ya gidemiyor:
Ama Başbakan Rutte, NATO ortağı Türkiye ile ilişkilerin zamanla düzeleceğine inanıyor.
 
 
 
 
 
 
ARTUKLU HABER AJANSI-HOLLANDA
HABER:İLHAN KARAÇAY
 

17.9° / 9.4°
  • BIST 100

    9367,77%3,72
  • DOLAR

    34,47% 0,05
  • EURO

    36,42% 0,21
  • GRAM ALTIN

    2956,00% 0,72
  • Ç. ALTIN

    4956,37% 0,55