*Kral Willem Alexander’in doğum gününde milyonlar sokaklara döküldü ve eğlendi.
*Kral ve ailesi Maastricht’i ziyaret ederken, Amsterdam’a
akın eden 1 milyon insan, ezilme tehlikesi içinde dans etti.
*Ülkenin dört bir yanında sokaklarda, kullanılmış eşyalar
sergilendi ve satıldı.
*Kral ve Kraliçe halk arasına katılıp dans etmekte bir
sakınca görmediler.
İlhan KARAÇAY’ın haberi:
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk önce tanımasıyla bir ‘devlet’ olan Hollanda, kuruluşundan bu yana pek çok mutlu günler yaşamıştır. Her yıl kral ve kraliçelerinin doğum günleri kutlanmıştır. Lale festivalleri düzenlenmiştir. Ajax’ın üç yıl üst üste Avrupa şampiyonu oluşu kutlanmıştır. Turuncu renkli forması ile Hollanda milli takımı da Avrupa şampiyonu olduğu zaman büyük kutlamalar yapılmıştır.
Sözü edilen etkinliklerin tümünde, Hollanda’da yer yerinden oynamıştır.
Ama dün, öyle bir gün yaşanmıştır ki, hiç mübalağasız, Hollanda ‘Hollanda’ olalı böylesi mutlu bir gün yaşamamıştır.
Kutlama, her yıl olduğu gibi, yine bir kraliyet doğum günü kutlamasıydı.
Ama bu kez gerçekleşen kutlama, iki yıllık bir hasretten sonra büyük bir patlama ile gerçekleşmiştir. Tıpkı, ramazan sonrasında yayınlayacağım, ‘İki yıllık pandemi illetinden sonra ramazanda iftar sofraları şenlendi’ başlıklı haberimdeki gibi bir patlamaydı bu…
Hollanda’da 5 Mayıs, İkinci Dünya Savaşı sonrasında elde edilen kurtuluş günü olarak kutlanır. 4 Mayıs ise, bu savaş sırasında canlarını kaybeden insanları anma günüdür.
Hollanda’da resmi tatiller, dini ve milli bayramların niteliğine göre saptanmıştır.
Milli Bayram olarak sadece 5 Mayıs ve 27 Nisan (eskiden 30 nisan) kutlanır. Noel ve Paskalya ise dini bayramlar olarak kayda geçmiştir.
İşte dün, Kral Willem Alexander’in doğum günü, tüm resmi kuruluşların, fabrikaların, okulların, dükkânların kapalı olduğu bir ‘Milli Bayram’ olarak kutlanmıştı. Bize göre ‘Çok lüks’ görülebilecek olan böylesi bir kutlamayı, Hollanda halkının yüzde 89’u yürekten benimsemiştir.
Kral Willem-Alexander’ın doğum günü Başkent Amsterdam’da olduğu gibi ülke genelinde coşku ile kutlandı. Kral Willem Alexander, Kraliçe Maxima çocukları ve Kraliyet ailesi, bu yıl kutlamalar nedeniyle Maastricht şehrinde halk ile bir arada kutlamalara iştirak ettiler.
Maastricht Belediye Başkanı Annemarie Penn-te Strake bu yıl Kral Günü kutlamalarının kendi şehirlerinde yapılmasından dolayı onur duyduklarını söyledi. Kral Willem Alexander’in 55’inci yaş günü kutlamalarına, Maastricht halkının yoğun ilgisinden dolayı memnun olduğunu söyleyerek halkı selamlayan Belediye Başkanı da mutluluğunu belli ediyordu.
AMSTERDAM’A İNSAN SELİ
Her yıl ‘Kraliçe Günü’ olarak kutlanan nisan ayı sonundaki kutlamalar, Beatrix‘in tahtını 2013’te oğlu Willem Alexander’a devretmesi ile birlikte ‘Kral Günü’ olarak kutlanmaya başlandı. Hollanda’da Kral Günü kutlamaları çerçevesinde kutlamalar nedeniyle ülkenin dört bir yanı ulusal renk olan turuncuya büründü. Amsterdam’da Kral Günü vesilesiyle Dam meydanı doldu taştı. Amsterdam’a bu yıl farklı şehirlerden akan bir milyon insanın 300 bin kadarının tren ile geldiği açıklandı. Şehre akan insan seli nedeni ile trafik araçlara kapatıldı.
Hollandalılar’ın büyük çoğunluğu Kral Willem-Alexander’ın bu görevi başarıyla yürüttüğüne inanıyor. Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre Kraliçe Beatrix döneminde monarşiyi destekleyenler yüzde 85 iken, Willem-Alexander döneminde bu yüzde 89’a yükseldi.
KRAL GÜNÜN’DE SOKAK MANZARALARI
Kral Günü’ndeki sokak manzaralarının ilginçliğini, dostum ve meslektaşım Yavuz Nüfel 25 yıl önce şöyle yazmıştı:
“Her yıl kutlanan ‘Kraliçe Günü’ hemen hemen her sokak satıcılarla dolar taşar…
Çocuklar, kullanılmış oyuncaklarını; büyükler de -işe yarayan ama kullanılmayan- evde yer işgal eden hemen hemen her şeylerini satarlar!..
Çatal-kaşık, iğne-iplik, elektrikli-elektronik cihazlar, ev aletleri, bahçe malzemeleri, masa-sandalye, dolap ve kullanılmış sutyen-külot da dahil olmak üzere, aklınıza gelebilecek ne varsa bulmanız mümkündür sokaklarda…
İnsanın aklına –görmeden- gelmeyen yüzlerce değişik nesneyi görebilmek ise yine ‘Kraliçe Günü’ne özgüdür.
Tabirin yeridir ve söylemek gerekir: tezgâhların arkasında yediden yetmiş yediye her yaştan insan (özellikle yaşlılar), taburelerine, sandalyelerine oturmuş, gelene geçene ‘Bir şeyler al!’ dercesine bakarlar…
Yaşı yetmişin üzerinde bir kadının önünde duran üç-beş parça eşya arasında, ilkel bir çakmak dikkatimi çekti. En azından 150 yıllık vardır, diye düşündüm.
Çakmak taşından çıkan kıvılcımlar, önce kurşun kalem çapında ve 5 cm. uzunluğunda metal bir borunun içindeki fitile temas ettiriliyor, daha sonra da fitil -üfleye üfleye- yanmış bir sigara ateşi kıvamına getiriliyor ve “çakmak” da böylece sigaranızı yakmaya hazır duruma geliyor.
Çakmak denen şeyin “ilk”leri arasında ve hatta atası sayılabilecek bir nesne diyebilirim… Bir tiryaki olarak böylesini ne duymuş ne de görmüştüm…
‘Kocamındı’ dedi yaşlı kadın…
Çakmağı eline aldı ve bana doğru uzatarak, ‘Bir gulden’ dedi. Bir an göz göze geldik. Çakmağın 15-20 cm uzunluğundaki fitilini parmaklarına dolayarak, gözlerini çakmaktan ayırmadan baş parmağı ile metal kısımları okşuyordu.
Hani, yeni doğan bebeğin yanağına hafifçe dokunur, okşar gibi: nazikçe, şefkatle, incitmeden… Veda eder gibiydi… Bir tren istasyonunda sevdiğini, çok uzaklara, belki de bir meçhule yolcu etmenin hüznü vardı yaşlı kadının sesinde, ‘Kocamındı’ derken…
Bir ara yine göz göze geldik yaşlı kadınla: ‘50 cent, genç adam bunu al!..’ dedi. Elimde tuttuğum nesnenin manevi değeri onun için milyarlarca Euro’dan, dolardan daha fazlaydı. Çünkü, çantasından çıkardığı çerçeveli siyah-beyaz fotoğrafı göstererek: ‘Kocam, bu çakmak ona da babasından kalmış…’ dedi gözlerini çakmaktan ayırmadan…
Anlatacak çok şeyi olmasına rağmen, dinleyecek kimsesi olmadığı, konuşacak birini aradığı düşüncesiyle karşısına çömeldim.
I. ve II. Dünya Savaşı’nın yokluk, açlık günlerinden; çocuklarının, torunlarının olmadığından ve bir huzurevinde kaldığından söz etti…
Hatıraları taptaze, capcanlıydı. Kocasından kalan, çok ama çok önem verdiği en değerli hatırayı satmasını bir türlü anlayamadığımı anlatmak için, kelimeleri özenle seçmeye çalıştım…
Kendisinin ölüp gitmesi halinde en değer verdiği eşyaların yok olup gitmesine, kaybolmasına gönlü razı değildi. Özellikle bazı eşyalarının daha uzun yıllar yaşamasını istediği için satıyordu.
Elinde tuttuğu çakmaktan gözlerini ayırıp gözlerimin içinde bakarak: ‘Bunu sana hediye edebilir miyim?’ dedi…
Anıların, hatıraların bit pazarına düştüğü o gün, sabahın ilk ışıklarıyla çıkıyorum evden ve gün batımına kadar da yaşlı insanların tezgâhlarından, yüreklerinden anılar topluyorum…”
KRAL GÜNÜ’NDE TÜRKLER’İN YERİ
Yukarıdaki fotoğraf, 3 yıl önce çekilmişti. Deventer Başkonsolosumuz Tuna Yücel Modrak, Kral Günü’nde döner satan bir Türk’ten, tabağına döner alıyordu.
Önceleri ‘Kraliçe Günü’, 2013’ten bu yana da ‘Kral Günü’ olarak kutlanmakta olan, çok eğlenceli bu günde, Türkler de yerlerini alıyorlar. Evlerinde kullanmadıkları eşya ve giysileri, tıpkı Hollandalılar gibi sokaklarda satışa çıkaran Türkler, bu kez özel izin alarak kurdukları standlarda da köfte ekmek gibi yiyecek ve içecek satıyorlar.
Ülkenin çeşitli şehirlerinde Türk kuruluşları, Kral Günü’nü kutlamak için etkinlikler düzenliyorlar.
Bu yıl yapılan etkinliklerin haberini henüz alamadığım için, 3 yıl önceki bir etkinliği sizlere sunuyorum.
ARNHEM TÜRKİYEM CAMİSİNDE KRAL GÜNÜ
Arnhem Türkiyem Camii’nde Kral Günü 27, 28 ve 29 Nisan günleri Kermes düzenlenerek kutlandı. Türkiyem Camii Yönetim Kurulu Başkanı Galip Aydemir konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Arnhem Türkiyem Camii ilk kez, ana teması Kral Günü olan bir Kermes düzenledi. Türk mutfağından hazırlanmış çeşitli yemeklerle, klasik Hollanda oyunlarıyla, her türlü eşyanın satıldığı pazarıyla, ziyaretçilere camimiz de gösterilecek. Geleneksel kermese turuncu bir renk katarak camiyi ve önündeki meydanı süsledik. Bu fikri bizim gençlerimiz üretti. Böylece gençlerimiz sayesinde Hollanda Kral Günü bizim camimizi tanıtmak için güzel bir fırsat oldu.’ dedi.
Caminin bulunduğu Presikhaaf mahallesinde motorlu çocuk treni kermes boyunca eğlencenin merkezi oldu. Trenin kalkış noktası Türkiyem Camisi’ydi..
Üç günlük programda Hollanda’nın gelenekleri Türk kültürüyle örtüştü ve birbiriyle kenetlendi.Geleneksel Hollanda oyunları, çocukların ikinci el eşya satmaları, caminin içinde tur düzenlenmesi, ev yapımı Türk yemekleri ve çay, kahve ikramı da cabasıydı.
ARTUKLU HABER AJANSI-HOLLANDA
HABER;İLHAN KARAÇAY