İlhan Karaçay Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Ebutaleb’e soruyor:
*16 Yaşında öldürülen Hümeyra için ‘Bir Türk daha eksildi’
yazan polise üç günlük disiplin cezası hak mıdır?
*Bu vicdansız davranışın ardından, Hümeyra’nın üzgün ailesine
‘özür’ ziyareti yapıldı mı?
*Rotterdam Emniyet Müdürü değil, vicdansızlığı yapan polis
memuru ve suç ortakları özür dilemeyecekler mi?
*Whatsapp grubunda yer alan ve ırkçı söylemleri paylaşan diğer
polis memurları da cezasız mı kalacak?
Skandal, skandal, skandal diye feryat ettiğimiz Hollanda’da, bu çirkin söylemi tekrarlamamak istiyoruz ama, gelişmeler bunu yapmamıza engel oluyor.
Kaçıncı skandal olduğunu hesap edemedim ama, www.ilhankaracay.com’da arama yaptığınız zaman bulabileceğiniz skandallara eklenen kahpelik, iki yıl önce Rotterdam’da yaşanmış.
Hatırlayacaksınız, iki yıl önce Rotterdam’da 16 yaşındaki Türk kızı Hümeyra, kendisine aşık olan bir Türk’ü ret ettiği için, okul çıkışında takip edilerek öldürülmüştü.
Bu konuyu genişce altta okuyabilirsiniz.
Olayı takip eden bir polis grubu, aralarında whatsapp görüşmeleri yaparken, bir polis memurunun, ‘Yine bir Türk daha eksildi’ şeklinde ırkçı bir söylem yazmış olduğu, NRC Gazetesi’ndeki yayından sonra anlaşıldı. Bu ırkçı grubun, aralarındaki yazışmalarda, göçmen azınlıklar için, ‘Kankervolk-Kanserli Halk’ , ‘Kutafrikanen- Afrikalı vaginalar’,
‘Pauperallochtonen-Sefil yabancılar‘ ve ‘Schieten-Kurşunlayın’ gibi suç unsuru sayılan çirkin sözler yazdıkları ortaya çıktı.
Yazışmalarda, ‘Eşcinseller ve müslümanlar toplum içinde geri hizmetlerde yer almalı’ denildiği yazılırken, Utrecht’te bir Türk’ün tramvay saldırısından sonra ise, ‘O tramvay ile Rotterdama yanaşacak olan Türkler’in hepsi yok edilmeli’ denildi.
Whatsapp yazışmaları ortaya çıktıktan sonra, geçtiğimiz şubat ayında, 5 polis memuruna yazılı tekdir gönderilmekle yetinildi.
Rotterdam Emniyet Müdürü Fred Westerbeke, yaşananların ‘Çirkin ve kabul edilmez’ olduğunu söyledi ama, diğer meslektaşlar verilen cezanın yetersizliğinden söz ettiler.
Ama nedense, hem Emniyet Müdürü Westerbeke ve hem de Belediye Başkanı Ebutaleb, böyle suç işleyenlere ikinci bir şans verilmesi gerektiğini belirttiler.
Yaşananlardan çok rahatsızlık duyan Hümeyra’nın ailesi ise, bu çirkinliği yapan polis memurlarının görevden atılmaları gerektiği belirttiler.
‘Bir Türk daha eksildi’ sözünün Hümeyra için mi kullanıldığı sorusuna, Hümeyra’nın cinayet davasını üstlenen avukat Nelleke Stolk cevap verdi ve, polislerin yaptıkları yazışmalarda katil Bekir’in isminin geçtiğini, olayın haliyle kendilerini bağladığını belirtti,
Polislere verilen yazılı tekdir cezalarını yetersiz bulan Hümeyra’nın ailesi, tazminat konularında uzman olan ve genellikle mağdurları savunan bir diğer Avukat Richard Korver’e yetki vererek haklarının aranmasını istedi.
Şimdi, Rotterdam polis teşkilatının başı olan, Belediye Başkanı Ahmed Abutaleb’ soruyorum:
Bu işin üzerine daha ciddi bir şekilde gitmen gerek miyor mu?
Hümeyra’nın ailesini derinden vuran bu gelişmeden sonra, Emniyet müdürü ile birlikte aileyi ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?
Bu soruların cevabını almak için bekleyeceğiz ve göreceğiz.
(Irkçı polisleri kınamak için bugün Rotterdam’da bir protesto gösterisi yapılacak)
HÜMEYRA’NIN ÖLÜDÜRÜLMESİNDEN SONRA YAZMIŞ OLDUĞUM ANALİZ.
İlhan KARAÇAY’dan, Hollanda’da işlenen Hümeyra cinayetinin analizi…
Caninin, Facebook’ta, ‘Eşkiya Dünya’ya Hükümdar Olmaz’ filminden bir fragman yayınlaması, polisin dikkatini çekmemiş..
Genel görüş :Polis ihmalkârlığı.
Şüpheli görüş:Sevgi ihmalkârlığı.
Saçma görüş :Din ve Kültür farkı kaynaklı.
Hollanda’da geçtiğimiz aralık ayında meydana gelen bir cinayet, gerek yerli halk içinde ve gerekse yabancılar arasında büyük çalkantılara neden olmuştu. Başta, cinayetin işlendiği Rotterdam kentinin Belediye Başkanı Ahmed Abutaleb olmak üzere, siyasi otoritenin, Lahey Büyükelçimiz Şaban Dişli ve Rotterdam Başkonsolosumuz Aytaç Yılmaz’ın direkt olarak ilgilendikleri ve taziye ziyaretinde bulundukları bu cinayet, ne yazık ki bazıları tarafından bir ‘Türk/İslam geleneği cinayeti’ olarak damgalandı.
Lahey Büyükelçimiz Şaban Dişli taziyede.
Olayın duyulmasının ardından Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Abutaleb, T.C. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli, T.C. Rotterdam Başkondolosu Aytaç Yılmaz başta olmak üzere, vatandaşlar ve çeşitli STK temsilcileri Hümeyra’nın acılı ailesini bir an olsun yalnız bırakmadılar. Yapılan otopsinin ardından Crooswijk’de bulunan gasilhaneye
getirilen Hümeyra’nın naaşı, daha sonra cenaze namazı için Rotterdam Mevlana Camii’ne getirildi.
Okul arkadaşları, akraba ve komşuları başta olmak üzere, Mevlana Meydanı’nı dolduran binlerce insanın göz yaşları, talihsiz 16 yaşındaki Hümeyra için aktı.
Genç kızın cenaze namazını katılanların arasında T.C. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, DENK Partisi Lideri Tunahan Kuzu, Hümeyra’nın babası ile yan yana saf tuttu.
Cenaze namazını T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu Din İşleri Ataşesi Ali Parlak kıldırdı. Hümeyra’nın babası Sadık Öz zorlukla ayakta dururken, namaz sonrası fenalık geçirdi. Hollanda medyasının yoğun ilgi gösterdiği cenaze namazına yaklaşık 4 bin kişi katıldı.
Kılınan namazın ardından talihsiz Hümeyra’nın naaşı, defnefşlmek üzere baba toprağı Karaman’a dualar eşliğinde yolcu edildi.
Yukarıda okuduğunuz haber, Hollanda medyasında da çok geniş yankılandı.
Ne var ki, aynı yayın organlarının çoğu, cinayeti bir ‘Türk/İslam geleneği cinayeti’ olarak damgalandı.
Hepimizi rahatsız eden bu haberlere reaksiyonda bulunan Hollandalılar arasında, vurgulama ile hemfikir olanlar çoğunluktaydı. Ama Hümeyra’nın katiline de lanetler yağdırılıyordu.
Bu duruma çok üzelen Zehra Sarıaslan, Hollandaca olarak yayınladığı mektubunda, cinayet nedenini Türk/İslam kültürüne bağlayanlara isyan etti.
Zehra sarıaslan Harderwijk şehrinde doğmuş. Önceleri pazar yerlerinde sebze ve meyve satmış, Sonra tahsiline devam etmiş ve Birleşmiş Milletler’de gençlerin temsilcisi olmuş.
Zehra Sarıaslan, İşçi Partisi’nden de meclis üyeliği için aday olmuş.
İşte Sarıaslan’ın yazdıklarından bir demet:
16 Yaşındaki Hümeyra’nın, 31 yaşında bir adam tarafından silahla vurulması haberi karşısında şaşkına döndüm. Ama bundan kötüsü, bu trajik olaydan sonra okuduğum çeşitli reaksiyonlar oldu. Kurban edilene gelen destek reaksiyonları yanında, kurbanın, cinayeti işleyen ile ilişkisi nedeniyle azarlayanlar da vardı. Bazıları bunu Türk/İslam kültürü ile bağdaştırıyor. Bu olayın, aynı kültürün problemli oluşunun kanıtı olduğunu söyleyenler var.
Öncelikle, Hümeyra ile suçlu arasındaki ilşki hakkında hiç kimse bilgi sahibi değil.
Hümeyra’nın bu adamla ilişkisi olabileceğinin yanında, belki de bu adam Hümeyra’ya sarkıntılık yapıyordu, Hümeyra da ret etmekten korkuyordu. Hiç kimse Hümeyra’yı ve aldığı terbiyeyi muhakeme edemez. Velev ki, bu kişi ile ilişkisi olsa da… Biz ne olduğunu bilmiyoruz. Belki manipüle edilmiştir veya şantaj yapılmıştır. Kendisi henüz 16 yaşında bir çocuktur. Herkes hata yapabilir ama hiç kimse hayatını tehlikeye atmaz. Kurban’ı, uygunsuz hareket veya aile terbiyesi almamakla suçlamak kolaydır. İnsanları önyargı ile suçlama girişimlerinden vazgeçmeliyiz.
Bunun yanında, reaksiyonlarda bir başka unsur daha var: Olanların ‘Kültürel Çerçeve’ olarak kurumlanması. Gerçeği yansıtmayan görüşler ve bilgi eksikliği, spekülasyona dayalı kapsamlı analiz ve görüşlere yol açmış. Olay, Türk veya islam kültürünün belirli bir sorununun bir sonucu olabilirmiş. Bu sorunu etnik bir arka plan, din veya kültür ile suçlamak için çok erken. Bu problemi, etnik geçmişe, din ve kültüre bağlamak saçmalıktır. Böylece gerçek problem bir kenara itiliyor ve kadınların bu tür şiddete maruz kalmalarını kolaylaştırıyor.
Hollanda’daki tüm kültür gruplarında, kadınları genelde bu tür şiddetin kurbanı oldukları araştırmalar sonucunda bilinmektedir. ‘Kültürel Çerçeve’ yapmak yerine ve bu olayı, yabancı düşmanlığı yapmak için kullanmak yerine, tüm bunlarla nasıl başa çıkılabileceğine bakmamız gerekir.
Polis, doçentler ve profesyonellerin katkısı ile kadınlara karşı şiddeti önleme konusu halledlmelidir. Böylece Hümeyra gibi kurban olmaz Taaa ki. egoları uğruna suçsuz kızları öldürmelerine son verilene kadar…
Sarıaslan’ın yayınladığı yazıda belirtilen ‘Türl/İslam kültürü cinayeti’ iddiası, elbetteki saçma bir iddiadır.
Cinayeti işleyen Bekir denen adama ‘Manyak’ demekten başka bir özellik tanıyamayız.
Bu manyağın Facebook sayfasına girdiğiniz zama, gerçek yüzünü göreceksiniz.
Ben gazetecilik anlayışı ile bu manyağın facebook sayfasını buldum ve inceledim.
Saçma sapan film görüntüleri doldurmuş sayfasına…
Eşkiya Dünya’ya Hükümdar Olmaz serisinde Hızır, eşini sokağa atarken.
Cinayetten sonra facebook’taki takipçiler tarafından küfür yağmuruna tutulan bu manyak, facebook sayfasına, ‘Eşkiya Dünya’ya Hükümdar Olmaz’ fiminden bir fragman koymuş.
Fragmanda, Hızır’ın eşi boşanmak istediğini söylüyor. Hızır da karısına şunları söylüyor:
‘Bizde terketmek yok dedik, sen var dedin. Eğer ben buna izin veriyorsam, o kişi benim için ölmüştür. Sen de benim için ölü sayılırsın.’
Eşi, Hızır’a bir şey söylemeye kalkışınca, ‘Sus, ölüler konuşmaz. Ben hakkımı helal etmiyorum’ diyor Hızır.
Demek ki bu manyak, planını Türk/İslam kültüründen değil, mafyanın kurallarından araklamış.
İşte ben de, doğruysa şayet, ‘Lanet olsun böyle gelenek ve göreneğe’ diyorum.
Haaa, bir şey daha var: Radyo Televizyon Üst Kurulu RTÜK elemanları, televizyonlardaki söylemlere dikkat etmezlerse, çocuklarımız pek çok kötü şeyi televizyonlardan kapacaklar.
Bu ara, Hollanda’yı yönetenlere de bir çift sözüm var. Değiştirin artık şu insancıl (!) ceza yasalarınızı. En azından Bekir gibi canilere ağır cezalar koyun.
Hoş, bizim çocuklar, bu caniye ömür boyu hapis cezası verilmesi için imza kampanyasına başladılar bile. Bir saat içinde 3 bin imza toplanmış. Gerekli olan 40 bin imzayı bulmaları zor olmayacak. Belki de yüzbin, hatta milyon imza toplanacak.
Yukarıdaki bilgilerden başka, cinayet sonrasında yapmış olduğum araştırmadan alttaki analizi kayda geçirebiliriz:
Hümeyra’yı katleden cani Bekir Eraslan’ın geçmişteki sabıka dosyası çok kalındır.
2014 yılında yapılan bir davranış araştırmasında, Hümeyra’nın katili Bekir Eraslan’ın tam anlamıyla ‘Geri zekalı’ olduğu saptanmış. Esrar ve alkol kullanımı ile birlikte, bu caninin, ‘Bipolar bozukluk’ veya ‘Manik depresif hastalık’tan muzdarip olduğu da saptanmıştı.
Zaman geçtikçe bu davranış bozukluğu daha da tehlikeli bir hal almıştır.
Polisteki kayıtlara göre, bu yılın 7 mayıs günü, cani Bekir’in Delfshaven semtindeki evinde çok tartışmalı ve şiddet içeren bir olay yaşandığı iddia ediliyor. Hümeyra’nın kendisi ile olan ilişkisini sona erdirmek istediğini duyunca zivanadan çıkan cani Bekir’in, kızgınlığından ortalığı harabeye çevirdiği iddia ediliyor.
Cani Bekir Eraslan
İşte kayıtlardaki iddialardan bir kesim: Kendisinden çok yaşlı olan Bekir’den çok korkan Hümeyra, tam o olayın cereyan ettiği sırada kendisini telefonla arayan bir arkadaşına, ‘Bekir’den kesinlikle ayrılacağım’ deyince, çılgına dönen cani Bekir, Hümeyra’ya sert bir tokat attıktan sonra onu itelemişti. Sırtüstü düşen Hümeyra’nın başı, televizyon sehpasına çarpınca yaralandı. O sırada halâ telefonla konuşan kız arakadaşının polise haber vermesinden korkan cani Bekir, tam o sırada kapı zili çalınınca, ‘Şayet gelenler polis ise önce seni bıçaklayarak öldüreceğim, sonra kapıyı açacağım’ diye havladı.
Ama gelenler polis değildi.
Bir gün önce yaşananları içine sindiremeyen Hümeyra, ablası ile birlikte polise gidip darbe yemekten ve tehdit edilmekten şikayetçi olduğunu belirtirken, ‘Bundan sonra başıma geleceklerden korkuyorum’ diyerek polisten yardım istedi.
Ne var ki, şikayetin ardından akşam saatlerinde Hümeyra’yı telefonla arayan cani Bekir, telefonu alan ablasına, ‘Sizi yok edeceğim, seni bıçaklayarak öldüreceğim. Senin nerede ikamet ettiğini biliyorum. Senden sonra Hümeyra’yı da öldüreceğim’ tehdidinde bulunca, bu kez Hümeyra’nın ablası polise gitti ve durumu anlatarak tekrar şikayetçi oldu.
Günler geçiyordu ama cani Bekir’in telefon tehditleri susmuyordu. Cani Bekir Hümeyra’ya 600 euroluk bir ayakkabı hediye etmişti. ‘O ayakkabıyı bana getirmezsen….’ diye küfür eden cani Bekir, ağıza alınmaz bir şekilde ‘İkinizi de iğfal edeceğim’ küfürünü savurdu.
Neden sonra polis, 9 ve 10 mayısta ifadesini almak üzere cani Bekir’i karakola götürdü.
Yüzsüz Bekir polise, ‘Hümeyra’nın benden kesin olarak ayrılmak istediğini anlayınca, kendisine verdiğim 600 euroluk ayakkabıyı, 1000 euro nakit parayı ve yüzüğü geri istedim. Ablasına, ‘seni bulursam öldüreceğim’ dedim. Hümeyra’yı da ölümle tehdit ettim’ ifadesinde bulundu.
Cani Bekir sabıka dosyası çok kabarıktı. 16 ağustos günü polis-hakiminin çağrısına kulak asmayan cani Bekir, çeşitli kaba kuvvet olaylarından ötürü hüküm giymiş. Cani Bekir’in avukatı, müvekkilinin tutuklanmaktan korktuğu için gelmediğini söylemiş. Avukata göre cani Bekir, hatalı olduğunu anlamış, duygularını yumuşatmak için bir motor kulübüne üye olmuş
Hollanda Topluma Kazandırma Kurumu’nun hazırladığı ve mahkemeye sunduğu bir rapora göre, cani Bekir çok sayıda genç kız ile ilişki kurmuş. Bu ilişkilerin sonlandırılmasını duyduğu her seferinde kaba kuvvet kullanan ve tehdit eden cani Bekir, ayrılıklardan sonra da tehditlerine devam etmiş
Topluma Kazandırma Kurumu’nun raporuna göre, 2014 yılında uzmanlar tarafından muayene edilen cani Bekir’in, ‘Geri zekalı’ olduğu saptanmış. Esrar ve alkol kullanımı ile birlikte, bu caninin, ‘Bipolar bozukluk’ veya ‘Manik depresif hastalık’tan muzdarip olduğu da saptanmış.
Savcı, zaaman geçtikçe davranış bozukluğu daha da tehlikeli bir hal alan cani Bekir’in hapis cezasına çarptırılmasını istedi. Hakim, 3 haftası tecilli 6 hafta hapis cezası verdi. İki yıllık deneme döneminde cani Bekir, ne Hümeyra ile ne de ablası ile kesinlikle temasa geçmeyecek ve yanaşmayacaktı.
Temyiz, hapislik cezasını erteledi ama, mahkemenin koyduğu şartları onaylamıştı. Buna göre cani Bekir Hümeyra ve ablasına kesinlikle yanaşmayacak ve temas kurmayacaktı.
Ama cani Bekir bu karara uymamıştı. Hümeyra’nın okul arkadaşları ve yeğeni, cani Bekir’in sürekli geldiğini ve tehditlerine devam ettiğini ifade ediyorlar.
Durum o kadar korkutucu bir hal alınca Hümeyra yeniden polise gitti ve şikayette bulundu.
Hümeyra, kendisine ulaştırılan, cani Bekir’in iki elinde silah bulunan bir fotoğrafını da polise vermiş
Bu şikayetten sonra polis, cinayetin işlendiği gün saat 14.00’te Hümeyra’ya randevu vermiş.
Cani Bekir’in bu randevudan haberi var mıydı bilinmez ama, randevu saatinden 45 dakika önce okulun arka sokağında siyah renkli bir Opel Signum durdu.
Okul yeni dağılmıştı. Hümeyra da siyah opelin bulunduğu sokağa girmişti. Orada cani Bekir’i gören Hümeyra gerisin geriye okula koşmaya başladı. Cani Bekir de O’nu takip etti. Arkadaşlarının bakışları arasında bisikletlerin bulunduğu garaja giren Hümeyra, kendisini kovalayan canı Bekir tarafından kurşunlandı.
Arkadaşları, tam 8 el ateş edildiğini duyduklarını ifade ettiler.
O anda yapılan tıbbi yardımlar fayda etmedi ve hayatının baharındaki Hümeyra yattığı yerde can verdi.
Cani Bekir daha sonra aynı otomobile bindi ve kaçtı ama polisin sıkı takibinden kurtulmadı ve Rotterdam’ın kuzeyinde yakalandı. Otomobilde başkalarının da bulunduğunu öğrenen polis, sonraki günlerde iki kişiyi daha tutukladı. Polis, caninin Hümeyra’yı kaçırma planı olduğunu, başarılı olamayınca da cinayeti işlediğini düşünüyor.
Ne ilginçtir ki, polisin tutukladığı biri 25 diğeri 31 yaşlarındaki iki kişi mahkemede hakim tarafından serbest bırakıldılar. Daha sonra bu iki kişinin yeniden tutuklanması istendi. Ne var ki, daha önce serbest bırakılan iki kişi şimdi kayıplara karıştı.
Hümeyra’nın cenaze namazı Mevlana Camii’nde kılınırken, camiye yakın Mevlana Meydanı’nda 4 bin kişi göz yaşları döküyordu.
Şimdi, tartışılmasını istediğim iki konu var.
Bunlardan birincisi, Hollanda polisinin vurdumduymazlığı.
İkincisi ise, Hümeyra’nın ölümüne karıştırılan Türk/İslam kültürü bahanesi.
Önce polisin tutumu:
Hepimiz iyi biliyoruz ki, Hollanda’daki ceza yasaları hiç de caydırıcı değil.
Saçma olan yasalar da var.
İsterseniz sizi 40 yıl önceye götüreyim.
Amsterdam’da iki trafik polisi bir otomobilliye ceza yazarken, yanlarında esrar içen hippilere sadece baktılar. O zaman çektiğim bu görüntü Hürriyet’in arka sayfasında, yarım sayfa olarak yayınlanmıştı.
Yine 40 yıl önce, Utrecht şehrinde bir vatandaş bana gelmiş ve komşusunun kendisine silah çektiğini söylemişti. Birlikte gittiğimiz karakolda görevli olan polis, ‘Bir şey yapamayız, komşu silahı kullanırsa gelin’ demişti. Yani adam önce ölecek ve sonra da şikayet edecek.
Şimdi, Hümeyra’nın son yedi ayda başından geçenlere bakınız. Bütün olumsuz ve korkutucu gelişmelere rağmen polis, yasaklı bir caninin bilmem kaçıncı defa okula gelişine engel olmuyor.
Böylesine bir manyağı adım adım, dakika dakika izlemesi gereken polis, benim bir gazeteci olarak merak edip bulduğum, facebook’taki fragmandan bile habersiz. İlk haberimde belirttiğim gibi, cinayetten sonra facebook’taki takipçiler tarafından küfür yağmuruna tutulan bu manyak, kendi facebook sayfasına, ‘Eşkiya Dünya’ya Hükümdar Olmaz’ fiminden bir fragman koymuş.
Fragmanda, başroldeki Hızır’ın eşi boşanmak istediğini söylüyor. Hızır da karısına şunları söylüyor:
‘Bizde terketmek yok dedik, sen var dedin. Eğer ben buna izin veriyorsam, o kişi benim için ölmüştür. Sen de benim için ölü sayılırsın.’
Eşi, Hızır’a bir şey söylemeye kalkışınca, ‘Sus, ölüler konuşmaz. Ben hakkımı helal etmiyorum’ diyor Hızır.
Burada belli oluyor ki cani Bekir, günahsız Hümeyra’yı acımasız bir şekilde katledecek.
Polisin hizmetinde Türkçe bilen tercümanlar olduğunu biliyoruz.
Bizim gazeteci olarak yazılarımızı, henüz yazma aşamasında bile okuyabilen polis, tehlike arzeden bir manyağın bilgisayarını neden kontrol etmedi?
Şimdi gelelim şu Türk/İslam kültürü safsatasına…
Demek ki bu manyak, planını Türk/İslam kültüründen değil, mafyanın kurallarından araklamış. Bildiğimiz kadarıyla, Hümeyra’nın ailesi, İslam kurallarına saygılı bir şekilde yaşayan mutaassıp bir aile.
Hümeyra’nın güzel yüzlü fotoğrafına baktığınız zaman bu mutaassıplığı göreceksiniz.
Doğuş Gazetesi’nin yazdığına göre, Hümeyra’nın babası Faruk Öz, Ravza Camii cemaatinden.
Kesin olarak biliyorum ki, bu aile, kızlarının kendisinden çok yaşlı olan bir manyak ile ilişkisi olduğuna hiç inanmayacak ve itiraz edecektir. Belki de kesin dille yazılan hikayeye de kızacaklardır. Ama ne var ki eldeki kayıtlar başka şeylere işaret ediyor.
Burada Hümeyra’nın ailesini tenzih ederim. Aile, Hümeyra’ya gerekli olan sevgi ve ilgiyi mutlaka hissettirmiştir.
Uzmanlara göe, aileler mutaassıp da olsa, liberal de olsa, sonsuz özgürlükçü de olsa, kızlarına daha çok ilgi göstermeli ve itina ile yetiştirmeliler. ‘Benim çocuğum yapmaz’ savunması yerine, çocuklarına daha çok sevgi ve ilgi göstermeliler. Çocuklar, sevgi ve ilgiyi başkalarında arama ihtiyacı hissetmemeliler.
İşte biz bunlara dikkat edersek, polis de savsaklama yerine işini daha iyi yaparsa bunun gibi cinayetler önlenebilir.
Cinayet, Hollanda medyasının ve bazı çok bilmişlerin iddia ettiği gibi, din ve kültür farklılığından işlenmemiştir. Öyle olsaydı, 2017 yılında Hollanda’da meydana gelen 2850 kadına şiddet olayı da, Hollanda din ve kültürüne bağlanırdı.
Bu konuda yazdığım ilk haberde, Zehra Sarıaslan’ın Hollandaca olarak yayınladığı bildiriyi size sunmuştum.
Sarıaslan yazısının bir bölümünde şöyle diyor:Bunun yanında, reaksiyonlarda bir başka unsur daha var: Olanların ‘Kültürel Çerçeve’ olarak kurumlanması. Gerçeği yansıtmayan görüşler ve bilgi eksikliği, spekülasyona dayalı kapsamlı analiz ve görüşlere yol açmış. Olay, Türk veya islam kültürünün belirli bir sorununun bir sonucu olabilirmiş. Bu sorunu etnik bir arka plan, din veya kültür ile suçlamak için çok erken. Bu problemi, etnik geçmişe, din ve kültüre bağlamak saçmalıktır. Böylece gerçek problem bir kenara itiliyor ve kadınların bu tür şiddete maruz kalmalarını kolaylaştırıyor.
Şimdi, gerek topluma ait bireyler ve gerekse toplumu yönetenler daha dikkatli olursa, bu gibi hunharlıklar önlenebilir.
Gül yüzlü, melek gibi günahsız Hümeyra’ya Allah rahmet eylesin, acılı ailesine de sabırlar versin.
Bini aşkın kişi Hümeyra için yürüdü.
Hümeyranın öldürülmesinden 10 gün sonra, Rotterdam’da çok hazin bir dayanışma örneği sergiledi. Kadına şiddeti protesto ve Hümeyra için sadece kadınlar değil, erkekler de sessiz bir yürüyüşe katıldılar.
‘Kadın şiddetine hayır’ ve ‘Başka Hümeyralar kurban gitmesin’ pankartları ile yürüyen bini aşkın kişi arasında Rotterdam Belediye Başkanı Ahmed Abutaleb de vardı.
ARTUKLU HABER AJANSI-HOLLANDA
HABER;İLHAN KARAÇAY