HOLLANDALI HUKUKÇU AKADEMİSYENDEN HOLLANDA HÜKÜMETİNE SUÇLAMA

Amsterdam Üniversitesinde, Politika ve Uluslararası Hukuk Yüksek Öğretim üyesi Av. Geert-Jan Alexander Knoops ve Utrecht Üniversitesi`nde İnsan hakları Hukuku Yüksek Öğretim Üyesi Tam Zwart Hollanda`nın , Türk politikacıları ret ederek Uluslararası hukuk

Dünya 25.03.2017 13:05:38 0
HOLLANDALI HUKUKÇU AKADEMİSYENDEN HOLLANDA HÜKÜMETİNE SUÇLAMA

Amsterdam Üniversitesinde, Politika ve Uluslararası Hukuk Yüksek Öğretim üyesi Av. Geert-Jan Alexander Knoops ve Utrecht Üniversitesi'nde İnsan hakları Hukuku Yüksek Öğretim Üyesi Tam Zwart Hollanda'nın , Türk politikacıları ret ederek Uluslararası hukuk kurallarını çiğnediğini açıkladılar.

 

İlhan Karaçay'ın Hollanda'dan bildirdiği habere göre; 

''Amsterdam Üniversitesinde, Politika ve Uluslararası Hukuk Yüksek Öğretim üyesi Av. Geert-Jan Alexander Knoops ve Utrecht Üniversitesi'nde İnsan hakları Hukuku Yüksek Öğretim Üyesi Tam Zwart'ın iddialarıdır. (İlhan Karaçay)

Haberin Türkçesi şöyle: (Orijinal Hollandaca haber altta)

Hollanda, Türk politikacıları ret ederek Uluslararası hukuk kurallarını çiğnemiştir.

Türk Bakanları Hollanda'ya sokmamak için geçerli bir neden yoktu.

Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişkiler, sadece siyasi alanda değil, hukuki alanda da bozuldu. 
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun uçağına iniş izni verilmemesi ve Aile bakanı Kaya'nın istenmeyen yabancı ilan edilmesi, 1961 Viyana Diplomatik İlişkiler Anlaşması'na aykırıdır.

Bu anlaşmaya göre, başka ülkelerin Bakanları Hollanda topraklarında serbestçe hareket edebilirler. Bu anlaşma bir ülkeye, yabancı Bakanlar'ın girişine önlem aldırabilir ama, bunun yapılabilmesi için olağan dışı gerekçelerin olması lazım. (örneğin devlet sırlarının açığa çıkarılması ve casusluk gibi)

Yabancılar yasasına göre, Hollanda'nın ulusal güvenliğine tehdit oluşturan ve Hollanda'nın uluslararası ilişkilerine zarar verecek olanlar 'istenmeyen yabacı' ilan edilebilirler. Ama, Bakan kaya'da olduğu gibi, onların konuşmalarını imkansızlaştırma hakkı yoktur.

Anlaşıldığı üzere, Bakan Kaya'nın beraberindeki iki kişinin, ellerinde diplomatik pasaportları olduğu halde tutuklanmaları da Uluslaraarası hukukun ihlalidir.

20013 yılında, o zamanın Dışişleri bakanı Frans Timmermans'ın başı ağrımıştı. Zira Hollanda adliyesi, sarhoş bir şekilde çocuklarını dövmekte olan Rus diplomat Dimitri Brodin'in evine girmişti. Ne var ki, onun diplomatik konumu, evine girilmesine izin vermiyordu. Bu durumda Timmermans'a Rusya'dan özür dilemekten başaka yapacak şey bırakmıyordu.

Hollanda hükümeti, Türk pasaportu da taşıyan Hollandalılar'ın, yapılacak olan referaandumda 'evet' oyu kullanılması çağrısı konusunda taraf olmuştu. Bu çağrıya önlem almak için Türk Bakanları ülkeye sokmamak için geçerli bir neden yoktu. Ayrıca, fikir özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü de ihlal edilmişti.

Avrupa İnsan Hakları Anayasası'na (EVRM) göre, bir kişinin konuşma özgürlüğü kısıtlanamaz. EVRM, politikacıların milliyetine bakmaksızın haklarını daha gçlü bir şekilde korumaktadır.

Başbakan Rutte'ye göre, Türk Bakanlar'ın Hollanda'ya girişi, Hollanda toplumu içinde, başka ülkelere ait politik kampanyalar yapılması için yer olmadığı için önlenmiştir. Ama 2013 yılında, zamanın Başbakanı David Cameron'a, Brexit-referandumu için Lahey'de izin verilmişti. Üstelik, Hollandalı politikacılar da dış ülkelerde faaliyet göstermişlerdir. Tıpkı, İşçi Partili Bakan Ploumen'in New York'ta yaptığı gibi.

Ve bir başka ülke, Hollandalı bir politikacının konuşmasına mani olursa, Hollanda devleti hemen harekete geçiyor. Zamanın Dışişleri Bakanı Maxime Verhagen, 2009 yılında, Geert Wilders'in Birleşik Krallığa girmesine izin verilmemesi üzerine, İngiliz meslektaşına itirazda bulunmuştu. Wilders o zaman, parlamentoda galası yapılacak olan Fitne filmi için gitmişti.
(Wilders'in ülkeye girme kararı İngiliz mahkemesinden çıkmıştı)

Belediye Başkanı Aboutaleb, önce Türk başkonsolosun residansının bulunduğu caddenin, sonra da Başkonsolosluğun bulunduğu sokakların kapatılması emrini vermişti. Belediye yasaları böylesi bir olağanüstü hale izin veriyordu. Ama, bunun için bir kargaşa ortamının kesinliği var olmalıydı. Ama Belediye Başkanı, gerekçe olarak, sosyal medyadan çağrı yapıldığını ve yığınların da buna kulak verdiğini gösterebildi.
Ama bu yeterli bir neden değildi. Çeşitli grupların kargaşa çıkaracaklarına dair bir belirti yoktu. Böyle bir ortam olsaydı dahi, polisin oradaki görevi, Türk politikacıların konuşabilmeleri için önlem almak ve muhtemel karşı gösterilere mani olmaktı.

Hollandalı politikacılar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, kendisini daha da diktatör yapacak olan referandumun başarılı olmaması için podyumları kullanamamasını istiyorlardı. Kaldı ki, diktatörler referandum yapmazlar. Anayasa ve uluslararası hukuk şartları, bu gibi hakları korumaktadır.

Anayasa, hükümeti, uluslararası hukuk kurallarına uymasını emrediyor.
Bu olayda Hollanda bu yükümlülüğü yerine getiremedi.
******************
Onderstaande bewering is niet van mij. Geert-Jan Alexander Knoops is advocaat en bijzonder hoogleraar politiek van het internationaal recht aan de Universiteit van Amsterdam en Tom Zwart is hoogleraar rechten van de mens aan de Universiteit Utrecht, beweren dat. (İlhan Karaçay)

Nederland schond de internationale rechtsorde door Turkse politici te weigeren.

Er waren geen geldige redenen om de Turkse ministers de toegang tot Nederland te ontzeggen.

Door: Geert-Jan Alexander Knoops en Tom Zwart. 24 maart 2017

In relatie tot Turkije ging er vorige week niet alleen diplomatiek, maar ook juridisch het nodige mis. Zo waren het intrekken van de landingsrechten van minister van Buitenlandse Zaken Cavusoglu en het tot ongewenst vreemdeling verklaren van minister van Gezinszaken Kaya strijdig met het Verdrag van Wenen inzake diplomatiek verkeer van 1961.

Volgens dat verdrag mogen ministers van andere staten zich vrij bewegen op Nederlands grondgebied. Weliswaar biedt het verdrag de mogelijkheid om een buitenlandse minister de toegang te ontzeggen, maar dan moet het wel gaan over een uitzonderlijke situatie, zoals spionage of het schenden van staatsgeheimen.
Volgens de Vreemdelingenwet mogen personen tot ongewenst vreemdeling worden verklaard als zij een gevaar vormen voor de nationale veiligheid of hun aanwezigheid niet in het belang is van de internationale betrekkingen van Nederland. Maar niet om hen het spreken onmogelijk te maken, zoals in het geval van minister Kaya
Blijkbaar zijn er bovendien twee leden van het gevolg van minister Kaya aangehouden hoewel zij over diplomatieke paspoorten beschikken. Dat zou opnieuw een schending opleveren van het internationale recht.

In 2013 moest toenmalig minister Frans Timmermans ook al door het stof. De Nederlandse justitie had toen het huis van de Russische diplomaat Dmitri Borodin betreden omdat hij stomdronken zou zijn en zijn kinderen mishandelde. Maar zijn diplomatieke status stond dat binnentreden niet toe. Er zat voor Timmermans niets anders op dan met lange tanden excuses te maken aan Rusland.
De Nederlandse regering was gekant tegen een oproep aan Nederlanders die ook de Turkse nationaliteit hebben om ja te stemmen in het referendum. De afkeer van zo'n oproep is geen geldige reden om de Turkse ministers de toegang te ontzeggen. En zij is ook nog eens in strijd met de vrijheid van meningsuiting en de vergadervrijheid.
De inhoud van de uitlatingen vormt volgens de Grondwet en het Europees Verdrag voor de Rechten van de Mens (EVRM) namelijk niet zonder meer een grond om iemand het spreken te beletten. Sterker nog, het EVRM kent nu juist de hoogste mate van bescherming toe aan politici, waarbij hun nationaliteit niet ter zake doet.
Volgens minister-president Rutte moest de ministers de toegang worden geweigerd omdat de Nederlandse publieke ruimte niet de plek is voor politieke campagnes van andere landen. Maar in 2013 werd het toenmalig minister-president David Cameron wel toegestaan om zijn Brexit-referendum te lanceren in Den Haag. Bovendien geven Nederlandse politici zelf ook regelmatig voordrachten aan Nederlanders in het buitenland, zoals minister Ploumen bij de PvdA in New York.
En als een ander land een Nederlandse politicus het spreken onmogelijk maakt, komt de Nederlandse overheid in actie. Zo maakte toenmalig minister van Buitenlandse Zaken Maxime Verhagen in 2009 bezwaar bij zijn Britse ambtgenoot toen aan Geert Wilders de toegang tot het Verenigd Koninkrijk werd ontzegd. Die wilde daar zijn film Fitna vertonen in het Hogerhuis.
Burgemeester Aboutaleb beval de omgeving van de ambtswoning van de consul en later het Turkse consulaat af te sluiten. De Gemeentewet laat ruimte voor zo'n noodbevel, maar dan moet er sprake zijn van concrete vrees voor het ontstaan van ernstige wanordelijkheden. De burgemeester stelde dat er oproepen op sociale media werden gedaan om naar deze plekken te komen en dat daaraan door grote aantallen personen gehoor werd gegeven.
Maar dat is niet voldoende. Zo waren er geen aanwijzingen dat diverse groepen de confrontatie zouden aangaan. En zelfs als zo'n confrontatie zou dreigen, zou het de taak van de politie zijn geweest om de Turkse bewindspersonen de kans te geven ongestoord het woord te voeren en hen te beschermen tegen tegendemonstranten.
De Nederlandse politici wilden president Erdogan geen podium gunnen, omdat hij de uitkomst van het referendum zou willen gebruiken om zichzelf dictator te maken. Afgezien van het feit dat dictators zich doorgaans niet van referenda bedienen, vormt dit geen rechtvaardiging om de hand te lichten met de Grondwet en internationaalrechtelijke verplichtingen.

De Grondwet draagt de regering op de internationale rechtsorde te bevorderen. In deze zaak heeft Nederland deze opdracht niet waargemaakt.

 

 

ARTUKLU HABER AJANSI-HOLLANDA

İLHAN KARAÇAY/ÖZEL HABER


26.3° / 15°
  • BIST 100

    9530,47%-0,18
  • DOLAR

    32,43% 0,09
  • EURO

    34,69% 0,09
  • GRAM ALTIN

    2480,42% 0,76
  • Ç. ALTIN

    4201,71% 0,00