Gazeteci . İlhan Karaçay'ın Amsterdam Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör ile birlikte yaptığı analiz, bilinmeyenlere ışık tutacak.
Tam 75 gün önce ayrıldığım Hollanda'dan, Türkiye'mizin şirin kenti Mersin'e gitmiştim.
Mersin'de geçirdiğim 75 gün süresince, gerek Türkiye'deki ve gerekse Hollanda'daki gelişmeleri dikkatle takip ettim.
75 gün sonra dönüş yaptığım Hollanda'da, bilgisayarımın karşısına geçtim ve 75 günlük analizimi yazmak istedim.
Zihnimi kurcaladım, notlarıma baktım, son günlerdeki gelişmelere baktım. Buna rağmen sağlıklı bir analiz yapayacağımdan korktum.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye'de neler söylenmişse, hala aynı şeyler söyleniyor.
Aynı durum Hollanda için de geçerli. Bu ülkede de nakaratlar devam ediyor.
Açıkçası, Türkiye; Batı devletlerini darbeye karşı lakayd kalmakla suçluyor, Batı devletleri de, Türkiye'deki gelişmeleri Recep Tayyip Erdoğan'ın bir oyunu olarak kabul ediyor.
Türkiye, Batlıları suçluyor, Batılılar da Türkiye'yi.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile görüşmelerin durdurulması kararı alıyor.
Türkiye ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ilişkileri iyi gitmediği gibi, Türkiye AB (Avrupa Birliği) ilişkileri de çok kötü.
Taraflar biribirlerini şantaj yapmakla ve tehdit etmekle suçluyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Kafamı bozmayın sınır kapılarını açarım' tehdidi de cabası.
Taraflardaki olumsuzluklar her geçen gün kötüye giderken, Hollanda Dışişleri Eski Bakanı ve şimdiki Avrupa Komisyonu'nun Birinci Başkan Yardımcısı Timmermans önemli bir açıklama yapmıştı.
Timmermans'ın açıklaması büyük yankı yaptı ama, büyük etki yapmadı.
Timmermans'ın anlatmak istedikleri pek anlaşılmışa benzemiyor.
Timmerman'ın anlatmak istediklerini ardında bir şeyler yatıyor.
İşte tam bu sırada sağlıklı bir analiz yapmak için, Amsterdam Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı olan araştırmacı dostum Veyis Güngör ile görüşmenin yararlı olacağını düşündüm.
Önce, Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile görüşmelerin durdurulması kararı haberine bakalım:
Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin geleceğine dair Avrupa Parlamentosu’nda hafta ortasında oylananan tasarıda “Müzakereler geçici olarak durdurulsun” kararı çıkmıştı.
Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulmasına ilişkin kararı 37 oya karşı, 479 oyla kabul edilmiş, 107 parlamenter ise çekimser kalmıştı.
Bu gelişme karşısında çok sinirlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Bana bakın, kafamı kızdırırsanız sınır kapılarını açarım' tehdidini savurdu.
Bu tehdit tabii ki Avrupalılar'ı korkuttu.
İyi ama, Hollanda'nın eski Dışişleri Bakanı ve şimdi de AB Komisyonu'nın Birinci Başkan yardımcısı olan Frans Timmemans'ın daha önce yapmış olduğu açıklamaya ne demeli?
Timmermans'ın bu samimi açıklamasına tepki gösterenlerin asıl amaçları neydi?
Şimdi gelin bunların analizine geçelim.
Önce, Timmermans'ın o açıklamasına ait habere bir göz atalım:
AB Komisyonunun Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) kesinlikle darbe girişiminde rol oynadığına dair artan işaretler bulunduğunu söyledi.
Belçika'da yayın yapan haftalık dergi Knack'a konuşan Timmermans, "Darbe girişimine ilişkin dışarında çok az empati gördükleri söyleyen Türklerin bu konuda haklılık payı var. Desteğimizde daha cömert olabilirdik." dedi.
Avrupa'nın darbe girişimini hafife aldığını kaydeden Timmermans, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Gülen hareketinin darbe girişimindeki rolüne ilişkin açıklamalarının tamamen manasız olmadığı artık açık. ABD'deki araştırmalar temelinde, hareketin darbede kesinlikle rol oynadığına ilişkin artan işaretler var." diye konuştu.
Timmermans'ın açıklamalarıyla üst düzey bir AB Komisyonu yetkilisi, ilk kez FETÖ'nün darbe girişimdeki rolünü kabul etmiş oldu.
Knack ise röportajın girişinde, "Fetullah Gülen'in günleri sayılı. ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Gülen hareketinin liderini iade edebileceğini söyledi. AB Komisyonu da buna karşı görünmüyor" değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan, röportajın yayımlanmasının ardından Belçika ve Hollanda'daki FETÖ mensupları, Timmermans'ı sözlerini geri alması için açıklama yapmaya zorlamaya başladı.
Şimdi, tüm bu gelişmelerden sonra, Amsterdam Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör'e dönelim ve sorularıma verilen yanıtlara bir göz atalım.
Karaçay: 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Batı'nın lakayd, hatta tarafgir tutumu hakkında neler diyorsun?
Güngör: ''15 Temmuz kanlı darbesinin üzerinden 4 ay geçti. Türkiye, bu süre zarfında Avrupa’nın darbeyle tutumunu hayretle izledi. Avrupa’da hakkim olan darbe yorumları insana dudak ısırtacak nitelikte. Avrupa’da aylarca, günlerce Türkiye karşıtı ve Erdoğan’ı hedef alan yayınlar yapıldı. Ortalık Türkiye uzmanlarıyla doldu taştı. Zaman zaman hakkaniyet ölçülerinde çıkış yapan, yorum yapanlar da oldu. Ancak hakim görüş, Türkiye’de özgürlüklerin kısıtlandığı, Erdoğan dikdatörlüğünün kurulduğu yönündeydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Edoğan ve ülkenin karar vercileri Avrupa’nın bu anlaşılmaz tutumu karşısında zaman zaman sert açıklamalarda bulundular. Avrupa Birliği’nin Türkiye için tek alternatif olmadığını açık açık beyan ettiler. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa’nın karar vermeyi uzatması halinde, halka gideceklerini dahi söyledi. Özbekistan ziyareti dönüşü, Şangay Birliği açıklamasını yaptı...''
Karaçay: ABD'deki Başkanlık seçiminden sonra da Batı dünyasında gelişmeler oldu.
Güngör: ''Sonuçları Avrupa’da büyük memnuniyetsizlik uyandıran ABD başkanlık seçimleri yapıldı. Sonuçlardan Avrupa memnun görünmüyordu. Donal Trump’un seçimleri kazanması belli olunca, Türk hükümeti hem Trump’u tebrik ediyor hem de FETÖ elebaşını Türkiye’ye teslim etmesini söylüyordu.
Tam da bu sırada Hollanda gazetelerinde Türkiye’nin Hollanda üzerinden Amerika’da lobi yaptığı haberleri yayınlandı. Eski Amerika Askeri İstihbarat müdürü Michael Flynn’in Hollanda’nın Utrecht şehrinde kurulmuş bir şirketi tarafından FETÖ elebaşının iade edilmesinde lobi yapmak için işe alındığı yazıldı...''
Karaçay: Frans Timmermans'ın açıklamaları hakkında neler diyeceksin?
Güngör: ''Bütün bu gelişmeler arka arkaya yaşanırken, Avrupa Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı, yani Avrupa’nın ikinci adamı Frans Timmermans yukarıdaki gündemle ilgili bir açıklama yaptı. Timmermans Avrupa’nın 4 aydır bir türlü söyleyemediğini, 15 Temmuz darbesinde ‘Gülen’in rol oynadığını’ söyledi. Avrupa’daki akıl tutulmasını bozdu. Hatta Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesinde Avrupa Birliği olarak engelleme yapılmayacağını da belirtti. Avrupa’nın darbeyi hafife aldığını, ‘Erdoğan’ın Gülen hareketinin rol aldığı sözlerinin tamamen yanlış olmadığını’söyleyen Timmermans, Amerika araştırmasına göre, Gülen hareketinin darbede rol oynadığına yönelik fazlaca gelişmelerin olduğuna dikat çekti.
Frans Timmermans Türklerin, ‘darbe meselesinde dış dünyanın yeterince empati yapmadıkları’ eleştirisinde haksız olmadıklarını söylerken, ‘Türkiye’ye desteğimizi o zaman daha geniş ve cömert bir şekilde gösterebilirdik’ dedi.''
Karaçay: Timmermans'ın bu açıklamasını destekleyenler ve itiraz edenler oldu.
Güngör: ''Avrupa’nın ikinci ismi Timmermans'ın, Gülen hareketiyle ilgili yaptığı açıklama farklı kesimlerden tepkiler aldı. Bunlardan bir tanesi, eski Avrupa Parlamentosu milletvekili, ve bu arada Türkije uzmanı olan, Joost Lagendijk’ti. Lagendijk, ‘Çok hassas bir konuda bu tür bir açıklama yapmak tehlikelidir’ dedi. Timmermans’ın bildiği ama dünya kamuoyunun bilmediği bir araştırma sonuçlarına dayanarak yapılan açıklama, akıllıca görünmüyor. Timmermans gibi bir görevde bulunan birisinin bu tür bir ateşi yakması Lagendijk’i endişelendirmiş.
Avrupa Parlamentosu ve Türkiye raportörü Kati Piri, Timmermans’ın açıklamalarına reaksiyon vermekten çekinirken, Türkiye’de yayınlanan bir gazeteye şu açıklamayı yapmıştı: ‘Darbe kalkışmasında Gülen hareketine mensup olanlar yer almış olabilir, ama tüm Gülen hareketinin darbenin içinde olduğunu söylemek cesaretli bir çıkış değil’. Timmermans’a bir başka tepki de ChristenUnie partisinden, Joël Voordewind’an geldi. Voordewind, Türkiye Cumhurbaşkanı'nı, hiç beklenmedik bir yerden gelen bu desteğin sevindirdiğini, ancak Timmermans’ın bunu kanıtlaması gerektiğini söyledi.
Sosyalist partisi milletveili Harry van Bommel’da, ‘Altın kuralın, hukuk alanına giren meselede susmak olduğu’ açıklamasını yaptı. Yeşil Sol patisinden Rik Grashoff ise, ‘Muhtemelen Timmermans Türkiye haleti ruhiyesini iyileştirmek için bu açıklamayı yaptı’ diyor.
CDA’lı Raymond Knops, Timmermans’ın açıklamasının Amerika’ya bir mesaj olup olmadığını, zira Trump’ın göreve gelmesiyle Fetullah Gülen’in teslim edileceğinin gündeme geldiğine dikkat çekerken, VVD’li Han ten Broeke ise Timmermans’ın Amerika araştımasına atıfta bulunmasının, durup dururken olmayacağını belirtiyor.''
Karaçay: ''Peki Timmermans’ın açıklamasının akra planında, derininde ne yatıyor? ''
Güngör: ''Bu sorunun cevabı ilginç. Hollanda’nın önemlli fikir gazelerinden Trouw’ın baş yazarının bazı cümleleri şöyle: “Timmermans sevimli birisi. Avrupa Komiseri yaptığı işe tutkulu, yetenekli bir üst düzey diplomat. Görevini eksiksiz yapmaya çalışır. Avrupa Birliği projesinin olması gereken yer için oldukca realist ve net birisi....
Ancak Timmermans’ın önemli bir sorunu da var: Ağzına geleni söylüyor. Kamuoyunun bilmediği billgileri açıklayabiliyor. İşte bunlardan birisini de geçtiğimiz hafta, Knack gazetesine yaptığı açıklamayla gösterdi. Açıklamada, Gülen hareketinin başından beri 15 Temmuz darbesinin içinde olduğunu, iddia etti. Bu açıklama elbette Türk hükümetinine hak vermek ve yardım etmekti...
Timmermans bu açıklamasıyla, konuyla ilgili görüşleri alt üst etti. Elinde delil yoktu, Amerika araştırması sonuçlarına atıfta bulunuyordu...''
Karaçay: ''Demek ki, Timmermans yeni bir tartışma başlatmış oldu?
Güngör: ''Evet. Avrupa Birliği kurumlarının öneli bir bölümünü oluşturan Avrupa Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı, yani Avupa’nın ikinci önemli adamı Timmermans, yaptığı sıradışı açıklamayla 15 Temmuz kanlı darbe tartışmalarına yeni ve farklı bir boyut kazandırdı.
Geride bıraktığımız dört ay içinde Timmermans benzeri açıklama yapan Avrupalı siyasetci, bilm adamı, gazeteci pek fazla değildi. Tek tük, yer yer Gülen hareketinin dünya çapında örgütlenmesinin arka planı, bu hareketin para kaynakları, çalışma şekli, yapılanmaları ile ilgili yazılar görülsede, Timmermans gibi tüm Avrupa kamuoyunu etkileyecek bir üst düzey açıklama ilk defa gelmiş oldu.
Tüm tepkilere, eleştirilere rağmen Timmermans şeytanın bacağını kırdı. Bundan böyle bu tür açıklamaların arkası gelecektir.''
Karaçay: Peki, Timmermans açıklamasında samimimiydi?
Güngör: Bence çok samimiydi. Tabii bir de şu var. Timmermans Türkiye’nin gönlünü almak için, aynı açıkalamada, mülteci krizine de değindi. Mülteci meselesinde Türkiye ile işlerin iyi gittiğine dikkat çekti. Anlaşmaların uygulandığını söyleyerek Türkiye’ye övgüler yağdırdı. İnsan kaçakcılığındaki azalmanın, Yunanistan’dan gönderilen mültecilerin Türkiye tarafından zamanına alındığını söyledi.
Sonuç olarak, 15 Temmuz’da Türkiye’de yapılan kanlı darbenin, dört ay sonra Avrupa’da farklı bir zeminde tartışmaya açılması, her ne kadar tepkiler olsa da, olumlu bir gelişme olarak görülmelidir. Aylardır tekrarlanan tek yönlü bilgi aktarımı yavaş yavaş değişecektir. Hak ve hakikat er geç anlaşılacaktır. ''
Karaçay: Peki şimdi beklentler ne? Avrpa Parlamentosu mu aklıselim mi karar verecek?
Güngör: Bana göre, Avrupa Birliği'ni yönetenler, yani söz sahibi liderler, Türkiye'nin kendileri için ne derece önemli olduğunu biliyorlar. Timmermans'ın açıklamalarına iyice baktığımız zaman, Avrupa'nın Türkiye'yi dışlaması söz konusu olamaz. Bir gün gelecek, Türkiye'ye karşı hata yaptıklarını anlayacaklar ve Recep Tayyip Erdoğan at yarışı yapamayacaklarını öğrenecekler.
Şimdi yaşananlar birer şovdur.
Türkiye hak ettiği yerie ulaşacaktır.
ARTUKLU HABER AJANSI-HOLLANDA
ÖZEL HABER:İLHAN KARAÇAY