Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "(İlik bankası kurulması) Çalışma var devam ediyor. Bu çok stratejik altyapısı çok güçlü olması gereken bir alan dolayısıyla bilimsel çalışmalar ve değerlendirmeler iki ay sonra bitecek noktada değil" dedi.
Müezzinoğlu, İstanbul Ticaret Odası`nda basın mensuplarıyla bir araya gelerek, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Tam gün konusunda düşünceleriniz nedir? İki ileri, bir geri pozisyonunda bir durum söz konusu. Bu konuda son durumu alabilir miyiz" sorusuna Bakan Müezzinoğlu, şu yanıtı verdi:
"İki ileri, bir geri şeklindeki bir cümleyi kabul etmiyorum. Çapa, Cerrahpaşa merkezli baktığımızda bir farklı noktada ortak alan buluyoruz. Türkiye geneline baktığımızda bir farklı noktada ortak bir nokta yakalayabiliyoruz. Biz bir taraftan yalnız bugünkü koşulları değerlendirerek değil, önümüzdeki 10 yıl ve 20 yılı da kurduğumuz yapı, düşündüğümüz geliştirmek istediğimiz yol haritası, bir sürdürülebilir olmalı, iki geliştirilebilir olmalı. Açıkcası tam gün devam etmeli bizim de kanaatimiz bu. Tam gün devam etmeli, bizim hocalarımız kendi kurumlarıyla birlikte büyümeli gelişmeli. Zaten hocamız belirli vasıfları kabiliyetleri yakaladıysa o kurumumuzla birlikte yakaladı. Dolayısıyla tam günden bir geri adım atma söz konusu değil."
Müezzinoğlu, hocaların mesai sonrası aktif olarak çalışmak istediklerini de belirterek, şöyle devam etti:
"Mesaiden sonra saat 17.00`den sonra cumartesi-pazar, gece, her türlü dışarıda yapabileceği tüm faaliyetlerini üniversitesinde yapsın buradan gelir elde etsin, bu geliri kurumla birlikte paylaşsın. Dolayısıyla hocalarımızın mesaiden sonra tam günden sonra yine kendi kurumlarında çalışabilmeleri için yasal düzenlemeyi oluşturduk. Meclis kapanmadan çıkarmak istedik ama yoğunluk dolayısıyla ekim ayına kaldı. İnşallah ekim ayında meclisin ilk çıkaracağı kanun tasarılarından biri bu olacak. Dolayısıyla Ekimin 15`ine kadar biz bunu tamamlamış olacağız."
Gezi Parkı’nda ele geçirilen ilaçlar
Müezzinoğlu, "Gezi Parkı`nda ele geçirilen ilaçların menşei açıklanmıştı emniyet tarafından. Bazı ilaçlar eczane kayıtlarında, bazı ilaçlar hastane kayıtlarında gözüküyor. Bu konuda bir soruşturmanız oldu mu?" sorusu üzerine şunları kaydetti:
"Tabi soruşturmamız oldu ve devam eden boyutları da var. Gezi Parkı olaylarında hekimlerin sağlık hizmeti sunumuyla ilgili hiçbir kurum benim şu doktorlarla, şu hemşirelerle, şu hastalara, şu sağlık hizmetini verdim diye bir sahibi yok. Bizim bunu görmezlikten gelmemiz mümkün değil. Ama adresler var. Şuranın bodrumu otoparkı revir gibi. Peki kim muhatabı? Muhatabı yok. Kim hizmeti sunuyor? Kimse bilmiyor. Burası bir hukuk devletiyse Sağlık Bakanı da bu anlamda sorumluysa her vatandaşıma en ufak bir tedavi yapıyorum diyenin kim olduğunu ne tedavi yaptığını kurumsal olarak birinin bilmesi, birinin sorumluluğu alması lazım."
Bakan Müezzinoğlu, Gezi Parkı olaylarında sağlık sunumu eksikliğinin olmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"İki kilometre mesafede 4 tane hastane var. 30 küsür ambulans devamlı orada. Ambulansları tahrip ederek, hizmet verimini engelleyerek, biz burada farklı bir şey yapacağız diyorsak bu terörün ötesindeki bir hadise olur. O zaman `hukuksuzluğu bu ülkenin merkezine yerleştiriyorum, buna da kimse karışamaz` der ki bunu da hukuk devletinde birilerinin hele hele Sağlık Bakanlığı gibi bir kurumun kabul etmesi, meşru görmesi mümkün değil. Hastanelerden mesaisini bırakarak gitmiş. Orada hizmet bekleyenler var. Mesaiyi bırakarak, gitme hakkın yok. Bunun tabi ki soruşturması olacak. Hastane ilaçlarının götürülmesi bunlar soruşturma süreçlerinde… Bunlarla ilgili de soruşturmadan sonra gerekli yasal işlemler yapılır. Bir hukuksuzluk varsa bu hukuksuzluğu yapan da cezasını çekmeli biz de hukuksuzluğa göz yumma gibi bir başka hukuksuzluğun şeyi olamayız.”
Kimyasal tehdit
"Kimyasal tehlikeye karşı alınan somut önlemleri anlatabilir misiniz" sorusu üzerine Müezzinoğlu, kimyasal silah kullanımıyla ilgili nisan ayından bu yana şüpheler olduğunu bildirdi.
Dünya Sağlık Örgütü`nün de bu kapsamda Türkiye`ye inceleme için geldiğini kaydeden Müezzinoğlu, "Biz bu anlamda dinamik bir şekilde gerek olayların seyrini takip etmekte gerekse önlem anlamında gerekli tedbirleri alıyoruz. Bu tedbirlerin detayları anlamında kamuoyuna hangi gün hangi bilgiyi vermemiz gerekiyorsa o gün o bilgiyi de veririz" dedi.
Müezzinoğlu, "Vatandaş nasıl bir önlem alacak" sorusuna da "Vatandaşın bu anlamda şu anda alması gereken bir bilgi yok. Vatandaşa `o gün şu tedbirleri al`, ihtiyacı duyduğumuzda o tedbirlerle ilgili hazırlığımız da var. Ama bugünden daha vatandaşa `aman ha şu tedbirleri al`.. Arkadaşlar kendi insanımızı da bu kadar teyakkuzda tutmanın bir anlamı yok" yanıtını verdi.
Aile hekimlerinin nöbet tutması
"Aile hekimlerinin acilde nöbet olayı var bu konuda sonuçta nereye gelindi" sorusu üzerine Müezzinoğlu, şöyle konuştu:
"İlkesel duruşumuzu önce sizlerle paylaşayım. Bizim sağlık hizmetleri sunumunda beklediğimiz nedir? İhtiyacım olduğunda hekimime ulaşabileyim. Yani 24 saat, yani bayram, yani tatil, yılbaşı. Bir sağlık çalışanı 24 saatlik bir hizmet mesleğinin mensubudur. `Artık nöbet tutmam` anlayışının meslekte yeri yok. Önce o konuda sağlık çalışanlarıyla hemfikir olmamız lazım. İster hemşirelerimiz, ister ebelerimiz, ister doktorlarımız ne olursa olsun nöbetsiz bir sağlık hizmeti sunumunun olmayacağını kabullenmeleri gerekir."
Bakan Müezzinoğlu, 22 bin aile hekiminin olduğunu, 22 bin civarında da ebe ve hemşirenin de yanlarında olduğunu anlatarak, "Bu kadroyu nöbetsiz bir alan gibi tescil etmemiz, bu mesleğe yapacağımız kötülüktür. Hekim arkadaşlarımızın da kabul ediyor olmasını açıkcası mesleki anlamda doğru bulmuyorum. Bu mesleğin mensupları asla nöbetsiz bir meslek icrası düşünmemeliler" dedi.
Müezzinoğlu, acil hastaların ortalamalarına baktıklarında, "acilim" diye gelenlerin oranının yüzde 70`inin acil statüsündeki hastalar olmadığına dikkati çekerek, “Biz bunları hastanelerimizde yeşil alanların tarifini daha sağlıklı yaparak, yani normal poliklinik hastası gündüz olsa aile hekimliğine gidecek hastalar. Biz şimdi acilleri yanıklar, kazalar, krizler.. Evet burası kırmızı alan. Burada aile hekimi nöbet tutmamalı ama yeşil alanın muhatabı kimdir? Aile hekimidir. Normalde gündüz o değil mi? Dolayısıyla bu anlamda çalışmalarımızı herhalde bu hafta tamamlarız" diye konuştu.
Performans sistemini kurduklarını anımsatan Müezzinoğlu, "Burada nöbetini tutan arkadaşımıza pozitif performans veririz, nöbet tutmak istemiyorum diyen arkadaşa da eyvallah negatif performansın muhatabı olur burada da zorlama yapmayabiliriz" ifadelerini kullandı.
İlik bankası kurulması
Müezzinoğlu, bir gazetecinin, "Efe Cömert`in ölümünün ardından ilik bankası yeniden gündeme geldi. İlik bankası ne zaman kurulacak, çalışmanız var mı?" sorusuna ise "Çalışma var devam ediyor. Bu çok stratejik, altyapısı çok güçlü olması gereken bir alan dolayısıyla bilimsel çalışmalar ve değerlendirmeler iki ay sonra bitecek noktada değil. Ama bakanlık olarak bu konuda çalışmaları devam ettiriyoruz. Biz de bu anlamda Türkiye`nin güçlü olmasını arzu ediyoruz" yanıtını verdi.
Yurt genelinde yapılacak şehir hastanelerinin uzman hekim ve yardımcı sağlık personeli olmadan nasıl işletileceği yönündeki bir soru üzerine ise Bakan Müezzinoğlu, "Türk Tabibler Birliği `hekim fazlası var` diyordu onun fazla olan stoklarından istifada etmeyi düşünüyorum" diye espri yaparak, şunları kaydetti:
"Şu anda bizim 44 bin yatak planladığımız. Bu 50 bine kadar çıkabilir. Bu, kamu özel işbirliğiyle yapacağımız hastaneler. Bizim hastane yatak kapasitemize ilave bir 50 bin yatak kapasitesini artıracak değil. Mevcut yatak kapasitelerimizi nitelikli hale getirecek bir dönüşüm projesidir bu. Mevcut yatak kapasitemizin ve teknolojik altyapımızın dönüşümünü sağlayacağız. Daha bilimsel ve daha halkımıza yakışır koşullarda sağlık hizmeti sunacağız. Orada insan verimliliğini de artırmış olacağız. Bu şehir hastaneleri nedeniyle hekim açığımıza veya hemşire açığımıza ilave bir yük gelmeyecek. Mevcut hekim açığımız neyse orada da o devam etmiş olacak."
Müezzinoğlu, önümüzdeki 7-8 yıl içerisinde 20 bin ilave hekim kazanımının sağlanacağını belirterek, bugün sağlık hizmeti sunumundaki hekim sıkıntısı ne ise önümüzdeki 5 yılda bu sıkıntının devam edeceğini söyledi.
Genelde acil servislerde temel şikayetin hasta ve yakınları açısından bakıldığında yeteri kadar ilgi gösterilmediği yönünde olduğunu belirten bir gazetecinin, "Sizin de bir vatandaş olarak evet gerçekten de burada yeterince ilgilenilmemiş dediğiniz anlar oluyor mu" sorusu üzerine Müezzinoğlu, şunları kaydetti:
"Biz de şu anda acillere yüzde 30`ların üzeride bir müracaat varsa normalde de acil oranı yüzde 7-8`lerde ise bu yüzde 30`da hem gerçek acil hem de ben acilim kanaati olanlar bir aradaysa sıkıntı kaçınılmazdır. Ama biz yeşil alanla kırmızı alanı önümüzdeki süreçte net bir şekilde ayırırsak, esas acillerde kırmızı alana yönlendirebilirsek ve çerçeveyi ve hizmet sunumunu bu çerçevede netleştirebilirsek sıfırlanmaz ama minimuma indirmeye çalışacağız."
Müezzinoğlu, adalarda tam donanımlı sağlık hizmeti konusuna dikkati çeken bir gazetecinin, "İlik nakli için gönüllü donör olmak isteyenlerin kan vermek istediklerinde 160 lira yatırması durumunda kan örneğinin daha çabuk çıkacağı yönünde iddia var bu konuda sizin görüşünüz nedir" sorusu üzerine, şöyle konuştu:
"Adalardaki sağlık hizmeti açısından geçtiğimiz ay yaşadığımız sıkıntının gerekli soruşturmalarını da incelemelerini de yaptık. Zaman zaman adalarda hastane talebi var. Bizim buradaki sağlık hizmeti sunumunu fiziki mekan olarak hastane yapmakla çözebilme şansımız yok. Burada çözüm, acil hizmeti hastaneye götürecek sunumumuzun standardını yükseltmemiz lazım. 15-20 dakika içinde, yarım saat içinde hastayı ideal merkeze götürmemiz lazım. Nüfusun yeterli olmadığı bir yerde hastane kurduğunuz zaman buraya en az 10 tane hekimi vermeniz lazım. Bizim acil hizmeti dinamiklerimizi o tür noktalarda çok daha güçlü hale getirmemiz lazım. 5 dakika içinde hastaya ulaşılmalı, merkeze de 20 dakika içinde ulaştırılmalı onun için de çalışıyoruz ve inşallah en kısa zamanda onu çözmüş olacağız."
Müezzinoğlu, gerek organ nakli, gerek ilik nakli konularında Türkiye`nin ciddi bir eksikliği olduğunu belirterek, "Toplumsal bilinçlenme ve toplumun gönüllülüğü… Çünkü bu gönüllülüğe dayalı. Bizim de belki bazı bürokratik tedbirler almamız gerekiyor. Önümüzdeki bir iki ay içinde yoğun bir çalışmayı önce mutfakta tamamlayacağız. Sonra da kamuoyuna bu anlamda gerek bilgilendirme, gerekse çözüm anlamında çalışmalarımızı tamamlayınca sizi bilgilendiririz" dedi.
ODTÜ`de başörtülü kızlara yapılan sözlü saldırı
Bir gazetecinin "ODTÜ’de başörtülü öğrencilere yönelik bir eylem gerçekleşti siz ne düşünüyorsunuz?” sorusuna ise Müezzinoğlu, şu yanıtı verdi:
"Ben bu ülkenin bu konularda çok ağır bedeller ödediğini 1970 yılından beri gördüm ve yaşadım. Bu bedelleri bu millet bu milletin evlatları ödüyor. 1970-1980 arasında 7-8 bin arasında bu ülkenin evlatları birbirlerine vurdurtuldu ve çatıştırıldı. Bunlardan artık ciddi dersler çıkarmamız lazım. Bu süreçleri bu ülkenin aşmış olması lazım. Geride bırakması lazım. İnsanlarımızın şekline yaşam tarzına bakarak değil ne ürettiğine bakarak ve hangi katkıları sağlayarak `bana yapılmasını istemediğim hiçbir yanlışı bir başka kardeşime, vatandaşıma, insanıma yapılmamasını` arzu eden bir anlayışta olmamız lazım. Kendim için istediğim her türlü iyiliği bu ülkenin her vatandaşı için istemem lazım."
"Başı açığı da başı örtülü de bizim evlatlarımız"
Müezzinoğlu, gençleri çatıştıran değil birlikte kardeşlik duygularıyla yaşayabilen ve farklılıkların zenginlik olduğunu çocuklara ve gençlere mutlaka özümsetmek gerektiğini anlatarak, şöyle devam etti:
"Şahsen bu tür hadiselerin ağır bedellerini ödeyen bir milletin mensuplarıyız. Bunu artık bedel ödeyen değil buradan zenginlik çıkaran bir noktaya getirmek lazım. Başı örtülü de başı açığı da bizim evlatlarımız ama başı örtülünün üretkenliği çok daha fazlaysa onu da baş tacı etmeliyiz başı açığın üretkenliği daha fazlaysa onu da baş tacı etmeliyiz. Çocuklarımızın şekillerine kıyafetlerine göre bir tarzdan ziyade yaşadığı ülkeye kendisi, ailesi toplumu için ne ürettiğine bakmalıyız. Gençlerden de bunu istemeliyiz. Biz gençleri çatıştıran bir anlayışın içinde olmamalıyız. Yanlışa yanlış demeliyiz. Ne yazık ki bu ülkede zaman zaman yanlışın yanında güçlü yer tutan anlayışlar oldu. bence insanın hak ve hukukuna hiç kimse ama hiç kimsenin müdahale etmemesi lazım. Bu anlamda inanç özgürlüğü bu ülkede olacaksa bütün evlatlarımızın veya insanlarımızın da bundan azami istifade de asla en ufak bir tereddütü dahi olmamalı."
Üniversite hastaneleriyle ilgili bir çalışmalarının bulunup bulunmadığının sorulması üzerine ise Müezzinoğlu, üniversitelerin kendileri için önemli olduğunu belirterek, özellikle tıp alanında tıp fakültelerini ve üniversite hastanelerini önemsediklerini ve ülkenin imkanları doğrultusunda her türlü desteği vermeye çalıştıklarını kaydetti.
Müezzinoğlu, "TOKİ`nin Sağlık Bakanlığı’nın bazı hastanelerine talepleri olduğu söyleniyor bu konuda bakanlığın bir görüşmesi anlaşması var mı?" sorusu üzerine şu an bir görüşme olmadığını belirtti.
Bakan Müezzinoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ben bu anlamda kurumsal milliyetçiliğin içinde değilim benim için önemli olan vatandaşıma sağlık hizmetlerinin güçlü ve hızlı verilmesi arazi tutuculuğu yapacak durumda değilim. Bu arazi millet adına çok daha iyi değerlendirilecekse o değerlendirme en ideali ne ise o anlamda da o ideali hiç tereddütsüz yaparız. Önemli olan İstanbul`daki 14 milyon insan sağlığa ideal şekilde ulaşabiliyor, alabiliyor mu? Diğer değerli arsa da yapı da millet adına ideal değerlendirilebiliyor mu hadise bu."
Bir gazeteci, bir süre önce İstanbul`da özel bir hastanede temizlik işçilerinin bizzat ameliyat yaptığı yönünde bir haber yaptığını belirterek, bu konuda bilgisinin olup almadığını sorduğu Müezzinoğlu, şöyle konuştu:
"Bugünün Türkiye`sinde bırak uygulanıyor olmasını konuşuluyor olması bile Türkiye açısından asla kabul edilebilecek, Sağlık Bakanlığı açısından asla kabul edilebilecek bir hadise olamaz. Bu ister devlet, isten özel, ister üniversite hiç fark etmez. Bu anlamda kesinlikle çok kararlı ve çok radikal tedbirler alırız gereğini de yaparız. Konuyla ilgili İstanbul il müdürlüğü ne yaptı onu bilmiyorum ama takibini yaparım."